Harun Yahya

RAMAZAN 2004 - 19. Gün





GÜNÜN AYETİ VE HADİSİ





















De ki: “Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim,
dirimim ve ölümüm alemlerin
Rabbi olan Allah’ındır.”
(En’am Suresi, 162)

“Muhakkak ki, en güzel söz Allah’ın kitabıdır. En güzel yol Muhammed’in yoludur. İşlerin en kötüsü de dine aykırı olarak sonradan çıkarılanlardır. Size vadedilen mutlaka yerine gelecektir. Siz Allah’ı aciz bırakamazsınız.”
HZ. MUHAMMED (SAV)






































HZ. MUSA




HZ. MUSA’NIN ALLAH’A OLAN GÜÇLÜ İMANI VE TEVEKKÜLÜ






"Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız O doğunun da batının da ve bunlar arasında olan herşeyin de Rabbidir" dedi (Musa).
(Şuara Suresi, 28)





Hz. Musa hayatı boyunca pek çok sıkıntı ve zorlukla mücadele etmiş, türlü iftiralara, eziyetlere maruz kalmış çok mübarek bir kişidir. Tarihin en zalim insanlarından biri olan Firavun ile başlayan mücadelesi, sürekli sapma eğilimi içinde olan İsrailoğullarını Allah’ın rızasına uygun şekilde eğitmek için sarf ettiği büyük çaba ile uzun yıllar devam etmiştir. İnsanların hidayetlerine vesile olabilmek için yürüttüğü bu büyük mücadelede bu çok değerli peygamberin hayatı daima tehlike altında olmuştur. Ancak Hz Musa, karşı karşıya kaldığı her türlü baskı, eziyet ve zorluk karşısında Allah’a tevekkül etmiş ve O’na güvenip dayanarak her türlü zorluğu büyük bir kuvvetle göğüslemiştir. Hz. Musa’nın teslimiyetli ve tevekküllü tavrı, Hıristiyan, Yahudi ya da Müslüman, tüm insanlar için çok güzel bir örnektir.
Hz Musa, Firavun gibi halkına dayanılmaz işkenceler uygulayan, insanları katleden tarihin en zalim inkarcılarından birine, Allah’ın emri üzerine giderek hak olan gerçekleri tebliğ etmiş, onu Allah’ın varlığını ve birliğini kabul etmeye çağırmıştır. Bu, Hz. Musa’nın Allah’a olan teslimiyetinin, güveninin, güçlü imanının ve tevekkülünün çok güzel bir örneğidir:
(Ona gidip aynı şeyleri tekrarladıklarında Firavun onlara) Dedi ki: "Sizin Rabbiniz kim ey Musa?" Dedi ki: "Bizim Rabbimiz herşeye yaratılışını veren sonra doğru yolunu gösterendir." (Firavun) Dedi ki: "İlk çağlardaki nesillerin durumu nedir öyleyse?" Dedi ki: "Bunun bilgisi Rabbimin Katı’nda bir kitaptadır. Benim Rabbim şaşırmaz ve unutmaz." (Taha Suresi, 49-52)
Dedi ki: "Göklerin yerin ve bu ikisi arasında olan herşeyin Rabbidir. Eğer 'kesin bilgiyle inanıyorsanız' (böyledir)." (Şuara Suresi, 24)
Musa: Dedi ki: "O sizin de Rabbiniz geçmişteki atalarınızın da Rabbidir." (Şuara Suresi, 26)
Hz Musa’nın açıkladığı konular Firavun’un Mısır’da kurmuş olduğu inkarcı sistem ile ve kişisel çıkarlarıyla tamamen çatışan gerçeklerdir. Böyle bir durumda Firavun gibi zalim ve saldırgan bir insanın Hz Musa’yı hedef alması kaçınılmazdır. Nitekim Firavun kendisine anlatılanlar karşısında Hz Musa’ya olabilecek en düşmanca tavırları sergilemiştir. Firavun ve çevresindekilerin alaycı tepkisi Kuran’da şöyle haber verilmeştir:
“Andolsun, Biz Musa'yı, Firavun'a ve onun 'önde gelen çevresine' ayetlerimizle gönderdik. O da, dedi ki: "Gerçekten ben, alemlerin Rabbinin elçisiyim." Fakat onlara ayetlerimizle geldiği zaman, bir de ne görsün, onlar bunlara (alay edip) gülüyorlar.” (Zuhruf Suresi, 46-47)
Hz. Musa onların alaycı konuşmalarına rağmen, Firavun ve yakın çevresine dini tebliğ etmeye ve Allah’ın ayetinde emrettiği şekilde güzel ve yumuşak söz söylemeye devam etmiştir. Fakat Firavun saldırganlığından vazgeçmemiş, Hz. Musa gibi kıymetli bir insana türlü iftiralarda bulunmuştur.
Hz Musa hayatı boyunca Allah’a olan tevekkülü sayesinde son derece cesur ve sabırlı bir kişilik sergilemiş, Firavun’un tüm tehditlerine rağmen, insanlara Allah’ın razı olacağı ahlakı ve hayat şeklini anlatmaya, onları hesap gününün varlığından haberdar etmeye devam etmiştir. Hz Musa’nın tevekkülüne dikkat çeken ayetlerden birinde de Allah şöyle buyurur:
Firavun dedi ki: "Bırakın beni, Musa'yı öldüreyim de o (gitsin) Rabbine yalvarıp-yakarsın. Çünkü ben, sizin dininizi değiştirmesinden ya da yeryüzünde fesat çıkarmasından korkuyorum." Musa dedi ki: "Gerçekten ben, hesap gününe iman etmeyen her mütekebbirden, benim de Rabbim, sizin de Rabbinize sığınırım." (Mümin Suresi, 26-27)





GÜNÜN SİTESİ













HAYVANLAR ALEMİNDEN İLGİ ÇEKİCİ ÖRNEKLER

HAYVANLARALEMI.NET sitesinde, dünya üzerindeki birçok canlının, her biri birer yaratılış delili olan özelliklerini bulabilirsiniz. Harun Yahya'nın eserlerinden yararlanılarak hazırlanan bu sitede Kuran'da dikkat çekilen canlıların yanı sıra, daha pek çok canlıdaki kusursuz vücut tasarımlarını, Darwinizm'i yalanlayan fedakarlık örneklerini, son derece akılcı taktik ve davranışları okuyabilir ve izleyebilirsiniz.




http://www.hayvanlaralemi.net/













GÜNÜN BELGESELİ




SAVUNMA SİSTEMİ MUCİZESİ









Ülkelerin, en önem verdikleri konulardan biri, "savunma"dır. İçten ve dıştan gelebilecek her türlü tehdite karşı daima hazırlıklı olmalıdırlar. Bu amaçla askeri eğitime büyük özen gösterilir ve ordular en modern teçhizatlarla donatılır. Aynı durum insanlar için de geçerlidir. İnsanların da düşmanları vardır. Ancak bu düşmanları göremeyiz, hatta onların farkında bile olmayız. Fakat onlar hep oradalar. Soluduğumuz havada, içtiğimiz suda, yediğimiz yemekte...
Kısacası hayatın sürdüğü her yerde... Doğduğumuz andan itibaren etrafımız görünmeyen sinsi ve saldırgan bir topluluk tarafından kuşatılır. Bunlar mikroplardır: Bakteriler, mantarlar ve virüsler... Yerler, ürerler, avlarlar ve avlanırlar. Ancak her türlü dış tehdide karşı bizi ustaca koruyan bir ordu, bedenimizde hep hazır bulunur: "Savunma sistemi"miz! Üyelerinin sayısı 1 trilyonu geçen sistematik topluluk... Evrende bilinen en kalabalık, en düzenli ve en disiplinli ordu! Bu filmde, yaşadığımız ortamı paylaştığımız mikro-canlıları, mikropları tanıyacak ve bedenimizin onlara karşı verdiği mücadeleye tanık olacaksınız.




YARATILIŞ HAKİKATLERİ




BİR BAYKUŞUN UÇUŞU VE HIZLI TRENİN GÜRÜLTÜSÜ











Japonların ürettiği hızlı trenlerde "güvenlik" en önemli konulardan biridir. İkinci konu ise, Japonya çevre standartlarına uyumdur. Japonya dünyadaki demiryolu işletmeleri içerisinde en katı "gürültü standartları"na sahiptir. Bugün mevcut teknolojileri kullanarak daha hızlı gitmek oldukça kolaydır. Ancak bununla beraber daha sessiz gitmek nisbeten zordur. Japon Çevre Bakanlığı'nın düzenlemelerine göre, yerleşim merkezlerinde bir demiryolunun 25 metre uzağında gürültü seviyesi 75 desibel veya daha az olmalıdır. Kırmızı ışıkta duran arabaların yeşil ışık yandığında aynı anda kalktıklarında oluşan gürültü 80 desibeli geçmektedir. Bu değerlerle yapılan kıyaslama "Shinkansen" olarak adlandırılan hızlı trenin ne kadar sessiz olması gerektiğini ortaya koymaktadır.
Trenin belli bir hıza ulaşana kadar çıkardığı sesin nedeni, tekerleklerin raylar üzerindeki hareketidir. Ancak hızı 200 km/s olduğunda sesin asıl kaynağı, trenin hava içindeki hareketiyle ortaya çıkan aerodinamik gürültüdür.
Aerodinamik gürültünün oluşmasındaki bir numaralı etken ise tepedeki tellerden elektrik almak için kullanılan pantograflar veya akım toplayıcılardır. Normalde kullanılan dikdörtgen şekilli pantograflarla gürültünün azalmayacağını fark eden mühendisler, araştırmalarını hızlı ama sessiz hareket eden canlılar üzerinde yoğunlaştırmışlardır.









Baykuş, tüm kuşlar içinde en sessiz uçuşu gerçekleştirir. Baykuşların düşük sesle uçmasının ardındaki sırlardan bir tanesi, kanatlarındaki kıvrımlardır. Baykuşların kanatlarında diğer kuşlarda bulunmayan pürüzlü tüyler vardır. Bunlar gözle bile görülebilirler. "Aerodinamik ses" hava akımında oluşan girdaplardan kaynaklanır. Girdaplar büyüdükçe ses de artar. Baykuşun kanadında pek çok pürüzlü çıkıntılar olduğundan, büyük girdaplar yerine küçük girdaplar oluşur ve baykuş son derece sessiz bir uçuş gerçekleştirir.
Japon mühendis ve tasarımcılar, doldurulmuş bir baykuşu rüzgar tünelinde teste tabi tuttuklarında, bu kuşun kanat yapısındaki mükemmelliği bir kez daha görmüşlerdir. Sonunda trenin üzerindeki gürültüyü, baykuşun sahip olduğu düzensiz tüy prensibine benzeyen kanat şeklinde pantograflar kullanarak etkin biçimde azaltmayı başarmışlardır. Bu sayede Japonların doğadan esinlenerek taklit ettikleri pantograf benzeri sistem, "işini en sessiz olarak yapan" ünvanını almaya hak kazanmıştır.






HZ. İSA’NIN GELİŞ ALAMETLERİ




İSRAİL-FİLİSTİN BARIŞ GÖRÜŞMELERİ











Beyt-i Makdis'de barış anlaşması olacaktır. (Risalet-ül Huruc-ül Hz. Mehdi, cilt 3, s. 184)
Beyt-i Makdis Mescid-i Aksa'nın bir ismidir. Bu hadiste de Beyt-i Makdis denilerek Kudüs'te gerçekleşecek bir barış anlaşmasından bahsediliyor olabilir. Nitekim Filistin topraklarında çatışma ve gerilim elli yılı aşkın bir süredir devam etmektedir.
Ancak 1993 yılında Oslo'da yapılan barış görüşmeleri bu topraklara huzur ve güvenliğin gelmesi için önemli bir adım olmuştur. Her ne kadar Oslo'da alınan kararların bazıları adil olmasa ve bazıları da tam anlamıyla uygulamaya geçirilemese de, iki tarafın belli konular üzerinde mutabakata varması önemli bir gelişmedir.
2003 yılında da başta "Yol Haritası" girişimi olmak üzere iki taraf arasında barış müzakereleri devam etmiştir.




KURAN AHLAKI




ALÇAKGÖNÜLLÜ OLMANIN ÖNEMİ









Allah'a ve ahirete inanmayan kimi insanlar, dünya hayatını bir mücadele yeri olarak algılarlar; bu insanların görüşüne göre, her insan hayatta kalabilmek için savaş vermeli ve bu savaşta güçlü olanlar güçsüz olanları ezerek hayatlarına devam etmelidirler. Tümüyle sapkın bir inancın ürünü olan bu görüş, insanların güzel ahlaktan tamamen uzaklaşmalarına ve sadece kendi çıkarlarını korumaya dayalı kötü bir ahlak anlayışı geliştirmelerine neden olur. Bu bakış açısının hakim olduğu bir toplumda, zor duruma düşmeyi göze alarak güçsüze yardım etmek, bir başkası için fedakarlıkta bulunmak veya bir başkasının sağlığını, mutluluğunu, rahatını kendinden önde tutmak gibi güzel ahlak özellikleri, gereksiz meziyetler olarak görülür. Dolayısıyla, herhangi bir karşılık elde etmediği sürece hiç kimse birbiri için fedakarlıkta bulunmaz.
Cahiliye ahlakını yaşayan kimi insanlar, en yakın dostlarına bile, fedakarlıkta bulunmalarını gerektirecek herhangi bir iş teklif edemezler. Söz gelimi, çocuğu hastalanan biri, iş arkadaşlarından kendisinin yerine işlerini takip etmelerini isteyemez. Anne veya babaya yardım etmek bile kimi zaman çocukları arasında sorun olabilir; hatta bu yüzden aralarında küskünlükler yaşanır. Oysa sorulduğunda herkes anne babasını çok sevdiğini söyler. Ama, fedakarlık gerekince, eğer ciddi bir çıkarları yoksa, kimi insanlar bundan bile kaçınırlar. Oysa gerçekten seven insan sevdiği için her türlü fedakarlığı yapar ve bundan dolayı hiçbir zaman yakınmaz, bıkkınlık duymaz.
Müminlerin birbirlerine olan sevgi ve düşkünlüklerinin en belirgin özelliklerinden biri, birbirleri için seve seve fedakarlıkta bulunmaları, birbirlerinin ihtiyaçlarını kendi nefislerinden üstün tutmalarıdır. Allah'ın Kuran'da bu konuda verdiği örneklerden biri, Mekke'den Medine'ye hicret eden müminleri ağırlayan Medineli müminlerdir.
Kuran'da müminlerin bu güzel ahlakları şöyle bildirilmiştir:
Kendilerinden önce o yurdu (Medine'yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin 'cimri ve bencil tutkularından' korunmuşsa, işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır. (Haşr Suresi, 9)
Ayette hem Mekkeli hem de Medineli müminlerin güzel ahlaklarından söz edilmektedir. Mekkeli müminler, mallarını, akrabalarını, eşyalarını, evlerini, bağlarını bahçelerini, işlerini geride bırakarak, Allah'ın dinini yaşayabilmek için yurtlarından çıkmış, Medine'ye hicret etmişlerdir. Allah'ın rızasını kazanabilmek için sahip oldukları herşeyi geride bırakmayı göze almışlardır. Bu, çok üstün bir ahlakın göstergesidir ve onların, kendilerine Allah'ı vekil edinmiş güvenilir insanlar olduklarının bir ifadesidir. Bu güzel ahlakları, diğer müminlerin onlara derin bir sevgi, saygı ve merhamet duymalarına neden olmuştur.
Nitekim, Medineli müminler bu güvenilir ve sadık mümin kardeşlerini en güzel şekilde karşılamış ve en güzel şekilde ağırlamışlardır. Kendi ihtiyaçlarını hiç hesaba katmaksızın mümin kardeşlerine ikram etmişler, en güzel yiyeceklerini ve giyeceklerini onlar için ayırmışlar, onlara en rahat edecekleri barınakları sağlamışlardır. Bu fedakarlıkları ise, Allah'a ve müminlere olan güçlü ve samimi sevgilerinden kaynaklanmaktadır. Bu güzel ahlakları, onlara karşı da sevgi duyulmasına neden olmaktadır. Allah onları Kuran'da sevgi ve övgüyle anmış, 1400 senedir Kuran'ı okuyan her Müslümanın kalbinde onlar için bir sevgi ve saygı kılmıştır.


Masaüstü Görünümü