Harun Yahya

Tüm dünyada Müslümanlar şehit edilirken, yüz binlerce insan açlık sınırında yaşarken, hemen her gün şehit cenazeleri kalkarken ''Deccal nerede ki?'' deme gafletinden sakınmak gerekir


Peygamberimiz (sav)'in pek çok hadisinde kıyamet öncesi anarşinin, karmaşanın, zulmün hakim olacağı bir deccaliyet dönemi yaşanacağından bahsedilmektedir. Rivayetlerde ayrıca deccaliyet sisteminin dünya tarihinin en büyük fitnesi olduğu bildirilmekte ve Peygamber Efendimiz (sav), deccal fitnesinin tehlikesine şöyle dikkat çekmektedir.

“Allah'ın Hz. Adem'i yaratmış olduğu günden bu yana, deccalin fitnesinden daha büyük bir fitne olmamıştır.” (Muhammed B. Resul El-Hüseyni el Berzenci, Kıyamet Alametleri, Pamuk Yayıncılık, Genişletilmiş 8. Baskı, İstanbul, s. 225)

Deccalin çıkışı Peygamber Efendimiz (sav)'in rivayetlerinde önemli ahir zaman alametlerinden biri olarak açıklanmaktadır. Kitleleri Allah’ın dininden uzaklaştıracak, onları mutsuzluğa, huzursuzluğa, sevgisiz, güvensiz, zalim bir ortama sürükleyecek olan deccal, dünyanın sonunun yaklaştığını işaret eden bir çok alametten birisi olarak rivayet edilmiştir. Ancak deccalin ortaya çıkması beraberinde büyük bir müjdeyi  de getirmektedir. O müjde, deccaliyete karşı büyük bir manevi güç olarak ortaya çıkacak, dünyayı deccaliyetin şeytani ruhundan kurtaracak, insanları yeniden İslam dininin nuruna kavuşturacak olan Hz. Mehdi (as)'dır.

Hz. Mehdi (as), Peygamber Efendimiz (sav) tarafından kıyamet öncesi geleceği müjdelenen, Peygamber Efendimimiz (sav)'in soyundan olan en büyük müceddid, en büyük müçtehid, en büyük kumandan, kutb-u azam, zamanın hakimi ve İslam aleminin manevi lideri olan nurani bir zattır. Fiziksel özellikleri, ahlakı, soyu, ailesi, yapacağı faaliyetler ve geleceği zamanın özellikleri bir çok sahih hadiste detaylı olarak haber verilmiş ve tüm Ehli Sünnet alimler bu hadislerin güvenilirliği üzerinde ittifak etmişlerdir. Sahih-i Buhari, Sahih-i Müslim- Sünen-i Tirmizi, Sünen-i Ebu Davud, Sünen-i İbn-i Mace, İmam Rabbani, Suyuti, Bediüzzaman Said Nursi ve daha pek çok İslam aliminin eserlerinde kapsamlı olarak anlatıldığı üzere Hz. Mehdi (as)’ın gelişi haktır ve kesindir.

Nitekim bu İslam alimlerinin eserlerinden anlaşıldığı üzere Hz. Mehdi (as) Hicri 1400'lerde zuhur edecek ve onun kutlu zuhurunu haber veren yüzlerce alamet oluşacaktır. Bilindiği gibi bugün Hicri 1431 yılındayız ve söz konusu fiziki alametlerin 200’den fazlası tam olarak hadislerde tarif edildiği şekliyle gerçekleşmiş bulunmaktadır. Bu da çok kıymetli, önemli ve nurani bir dönemde olduğumuzu bir kez daha göstermektedir. 


Deccal'i göremiyoruz diyenler, Felluce'deki insanlık dışı uygulamalara baksın.

Adnan Oktar’ın 31 Temmuz 2010 tarihli Kocaeli TV röportajından

 



 

Hem deccal hem de Hz. Mehdi (as) görev başındadır ve hak ile batılın büyük ilmi mücadelesi başlamıştır. Dolayısıyla bu dönemde yaşayan insanlar, bu ilmi mücadelenin hangi tarafında olacaklarına dair kesin bir karar vermek durumundadır. Hz. Mehdi (as) tarafında olmak, bu münbarek zatın yardımcılarından ve destekçilerinden olmak deccale karşı yürütülen büyük fikri mücadeleye destek olmayı gerektirir, ki bu son derece kolaydır. Allah’ın varlığının delillerini anlatmak, Kuran ahlakını yaymak, Hz. Mehdi (as)’ın geldiğini müjdelemek ve tüm yıkıcı ideolojilerin sözde bilimsel zeminini oluşturan Darwinizmi fikren yıkmakla Hz.Mehdi (as)’ın talebesi, öncüsü ve destekcisi olmak mümkündür.

Bununla birlikte Müslüman kardeşlerimiz unutmamalıdır ki deccaliyet sistemini görmezden gelmek, deccal ve Hz. Mehdi (as) döneminde olduğumuzu anlamazlıktan gelmek, gerçekleşen yüzlerce kıyamet alametinden yüzçevirmek ve zulme suskun kalmak, deccaliyet sistemini desteklemek anlamına gelmektedir. Deccali desteklemek için illa sözlü olarak din karşıtı konuşmalar ve faaliyetler yapmaya gerek yoktur. Deccalin yaptıklarına karşı sessiz kalmak da ona destek olmak anlamına gelir ve insana çok büyük sorumluluk yükler. Bu nedenle Müslümanların böyle bir dönemde “Deccal nerede ki?, Deccalden bahsetmeye ne gerek var?, Mehdiyetin bu kadar çok üstünde durmaya ne gerek var?” gibi hadislere ve ayetlere uygun olmayan bir mantığa sahip olmaları son derece tehlikelidir. Herşeyden önemlisi ahirette hesabı verilemeyecek bir gaflet halidir.

Çünkü deccaliyet şu anda dünya tarihinde görülmemiş büyüklükte bir fitneyi tüm toplumlara yaymıştır. Deccal insanları esir almış, ekonomik krizlerle onları kuşatmış, sokağa çıkamaz, dostuna güvenemez, huzurlu yaşayamaz, adeta rahat nefes alamaz hale getirmiştir. Deccaliyet insanların annesini babasını, evladını, sevdiklerini öldürmekte, ailesini parçalamakta, fakir bırakmakta, onurunu, haysiyetini elinden almakta onları sevgisiz, saygısız, yanlız ve mutsuz yaşamaya mahkum etmektedir. Buna rağmen tüm bu belaların içinde yaşayan bir kısım insanlar, deccaliyet yokmuş, hiç böyle bir bela yaşanmıyormuş gibi davranmakta ve Mehdiyete duyulan acil ihtiyacı reddetmektedir.

Tüm Müslüman kardeşlerimizin şu gerçeği görmesi gerekir: Deccal faaliyetleriyle tüm dünyayı kan gölüne çevirmiştir ve çevirmeye de devam etmektedir. "Deccal bu dönemde gelmeyecektir", "Hz. Mehdi (as)’ın gelmesine ise daha yüzyıllar var" diyen kişiler dünyanın içinde bulunduğu bu durumu daha samimi bir bakışla değerlendirmelidir.

Bugün Çin'in Doğu Türkistan'da yaklaşık 60 yıldır uyguladığı baskı ve zulüm tüm şiddetiyle devam etmektedir. Geçtiğimiz 60 yıl içinde 35 milyon Uygur Müslümanının soykırıma maruz kaldığı Doğu Türkistan'da, geçtiğimiz yıl bir ay içinde 796 MÜSLÜMAN İDAM EDİLEREK ŞEHİT EDİLMİŞ, BİR GECEDE 10 BİN MÜSLÜMAN ORTADAN KAYBOLMUŞ, 100 BİN UYGURLU KIZKARDEŞİMİZ EVLERİNDEN ZORLA ALINIP GÖTÜRÜLMÜŞTÜR. Bu kızkardeşlerimiz ölüm tehdidiyle gayri meşru ilişkiye zorlanmıştır. Bir gecede ortadan kaybolan 10 bin Müslümanın akıbeti ise halen bilinmemektedir. Sincan’da sokaklar ceset dolmuştur. Uygur Türkleri göçe zorlanmaktadır. Urumçi’deki olaylarda öldürülen 156 Uygur’un çoğunun güvenlik güçleri tarafından tek kurşunla kafadan vurulup cansız yere serildikleri belirlenmiştir. Uygur Türklerini camilerden sopalarla kovulmakta ve dua okumaları yasaklanmaktadır.

















Nepal'de Müslümanlar camide ibaret ederken bombalanmaktadır. Nepalli Müslümanlara ait ev, iş yeri, dernek ve camileri ateşe verilmektedir. Afganistan’da 6 ayda 1013 sivil öldürülmüştür. Filistin'de Müslümanlar kendi vatanlarında adeta esir konumunda yaşamakta, hemen her gün şehit olma tehditi altında yaşamlarını devam ettirmektedirler. Yakın geçmişte Çeçenistan'da yüzlerce sivil öldürülmüş, binlercesi yurtlarını terk etmek zorunda bırakılmıştır. Irak da son yapılan araştırmaların ortaya koyduğu bilgilere göre sivil ayrımı yapılmaksızın uranyum kullanılmış. Felluce'de kanser vakalarında 4 kat artış olmuş, 14 yaşı grubu altındakilede 12 kat, lösemilerde 38 kat, yetişkinlerde beyin tömürlerinde önemli oranda artış başlamıştır. Hiroşima'da saldırı sonrası lösemi oranında 17 kat artış varken Felluce'de 38 kat artış vardır. Pakistan’da bombanın patlamadığı gün olmamaktadır. Peşaver ve Lahor hemen her gün patlamalarla sarsılmaktadır.

Somali’de açlık tehlike sınırındadır ve 5 yaşın altındaki çocukların dörtte birinin aç uyuduğu açıklanmıştır. Burada 1 milyon kişi açlıktan ölmek üzere olduğu saptanmıştır. Patani’de Budist Tayland ordusu tarafından kız çocuklarına tecavüz edilmekte, alimler katledilmekte, camiler ateşe verilmektedir. Patani'de hemen her gün  Müslüman kanı akıtmaktadır. 

Deccaliyeti zulmünü bu dönemde herkes tüm açıklığıyla yaşamakta ve görmektedir. Sokaklarda çatışmaların olması, kardeşin kardeşi katletmesi deccalin kendisini tanıtmasıdır. Her gün ülkemizin farklı yerlerinde şehit cenazeleri kalkması deccalin “ ber burdayım” demesidir.

"Deccal nerede ki?",  "Deccali göremiyoruz” diyenler Felluce'deki, Afganistan’daki, Filistin'deki, Doğu Türkistan'daki, Sudan veya Nepal’deki duruma bir bakmalıdır. "Deccal nerede?" sorusunun cevabını burada bulacaklardır. Deccal şu anda Amerika’da, Afganistan’da, Irak’da, Nepal’de, Doğu Türkistan’da, Keşmir de ve dünyanın dört bir yanındadır. Tüm gücüyle insanları yok etmeye, kan dökmeye, parçalamaya devam etmektedir.

Deccal kendisini tüm şeytani yönleriyle alenen göstermiştir. Ancak deccal heryerde kendisini gösterdiği halde hala bir kısım insanlar alnında deccal yazan, boynuzlu, garip bir yaratık beklemekte ve “ böyle bir varlık çıkmadığına göre deccaliyet de yok demektir” diyerek büyük bir hataya düşmektedir. Halbuki deccal bu zamanda artık tırnaklarını çıkarmış ve pençelerini açıkça dünyanın dört bir yanında yaşayan Müslümanların ve tüm insanların üzerine geçirmiştir.


Deccaliyet 1 milyardan fazla insanın ölümüne sebep olmuştur



 

Büyük İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi de eserlerinde ahir zamanın en büyük fitnesi olan deccalin, Darwinist ve materyalist akımları telkin ederek fitne çıkaracağını ifade etmiş ve bu konuda Müslümanları şöyle uyarmıştır:

“Tabiiyyun (tabiatçılık, Darwinizm), maddiyyun (maddecilik, materyalizm) felsefesinden tevellüd eden (kaynaklanan) bir cereyan-ı Nemrudane (inkarcı akım), gittikçe ahir zamanda felsefe-i maddiye (materyalizm felsefesi) vasıtasıyla intişar ederek (güçlenerek) kuvvet bulup, uluhiyeti (Allah'ın varlığını) inkar edecek bir dereceye gelir... Ve onların başına geçen en büyükleri, ispirtizma ve manyetizmanın hadisatı nev'inden (hipnotize edici ve büyüleyici) müdhiş harikalara (olağanüstü özelliklere) mazhar (sahip) olan Deccal ise; daha ileri gidip, cebbarane suri (şiddete dayalı) hükümetini bir nevi rububiyet (üstünlük) tasavvur edip (sanıp) uluhiyetini (ilahlığını) ilan eder.” (Mektubat, s. 55)

Tüm bu gerçeklere rağmen 7 milyarlık dünyada Kuran ahlakını, İslam’ın güzelliklerini ve Mehdiyeti savunan insanların sayısı neredeyse parmakla gösterilecek kadar azdır. İnsanların bir çoğu dünyanın içinde bulunduğu bu herc-ü merci görmezlikten gelmekte ve bir kısmı da sadece kendi işini gücünü sürdürme derdine düşmektedir.

Ancak elbette herşey gibi bu da Allah’ın kaderinin bir parçasıdır. Allah deccaliyet sistemini çökertmeyi, insanları huzura ve güvenliğe kavuşturmayı tüm dünyaya İslam ahlakının sıcaklığını, sevencenliğini ve güvenilirliğini hakim kılmayı Hz. Mehdi (as)’a nasip etmiştir. Nitekim deccaliyete karşı ilmen mücadele etmek olduça kolay olduğu halde çoğu kimsenin bu konuda gayret göstermemesi Allah’ın bir mucizesidir. Din alimlerinin bir çoğu her konunun üzerinde durmakta, ancak ahir zamanın bu en büyük fitnesinden hiç bahsetmemektedir. Tüm dünyada Müslümanlar toplu halde şehit edilirken, deccalin adını bile anmamakta ya da çok uzun zaman sonra geleceğini söylemekte,  Hz.Mehdi (as)’ın geldiğini müjdelememektedir. Öyle ki deccaliyet sistemini bugüne kadar eleştiren, elleyen ve karşı mücadelede bulunan neredeyse hiç kimse olmamıştır.

Ancak Hz. Mehdi (as)'ın galibiyeti kesin bir kaderdir. Deccalin insanları din ahlakından uzaklaştırmak için yürüttüğü savaş, Allah'ın izniyle, muhakkak yenilgiye uğrayacaktır. Allah’ın hizbi olan Hz. Mehdi (as) ve talebelerinin bu şerefli galibiyetine destek vererek ortak olmak isteyen Müslümanların ahir zamanda yaşadığımızın bilinciyle, Darwinizme, materyalizme ve dinsizliğe karşı vargüçleriyle ilimle, bilimle, sanatla ve kültürle karşı koymaları şarttır.

















Müslüman kardeşlerimizin deccaliyeti ezmek için Allah’ın varlığının delillerini anlatmaları, Darwinizmin bir sahtekarlıktan ibaret olduğunu ispat eden bilimsel delilleri yaymaları, Hz. Mehdi (as)’ı müjdelemeleri ve Türk İslam Birliği'nin bir an önce tesis edilmesi için gayret etmeleri son derece önemli ve acildir.

Hiç kuşkusuz ahir zamanda yaşanacak altın çağ gün geçtikçe yaklaşmaktadır. Yakın bir zamanda inşaAllah tüm insanlar, sevginin, merhametin, şefkatin tam anlamıyla yaşandığı, bolluğun, zenginliğin, refahın, huzurun hakim olduğu, sanatın ve estetiğin en güzelinin görüleceği bir dünyaya kavuşacaktır. Kadınlar, yaşlılar, çocuklar güven içinde gezebilecek, neşenin, canlılığın, dostluğun yaşandığı cıvıl cıvıl ortamlar her yere hakim olacaktır. Peygamberimiz (sav) bu güzel ve aydınlık dönemi bize şu hadisle müjdelemektedir: 

“...Dünya hercü merc içinde kaldığında, fitneler zuhur ettiğinde, yollar kesildiğinde, bazıları bazısına hücum ettiğinde, büyük küçüğe merhamet etmediği, büyük büyüğe vakarlı davranmadığında; Allah, bu sırada, onlardan adavetin (düşmanlığın) kökünü kazıyarak dalalet kalelerini fethedecek ve evvelce benim ayakta tuttuğum gibi, ahir zamanda dini ayakta tutacak, önceden zulümle dolu olan dünyayı adaletle dolduracak birini (Hz. Mehdi (as)'ı) gönderecektir.” (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 12)
 

Masaüstü Görünümü