Harun Yahya

Ramazan 2010 - 28. Gün




 



 

Hayır, kim (güzel davranış ve) iyilikte bulunarak kendisini Allah'a teslim ederse, artık onun Rabbi Katında ecri vardır. Onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. (Bakara Suresi, 112)

 



 

"Münafığın alameti üçtür: Konuştuğu vakit yalan söyler; vadettiğinde hulf eder (sözünden döner), emanet edilen şeye hıyanet eder." (Mehmed Zahid Kotku, Hadislerle Nasihatlar, Cilt 1, s.14)

 


 


 

Allah'ın sanatını izleyen bir görüşe sahip olmak


Saniyeler içerisinde gözümüz peşpeşe onlarca nesneye odaklanır. Bir an gözümüz odamızdaki bir aynanın çerçeve süsüne yönelir, ardından duvar kağıdının süsüne, hemen akabinde televizyonun düğmesine, yerdeki kabloya, kapının koluna; gözümüz ard arda onlarca, yüzlerce detayla muhatap olur. Yerimizden kalkıp mutfağa gitmeye karar verdiğimizde yürürken yolumuz üzerinde yine onlarca detayla birlikte ilerler gözlerimiz. Örneğin, koridorda asılı olan tabloda resmedilmiş bir çiftçinin gömleğine. Ulaşmaya karar verdiğimiz mekana gidene kadar farkında olsak da olmasak da farklı açılardan, yeni yeni detaylar görerek ilerleriz. Yüzlerce kez dolaştığımız evimizin içinde yüzlerce, binlerce farklı noktaya değişik açılardan bakar gözlerimiz. Ve bunların pek çoğu insanın kararının dışında istemsiz olarak gerçekleşir. Biz tüm bu detayları görürüz, çünkü kaderde her bir detay daha bizler doğmadan evvel Allah Katında öyle takdir edilmiştir. Bu detayların her birini yaratan Allah’tır. Kader birbiriyle uyum içerisinde peşpeşe uzayıp giden bu anların bütününden meydana gelir.

Bir Müslümanın dikkatini an an Allah’ın yarattıklarını görmeye odaklaması onun Allah’a olan teslimiyetini güzelleştirir, anlayışına derinlik katar. Gördüklerinin ardında bulunan mana nedeniyle herşey daha derin bir kıymet kazanır. Çünkü daha insan doğmadan Rabbimiz bunları yaratmış, bizim için an an, müthiş detaylı bir sanatla hayatının her karesini varetmiştir. Yaratılanlar üzerinde düşünelim, Allah’ın güzel varlığını derin bir yakınlıkla kavrayalım, içten saygı dolu bir korkuyla, güçlü bir sevgiyle Allah’a yakınlaşalım diye anlayış vermiştir.
 




İnsan sabah gözünü açtığı andan itibaren Allah’a yönelmelidir. Gözünü ilk açtığında eğer tavanı görüyorsa yahut ilk gördüğü dolapsa, o gün, o saniye kaderinde Allah o nesneyi, baktığı o açıdan görerek uyanmasını dilediği için insan o kareleri görmüştür. Allah yine kendisine can vermiş, uykusundan onu yeni bir gün için uyandırmıştır. İlk yapılması gereken hemen kendisini yaratan Allah’ı tesbih etmesidir. Hayırlarla yazılmış kaderinde, o gün Allah kendisi için ne güzellikler dilemiş diye düşünüp şevkle, heyecanla Allah’a yakınlık için gününe başlamalıdır. Kaderinde peşpeşe dizili anlar dizisinden oluşan hikmetli detayları izlemek için dikkatini açmalıdır. Bu yöndeki bir dikkat, insanı sadece gördüklerine az düşünerek tepki veren bir varlık olmaktan çıkararak, derin bir kavrayış elde etmesine ve Allah’ın hoşnutluğunu, beğenisini, yakınlığını kazanmasına vesile olacaktır.

(http://www.detaysanati.net)
 


 

Hz. Mehdi (a.s.) Hz. İsa (a.s.)'ın da imamı olacaktır
 




Resulullah (sav) Efendimiz Saadetle şöyle buyurmuşlardır: “Daima ümmetimden bir cemaat kıyamet’e kadar hakkı yükseltmek için fikri mücadele yapacak, MERYEM OĞLU İSA (AS) YERYÜZÜNE İNECEK. EMİRLERİ (HZ. MEHDİ (A.S.)), ONA (HZ. İSA (A.S.)’A) “BİZE NAMAZ KILDIR” DEDİKLERİ ZAMAN, HAYIR DİYECEK ... VE “İMAM-I MEHDİ’Yİ” İMAMETE GEÇİRİR”

(Sahih-i Müslim, c. 1, s. 209)




 




İbn-i Sirin şöyle der: "Va’dedilmiş Hz. Mehdi (a.s.) bu ümmettendir. İsa b. Meryem’e (s.a) imamlık yapacak olan da o’dur.”

Adalet Güneşi, Ayetullah İbrahim Emini, Dünya Ehli Beyt Kurultayı Kültürel Yardımcılığı (Mekatil-ut Talibiyyin (Eb-ul Ferec-i İsfahani), Necef baskısı, s.167)




 



 




Abdullah b. Ömer Hz. Mehdi’den (s.a) söz edince Araplardan birisi “Mehdi Muaviye b. Ebi Süfyan’dır” dedi. Bunun üzerine Abdullah, “Hayır” diye cevap verdi, “Hz. Mehdi (a.s.), Hz. İsa (a.s)’ın kendisine iktida ettiği (namazda uyduğu) kimsedir.”

Adalet Güneşi, Ayetullah İbrahim Emini, Dünya Ehli Beyt Kurultayı Kültürel Yardımcılığı (El-Melahim vse’l Fiten kitabının tercümesi, yazarı İbn-i Tavus, s.159)




 




"ANDOLSUN, KİTAP EHLİNDEN, ÖLMEDEN ÖNCE ONA İNANMAYACAK KİMSE YOKTUR. Kıyamet günü, o da onların aleyhine şahid olacaktır." (Nisa Suresi, 159)





Hz. İsa (a.s.) geldiğinde kitap ehlinden herkes ona iman edecektir ve ona iman etmiş olarak ölecektir. Dolayısıyla bu durum İslam'ın dünya hakimiyetine işaret etmektedir. Müslümanlar zaten Hz.İsa (a.s.)'ya peygamber olarak iman etmekte ve sevmektedirler.

http://www.beklenenmehdiveisa.com/
 


 

Türkiye, Gazze için yeni pencereler açabilir
 

Kıbrıs Ada TV, 1 Ağustos 2008

Adnan Oktar:
Mesela, Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan’ın Türkiye’ye son zamanlardaki yaklaşımı çok net, çok sarih. İsrail diyor ki, siz diyor 10 asker 1 tane çavuşla bölgeyi yönetiyordunuz, biz bu kadar askerle burayı yönetemiyoruz diyorlar. Ve Osmanlı döneminin özlemi içerisindeler. Suriye alenen Türkiye ile birleşmeyi istiyor, alenen. Bugün resmi teklif yapılsın bir haftanın içinde karar verir, Suriye adeta öyle bir konumdalar. Irak zaten kan gölü gibi biliyorsunuz. Türkiye’nin ağabeylik yapması durumunda, Irak anında süt liman olur ve konu tamamen kökünden hallolur. Bunu hepsi görüyor. FİLİSTİNLİLER’DEN GELEN HEYETLER TÜRKİYE’YE GELEN HEYETLER HEP BUNU TEKLİF EDİYORLAR VE HEP BUNU TALEP EDİYORLAR. TÜRKİYE’NİN AĞABEYLİĞİ ÇOK HAYATİ HALE GELDİ ARTIK BU BÖLGEDE. ÇÜNKÜ AMERİKA BU İŞİ YAPAMIYOR, AVRUPA DA YAPAMIYOR, RUSYA DA YAPAMIYOR, BİR BOŞLUK VAR. BU BOŞLUĞU ANCAK TÜRKİYE DOLDURABİLECEK KONUMDA. BU DA ZATEN İNSANİ, AHLAKİ VE İMANİ BİR GÖREV. TÜRKİYE DE BU GÖREVE ZATEN TALİP. OSMANLI'DAN GELEN BİR MİRASIN DEVAMI OLARAK BUNU YAPACAK, BUNU HERKES GÖRECEK İNŞAALLAH.

www.guzel-sohbet.com

 

Vakit, 5 Mart 2010



Filistinli Alimler Birliği Başkanı ve Gazze Milletvekili Dr. Mervan Ebu Ras; Vakit Gazetesi’ne değerlendirmeler de bulundu. "Türkiyeli kardeşlerime kalbi teşekkürlerimi sunuyorum" diyen Ebu Ras, “Türkiye’den biz çok şey bekliyoruz... Farklı roller üstlenmenizi istiyoruz, Türkiye bu noktada çok ciddi işler yapabilir. Biz İslam ümmetinin küçük bir parçası ve işgal altında yaşayan insanlar olarak büyük kardeşlerden yardım bekiyoruz. Kur’an’a göre biz kardeşiz ve kardeşler, zor durumda olan diğer kardeşlerine yardım etmelidir” diye konuştu.
 


 

Müslüman Yaratılışçılık Giderek Daha Çok Göze Çarpıyor

01.09.2009 - İngiltere/New Humanist



ATEİSTLERİN, DARWINİSTLERİN BAŞLICA YAYINLARINDAN NEW HUMANIST DERGİSİNDE, HARUN YAHYA'NIN DÜNYA ÇAPINDAKİ ETKİSİNE DUYULAN GİZLİ HAYRANLIK İFADELERİ

İngiltere'den faaliyet gösteren, aralarında Richard Dawkins gibi ateist ve Darwinistlerin de bulunduğu Rasyonalistler Birliği'nin yayını New Humanist dergisinin Eylül-Ekim 2009 sayısında, Sayın Adnan Oktar'ın dünya çapındaki anti-Darwinist çalışmalarına yer verildi. Her ne kadar haberde, Darwinizm ve mateyalizmin hamisi olan masonik odakların psikolojik savaş yöntemi olarak gerçek dışı, karalama maksatlı iftiralara yer verilmiş olsa da, Sayın Adnan Oktar'ın dünya çapındaki etkisini mecburen kabul etmek durumunda kalmışlardır.

Sayın Adnan Oktar ile ilgili satır aralarında yer alan gizli hayranlık ifadelerinden bazıları şöyledir:


"dünyanın en ünlü Müslüman yaratılışçısı"
"efsanevi şahsiyet Harun Yahya"
"Müslüman yaratılışçılığın sözcüsü"
"Müslüman duyarlılığının temsilcisi"
"radikal İslam'a bir alternatif"
"modern Türk-Müslüman şahıs"
"hayatın kökeniyle ve İslam'la Batı arasındaki gelecekteki ilişkilerle ilgili dünya çapında müzakerelerde bir oyuncu"
"(en ateşli karşıtlarının bile kabullenmek zorunda kaldığı) şüphe götürmez karizması"


(http://www.ateizminsonu.org)

 


 

Ölüm Kıyamet Cehennem
 



 

http://us2.harunyahya.com/Detail/T/7EZU2FZ0164/productId/
892/OLUM_KIYAMET_CEHENNEM_

 

Ölüm sizi her an yakalayabilir.

Kimbilir o an, belki de şu andır ya da size çok yaklaşmıştır.

Belki de bu kitap, kendinize çeki düzen vermeniz için ölümünüzden önce size tanınmış son bir fırsat, son bir hatırlatma, son bir uyarıdır.

Siz bu kitabı okurken, bir saat sonra hayatta kalacağınızdan emin olamazsınız. Bir saat sonra hayatta olsanız, bir sonraki saate erişeceğinizin hiçbir garantisi yoktur. Saat değil bir dakika, hatta bir saniye sonra bile hayatta olacağınız kesin değildir. Bu kitabı sonuna kadar okuyup bitireceğinizin de hiçbir garantisi yoktur. Ölüm size, büyük bir ihtimalle, bir dakika öncesinde ölmeyi hiç aklınızdan geçirmediğiniz bir anda gelecektir.

Mutlaka öleceksiniz, tüm sevdikleriniz de -sizden önce ya da sonra- mutlaka ölecekler. Bundan 100 sene sonra dünya üzerinde tanıdığınız hiçbir canlı insan kalmayacak.
 


 





Türk-İslam Birliği Yolunda Ne Gelişmeler Ne Oldu?

İş adamları Türk-İslam Birliği'ni istiyor

Yeniasya, 20 Ekim 2009



 


 

Sayın Adnan Oktar ne demişti?
 

Bosna TV Röportajından, 3 Haziran 2008

Adnan Oktar:
Bakın bu işte çok açık Avrupa Birliği  Hırıstiyanlık bazında şu an birleşmiş durumda Bugün bir Hıristiyan birliğini oluşturdular. Demek ki bu oluyormuş. Hıristiyan birliği oluyorsa Müslüman birliği de olur. En olmayacak gibi görünen şey Hıristiyan birliğiydi bu çok rahat oldu. Akdeniz birliği bile olabilecek gibi gördüklerine göre İslam Birliği bunlardan çok çok daha mantıklı ve çok daha kolay.
 



Kuşadası TV, 14 Temmuz 2008

Adnan Oktar:
Şimdi Konya, İzmir, Adana Allah esirgesin bizden ayrı olsaydı, bizde deseydik ki "Ya biz kardeşiz, nasıl oluyor bu iş? Biz birleşiriz." Bir de dese ki, "Ya bu ütopik, olur mu öyle şey, ne alakası, bunlar ayrı ayrı" dese, bunun bir mantığı var mı, yok. Aynı şekilde Türk devletlerinden de bizim ayrı olmamızın hiçbir mantığı yok. Yani aynı dindeniz, aynı dili konuşuyoruz, aynı ırktan geliyoruz. Her şeyimiz aynı. Kültürümüz, ananemiz, örfümüz, yani ayrı olması için hiçbir sebep yok. Onun için bu ülkelerin arasında, Türk devletlerinin ve İslam ülkelerinin arasında bir kere pasaport olayının kalkması gerekir, vize olayının da kalkması gerekir. İstediği gibi gidip gelsin insanlar. TİCARET ALABİLDİĞİNE RAHAT OLSUN, BAĞLANTILAR ALABİLDİĞİNE RAHAT OLSUN. AVRUPA BİRLİĞİ’NDE OLUYOR DA BU TÜRK İSLAM BİRLİĞİ’NDE NİYE OLAMIYORMUŞ? Avrupa Birliği’nde isteyen istediği ülkeye gidiyor, istediği gibi yerleşiyor. Pasaport kullanmıyor, vize de kullanmıyor. Peki biz kardeşler olarak niçin bunu yapamıyoruz? Yani hiçbir sebep yok, tabii ki olur. En güzel manzaraları olan, en güzel coğrafyası olan ülkelerdir Türk İslam devletlerinin olduğu ülkeler ve dünyanın en zengin maden kaynakları bu coğrafyada. EN ZENGİN PETROL KAYNAKLARI BU COĞRAFYADA. UN VAR, YAĞ VAR, ŞEKER VAR, SADECE HELVA YAPILACAK. BU BÜTÜN TÜRK HALKININ İSTEĞİ.

Türk-Arap Ülkeleri İş Adamları Derneği (TURAB) genel başkanı Doğan Narin, içinde bulunulan yüzyılın emek, sermaye ve bireylerin sınır ötesi ile geliştiği ve güçlendiği bir dönem olduğunu işaret ederek, “AB bunun bir örneğidir. Bu nedenle Türkiye, Arap ülkeleri ve Türk Cumhuriyetleri ile sermayesini ve gücünü birleştirerek yeni bir sayfa, yeni bir dönem başlatmalıdır. Türkiye, Arap ülkeleri ve Türk Cumhuriyetleri kendi aralarında AB ülkelerindeki gibi ekonomik güç birliği ve vizesiz seyahat etme özgürlüğüne sahip olmalıdır. Günümüzde dünyanın hemen her bölgesinde ülkelerin dış ticaretlerinin büyük bir kısmı aynı coğrafi bölge içerisinde yapılıyor. Türkiye’nin de Orta Doğu ülkeleri ve Türk Cumhuriyetleri ile kendi coğrafyası içerisinde ekonomisini güçlendirmesi ve bu güç birliği sağlaması gerekiyor” diye konuştu.

(http://www.islamdaekonomi.com/)





 


 

Profesyonel Rotacılar Gibi Hareket Eden Fillerin Göçleri


Bir fil günde yaklaşık 75-150 kg yemek ve 150-300 litre su tüketir. Bu miktarlar, sürüler halinde gezen fil topluluklarının ihtiyaç duyacakları beslenme alanının çokluğunu ortaya koymaktadır. Bu sebeple, filler tüm yaşamları boyunca yeni beslenme alanları bulabilmek için yüzlerce kilometre seyahat ederler.

Filler yapraklarla, ağaç kabuklarıyla, meyvelerle, otlarla ve bitkilerle beslenirler. 24 saatlik bir günün 17-22 saatini ya beslenerek veya bir yemek kaynağına doğru hareket ederek geçirirler. Hareket etmeden önce genellikle bir bölgede birkaç gün kadar kalırlar. Bu sürenin kısa olması önemlidir çünkü eğer hareket etmezlerse bulundukları yerdeki bitki topluluklarını tamamen yok edebilirler.

Fillerin kendilerine yeni besin alanları bulmak için yağışlı bölgelere göç etmesi de başlı başına bir mucizedir ve birçok sırlar içerir. Yapılan araştırmalar sonucunda, fillerin Güneş'i, Ay'ı, yıldızları ve dağ ile nehirler gibi işaretleri kullandıkları, günlerin uzunluğu, sıcaklık, rüzgar, nem gibi iklimsel değişimlerden faydalandıkları düşünülmektedir. Ne var ki vücutlarında bunlardan faydalanmalarını sağlayacak herhangi bir organ ya da bir sistem henüz bulunamamış, bu konuda sadece bazı tezler öne sürülmüştür. Fillerin keskin koku alma hissine ve rüzgarın yönünü fark edebilecek kadar hassas bir deriye sahip olmalarının da göç hareketlerinde rol oynuyor olabileceği üzerinde durulmaktadır.

Profesyonel rotacılar yıllarca matematik ve fizik temelli bilimsel eğitime ihtiyaç duyarlarken bu hayvanlar yaratıldıkları ilk andan itibaren haritaya, kronometreye, manyetik pusulaya, seyir tablolarına veya grafiklere gerek duymadan hareket etmekte ve yollarını da hiç şaşırmadan bulabilmektedirler.
 




(http://www.darwinizminsonu.com)

Sadece bu özellik dahi, bu canlıların kendilerine gerekli olan donanımlarla Allah tarafından yaratıldıklarını ispatlamaya yeterlidir. Allah'ın gücü sınırsızdır ve benzersizdir. Bu gerçeği anlamak ve gereği gibi takdir ederek Allah'ın istediği gibi bir yaşam sürmek her insanın en önemli sorumluluğudur:


Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbiniz'e kulluk edin ki sakınasınız. O, sizin için yeryüzünü bir döşek, gökyüzünü bir bina kıldı. Ve gökten yağmur indirerek bununla sizin için (çeşitli) ürünlerden rızık çıkardı. Öyleyse (bütün bunları) bile bile Allah'a eşler koşmayın. (Bakara Suresi, 21-22)
 


 

Darwinistlerin Dino-kuş aldatmacasını yaşatmak için son çırpınışları
 

Darwinistler, bir fosil üzerindeki çeşitli yapılar hakkında spekülasyon yapma konusunda ustadırlar. Fosilleşmiş bir canlıdaki anatomik bir bozukluğu, kırık bir kemiği ya da canlının mükemmel bir uzvunu diledikleri gibi Darwinist izahlarına propaganda malzemesi yapabilmektedirler. Örneğin canlısını hiçbir zaman inceleme imkanımızın olmayacağı bir dinozor fosilindeki tek bir kemik çıkıntısı, Darwinist provokasyonlara alet edilmeye çalışılmaktadır. Çin’de bulunan Limusaurus inextricabilis olarak isimlendirilen fosilin bodur kolları ve üç parmaklı pençeleri bulunmaktadır. Fosilde aynı zamanda küçük bir parmak çıkıntısının olduğunu iddia eden Darwinist paleontologlar, bunu dördüncü bir parmak olarak lanse etmeye ve canlının bu özelliğini her zamanki gibi Darwinist propagandaya alet etmeye çalışmaktadırlar. Bu canlının (zaten var olması imkansız olan) tüylerinin “her nasılsa” OLMADIĞINI, fakat söz konusu 1 cm’lik kemik nedeniyle, 5 parmaklı dinozorlardan 3 parmaklı kuşlara geçişe iyi bir aday olabileceğini iddia etmektedirler.

Oysa bu, klasik bir Darwinist aldatmacadır.
 




Limusaurus inextricabilis adlı dinazor fosili, mükemmel bir anatomiye sahip kusursuz bir kara canlısı olduğu halde sözde kuşların evrimine delil olduğu iddia edilmektedir. Bu fosil hiçbir ara form özelliği göstermemektedir. Canlının tüm uzuv ve yapıları tam ve kusursuzdur. Kara canlıları ile kuşlar arasında hiçbir zaman bir geçiş söz konusu olmamıştır. Kara canlılarının anatomik yapısı ile uçucu kuşların anatomik yapıları birbirlerinden tamamen farklıdır ve bu mükemmel anatomik uyumda oluşabilecek anlık değişiklik bile yalnızca canlının ölümü ile sonuçlanır. Uzun yıllardır Darwinistler tarafından ortaya atılan sözde kuşların kökeni iddiası, Limusaurus inextricabilis örneğinde yeni bir sahtekarlıkla süslenmeye de çalışılmıştır. Bulunan dinozoru hayallerinde bir kuşa benzetmeye gayret eden Darwinistler, dinozorun tüylerinin de olması gerektiğine karar vermiş, fakat fosilde böyle bir bulguya rastlanılmaması üzerine yeni taktiklere başvurmuşlardır. Fosilde tüye rastlanılmaması üzerine, “dinozorun vücudu tüylerle kaplı OLABİLİR” gibi ifadeler kullanmaktan çekinmemişlerdir. Buradaki amaç, milyonlarca yıl önce yaşamış olan mükemmel bir dinozoru spekülasyonla, laf kalabalığıyla ara fosilmiş gibi insanlara lanse edebilmektir. (Burada şu noktanın ayrıca belirtilmesi gerekir: Darwinistlerin daha önceden pek çok kere gündeme getirdikleri “tüylü dinozor” iddialarının tümü de gerçek dışıdır. Tüy denen yapıların tamamen farklı yapılar olduğu ve iddia edilen fosillerin sahte olduğu anlaşılmıştır.)
 




Nitekim son dönemlerde dinozorlardan kuşlara geçiş iddiasını tamamen ortadan kaldıran bulguların ortaya çıkması, dinozorların kuşlardan tamamen farklı  ve uçuşa müsait olmayan kalça kemik yapısına sahip olmaları ve en önemlisi tamamen farklı femur kemiklerinin böyle bir dönüşümü imkansız hale getirmesi söz konusu Darwinist iddiayı tamamen ortadan kaldırmaktadır. Limusaurus inextricabilis sahtekarlığı, Darwinizm tarihinde bir utanç örneği olarak yerini şimdiden almıştır.

(http://www.kuslarinveucusunkokeni.com/)     
 


 

Atnalı yengeci
 




Fosil Bilgisi

Yaş:
150 milyon yıllık

Dönem: Jura

Bulunduğu yer: Solnhofen Oluşumu, Eichstatt, Almanya







 





 

Eklembacaklılar filumuna dahil olan at nalı yengeçleri, Chelicerata (kelikeserliler) alt filumuna dahildirler ve örümcekler ve akrep familyalarına daha yakındırlar. Resimde görülen 150 milyon yıl yaşındaki at nalı yengeci fosili, Yaratılış'ın açık bir gerçek olduğunu, evrimin hiçbir zaman yaşanmadığını bir kez daha teyit etmektedir.

www.darwinizmdini.com
 





 

Masaüstü Görünümü