Harun Yahya

Mesih Deccal sessizce görevine başladı

Kıyametten önceki son dönem olan Ahir Zaman'da Mesih Deccal’in ortaya çıkıp insanları din ahlakından uzaklaştıracağı, yeryüzünde büyük kargaşaya ve zulme neden olacağı pek çok güvenilir hadisle bildirilmiştir.






Mesih Deccal, insanları kendi sistemine inandırmak için karışıklığı ve katliamları olması gereken bir gelişme gibi göstermekte ve bu uğurda, hiç bir günahı olmayan suçsuz çocukların dahi öldürülmesini teşvik etmektedir.





Peygamberimiz (sav) bir hadisinde “Allah Hz. Adem’i yaratmış olduğu günden bu yana, Deccal’in fitnesinden daha büyük bir fitne olmamıştır.” 1 sözleriyle Deccal’in fitnesinin büyüklüğüne dikkat çekmiş ve tüm insanları bu tehlikeye karşı uyarmıştır. Bir başka hadiste ise “Allah’ın gönderdiği her peygamber ümmetini Deccal ile uyardı” 2 sözleriyle Deccal’in fitnesinin yalnızca Müslümanlar için değil tüm insanlar için büyük bir tehlike olduğuna işaret edilmiştir.
 
Peygamberimiz (sav)’in, hadislerinde Deccal’in çıkış alametleri olduğunu bildirdiği olayların birbiri ardınca gerçekleşmiş olmasından ise, Mesih Deccal’in ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Dünya üzerinde yaşanan pek çok olay, Peygamberimiz (sav)’in ve İslam alimlerinin, Mesih Deccal’in ortaya çıkacağı tarih ve yapacağı faaliyetler hakkında verdikleri bilgilerle tam olarak mutabıktır. Büyük İslam alimi Said Nursi “...Deccal, büyük bir baskı ve büyük bir zulüm ve büyük bir şiddet ve dehşet ile hak ettiklerinden büyük bir iktidar görünür.”3 (Şualar 469) sözleriyle Deccal’in gücünün ve iktidarının şiddete ve baskıya dayalı olduğunu bildirmektedir. Son zamanlarda yeryüzünde artan şiddet, anarşi ve kargaşa, katliamlar ve işkenceler, devlet ve örgüt terörleri ise Deccal’in faaliyet halinde olduğunu ve tüm bunları yönettiğini göstermektedir.
 
Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde, Deccal’in insanları iyilikten uzaklaştırabilmek için her yola başvuracağı, çeşitli hile ve aldatmacalarla geniş kitleleri etkisi altına alacağı bildirilmektedir. Deccal’in bu yolla insanları kendi idealleri doğrultusunda istediği gibi yönlendireceği “Deccal’in tabileri (ona uyanlar) çoktur. Kendisine birçok kimse iltihak eder (katılır).” 4 hadisiyle haber verilmiştir.
 
Deccal bu amacına ulaşabilmek için inkarı benimseyen kitleler kadar iman sahibi insanları da aldatmaya çalışacaktır. Deccal’in, verdiği telkinler ve kullandığı taktiklerle bir kısım zayıf imanlı insanları kandırmayı başaracağı ve bu yolla çevresine taraftar toplayacağı hadislerde şöyle bildirilmektedir:

Her kim Deccal’in çıktığını işitirse ondan uzaklaşsın. Allah’a yemin olsun ki kişi kendini mümin zannederek (kendine güven içerisinde) onun yanına gider ve Deccal’in şüphelendirmesiyle onu takip eder.5
 
Deccal’in çıktığını işittiğinizde ondan kaçınız. Çünkü bir adam onu reddetmek niyetiyle yanına gelir, fakat ona tabi olup kalır. Zira Deccal ile beraber kalpleri vesveselendiren çok şeyler vardır.6

Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde Deccal’in bu amaçla üç İlahi dinin mensupları olan Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlara farklı metodlarla yaklaşacağı ve onları birbirlerine düşürerek yeryüzünde büyük bir fitne ve bozgunculuk çıkarmaya çalışacağına işaret edilmektedir.
Hadislerde Deccal’in bu fitnesi sonucunda yeryüzününün büyük bir savaş alanına döneceği, kan dökmenin, ölümlerin alabildiğine artacağı bildirilmekte; Deccal’in hedef almayacağı hiçbir yer kalmayacağı haber verilmektedir:

... (O sırada) fitneler, karışıklıklar, ihtilaller çok olur da insanlar birbirlerini öldürürler. İnsanlar kendi canlarına kıyarlar ve yeryüzünü belalar kaplar. İşte öyle sıkıntılı bir zamanda ... mel’un (lanetlenmiş) Deccal... çıkar...7
 
.... (Deccal) kayalık bir mevkiden çıkacaktır da, sağ tarafa ve sol tarafa (yani her tarafa ordular göndermek suretiyle) en süratli şekilde şiddetli fesatlar yapacaktır.8
 
Hiçbir belde yoktur ki onu Deccal orduları çiğnemeyecek olsun.9

Deccal anarşi, terör, şiddet, savaş ve kan dökmeyi kendince makul gösterebilmek için bazı inananları da, bu felaketlerin ahir zamanda mutlaka yaşanması gerektiği yalanıyla aldatmaya çalışır. Deccal’in bu oyununa göre, ahir zamanda beklenen müjdeli gelişmelerin gerçekleşebilmesi için, bunun öncesinde medeniyetlerin birbirine düşman olup yeryüzünde büyük bir savaş yaşanması gerekmektedir. Bu yanılgıya göre ahir zamanda gelmesi beklenen Mesih’in ortaya çıkışından önce Yahudilerin ve onlara destek olan bir kısım Hıristiyanların bir yanda, Müslümanların ve Katoliklerin ise diğer tarafta yer aldığı “Armagedon” adı verilen büyük bir savaş yaşanmalıdır. Deccal’in telkinlerine göre “yedi yıl sürecek bir felaket döneminin yaşanması; bu dönemde Yahudilerin ve diğer iman edenlerin zulüm görmesi; ve Armagedon savaşıyla birlikte Yahudilerin üçte ikisinin ölmesi ve İsrail topraklarının harap olması” gerekmektedir. Deccal, kutsal metinler üzerinde yaptığı aslı olmayan birtakım mecazi yorumlarla Hıristiyanları ve Yahudileri Mesih’in ancak tüm bu şartlar oluştuğunda yeryüzüne geleceğine inandırmaya çalışmaktadır. Deccal’in Hıristiyanlara telkin ettiği bu inanca göre, Hz. İsa’nın önderliğinde bu savaşı kazanacak olan Yahudiler, Hz. İsa’ya tabi olacak ve Hıristiyanlığa dönüş yapacaklardır.
 
Deccal bazı Hıristiyan gruplarını Hz. İsa’nın gelmesi için pek çok önşart oluşması gerektiğine inandırarak büyük bir karmaşaya sürüklemeye çalışmaktadır. Oysa ki ortada karmaşık olan hiçbir şey yoktur: “Deccaliyet Allah inancının olmamasıdır. Allah inancının olması da Mesihiyettir”. Hz. İsa’nın gelişi Allah’ın bir mucizesidir. Ancak bu, öncesinde karmaşa oluşmasını gerektirecek bir konu değildir. Allah tarih boyunca elçilerini pek çok mucizelerle desteklemiştir. Allah hayatın her anında insanlara pek çok yaratılış mucizesi de göstermektedir. Evrenin mükemmel dengesi, hücredeki olağanüstü kompleks yapı, hayvanlardaki ve bitkilerdeki harikalıklar, insan vücudunun kusursuz işleyişi gibi özelliklerin her biri çok büyük birer mucizedir. Allah, iman edenlerin imanlarının pekişmesi için pek çok güzellik yaratmaktadır. Hz. İsa’nın gelişi de yine Allah’ın iman coşkusu için yarattığı bir güzellik ve bir iman hediyesidir. Allah, takdir ettiği zaman geldiğinde Hz. İsa’yı tüm insanlığa gösterecektir. Böyle bir güzelliği, pek çok önşart ile karmaşaya sürüklemenin Deccal’in şeytani planının bir parçası olduğu görülmeli ve bu tuzağa karşı dikkatli olunmalıdır.
 
Mesih Deccal Ortadoğu’da Karmaşa İstiyor...
 
Deccal bu yolla Hıristiyanları Hz. İsa’nın gelişine kadar, dünyada bir savaş, kargaşa ve anarşi ortamı olması gerektiğine inandırmaya çalışmaktadır. Irak savaşının da, oluşmasını bekledikleri bu kıyamet alametlerinde anahtar bir rol üstlendiği fikrini benimsetmektedir. Etkisi altına aldığı insanlara, Mesih’in gelişinden önce barışı vaaz etmenin sözde bir delalet, kutsal kitapların sözüne karşı gelmek ve hatta Deccallik olacağına inandırmakta, bu yolla Ortadoğu’da gerilimin düşürülmemesi gerektiğine ikna etmektedir.10 Bu doğrultuda savaş karşıtı ülkeleri ve barış hareketlerini Deccal hareketi olarak göstermekte, Mesih gelene kadar asla barış olmaması için bölgedeki savaş ortamının mutlaka sürmesini sağlamayı amaçlamaktadır.
 
Bazı Ortadoğu ülkelerinde eğitim eksikliğinden, demokrasi kültürünün tam anlamıyla gelişmemiş olmasından kaynaklanan birtakım sorunlar yaşandığı açıktır. Ancak bu sorunların giderilmesinin yolu hiçbir zaman savaşmak ve şiddete başvurmak olmamalıdır. Unutmamak gerekir ki, savaş her zaman her iki tarafa da kayıp ve yıkım getirmektedir. Nitekim Irak Savaşı’nda da olduğu gibi, pek çok Iraklı masum hayatını kaybetmekte, yakınlarını yitirmekte veya sakat kalmaktadır. Aynı şekilde bu bölgede bulunan pek çok yabancı asker de ölmektedir. Her biri eğitimli, kültürlü gençlerden oluşan bu askerlerin kaybedilmesi hem aileleri hem de ülkelerinin geleceği açısından önemli bir kayıptır. Oysa ki her iki tarafın da, hiçbir maddi ve manevi zarara ve can kaybına uğramadan çözüm elde edilmesi çok kolaydır. Allah’ın emrettiği ahlakın gereği olan sevgi, hoşgörü ve adalet anlayışı yaşanırsa her türlü sorun barışçıl yöntemlerle çözülebilecek ve kolaylıkla uzlaşı sağlanabilecektir.
 
Ortadoğu’nun pek çok bölgesi Hıristiyanlar, Yahudiler ve Müslümanlar için kutsaldır. Bu beldeler zaten Hıristiyan ve Yahudilerin de atalarının topraklarıdır. Müslümanların sevip saydığı tüm peygamberler bu topraklarda yaşamış, bu beldede tebliğ yapmışlardır. Hepimiz için değerli ve kutsal olan bu topraklar çok geniştir; üç İlahi dinin mensupları da bu topraklarda dilediği gibi yerleşebilmeli, ibadetlerini özgürce yerine getirebilmeli, ticaretini yapabilmeli, huzur ve barış içinde birarada yaşayabilmelidir. Başta petrol olmak üzere bölgenin sahip olduğu yeraltı zenginlikleri de tüm halkların eşit olarak faydalanacağı şekilde değerlendirilebilir. Bunun için ise barış ve huzur ortamının olması şarttır. Bölgenin ihtiyacı toplumların sanat, tıp ve bilimsel açıdan ilerlemesi, temel insan haklarını ve bireysel hakları koruyan bir ortam oluşturulması, demokrasi anlayışının tam anlamıyla yerleşmesidir. Buna bağlı olarak ekonomik kalkınmanın sağlanması önemlidir. Ancak tüm bunlar için ayrılabilecek maddi olanakların askeri giderlere ve silahlara harcanması büyük bir kayıptır. Bunun için samimi iman edenlerin ittifak etmesi, mevcut imkanların savaşmak için değil, bu ittifakın sağlanması için kullanılması gerekmektedir.
 
Bölgedeki bu gibi sorunlar temelde din ahlakının tam anlamıyla yaşanmamasından ve materyalizm, ateizm gibi Deccal’in desteklediği dinsiz ideolojilerin etkisinden kaynaklanmaktadır. Ancak elbetteki bu, yalnız Ortadoğu’ya has bir sorun değildir. Dünyanın pek çok bölgesinde insanların din ahlakından uzaklaşması nedeniyle ahlaki dejenarasyon, seri cinayetler ve çeşitli sapkınlıklar yaygın olarak görülmektedir. Samimi iman edenlerin, din ahlakı dışındaki söz konusu bu uygulamaların ortadan kalkması için ciddi bir çaba göstermesi gerekmektedir.
Ancak elbette Deccal bu durumun tüm dünyada yaygınlaşmasını isteyecek, savaş ve terör ortamının sürdürülebilmesi için çeşitli taktiklerle ve sinsi planlarla ortaya çıkacaktır.
 
Hıristiyanlar Mesih Deccal’in Oyununa Karşı Dikkatli Olmalıdırlar
 
Hıristiyanların ve Yahudilerin Deccal’in tüm bu tuzaklarına karşı dikkatli olmaları gerekmektedir, çünkü Deccal bunları sanki dini birer hüküm gibi göstermeye çalışacaktır. Deccal, İncil’e tabi olan samimi Hıristiyanlara oyun oynayarak, onları kendi kutsal kitaplarına muhalif olacak şekilde sapkın bir ideolojiye sürüklemeye çalışmaktadır. İncil’in öğretilerini hiçe saydırarak, kendi sapkın fikirlerini onlara doğru ve meşru göstermek istemektedir. Gerçekte ise Allah adına ortaya çıkarak hakkı batıl, batılı ise hak olarak göstererek büyük bir oyun oynamaktadır.
Onları din adına, iyilik adına hareket ettiklerine inandırmakta ve Allah’ın adını kullanarak onları kötülüğe teşvik etmektedir. Kuran’da Deccal’in
bu yöntemine karşı insanlar “...Aldatıcı(lar) da, sizi Allah ile (Allah’ın adını kullanarak) aldatmasın.” (Fatır Suresi, 5) ayetiyle uyarılmışlardır.
 
Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde ise Deccal’in insanlara iyiyi kötü, kötüyü ise iyi göstererek aldatacağı şöyle haber verilmiştir:

“Şüphesiz beraberinde bir cennet ve bir cehennem (diye isimlendirdiği iki ırmak) bulunması da onun fitnesidir. Aslında cehennemi bir cennet olup, cenneti de bir cehennemdir.” 11
 
Sonra Deccal çıkacak, beraberinde bir ırmak ve bir ateş bulunacaktır. (Onu inkar edip) Ateşine düşenin sevabı vacip olacak, (ona iman edip) ırmağına düşenin ise günahı vacip olacaktır. 12
 
Deccal çıkar. Beraberinde su ve ateş vardır. İnsanların su olarak gördüğü yakıcı bir ateştir. İnsanların ateş olarak gördükleri de soğuk ve tatlı bir sudur...13

Deccal’in Mesih’in gelmesi için sözde kutsal kitaplara dayandırarak öne sürdüğü tüm şartlar, gerçekte Deccal’in yeryüzünde kötülüğü hakim kılabilmek için kurduğu bir tuzaktan ibarettir. Hadislerde “onun cenneti cehennem, cehennemi ise cennetir” benzetmesiyle bildirildiği gibi Deccal, herşeyi tersine çevirerek, güzel iyi ve doğru olanı onlara kötü göstermeye çalışmaktadır.
 
Deccal, Hıristiyanların karşısına hiç umulmadık bir vakitte ve hiç beklemedikleri hileli yöntemlerle çıkmıştır. Allah’ın adını kullanarak ve isteklerini kutsal nedenlere dayandırarak yaklaşması, onun gelişini çok daha farklı şartlarda bekleyen bir kısım Hıristiyanların aldanmasına sebep olmuştur. Deccal, yeryüzüne sevgi, barış ve huzurun hakim olmasını Deccallik olarak gösterip, asıl Deccaliyet olan kendi fikir sistemini ise inandıkları dinin bir gereği olarak göstererek Hıristiyanlardan da bir topluluğu etkisi altına almaya çalışmaktadır. Onlara “Hz. İsa’ya itaat edin” ya da “İncil’de böyle buyruluyor” diyerek, yaptırmak istediklerini çok makul gibi göstererek yaklaşmaktadır. Asıl hedefi ise, ahir zamanda yeryüzüne ikinci kez gelecek olan Hz. İsa’ya karşı mücadelesinde, istediği gibi yönlendirebileceği geniş kitleler oluşturmaktır. Bu yolla toplumları birbirine düşürerek tüm dünyayı büyük bir kaos, karmaşa, bozgun ve helaka sürüklemeyi amaçlamaktadır.
 
Huzuru, kurtuluşu, barışı, Ortadoğu’nun huzura kavuşmasını kutsal kitaplara karşı yapılan Deccali bir hareket olarak göstermekte; kan dökülmesini, hiçbir suçu olmayan masum insanların, zavallı kadınların, çocukların acımasızca öldürülmesini, bölgeye amansız bir dehşet saçılmasını ise onlara adeta sözde kutsal bir ibadet gibi sunmaktadır. Kendileriyle aynı kitaba inanan, kendileri gibi Hz. İsa’yı peygamber olarak kabul eden, aynı ibadetleri yerine getiren Katolikleri ortadan kaldırılması gereken bir düşman olarak göstermektedir. Aynı şekilde kendileri gibi Allah’a inanan, aynı peygamberleri sevip sayan, aynı ahlaki prensiplere sahip olan, Hz. İsa’nın gelişini aynı şekilde büyük bir heyecanla bekleyen Müslümanları da mücadele edilmesi gereken bir topluluk olarak göstermektedir.
 
Oysa ki Hıristiyanlar, Yahudiler ve Müslümanlar birbirlerine düşman değildirler; aksine Deccal’in desteklediği ateizme ve din düşmanlığına karşı birbirlerinin müttefikidirler. Hıristiyanlar, Müslümanlar ve Yahudiler, aynı şekilde Allah’a iman etmekte, aynı peygamberleri sevmekte ve saymaktadırlar. Hz. İbrahim, Hz. İsmail, Hz. İshak, Hz. Yakub, Hz. Yusuf, Hz. Musa veya Hz. Davud Yahudiler için ne kadar önemli ise, Müslümanlar için de en az o kadar önemlidir. Aynı şekilde Hz. İsa Hıristiyanlar için ne kadar önemliyse, Müslümanlar için de o kadar kıymetli ve kutsaldır. Tüm İslam alemi bindört yüz senedir bu kutlu peygamberin yeryüzüne ikinci kez gelişinin müjdesini vermekte ve büyük bir heyecanla bu tarihi olaya hazırlık yapmaktadır. Bunun yanı sıra Yahudilerin ve Müslümanların üzerinde yaşadıkları ve Allah’a hizmet ettikleri topraklar, Yahudiler için ne kadar kutsal ise, Müslümanlar için de en az o kadar kutsald?r. O halde savaş, karmaşa ve anarşi ortamı olması ve tüm ilahi dinlerin mensupları için kutsal olan topraklarda kan dökülmesi için meşru hiçbir sebep yoktur. Bu konuyu çok akılcı bir şekilde düşünmek gerekmektedir: Barış ve huzur içerisinde yaşamak neden Deccallik olsun? Neden Mesih’in gelebilmesi için yılarca yeryüzünde korku ve dehşet hakim olması, felaketler yaşanması gereksin? Neden Mesih gelene kadar barış olmasın, savaş sürdürülmeye çalışılsın? Yahudilerin üçte ikisi niye ölsün, neden aynı dine inanan insanlar birbirlerine düşman olup savaş açsın? Katolikler ve Müslümanlar neden Yahudilerin ve Hıristiyanların düşmanı olsun? Hıristiyan, Yahudi ya da Müslüman masum çocuklar neden haksız yere öldürülsün?
 
Bunların hiçbiri için hiçbir makul gerekçe yoktur. Deccal huzuru, kurtuluşu, barışı, kardeşliği, sevgiyi, şevkati, merhameti insanlara Deccali hareketler olarak göstermektedir. Bu yolla Yahudileri, Hıristiyanları ve Müslümanları birbirlerine düşürerek hedefine ulaşmaya çalışmaktadır.
 
Hıristiyanların dindar olmaları, Allah’tan korkmaları, peygamberleri, Hz. İsa’yı içten bir bağlılık ve büyük bir sevgiyle sevmeleri ve yeryüzüne ikinci kez gelişine hazırlık yapmaları çok güzel bir nimettir. Ama bu konuda Deccal’in oyununa gelmemeleri de son derece önemlidir.
Milyonlarca Hıristiyanı körükörüne inandırmaya çalıştığı ve Hz. İsa’nın gelebilmesi için mutlaka oluşması gerektiğini öne sürdüğü şartlardan her biri, gerçekte Deccal’in insanlığı müthiş bir bozulma ve hüsrana sürükleyebilmek için kurduğu tuzaklardan ibarettir. Bu şekilde çok geniş bir kitleyi etkisi altına alarak terörü, şiddeti, anarşiyi adeta kilitleyecek bir sistem oluşturmayı hedeflemektedir.
 
Tüm Hıristiyanların, bu durumun Deccal’in bir oyunu olduğunu açıkça görmeleri ve bu büyük tehlikeye karşı Allah’ın gösterdiği yola uyarak ve din ahlakının gereğine uygun şekilde karşılık vermeleri gerekmektedir. Deccal’in insanları bu gibi metodlarla aldatacağı, tüm peygamberler tarafından yaşadıkları toplumlara tebliğ edilmiştir. Yapabileceği en şeytani kandırma yöntemi zaten bu şekilde Allah ve din adına ortaya çıkarak, samimi dindarları etkilemeye ve birbirlerine düşürmeye çalışması olacaktır. Deccal’in bu bilgiler doğrultusunda değerlendirilmesi ve bu yönde kuracağı tuzaklara karşı uyanık olunması gerekmektedir.
 
Deccal’in Bu Telkinleri, Tevrat ve İncil ile Çelişmektedir
 
Deccal’in Eski Ahit’e bazı anlamlar yükleyerek, Müslümanlar ve Katolikler ile Hıristiyanlar ve Yahudiler arasında bir savaş yaşanması, şiddet ve gerilim ortamının ayakta tutulması ve barışın engellenmesi gerektiği şeklindeki telkinleri, hem Yeni Ahit hem de Eski Ahit ile tümüyle çelişmektedir. Bu çarpık anlayış, Hz. İsa’nın Hıristiyanlara öğretmiş olduğu ahlaka tamamen terstir. Hıristiyanlığın temelinde sevgi, barış ve hoşgörü vardır. Matta İncili’nde Hz. İsa’nın öğrencilerine “düşmanlarınızı sevin, size zulmedenler için dua edin” (Matta 5/44) dediği yazılıdır. Luka İncili’nde ise, Hz. İsa’nın “bir yanağına tokat atana diğer yanağını çevir” (Luka, 6/29) dediği bildirilir. Yeni Ahit’in hiçbir yerinde şiddeti meşrulaştıran hüküm bulunmamaktadır; masum insanların katledilmesi yönünde bir düşünceye ise kesinlikle yer yoktur. Hıristiyanlık bir sevgi ve barış dinidir. İncil’de Hıristiyanlara düşmanlarını bile sevmeleri, tüm insanlara iyilik yapmaları, kötülüğe karşı iyilikle cevap vermeleri emredilmiştir. İncil’e bakıldığında Hz. İsa’nın insanlara hep sevgi, barış ve dostluk tavsiye ettiği görülmektedir:

"... Sakın kimse kötülüğe kötülükle karşılık vermesin. Birbiriniz ve tüm insanlar için her zaman iyiliği amaç edinin.” (Pavlus’un Selaniklilere 1. Mektubu, 5: 14-15)
 
... Kavgacı değil, uysal olsunlar. Tüm insanlara her zaman yumuşak davransınlar. (Pavlus’un Titus’a Mektubu, 3: 1-2)
 
Birbirinizi kardeşlik sevgisiyle, şefkatle sevin. Birbirinize saygı göstermekte yarışın. (Pavlus’un Romalılara Mektubu, 12: 10)

İncil açıklamalarında önemle üzerinde durulan bir başka konu ise ayrılıkların, çekişmelerin, husumetlerin ve çatışmaların ortadan kaldırılması ve ortak bir düşüncede birleşerek barışın ayakta tutulmasıdır:

... Hepiniz uyum içinde olun, aranızda bölünmeler olmadan aynı düşüncede ve aynı yargıda birleşin. (Pavlus’un Korintlilere Birinci Mektubu, 1: 10)
 
Herkesle barış içinde yaşamak için elinizden geleni yapın. Ey sevgililer, hiçbir zaman öç almayın... (Romal?lara Mektup, Bap 12, 18-20)
 
‘Komşunu sev, düşmanından nefret et’ denildiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, düşmanlarınızı sevin, size zulmedenler için dua edin. (Matta, Bap 5, 43-44)


 
Deccal’in şiddeti teşvik eden telkinleri, bazı Hıristiyanların kıyamet alametleri ile ilgili inançlarını dayandırdıkları Eski Ahit’le de çelişmektedir. “Kan dökenlerin telkinlerini dinlememek” ve “kötülük görmeye dayanamamak” (İşaya, Bap 33, 15) Tevrat’ta bildirilen hükümlerdir. Samimi olarak Allah’a iman eden Hıristiyanların ve Yahudilerin pek çok konuda yaşadıkları güzel ahlakı, kitaplarında yer alan bu hükümler konusunda da yaşamaları ve barışın savunucuları olmaları gerekmektedir. Tevrat’ta şiddetin ve zulmün kınandığı; barışın, sevginin, merhametin ve güzel ahlakın övüldüğü açıklamalardan bazıları şu şekildedir:

Hükümde haksızlık etmeyeceksiniz... komşunun kanuna karşı ayağa kalkmayacaksın... Öç almayacaksın ve kavminin oğullarına kin tutmayacaksın ve komşunu kendin gibi seveceksin... (Levililer, Bap 19, 15-18)
 
Kötülüğü değil, iyiliği arayın ki yaşayasınız, ve böylece Rab, orduların Allah’ı, dediğiniz gibi sizinle beraber olur. Kötülükten nefret edin ve iyiliği sevin ve kapıda hakkı pekiştirin... (Amos, Bap 5, 10-15)

Tevrat’ta bildirilen diğer bir hüküm ise “kan dökülmemesi ve salih insanların yurtlarına pusu kurulmaması”dır:

Allah’ın Rabbin miras olarak sana vermekte olduğu memleketinin içinde suçsuz kan dökülmesin ve senin üzerine kan olmasın. (Tesniye, Bap 19, 10)
 
Ey kötü adam, salihin oturduğu yere karşı pusu kurma; onun yurdunu yıkma... Düşmanın yıkılınca sevinme, düştüğü zaman yüreğin mesrur (sevinçli) olmasın; yoksa Rab bunu görür... (Süleyman’ın Meselleri, Bap 24, 15-20)

İncil ve Tevrat her ne kadar sonradan tahrif edilmiş olsa da, içinde Kuran ile mutabık bazı hak hükümler de içermektedirler. Samimi olarak iman eden Hıristiyanlar ve Yahudiler, Eski ve Yeni Ahit’te yer alan bu açıklamaları göz önünde bulundurarak hareket etmelidirler. Aksinin, kutsal kitaplarına ters düşmelerinin yanında, Deccal’in amacına hizmet etmek olacağını görmeleri gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki Deccal’in Ortadoğu’da ve tüm dünyada kan dökmek için yaptığı eylemlere, ancak güzel ahlakın savunuculuğunu yaparak engel olunabilecektir.
 
Müslümanlar da Deccal’in Oyununa Karşı Dikkatli Olmalıdırlar
 
Deccal, Hıristiyanlara oynamak istediği oyunun bir benzerini Müslümlanlara da uygulamaya çalışmakta; yeryüzünde büyük bir fitne ve bozgun çıkarabilmek için onları da etkisi altına almak istemektedir. Müslümanları da aldatarak, bu ortam içerisinde kendilerine yöneltilen şiddete şiddetle karşılık vermelerini teşvik etmekte ve böylece şeytanın kan dökme arzusunu yerine getirmek istemektedir. Diğer yandan Müslümanların kendi aralarında da terörü teşvik ederek onları kendi içlerinde de birbirlerine düşürmeye çabalamaktadır. Böylece korku ve dehşet ortamını giderek tırmandırmayı, masum insanların kanını dökerek yeryüzünü kendi ahlakını hakim edebileceği bir fitne ortamına çevirmeyi hedeflemektedir.
 
Büyük İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi tüm Müslümanları bu tehlikeye karşı uyarmış, Deccal’in İslam dünyasını baskı altına alacağını, salih Müslümanlara zor ve çetin günler yaşatacağını haber vermiştir:

Ahir zamanın Süfyan ve Deccal gibi nifak (ikiyüzlülük) ve zındıka (küfür) başına geçecek eşhas-ı müdhişe-i muzırraları (zarar veren dehşetli şahısları) ... beşerin hırs ve şikakından (ikiyüzlülüğünden) istifade ederek az bir kuvvetle nev-i beşeri (insanları) herc-ü merc (darmadağın) eder ve koca Alem-i İslamı (İslam alemini) esaret altına alır.14

Samimi iman sahibi Müslümanlar bu tehlikeyi görmeli ve Deccal’in oyununa gelmemelidirler. Her şeyden önce “Şüphesiz Allah, Kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak mücadele edenleri sever.” (Saff Suresi, 4) ayeti gereği kendi aralarında sarsılmaz bir birlik ve beraberlik ruhuyla hareket etmelidirler. Bu konuda, yaşadığı dönemde müşriklerle dahi anlaşma yoluna giden Peygamberimiz (sav)’in ahlakını kendilerine örnek almalı; ihtilaftan, çekişmeden titizlikle kaçınmalıdırlar. Nitekim Peygamberimiz (sav), müminlerin birbirlerine düşmeleri durumunda, Deccal’in etkisi altına girebileceklerini hatırlatarak Müslümanları böyle bir tehlikeye karşı uyarmıştır:

O günlerde araları bozuk olan müminler Deccal’in hedefi olmaktan kurtulamazlar.15

Peygamberimiz (sav)’in bu sözünden Deccal’in fitnesinden korunmak isteyen müminlerin, tüm Müslümanların kardeş olduğu bilinciyle hareket etmeleri gerektiği açıkça anlaşılmaktadır. Kuran’da da iman edenlerin birbirlerine destek olup dayanışmaları, aksi takdirde yeryüzünde büyük bir bozulma ve kargaşa olacağı bildirilmiştir:
 
İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur. (Enfal Suresi, 73)
 
Müslümanlar kendi içlerinde olduğu gibi, Hıristiyanlara ve Yahudilere karşı da Kuran ahlakının gerektirdiği şekilde davranmalı, bu konuda da Deccal’in oyununa karşı dikkatli olmalıdırlar. Allah Kuran’ın pek çok ayetinde güzel ahlakın, iyiliğin, kötülüğe iyilikle karşılık vermenin önemini bildirmiş, Yahudilere ve Hıristiyanlara yani Kitap Ehli’ne karşı da, Müslümanların iyi niyet ve hoşgörü ile yaklaşmalarını buyurmuştur. Rabbimiz Kuran’da, insanlar arasında hiçbir ayrım yapmadan adaletle hükmetmeyi, insanların hakkını korumayı, zulme asla rıza göstermemeyi, zalime karşı mazlumdan yana tavır almayı, ihtiyaç içinde olanlara yardım eli uzatmayı emretmektedir. Bu adalet, bir karar vermek gerektiğinde her iki tarafın da hakkını korumayı, olayları çok yönlü değerlendirmeyi, ön yargısız düşünmeyi, tarafsızlığı, hakkaniyeti, dürüstlüğü, hoşgörüyü, merhameti ve şefkati gerektirmektedir. Müslümanlar Deccal’in bu yöndeki aldatmacalarına karşı da yine her zaman Kuran ayetlerine göre hareket etmeli, sabırlı, tevekküllü ve itidalli davranmalı, sevgiyle, şevkatle karşılık vermelidir. Allah Kuran’da müminlere kötülükle karşılaştıklarında dahi bu tavra iyilikle karşılık vermelerini şöyle bildirmiştir:
 
İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir. (Fussilet Suresi, 34)
 
Bu konudaki en güzel örneklerden biri Peygamberimiz (sav)’in göstermiş olduğu güzel ahlaktır. Hz. Muhammed (sav), Yahudilere ve Hıristiyanlara karşı her zaman son derece adil ve merhametli davranmış, İlahi dinlerin mensupları ile Müslümanlar arasında sevgi ve uzlaşmaya dayalı bir ortam oluşturulmasını istemiştir. İslamiyet’in ilk yıllarında Mekkeli müşriklerin eziyet ve baskılarına maruz kalan Müslümanların bir kısmı Etiyopya’daki Hıristiyan Kral Necaşi’ye sığınarak Hıristiyanlarla dostluk ve barış içerisinde yaşamışlardır.
 
Peygamberimiz (sav)’le birlikte Medine’ye göç eden müminler ise, Medine’de yaşayan Yahudilerle, sonraki tüm nesillere örnek olacak bir birarada yaşama modeli geliştirmişlerdir. İslam’ın yayılış döneminde de, Arabistan’daki Yahudi ve Hıristiyan topluluklarına gösterilen tolerans, Müslümanların Kitap Ehli’ne karşı hoşgörü ve adaletinin önemli birer örneği olarak tarihe geçmiştir.
 
Medine Anlaşması’nın “Beni Avf Yahudileri, inananlarla birlikte bir ulus oluşturdular. Yahudilerin dini kendilerine, Müslümanların dini kendilerinedir” hükmüyle, Müslümanların Yahudilerin geleneklerine ve inanışlarına gösterdikleri hoşgörünün temeli de yine Peygamberimiz (sav) döneminde atılmıştır.
 
Müslümanların bu ahlakının bir başka örneği de Osmanlı İmparatorluğu döneminde yaşanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu, dünyanın hoşgörüsüzlük ve baskıyla dolu olduğu bir dönemde, Musevi cemaatlerine gösterdiği büyük toleransla tarihe geçmiştir. Tarih boyunca Müslümanların bu ahlakları, Yahudilerin zorluk ve sıkıntı içinde oldukları çeşitli dönemlerde İslam topraklarına sığınmaları ile neticelenmiştir. İspanya’dan haksız yere sürülen Yahudilere, Osmanlı İmparatorluğu kapılarını açmış ve yurtlarından çıkarılan binlerce Yahudiyi Osmanlı barındırmıştır. İslam topraklarında, Yahudiler ve Müslümanlar birarada, huzur ve güvenlik içinde kardeşçe yıllar boyunca yaşamışlardır. Osmanlı tebası içindeki Museviler de, Devlet-i Ali’nin kendilerine gösterdiği toleransı her zaman minnetle anmışlardır.
 
Osmanlı yönetiminde aynı durum Hıristiyanlar için de söz konusu olmuştur. Hıristiyanlar da Osmanlı topraklarında hoşgörü, güvenlik ve özgürlük bulmuşlardır. 20. yüzyılın ilk yarısından bu yana daimi bir çatışma ve kaos içinde kalmış olan Ortadoğu’da, Osmanlı yönetimi boyunca asırlar süren bir barış ve huzur ortamı kurulmuştur. Hıristiyanlar ve Yahudiler birbirlerinin dinlerini kabul etmemelerine rağmen, Osmanlı yönetiminin oluşturduğu bu hoşgörü ortamında karşılıklı diyalog ve uzlaşı içerisinde olmuşlardır. Osmanlı egemenliğinde Yahudiler sinagoglarında, Hıristiyanlar kiliselerinde, Müslümanlar da camilerinde Allah’a ibadet etmiş, üç dinin insanları barış içinde birarada yaşamışlardır.
 
Peygamberimiz (sav)’in ve Osmanlı yönetiminin Kitap Ehli’ne göstermiş olduğu güzel ahlak, hoşgörü ve barış anlayışı tüm Müslümanlara örnek olmalıdır. Allah’ın Kuran’da “Kitap Ehli’yle en güzel olan bir tarzın dışında mücadele etmeyin. Ve deyin ki: “Bize ve size indirilene iman ettik; bizim İlahımız da, sizin İlahınız da birdir ve biz O’na teslim olmuşuz.” (Ankebut Suresi, 46) ayetiyle bildirdiği gibi, “en güzel şekilde yapılacak bir mücadele”den asla taviz verilmemelidir. Aksinde Deccal’in istediği fitne ve kargaşa ortamının oluşacağı unutulmamalıdır.
Müslümanların tüm bu esaslar üzerinde Kitap Ehli’ne saygı, sevgi ve anlayış ile yaklaşmaları ve yaşadıkları bu ahlak ile, onlara ayette bildirilen “ortak bir kelimede birleşme” çağrısını en güzel şekilde iletmeleri gerekmektedir:
 
De ki: “Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek bir kelimeye gelin. Allah’tan başkasına kulluk etmeyelim, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah’ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim. (Al-i İmran Suresi, 64)
 
Kuran ahlakının getirdiği bu sevgi ve hoşgörü anlayışıyla hareket edildiğinde, Deccal’in medeniyetleri birbirlerine düşürmeyi, kan dökmeyi ve tüm dünyayı büyük bir savaş alanına çevirmeyi hedefleyen oyunu Allah’ın izniyle bozulacaktır.
 
Sahte İsa: Mesih Deccal
 
Yazının başından bu yana anlatıldığı gibi Deccal, Hıristiyan toplumlarına Mesih’in ortaya çıkışı için suni birtakım kıyamet alametleri oluşturulmasını telkin etmekte ve bu suni alametleri gerçekleştirmeleri için onları teşvik etmektedir. Bu şartlar oluştuğunda ise Deccal, kurduğu sahte düzenin bir gereği olarak bu sefer de “Suni Mesih” iddiasını ortaya atacaktır. Hz. İsa’nın gelişinden önce pek çok sahte Mesih ortaya çıkacaktır ancak Mesih Deccal bunların en şiddetlisi olacaktır. Hadislerin işaretlerine göre Hıristiyanlar ve Yahudiler arasından etkisi altına aldığı birtakım gruplar bu olayı organize edecek ve Deccal’i insanlara Hz. İsa olarak sunacaklardır. Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde Deccal’in önce “peygamberlik”, bunun ardından da “sözde ilahlık” (Allah’ı tenzih ederiz) iddiasında bulunacağı şöyle haber verilmiştir:

(Deccal) Çıktığı zaman ... herkes onu sahici bir mürşit sanıp peşine takılacak, sonra Küfe’ye gelince aynı şekilde çalışmalarını sürdürecek, derken peygamberlik iddia edecek... Bunu gören akıl sahibi kişiler ondan ayrılacaklar... Daha sonra uluhiyet (ilahlık) davasında bulunacak... Haşa “Ben Allah’ım” diyecek.... (Taberani bunu Sahabi olan b. Mu’temer’den böyle rivayet etmiştir.)16
 
O (Deccal) önce: “Ben bir peygamberim”, diyecektir. Halbuki benden sonra hiçbir peygamber yoktur. Sonra ikinci bir iddiada bulunarak: “Ben Rabbinizim” diyecektir. Halbuki siz ölünceye kadar Rabbinizi göremezsiniz...17
 
... Şeytanlar ona: “Ne istersen söyle, yapalım!” diyecekler. O da: “Haydi gidin, insanlara benim onların Rabbi olduğumu söyleyin!” deyip her birini bir tarafa salacak......18

İmam Şarani ise Deccal’in sözde ilahlık iddiasıyla milletleri etkisi altına alacağını şöyle haber vermiştir:

Deccal bir milletin yanına gelerek onları (kendi batıl yoluna) davet eder. O millet de Deccal(in ilah olduğun)a iman edip kendisine icabet ederler.19

Tüm bu bilgilerden Deccal’in insanlara kendisini önce yalnızca bir yol gösterici olarak tanıtacağı, sonrasında ise sözde Mesihliğini ve ardından ilahlığını (Allah’ı tenzih ederiz) ilan edeceği anlaşılmaktadır. Deccal, geniş kitleleri bu duruma ikna edebilmek için teknolojinin imkanlarından faydalanacak, en gelişmiş illüzyon hilelerini ve hipnoz yöntemlerini kullanacaktır. Bediüzzaman Said Nursi Deccal’in başvuracağı bu yöntemleri sözlerinde şöyle haber vermiştir:

Büyük Deccal’in ispirtizma nevinden teshir edici (hipnotize edici) özellikleri bulunur... Sadece dünyayı maksad edinen bu münkir (inkarcı), mutlak inançsızlıktan çıkan bir cüret ve cesaretle mukaddesata (kutsal değerlere) hücum eder. İşin hakikatini bilmeyen halk, bunu harikulade bir iktidar ve cesaret olarak görür.20

Bir başka sözünde ise Bediüzzaman Deccal’in insanları aldatmak için yapacağı bu hileleri şöyle açıklamıştır:

Ve onların başına geçen en büyükleri, ispritizma ve manyetizmanın hadisatı nev’inden (hipnotizma ve cinlerle bağlantı şeklinde olaylarla) müthiş harikalara mazhar (sahip) olan Deccal ise, daha ileri gidip, cebbarane (zorla) suri (hakiki, ciddi ve samimi olmayan) hükumetini bir nevi rububiyet (Rablik, sahiplik) tasavvur edip Uluhiyetini (İlahlığını –Allah’ı tenzih ederiz-) ilan eder...21

Bediüzzaman’ın da belirttiği gibi, Deccal hipnotizma ve büyü gösterileri gibi aldatmacalarda usta olacak, teknolojik hilelerle suni mucizeler göstererek kendisini insanlara sözde Hz. İsa olarak tanıtacaktır. Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde Deccal’in göstereceği bu suni mucizeler ve bu yolla insanları nasıl etkisi altına alacağı şöyle haber verilmiştir:

Fitnesinden birisi de şudur: O, bir bedeviye: “Söyle bakayım! Eğer ben senin için ananı ve babanı diriltirsem benim senin Rabbin olduğuma şehadet eder misin?” diyecek. Bedevi de: “Evet,” diyecek. Bunun üzerine iki şeytan onun babası ve anası suretlerinde ona görünecekler...22

Bunun üzerine Deccal, başındaki şekavet (haydutluk, bedbahtlık) ehline:

“Şimdi ben bu adamı öldürür, sonra diriltirsem, benim uluhiyet (ilahlık) iddiası işinde şüphe eder misiniz?” diye sorar. 23
Onun bir fitnesi de şudur: O, tek bir kişiye musallat kılınarak o kişiyi öldürüp testereyle biçecek. Hatta o kişinin cesedi iki parçaya bölünmüş olarak (ayrı ayrı yerlere) atılacaktır. Sonra Deccal (orada bulunanlara): “Şu (öldürdüğüm) kuluma bakınız. Şimdi ben onu dirilteceğim...” diyecektir.24

Hadislere göre Deccal, sözde ilahlığını ilan ederken bunu delillendirmek için çeşitli hilelerle mezardan insan kaldıracak, insanlara kendisini ölüleri diriltiyor gibi gösterecek, alışılmadık ve aklın sınırlarını zorlayacak kitle şovları yapacaktır. Hıristiyanlar tüm bunların, Hz. İsa’nın gerçekleştireceğini düşündükleri mucizeler olduğunu sanacaklar ve böylece Deccal’in sözde ilahlığına ikna olmaları çok kolay olacaktır. Halkın büyük bir bölümü Deccal’in bu abartılı gösterilerinden etkilenecek ve onun gerçek Hz. İsa olduğuna kanaat getireceklerdir.
 
Deccal’in buraya kadar anlatılan tüm bu oyunları Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde, İslam alimlerinin izahlarında ve diğer dinlerin kutsal kaynaklarında Deccal hakkında verilen bilgilerle birebir mutabıktır. Bu bigiler ışığında Deccal’in organize ettiği faaliyetlerin Deccali hareketler olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Bu nedenle Hıristiyanların, Yahudilerin ve Müslümanların tüm bunları bilerek hareket etmeleri ve Deccal’in oyununa karşı çok dikkatli olmaları gerekmektedir.
 
Deccal, Hz. İsa’nın Gelişine Kadar İnsanları Aldatmayı Sürdürecektir
 
Deccal, Mesih’in gelişine zemin hazırlama adı altında Hıristiyanları çok büyük bir aldanışa sürüklemeye çalışmaktadır. Hz. İsa’nın gelişine hazırlık yapmak elbetteki çok büyük bir hizmet, peygambere gösterilen çok güzel bir sevgi, saygı ve hürmet ifadesidir. Ancak Deccal bunu etkisi altına aldığı insanlara çok farklı yollardan; zulmü ve kan dökmeyi meşru göstererek yaptırmayı hedeflemektedir. Nitekim hadislerin işaretlerine göre Deccal’in bu yöndeki çabası, Hz. İsa yeryüzüne gelene dek de son bulmayacak, çevresine topladığı insanları Allah’a, dine hizmet, Hz. İsa’ya sadakat adı altında aldatmaya devam edecektir. Ne Deccal’in bu oyunlarının deşifre edilmesi, ne de Deccal’in oyununa gelerek terörü, şiddeti, savaşı ve kan dökmeyi körükleyen insanların uyarılması, Deccal’in durdurulması için yeterli olmayacaktır. Bir kısım Hıristiyanlar, tam bekledikleri tarzda iddialarla ortaya çıkmasından, beklenen zamanda zuhur etmesinden ve mucize olduğunu sandıkları birçok sahte harikalıklar göstermesinden dolayı bu uyarılara aldırmayacaklardır. Deccal’in fitnesi, taraftarlarının sayısı ve yaptıkları Deccali faaliyetlerin boyutları giderek daha da artacaktır (en doğrusunu Allah bilir).
 
Ancak burada unutulmaması gereken, tüm bunların kaderde bu şekilde olduğu için yaşanacak olmasıdır. Ne Deccal’in ne de ona destek veren taraftarlarının kendilerine ait müstakil bir güçleri yoktur. Bir kısım insanlar Hz. İsa’nın gelebilmesi için gereken kıyamet alametlerini suni olarak kendileri hazırladıklarını düşünmektedirler; ama gerçekte bunları yaratan Allah’tır. Hz İsa'nın gelmesi için çaba gösterenler, istedikleri sonucu elde edeceklerdir. Hz. İsa gerçekten de gelecektir. Ama onun gelişi Allah dilediği ve kaderde bu şekilde belirlediği için olacaktır. Yoksa söz konusu kimseler kendi inançları doğrultusunda gereken şartları hazırladıkları için değil. Çünkü Allah’ın takdiri dışında hiç kimsenin böyle bir şeye güç yetirmesi söz konusu değildir.
 
Aynı şekilde Deccal’in, Hıristiyanlardan bir gruba kendi isteklerini makul gösterip yönlendirmesi de yine Allah’ın takdir ettiği kaderde olduğu için gerçekleşmektedir. Yoksa Deccal tam tarif edildiği şekilde ortaya çıkmıştır ve tüm alametlerinden Deccal olduğu anlaşılmaktadır. Ama yine de kaderde böyle belirlendiği için, Hıristiyanlar ve Yahudiler arasından bazı kitleleri kandırmayı başaracaktır. Nitekim tüm bu uyarılara rağmen, Deccal yine kandırmaya ve oyununu oynamaya devam edecek, çevresindeki insanlar onun sahte yüzünü fark etmeyeceklerdir. Bu durum Hz. İsa’nın gelişine dek sürecek ve Hıristiyan cemaatleri ve diğer insanlar ancak gerçek Mesih’in ortaya çıkmasıyla bu gerçeklerin farkına varacaklardır.
 
Gerçek İsa Mesih’in Gelişiyle, Deccal’in Fitnesi Tuzun Suda Erimesi Gibi Yok Olacaktır
 
Deccal’in tüm oyunları ancak Hz. İsa’nın gelmesiyle bozulacaktır. Deccal, Hz. İsa’yı gördüğünde tuzun suda erimesi gibi eriyecek; bütün hileleri açığa çıkacak, halkın gözü önünde küçük düşecek ve büyük bir yenilgiye uğrayacaktır. Mesihlik iddiasıyla yaptığı tüm sahte mucizelerin birer aldatmacadan ibaret olduğu ortaya dökülecek; yaptığı bütün illüzyonlar, hipnotizmalar, teknolojik gösteriler, kitle şovları etkisiz hale gelecektir. Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde Deccal’in Hz. İsa vesilesiyle gerçekleşecek olan bu mağlubiyeti şöyle haber verilmektedir:

Allah’ın düşmanı olan Mesih-i Deccal, İsa aleyhisselamı görünce, tuzun suda eridiği gibi erir. Hz. İsa onu terk edip bıraksa bile helak oluncaya kadar eriyip gidecektir. Lakin Allah onu bizzat İsa aleyhisselamın eliyle yok edecektir.25
 
... Deccal ortalığa fitne saçarken Cenab-ı Hak, Mesih İsa İbni Meryem’i gönderir... Hz. İsa Deccal ile Lüdde (Beytül Makdis’e yakın bir belde) kapısında karşılaşır ve onu yok eder.26

Deccal’in yenilgiye uğrayacağı yer ise hadislerde bildirildiği gibi Kudüs olacaktır. Hz. İsa yeryüzüne yeniden döndüğünde, Beytü’l Makdis’te (Mescid-i Aksa) Deccal’le karşılaşacak ve hadiste bildirildiği üzere “Hz. İsa’nın nefesi dahi Deccal’in fitnesinin yok edilmesine yetecektir”:

...O’nun (Hz. İsa a.s.’ın) nefesinin kokusunu duyan hiçbir kafirin ölmemesi mümkün değildir. Deccal’in yalancı olduğu etrafa dalga dalga yayılacaktır. Deccaliyet perişan olacak fikir sistemi yok edilecektir.27
 
... Deccal ortalığa fitne saçarken Cenab-ı Hak, Mesih Meryem Oğlu İsa’yı gönderir... nefesini idrak eden her kafir mutlaka yok olur. İsa (a.s) Deccal ile Lüdd kapısında (Beytül Makdis’e yakın bir belde) karşılaşır ve onu yok eder.28

Günümüzde süregelen bazı gelişmelere göre Deccal, yenilgiye uğrayacağı bu yere şimdiden yerleşmiş durumdadır. Bazı belirtiler, suni şartlarla suni bir Mesih oluşturmaya çalışan taraftarlarının, Deccal’i, Mescid-i Aksa’nın altında oluşturdukları geniş tesislerde saklıyor olabileceklerini göstermektedir. Deccal’i destekleyen bu kimseler buraya mistik bir görünüm vererek, geniş kitlelere onun gerçek Mesih olduğu izlenimini vermeye çalışıyor olabilirler. ( En doğrusunu Allah bilir.)
 
Deccal gerçek Mesih olan Hz. İsa’nın geleceği vakte kadar buradaki geçici mekanında kalacaktır. Fakat, Allah’ın izniyle buradaki mabedini inşa edemeden Hz. İsa vesilesiyle yok edilecektir.
 
Deccal’in karşılaşacağı bu durum Kuran’da da “Hayır, Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir...” (Enbiya Suresi, 18) ayetiyle hatırlatılmaktadır. Bir başka ayette ise “De ki: “Hak geldi, batıl yok oldu. Hiç şüphesiz batıl yok olucudur.” (İsra Suresi, 81) sözleriyle hakkın daima batıla karşı üstün geleceğinin haber verilmesi de yine, Deccal’in tüm oyunlarının eninde sonunda mutlaka bozulacağını göstermektedir.
 
Samimi İman Sahiplerine Düşen Sorumluluk
 
Hz. İsa ve Hz. Mehdi’nin gelişiyle birlikte, Deccal’in yeryüzüne hakim etmeye çalıştığı Allah’ın sonsuz gücünü kabul etmekten kaçınan felsefeler ve putperest inançlar tümüyle yenilgiye uğrayacaktır. Kuran ahlakının yaşanmasıyla birlikte dünya savaşlardan, çatışmalardan, düşmanlıklardan, zulüm ve haksızlıklardan kurtulacak; insanlık barış, mutluluk ve huzur içinde bir dönem yaşayacaktır. Dolayısıyla hangi inancı benimsemiş olursa olsun, samimi olarak Hz. İsa’nın gelişine hazırlanan iman sahiplerinin, böyle bir ortamın alt yapısını oluşturacak çalışmalarda bulunmaları, her türlü ayrılığı ve çatışmayı engellemek için gayret etmeleri gerekmektedir.
 
Samimi iman eden Hıristiyanlar, Deccal’in adeta bir zorunluluk olduğuna inandırdığı savaşı, kitle katliamlarını, kan dökmeyi teşvik eden sahte kıyamet alametlerinin, barış ve sevgiyi savunan Hıristiyan öğretileriyle hiçbir şekilde bağdaşmadığını ortaya koymalıdırlar. Bu düşünceyi savunan kimselere içerisinde bulundukları durumun yanlışlığı göstermeli, onları doğru olana çağırmalıdırlar. Sağduyu sahibi Hıristiyanların ve Müslümanların bu yöndeki gayretleriyle Allah’ın izniyle dünyanın pek çok yerinde tırmandırılmaya çalışılan gerilim engellenebilecektir. Kuran’da salih amellerde bulunan Yahudi ve Hıristiyanların Allah Katında ecirleri olduğu bildirilerek bu ahlakın gerekliliği hatırlatılmıştır:
 
Şüphesiz, iman edenler(le) Yahudiler, Hıristiyanlar ve sabiiler(den kim) Allah’a ve ahiret gününe iman eder ve salih amellerde bulunursa, artık onların Allah Katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. (Bakara Suresi, 62)
 
Unutmamak gerekir ki, Deccal’in bir kısım Hıristiyanlara telkin ettiği gibi savaşın körüklenip barışın engellenmesi her iki tarafa da büyük kayıplar, acı ve gözyaşı getirecektir. Samimi olarak iman edenlerin ittifak etmesi durumunda ise, Deccal’in yeryüzünü büyük bir savaş ortamına çevirebilmek için oynadığı oyun Allah’ın izniyle bozulacaktır.

 
KAYNAKLAR:
1 Medineli Allame Muhammed B. Resul El-Hüseyni el Berzenci, Kıyamet Alametleri, Pamuk Yayıncılık, Genişletilmiş 8. Baskı, İstanbul, tarihsiz, s. 225
2 Sahih-i Buhari, Fiten 27
3 Şualar
4 Et-Tebrizi, Veliyüddin Muhammed bin Abdillahi’l-Hatibi’l-Ömeri, Mişkatü’l-Mesabih, (Dımeşk: 1382/1962, 3:38.2
5 (İmam-ı Ahmed. Ebu Davud. Hakim)(Büyük Fitne Mesih-i Deccal, Saim Güngör, s. 99)
6 (Ebu Davud, Melahim: 14) (Kıyamet Alametleri, İsmail Mutlu, s. 82)
7 İmam Şarani, Ölüm, Kıyamet, Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, Bedir Yayınevi, s. 482
8 Sünen-i İbni Mace; İmam Şarani, Ölüm, Kıyamet, Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, Bedir Yayınevi, s. 493-494
9 Sahih-i Müslim, Cilt 8 – s. 500
10 Evanjelizm Beyaz Saray’ın Gizli Dini, İsmail Vural, s. 23 (Grace Hallsell, Prophecy and Politics: Militant Evangelists on the Road to Nuclear War)
11 İbn-i Mace, 4075, 4076; Tırmizi, Fiten: 59, no. 2240, 4/510
12 Ebu davud, Fiten 4244, 2/497; İbni Ebi Şeybe, Musannef, Fiten: 5, 8/591)
13 (Müslim) (Büyük Fitne Mesih-i Deccal, Saim Güngör, s. 13)
14 Hizmet Rehberi, 86
15 (Hakim, Müstedrek, 4:529-530) Şaban Döğen, Hz. Mehdi ve Deccal, Gençlik Yayınları, 2. Baskı
16 Medineli Allame Muhammed B. Resul El- Hüseyni El Berzenci, Kıyamet Alametleri, s. 212
17 Sünen-i İbni Mace, 4077
18 Medineli Allame Muhammed B. Resul El- Hüseyni El Berzenci, Kıyamet Alametleri, s. 212-213
19 İmam Şa’rani, Ölüm Kıyamet Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, s. 491
20 (Nursi, A.g.e., s. 513-515 (Hz. Mehdi ve Deccal, Şaban Döğen, s. 74-75)
21 Mektubat, s. 55
22 Sünen-i İbni Mace, 4077
23 Sahih-i Buhari, Cilt 15, s.6981
24 Sünen-i İbni Mace, 4077
25 (Müslim, Kitabü’l Fiten: 34)
26 Hz. İsa ölmedi + Sahih-i Müslim; Büyük Fitne Mesih-i Deccal, Saim Güngör, s. 104
27 Sünen-i Ibn-i Mace, 10/32
28 Sahih-i Müslim; Büyük Fitne Mesih-i Deccal, Saim Güngör, s. 104

Masaüstü Görünümü