Harun Yahya

Ramazan 2011, 3. Gün



 





(Öyle) Adamlar ki, ne ticaret, ne alış-veriş onları Allah'ı zikretmekten, dosdoğru namazı kılmaktan ve zekatı vermekten 'tutkuya kaptırıp alıkoymaz'; onlar, kalplerin ve gözlerin inkılaba uğrayacağı (dehşetten allak bullak olacağı) günden korkarlar. (Nur Suresi, 37)
 


"Bana mal topla ve tüccar ol diye vahyolunmadı. Fakat bana Rabbini tesbih et, secde edenlerden ol ve ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet eyle diye vahyolundu." (İbn Merdeveyh)







 

 
 

"Bir nefse takdir edilmiş şey mutlaka olur."1

Peygamberimiz (sav) hangi koşullarda olursa olsun, daima Allah'a teslim olmuş, O'nun yarattığı herşeyde bir hayır ve güzellik olduğunu bilmiştir. Kuran'da Peygamberimiz (sav)'e, kavmine söylemesi bildirilen şu sözler de bu tevekkülün bir göstergesidir:

Sana iyilik dokunursa, bu onları fenalaştırır, bir musibet isabet edince ise: "Biz önceden tedbirimizi almıştık" derler ve sevinç içinde dönüp giderler. De ki: "Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim Mevlamızdır. Ve müminler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler." (Tevbe Suresi, 50-51)
 


 

Peygamberimiz (sav), tevekkülü ile tüm Müslümanlara örnek olmuş ve insanın Allah'tan gelecek bir şeyi değiştirmeye asla güç yetiremeyeceğini şöyle hatırlatmıştır:

"... Bir şey isteyince Allah'tan iste. Yardım talep edeceksen Allah'tan yardım dile. Zira kullar, Allah'ın yazmadığı bir hususta sana faydalı olmak için biraraya gelseler, bu faydayı yapmaya muktedir olamazlar. Allah'ın yazmadığı bir zararı sana vermek için biraraya gelseler, buna da muktedir olamazlar." (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, s. 314)

Peygamberimiz (sav)'in sünnetine uyan her müminin de, musibet gibi görünen olayları onun gibi tevekküllü karşılaması, herşeyde bir hayır ve güzellik olduğuna iman etmesi gerekir. Şunu da unutmamak gerekir ki, Allah'ın en takva kullarından biri olan Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), çok büyük zorluklarla ve şedid olaylarla denenmiştir.





Peygamberimiz (sav), mağarada olduğu gibi her durumda Allah'ın kendisi ile birlikte olduğunu bilmiş, her olayı Allah'ın yarattığına ve Rabbimizin herşeyi en güzel ve en hayırlı şekli ile sonuçlandıracağına iman etmiştir. Peygamberimiz (sav)'in şu hadis-i şerifi onun herşeyde hayır gören tevekkülüne bir örnektir:

"Mümin kişinin durumu ne kadar şaşırtıcıdır. Zira her işi onun için bir hayırdır. Bu durum, sadece mümine hastır, başkasına değil: Ona memnun olacağı bir şey gelse şükreder, bu ise hayırdır; bir zarar gelse sabreder, bu da hayırdır." (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, s. 208)

www.Allahkorkusu.com
 

--------

1- Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, 1992, s. 499
 


 

Allah'ın sanatını izleyen bir görüşe sahip olmak

Saniyeler içerisinde gözümüz peşpeşe onlarca nesneye odaklanır. Bir an gözümüz odamızdaki bir aynanın çerçeve süsüne yönelir, ardından duvar kağıdının süsüne, hemen akabinde televizyonun düğmesine, yerdeki kabloya, kapının koluna; gözümüz ard arda onlarca, yüzlerce detayla muhattap olur. Yerimizden kalkıp mutfağa gitmeye karar verdiğimizde yürürken yolumuz üzerinde yine onlarca detayla birlikte ilerler gözlerimiz. Örneğin, koridorda asılı olan tabloda resmedilmiş bir çiftçinin gömleğine. Ulaşmaya karar verdiğimiz mekana gidene kadar farkında olsak da olmasak da farklı açılardan, yeni yeni detaylar görerek ilerleriz. Yüzlerce kez dolaştığımız evimizin içinde yüzlerce, binlerce farklı noktaya değişik açılardan bakar gözlerimiz. Ve bunların pek çoğu insanın kararının dışında istemsiz olarak gerçekleşir. Biz tüm bu detayları görürüz, çünkü kaderde her bir detay daha bizler doğmadan evvel Allah Katında öyle takdir edilmiştir. Bu detayların her birini yaratan Allah’tır. Kader birbiriyle uyum içerisinde peşpeşe uzayıp giden bu anların bütününden meydana gelir.
 


 

Bir Müslümanın dikkatini an an Allah’ın yarattıklarını görmeye odaklaması onun Allah’a olan teslimiyetini güzelleştirir, anlayışına derinlik katar. Gördüklerinin ardında bulunan mana nedeniyle herşey daha derin bir kıymet kazanır. Çünkü daha insan doğmadan Rabbimiz bunları yaratmış, bizim için an an, müthiş detaylı bir sanatla hayatının her karesini varetmiştir. Yaratılanlar üzerinde düşünelim, Allah’ın güzel varlığını derin bir yakınlıkla kavrayalım, içten saygı dolu bir korkuyla, güçlü bir sevgiyle Allah’a yakınlaşalım diye anlayış vermiştir. İnsan Suresinde Rabbimiz şöyle buyurur:

Gerçek şu ki, insanın üzerinden, daha kendisi anılmaya değer bir şey değilken, uzun zamanlardan (dehr) bir süre (hin) gelip-geçti. Şüphesiz biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık. (İnsan Suresi, 1-2)

İnsan denenmektedir. Allah ona saymakla bitiremeyeceği kadar çok nimet bahşetmiştir. Tek bir anında atomlardan, DNA’sına, gökten yere katrilyonlarca detayın barındığı bir dünyayı sunmuştur. İnsan sabah gözünü açtığı andan itibaren Allah’a yönelmelidir. Gözünü ilk açtığında eğer tavanı görüyorsa yahut ilk gördüğü dolapsa, o gün, o saniye kaderinde Allah o nesneyi, baktığı o açıdan görerek uyanmasını dilediği için insan o kareleri görmüştür. Allah yine kendisine can vermiş, uykusundan onu yeni bir gün için uyandırmıştır. İlk yapılması gereken hemen kendisini yaratan Allah’ı tesbih etmesidir. Hayırlarla yazılmış kaderinde, o gün Allah kendisi için ne güzellikler dilemiş diye düşünüp şevkle, heyecanla Allah’a yakınlık için gününe başlamalıdır. Kaderinde peşpeşe dizili anlar dizisinden oluşan hikmetli detayları izlemek için dikkatini açmalıdır. Bu yöndeki bir dikkat, insanı sadece gördüklerine az düşünerek tepki veren bir varlık olmaktan çıkararak, derin bir kavrayış elde etmesine ve Allah’ın hoşnutluğunu, beğenisini, yakınlığını kazanmasına vesile olacaktır.

(http://www.detaysanati.net)



 

Kuran'da imanlı anne ve babaya hürmet vardır.

Adnan Oktar`ın 19 Haziran 2011 tarihli saat 17:00’daki A9 Tv röportajından
 


 


 

Hz. Mehdi (A.S.)'nin İstanbul'a gelişini insanlara haber veren büyük alamet

Ebu Cafer b. Muhammed b. Ali (r.a.)dan rivayet edildi.

Siz üç veya yedi gün, DOĞUDAN BİR ATEŞİ GÖRDÜĞÜNÜZ ZAMAN AL-İ MUHAMMED'İN (HZ. MEHDİ (A.S.)'NİN) ÇIKMASINI BEKLEYİNİZ, inşaAllah-ü Teala, bir münadi (gökten bir melek) Mehdi'nin ismi ile semadan (gökten) nida edecek ki, doğuda batıda olan herkes bu sesi işitecek. Öyleki korkudan uykuda olanlar uyanacak, ayakta olan çökecek, oturan ise ayağa fırlayacaktır.

(Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman , s. 32)
 


 

Hadiste “doğu tarafından bir ateş görüldüğü zaman, insanların Hz. Mehdi (a.s.)’nin çıkışını beklemeye başlamaları” bildirilmiştir. Bilindiği gibi 15 Kasım 1979 tarihinde, dünyanın dördüncü büyük tankeri olan 150 bin grostonluk Independenta adlı 95.530 ton hampetrol yüklü bir Romen tankerinin, İslam aleminin son merkezi olan İstanbul’a gelirken bir Yunan şilebiyle çarpışması neticesinde petrol tutuşmuş ve Haydarpaşa önlerinde denizde günlerce süren büyük bir ateş ortaya çıkmıştır.

Hadiste verilen bilgilere göre bu, Hz. Mehdi (a.s.)’nin İstanbul’a ayak bastığı günler içerisinde gerçekleşecek bir olaydır. Bu olay ile Hz. Mehdi (a.s.)'nin İstanbul’a gelişi, bir müjde olarak herkesin duyacağı şekilde bütün dünyaya ve hem cin alemine hem de insan alemine ilan edilecektir. Böylece, hem gök gürültüsü gibi şiddetli bir sesle, hem günlerce süren dev ateş, ışık ve duman bulutuyla ve zaman zaman süregelen patlamalarla Hz. Mehdi (a.s.)'nin İstanbul’a geldiği Allah tarafından insanlara haber verilmiş olacaktır.

Ayrıca, Hz. Mehdi (a.s.)'nin faaliyetlerine başlamak üzere İslam aleminin son eski merkezi olan İstanbul’a geldiği bu tarihte, İslam’ın ve Müslümanların lehine daha birçok önemli olay gerçekleşmiştir.



 

Hz. İsa (a.s.) ve Hz. Mehdi (a.s.), deccalin büyük fitnesine karşı birlikte mücadele edeceklerdir

Hz. İsa (a.s.) ve Hz. Mehdi (a.s.), deccalin büyük fitnesine karşı birlikte mücadele edecek ve bu sapkın fikir sistemini ortadan kaldıracaklardır. Bu dönem, tüm insanlar için huzur, sevgi, barış, adalet ve bereket çağı olacaktır. Deccali sistem olan masonluğun, Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Museviler arasında oluşturmaya çalıştığı fitne de bu dönemde son bulacak, tüm iman edenler bir arada kardeşçe, ibadetlerini huzur içinde yerine getireceklerdir. İnsanlar, deccal fitnesinden kurtulmuş olmanın rahatlığını yaşayacak ve dünya tüm görkemi ile Altın Çağı karşılayacaktır. Huzurun, mutluluğun ve güzelliğin hakim olduğu Altın Çağın gelişi, Allah’ın izniyle, çok yakındır.

"Şahs-ı İsa Aleyhisselam'ın kılıncı ve maktul olan (yok edilen) şahs-ı Deccal'in, teşkil ettiği dehşetli maddiyunluk (maddecilik) ve dinsizlik azametli heykeli ve şahs-ı manevisini mahvedecek ancak İsevi ruhanileridir ki; o ruhaniler, din-i İsevinin hakikatini (Hristiyanlığın esaslarını) hakikat-i İslamiye ile mezcederek (katarak) o kuvvetle onu dağıtacak, manen öldürecek.Hatta "Hazret-i İsa Aleyhisselam gelir. Hazret-i Mehdi'ye namazda iktida eder (uyar), tabi olur." Diye rivayeti bu ittifaka ve hakikat-i Kuraniyenin mutbuiyetine ve hakimiyetine (Kuran esaslarının hakimiyetine) işaret eder." (Şualar, s. 493)

İçinde bulunduğumuz ahir zamanda, deccalin en büyük fitnesi olan Darwinizm, bütün dünyaya yayılmış durumdadır. Dünyada kendisini gösteren dinsizliğin, zulüm ve katliamların, ahlaksızlığın, savaşların, merhametsizliğin, acımasızlığın temel kaynağı budur. Darwinizm fitnesi, deccal sistemi olan masonluk tarafından basın ve yayın yoluyla yaygınlaştırılmış, telkin yoluyla, insanların büyük kısmı farkında dahi değilken beyinlerine girmiş, onları insani vasıflardan uzaklaştırmış, tüm dünyayı hakimiyeti altına almıştır. Elbette ki bu hakimiyet Hz. İsa (a.s) ve Hz. Mehdi (a.s) zamanında tamamen ortadan kalkacaktır.

Ona karşı Âl-i Beyt-i Nebevînin silsile-i nuranîsine (Peygamberimizin nurani soyuna) bağlanan, ehl-i velayet (velilerin) ve ehl-i kemalin (kamil iman sahiplerinin) başına geçecek Âl-i Beytten Muhammed Hz. Mehdi isminde bir zât-ı nuranî (nurlu bir şahıs), o Süfyan'ın şahs-ı manevîsi olan cereyan-ı münafıkaneyi (münafıklık akımını) öldürüp dağıtacaktır…(Mektubat, sf. 56-57)

http://www.kutubisittedemehdiveisa.com/




 

Kehf Suresi, 61

Adnan Oktar: Bakın Kehf Suresini açtım. Kehf Suresi çok kapsamlı olarak Hz. Mehdi’den bahseder demiştim. Bakın diyor ki, Kehf Suresi 61, “Böylece, ikisi” Hz. Musa ile genç yardımcısı, ama ahir zamana bakan yönüyle Hz. İsa ve Hz. Mehdi, “İki denizin birleştiği yere ulaşınca”, iki deniz nerede birleşiyor? İstanbul’da birleşiyor, değil mi? Ebcedi kaç? 1984, Mehdi’nin ilk yılları, ilk çıkış yılları. Daha talebelerinin sayısının çok az olduğu yıla işaret ediyor. Zaten “ikisi” diyor burada da inşaAllah.
 



www.harunyahya.org/imani/kehf/Kehf1.html




 







Türkiye Arap ülkeleri için önemli bir model







Ne Demişti





Ne Oldu











Başkent TV, 13 Şubat 2009

Adnan Oktar: Peygamberimiz (sav) Arap’tı. Araplar bizim canımız, ciğerimiz. İsmailoğulları’dır. Hz. İsmail’in soyudur. Mübarek bir nesildir. Aksini düşünemeyiz. ARAPLARDA DA BİR TÜRK HAYRANLIĞI VARDIR. TÜRKLERİN LİDER OLDUĞUNU BÜTÜN ARAP ÜLKELERİ ŞU AN BİLİYORLAR. Kader böyledir. Peygamber Efendimiz (sav)’in hadisleri vardır. PEYGAMBERİMİZ (SAV) BÜTÜN İSLAM ALEMİNİ TÜRKLERE EMANET ETMİŞTİR. ÇOK FAZLA HADİS VARDIR. KIRMIZI BAYRAKLAR ÇIKACAK ÖNCE DİYOR PEYGAMBERİMİZ (SAV) Kİ BUNLAR TÜRK BAYRAKLARIDIR. YEŞİL BAYRAKLAR İLE BİRLEŞECEKLER DİYOR. İSLAM ALEMİNİN BAYRAKLARI VE KIRMIZI YEŞİL BAYRAKLARLA BİZ TÜRK İSLAM BİRLİĞİ’Nİ OLUŞTURACAĞIZ İNŞAALLAH... Bu zaten kaçınılmaz bir kaderdir. Araplar da, İranlılar da, Pakistanlılar da, Mısırlılar da yani hangisi olursa olsun, Ermeniler de, Gürcistan da, Litvanya da hepsi Türk İslam Birliği’nin içerisinde bizim canımız, ruhumuz, kardeşlerimizdir. Hepsini şefkatle kucaklayacağız, hepsinin can ve mal güvenliğini garanti edeceğiz, hepsini zengin edeceğiz, maddi ve manevi, onları huzura kavuşturacağız. Bu bir kader. Bir aşamasında da sonra Rusya’yı alacağız inşaAllah Türk İslam Birliği’nin içerisine. Dünyanın en büyük süper devletini oluşturacağız.


Kordon TV, 27 Temmuz 2008

Adnan Oktar: ASLINDA TÜRKİYE’NİN O BÖLGEDE AĞABEY OLMASI LAZIM, YANİ LİDER OLMASI LAZIM. TÜRKİYE, Çok vicdanlı insanların olduğu bir ülke. Mesela Bosna’ya gidiyorlar seviliyorlar, Somali’ye gidiyorlar, seviliyorlar. Her yerde saygı görüyorlar. Afganistan’da çok sevilip saygı görüyorlar. Böyle fiili bir durum var. Demek ki bütün Ortadoğu, bütün İslam alemi Türk ordusunu seviyor ve Türk milletini seviyor. DEMEK Kİ AĞABEYLİK YAPMALARINI İSTİYORLAR. YANİ TÜRKİYE’NİN BURADA ORTAYA ÇIKIP, BU AĞABEYLİĞİ YERİNE GETİRMESİ GEREKİYOR, İslam ülkelerinde ve Türk devletlerinde de...







Yeni Şafak, 2 Nisan 2011



Zaman, 3 Mart 2011






İngiltere Başbakan Yardımcısı Nick Clegg, Arap dünyasında yaşanan değişim sürecinde Türkiye’nin üstlenebileceği rolün önemine vurgu yaptı.Müslüman Kardeşler’in liderlerinden Eşref Abdülgaffar da, Mısır’daki gelişmeleri anlattığı bir programda Türkiye’yi model ülke olarak gördüklerini kaydetti.




Türkiye, 3 Mart 2011



Cumhuriyet, 5 Mart 2011











 

Yeni televizyonunuz A9’da Yaşayacağınız tek bir an, Duyacağınız tek bir cümle, Göreceğiniz tek bir kare ve düşüneceğiniz tek bir konu ile; HAYATA BAKIŞINIZ DEĞİŞİR.

Frekans: 12525 / 30000 / V

A9, insanlar arasında sevgi, adalet ve dayanışma anlayışını inşa etmek üzere yola çıktı ve Temel Yayın Politikası, Türk-İslam ahlakının birleştirici üslubuyla, Türkiye’de ve Dünya’da barış ortamının yerleşmesine hizmet etmek üzerine kuruldu. Dolayısıyla her programda, her belgeselde ve akla gelebilecek her türlü yayında bu politika açıkça hissedilecek.

A9 şunu savunmaktadır; Türk-İslam ahlakı ve bunun getirdiği büyük dayanışma ruhu, dünyayı, daha önce benzeri görülmemiş bir mutluluk ve refah düzeyine çıkaracaktır.

A9, yapacağı yayınlarla, Türkiye’nin muhteşem geleceğini hazırlayan sembol kanallardan biri olma iddiasındadır. Bu sitede A9 TV’de yayınlanan tüm programlara ulaşabilir ayrıca A9 TV’yi canlı olarak seyredebilirsiniz.
 


 

35 bin yıllık flüt tarihin evrimi iddiasını yalanlıyor

Almanya’daki kazı çalışmaları sırasında ortaya çıkarılan 35 bin yıllık flüt, bugüne kadar bulunan diğer flütler gibi tarihin erken dönemlerinde yaşayan insanların gelişmiş bir sanat zevkine sahip olduklarını göstermektedir.

Arkeolog Nicholas Conard’ın 12 ayrı parça halinde bulduğu, kızıl akbaba kemiğinden yapılmış bu flüt, Güney Almanya’daki Hohle Fels Mağarası’ndan çıkarılmıştır. 5 delikli bu flüt kolay kırılabilecek bir yapıda olduğu için arkeolog Conard, bu enstrümanın işlevselliğini test etmek için aynı cins kemikten flütün birebir kopyasını oluşturmuştur. Bu flütle Batı müziğinin temel formu olan yedi nota ölçüsünü kullanarak Amerikan Ulusal marşını çalmıştır.

Arkeologlar aynı mağarada flütün yanısıra mamut dişinden yapılmış altı heykelcik de bulmuşlardır. Hollanda Leiden Üniversitesi’nden arkeolog Wil Roebroeks, 35 bin yıl önce Avrupa’da ileri bir kültürün hakim olduğunu ve bu insanların yaşam biçimleriyle günümüz insanlarınınkinin benzerlik gösterdiğini açıklamıştır. Arkeolog Roebroeks bu flütleri modern insanların üretip, çaldığını söylemektedir. Kanada, Victoria Üniversitesi’nden April Nowell de bu bulguların iyi gelişmiş, yerleşik bir teknik ve geleneğin varlığını ortaya koyduğunu açıklamıştır.  

 



 

Bu arkeolojik buluntular Darwinistlerin, insanların maymunlara ortak bir atadan geldikleri iddiasını bir kez daha yalanlamaktadır. Darwinistler, on binlerce yıl önce sözde hırıltılar çıkarıp, hayvani bir yaşam sürdüğünü iddia ettikleri maymunumsu varlıkların toplu halde yaşadıklarını ve böylece akıllı ve sosyal davranışlar geliştirdiklerini iddia ederler. Oysa sürü halinde yaşayan yalnızca bu sözde ilkel varlıklar değildir. Goriller, şempanzeler, maymunlar ve daha pek çok hayvan türü sürüler halinde yaşamaktadır. Ama bunların hiçbiri insanlar gibi akıllı ve sosyal davranışlar geliştirmemiştir. Hiçbiri yedi nota ölçülü flüt yapmamış, heykeltraşlık yapmamış kısaca akıl ve yetenek sergileyememiştir. Çünkü akıllı ve bilinçli davranış yalnızca insanlara has özelliklerdir. Geçmişten günümüze izi kalan onbinlerce yıllık tüm bu eserler de, bizler gibi akıl ve şuura sahip, hesaplama, planlama, üretme yeteneği olan Allah’ın ruh verdiği insanlar tarafından meydana getirilmiştir. (www.evrimmasali.com)





Üstteki 7 bin yıllık duvar resminde görülen flüt çalan insan figürü, dönemin insanlarının müzik bilgisine ve kültürüne dolayısıyla, gelişmiş bir zihniyete ve medeniyete sahip olduklarını göstermektedir.




Yaklaşık 7 bin yıllık olan yandaki duvar resminde, müzik aleti çalan bir adam görülmektedir. Üstteki resimde ise, Botswana'da yaşayan Dzu yerlilerinden biri benzer bir müzik aletini çalarken görülmektedir.

7 bin yıl önce kullanılan bir müzik aletinin çok benzerinin bugün halen kullanılıyor olması dikkat çekici bir durumdur. Bu, Darwinistlerin iddiasını yıkan örneklerden biridir. Darwinizm'in iddia ettiği gibi medeniyet hep ileri gitmemekte kimi zaman da binlerce yıl aynı şekilde kalmaktadır. Bu adam 7 bin yıldır var olan bir müzik aletini kullanmaya devam ederken, dünyanın öbür ucunda en gelişmiş müzik aletleriyle senfoniler bestelenmekte, her iki kültür de aynı dönemde yaşanmaktadır.







 

Regenerasyon -Yenilenme- Mucizesi

Regenerasyon, bir üreme çeşididir ve yenilenme anlamına gelmektedir. Vücuttan kopan büyük bir parçanın yeni bir canlı meydana getirmesi veya kopan kısmın yeniden oluşması, onarılması şeklindeki bir çeşit bölünerek üremedir. Planarya adı verilen tatlı sularda yaşayan yassı kurtlar enine veya boyuna parçalara bölünse, her parça ayrı ayrı bir planarya kurdu meydana getirir. Yer solucanı iki parçaya kesilse, her parça ayrı ayrı hayatına devam eder. Deniz yıldızı ve istakoz kopan kol ve bacaklarını yeniler.

Ayrıca kavak, söğüt, gül gibi bitkilerin kesilmiş dal parçaları ile üremesi –çelikleme yöntemi- birer regenerasyondur. Patates, lâle gibi bitkilerin yumrularının bir gözünden yeni bitki meydana getirmesi de regenerasyona örnektir.

Bu örnekte de görüldüğü gibi tüm canlılardaki organlar ve sistemler mucizevi özelliklere sahiptir. Bütün bu özellikleri canlıların bilinçle ve kendi kendilerine düşünüp karar vererek yapmış olabilecekleri düşünülemez bile. Canlıların özelliklerİ incelendiğinde insan, yaşamın ne denli ince hesaplara dayandığını ve yaratılıştaki mucizeleri görecektir ve Allah'ın sonsuz ilmini ve kusursuz sanatını bir kez daha kavrayacaktır.

Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı. Emir, bunların arasında durmadan iner; sizin gerçekten Allah'ın her şeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah'ın ilmiyle her şeyi kuşattığını bilmeniz, öğrenmeniz için. (Talak Suresi, 12)
 

Masaüstü Görünümü