Harun Yahya

Sn. Adnan Oktar'ın Israel National News için yorumları, 22 Haziran 2010, İsrail


HANA LEVI JULIAN: Mavi Marmara filosu olayıyla ilgili yorumlarınız nelerdir?

ADNAN OKTAR: Bu tip olayların olmasını engellemenin tek yolu, iki tarafın samimi dindarlarının, dindar Musevi ve dindar Müslümanların ittifak etmesidir. Hıristiyan dindarlar, Musevi dindarlar, Müslüman dindarlar birbirlerini çok iyi koruyup kollarlarsa, destek olurlarsa böyle olaylar asla gerçekleşmez. İhtiyaç içinde olana yardım edilmesi, fakir olanın korunup kollanması sadece Kuran'ın değil, Tevrat'ın da hükmüdür. Dindar Museviler hiçbir şekilde, Gazze'deki masum ve mazlum insanlara yardım edilmesine karşı çıkmazlar. Mesela o yardımı biz buradan götürüyor olsak, İsrail'de samimi dindar Museviler bizi karşılıyor olsa asla böyle bir olay yaşanmazdı. Biz bu insanlara yardım getirdik desek, "Allah razı olsun, çok güzel hayırlı bir iş yaptınız, gelin beraber dağıtalım" derlerdi. Bir kucağımızda Filistinli çocuklar, bir kucağımızda İsrailli çocuklar, herkese neşeyle, sevinçle hediyelerini dağıtırdık. Sonra hep beraber yemek yer, sohbet eder, Bir olan Allah'ı tesbih edip dua ederdik. Asla yakıp yıkan, şüpheci, güvenmeyen, değer vermeyen, saygı duymayan, ezmeye, direnmeye, şiddete dayanan bir ortam olmazdı. Samimi dindarların olduğu ortamda, sevgi olur, saygı olur, şefkat olur, karşılıklı güven olur, hürmet olur. Çünkü her iki taraf da birbirinin Allah'tan samimi olarak korktuğunu ve O'nun koyduğu sınırlar içinde, en güzel ahlaklı şekilde davranacağını bilir.

Bu konu için de aynı şey geçerli. Karşılıklı bir tedirginlik var, Ortadoğu'da barış ve güvenliğin olması, herkesin refah içinde yaşaması, anlaşmazlığın, tedirginliğin tamamen ortadan kalkmasını samimi dindar Museviler ve Müslümanlar sağlayabilir. Birbirinin kardeşi olan toplumlar bunlar, biri İsmailoğulları diğeri Yakupoğulları. Birbirlerine karşı olmaları için hiçbir sebep yok. Müslümanlar özgür olsun, Museviler de özgür olsun. Duvarların arkasına sıkışıp kalan sadece Müslümanlar değil, Museviler de o duvarların arkasına hapsedildiler. Sadece İsrail topraklarında değil, Ürdün'de, Suriye'de, Irak'ta, Türkiye'de gelsinler diledikleri gibi yaşasınlar, fabrikalar kursunlar, üniversiteler açsınlar, ticaret yapsınlar. İbadetlerini özgürce yerine getirsinler. O duvarları yıkıp açalım, kardeşce hep beraber sevgi ve dostluk içinde yaşayalım.

Deccaliyet kan akıtılmasını ister, dindarların ayrılıp dağılmalarını ister. Buna karşı bizim yapmamız gereken, Allah'ı ve peygamberlerini seven tüm Musevilerin, Hristiyanların, Müslümanların deccaliyete karşı, yani dinsizliğe, ateizme, materyalizme, Darwinizme karşı ittifak etmektir. Ateizm olduğu müddetce, Darwinizm propagandası devam ettiği müddetçe kan akması kaçınılmaz olur. Çünkü bu ideolojiler ilerlemek için çatışmanın şart olduğuna inanıyorlar. Karşılarındakini insan olarak, Allah'ın yarattığı bir kul olarak görmüyorlar. Öldürmeyi, yakmayı, yıkmayı, roket atmayı, intihar saldırları düzenlemeyi kendilerince meşru görüyorlar. Darwinizmin fikri etkisi ortadan kaldırılmadığı müddetçe terör ve şiddet son bulmaz. Bunun için elbirliğiyle bu dinsiz ideolojilere karşı fikren mücadele edelim.

Kral Mesih'in yani Hz. Mehdi (as)'ın geldiği bir çağda yaşıyoruz. Museviler Kral Mesih'in ahlakına uygun davranmalı, sevgiyi, şefkati, anlayışı esas edinmemeliler. Aynı şekilde Müslümanlar da. O mübarek şahsın yönetiminde bu acıların hepsi son bulacak. Müslümanlar, Museviler ve Hıristiyanlar hep birlikte Hz. Süleyman (as)'ın mabedinde Allah'a dua edeceğiz, bayram sofraları kuracağız, neşe içinde sohbet edip güzellik içinde yaşayacağız inşaAllah. Kuran ayetleri, Peygamberimiz (sav)'in hadisleri ve Tevrat ve İncil'de yer alan haberler ışığında 10-20 yıl içinde bu anlattıklarımın gerçekleşeceğine inanıyorum. O zamana kadar, Kral Mesih yani Hz. Mehdi (as)'ı en güzel şekilde karşılamak için vargücümüzle, ittifak içinde hazırlık yapalım, deccaliyetin planlarını alt üst edelim, sevgiyi ve dostluğu hakim kılalım.
 

Masaüstü Görünümü