Harun Yahya

RAMAZAN 2007 - 3. Gün















"(Oruç) Sayılı günlerdir. Artık sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutsun). Zor dayanabilenlerin üzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye (vardır). Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız, -eğer bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır." (Bakara Suresi, 184)

"Yalan, nifak kapılarından biridir." HZ. MUHAMMED (S.A.V.)















Allah'ın sonsuz büyüklüğü

İnsan, Allah'ın ilminin büyüklüğünü, gücünün yettiğinin en fazlasıyla kavrayabilmek için ciddi olarak çaba harcamalı ve düşünmelidir.

Herşey gibi evrendeki düzeni sayısız detaylarıyla birlikte yaratan Allah'tır. Kuran'da Allah'ın var ettiği bu düzenden bahsedilirken, "... sizin gerçekten Allah'ın herşeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah'ın ilmiyle herşeyi kuşattığını bilmeniz öğrenmeniz için" (Talak Suresi, 12) denilmektedir. Bu düzen öylesine detaylar içerir ki, insan her nereye baksa sonu gelmeyen bir ilimle karşılaşır. Zira Allah'ın aklı, ilmi ve kudreti sonsuzdur.
Allah öyle büyük bir ilme sahiptir ki, insana göre "sonsuz" kadar uzun olan bir sürenin, Allah katında sonu gelmiştir. Zamanın ilk yaratıldığı andan sonsuzluk anına kadar geçecek olan her olay, her düşünce, vakitleri ve şekilleri ile Allah'ın ilmiyle belirlenmiş ve bitmiştir. Görüldüğü gibi insan Allah'ın ilminin büyüklüğünü, gücünün yettiğinin en fazlasıyla kavrayabilmek için ciddi olarak çaba harcamalı ve düşünmelidir. Çünkü Allah insanın hiç bilmediği ve sahip olduğu sınırlı akılla anlamakta güçlük çekeceği şeyleri de yaratmaya kadirdir.
Öte yandan Allah sonsuz zenginliğini de, dünyada insanlara sınırlı olarak sunmuştur. Nitekim Allah Kuran'da hazinelerini belli bir miktar ile indireceğini şöyle bildirir:
"Hiçbir şey yoktur ki, hazineleri Bizim katımızda olmasın; ancak onu belirlenmiş bir miktar olarak indiririz." (Hicr Suresi, 21)
Allah bizim görmediğimiz birçok alemi ve varlığı da yaratmıştır. Diğer alemlerin varlığını daha iyi anlayabilmek için şöyle düşünebiliriz: Nasıl ki bir resme baktığımızda, resmi yalnızca en ve boy olmak üzere 2 boyut olarak görüyorsak, içinde yaşadığımız dünyayı da en, boy ve derinlik olmak üzere 3 (zamanı da katarsak 4) boyut olarak kavrarız. Bundan fazlasını ise algılayamayız.
Oysa Allah, Kendi katında bizim bildiklerimizden başka boyutlar da yaratmıştır. Örneğin melekler farklı boyutlardan birinde yaşayan varlıklardır. Allah'ın Kuran'da bildirdiği gibi, melekler bulundukları boyut ve mekandan bizleri görebilmekte ve duyabilmektedirler. Hatta iki yanımızdaki yazıcı melekler her anımıza şahittirler. Her konuştuğumuzu, her yaptığımızı yazmaktadırlar. Ancak biz onları göremeyiz. Allah'ın Kuran'da varlıklarını bildirdiği cinler de yine ayrı bir boyuta ait varlıklardır. Onlar da aynı insanlar gibi yaşamları boyunca denenmektedirler ve sorumlu oldukları kitap Kuran'dır. Ancak sahip oldukları özellikler insanlardan çok farklıdır. İnsanların bağlı oldukları sebep sonuç ilişkilerinden çok daha farklı sebeplere bağımlı olarak yaratılmışlardır.
Bunlar Allah'ın yaratmasındaki benzersizliğin kavranması açısından üzerinde düşünülmesi gereken gerçeklerdir. Allah sonsuz sayıda evren, sonsuz sayıda varlık, sonsuz sayıda mekan yaratmaya güç yetirendir. Ayrıca her birini birbirinden çok daha farklı özelliklerle de yaratabilir.
Tüm bunlar, Allah'ın bize dünyada öğrettiği bilgiler doğrultusunda düşünebildiklerimizdir. Ancak burada unutulmaması gereken önemli bir nokta vardır: Allah'ın gücü ve büyüklüğü sınırsız olduğu için anlatılanların hepsinin, Allah'ın dilemesiyle istediği anda gerçekleşmesi mümkündür. Allah, ilminin sonsuzluğunu Kuran'da şöyle bir örnekle açıklar:
"Eğer yeryüzündeki ağaçların tümü kalem ve deniz de -onun ardından yedi deniz daha eklenerek- (mürekkep) olsa, yine de Allah'ın kelimeleri tükenmez. Şüphesiz Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir." (Lokman Suresi, 27)
Allah'ın ilminin sınırları yoktur, çünkü Allah'ın ilmi sonsuzdur. Biz ancak Rabbimizin bize izin verdiği kadarını kavramaya güç yetirebiliriz. Ayette şöyle buyrulmaktadır:
"Allah... O'ndan başka ilah yoktur. Diridir, kâimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek yücedir, pek büyüktür." (Bakara Suresi, 255)



KABİL (Kabul eden, icabet eden, bağışlayan)

"Kullarından tevbeyi kabul eden, kötülükleri affeden ve işlediklerinizi bilen O'dur." (Şura Suresi, 25)
İnsan, yaratılışı gereği her türlü kötülüğü işleyebilir, her türlü hataya düşebilir. Ancak insanın yaptığı davranış ne kadar kötü olursa olsun, eğer samimi olarak Allah'a döner ve Allah'tan bağışlanma dilerse, Allah onun tevbesini kabul eder. Zira Allah samimi yapılan tevbeleri kabul edeceğini, Kendisinden korkup sakınan kullarının kötülüklerini affedeceğini vaat etmiştir.
Kuşkusuz Allah'ın 'Kabil' sıfatı, insanlar üzerindeki şefkatinin ve merhametinin açık bir göstergesidir. Çünkü Allah'ın insanların ibadetlerine ya da dualarına ihtiyacı yoktur, ama insanların Allah'ın bağışlamasına ihtiyaçları vardır.









Zalim, cahil ve nankör olan insana nefsindeki bu kötülüklerden korunabilmek ve yaptığı hataları telafi edebilmek için de bir imkan verilmiştir. İnsan hiç umulmadık şekilde nankörlük edebilir. Ancak eğer samimi, Allah'a içten bağlı ve O'ndan içi titreyerek korkan bir insansa tevbe eder ve bu şekilde kurtuluş bulur. Zira Allah samimi yapılan tevbeleri kabul edeceğini, kendisinden korkan kullarının kötülüklerini affedeceğini vaat etmiştir. Rabbimiz, tevbeleri kabul edeceğini bir ayette şöyle bildirir:
"Onlar bilmiyorlar mı ki, gerçekten Allah kullarından tevbeleri kabul edecek ve sadakaları alacak olan O'dur. Şüphesiz, tevbeleri kabul eden, esirgeyen O'dur." (Tevbe Suresi, 104)





Sakın unutma
İnsanların Allah'tan razı olmaları ne demektir?
Bir insanın Allah'tan razı olması, Allah'ın kendisi için belirlediği kaderden ve kendisine verdiklerinden kayıtsız şartsız, içinde hiçbir sıkıntı duymadan hoşnut olması demektir. İnsan karşılaştığı herhangi bir olaydaki hayrı ve güzelliği o an için göremeyebilir. Ancak iman eden bir kimse bu hayrı görsün ya da görmesin, Allah'ın her olayda muhakkak iyilik ve güzellik dilediğini bilir. Her zaman için, karşılaştığı her olayda Allah'a sonsuz bir güveni vardır. Hiçbir zaman kendi içinde, "Bu olay bana iyilik mi getirecek, yoksa bir kötülük mü" gibi bir şüpheye kapılıp tereddüt yaşamaz. Her zaman Allah'a güvenerek düşünür.
Bu kişinin başına ölümcül bir hastalık gelebilir, kaza geçirip sakat kalabilir, bütün malını mülkünü kaybedip fakir duruma düşebilir, insanlar tarafından haksızlığa uğratılabilir ya da hiç beklemediği bambaşka bir olayla karşılaşabilir. Ne olursa olsun bütün bunların Allah'ın kontrolünde gerçekleştiğini bildiği için, içi çok rahattır. Allah'ın kendisi için takdir ettiği kadere tam olarak teslim olmuştur. Her ne koşul altında olursa olsun Allah'a şükreder. İşte bu, Allah'tan razı olan müminlerin tavırdır. Allah Kendisinden razı olan kullarından Kuran'da şu şekilde bahsetmektedir:
"Allah dedi ki: "Bu, doğrulara, doğru söylemelerinin yarar sağladığı gündür. Onlar için, içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler vardır. Allah onlardan razı oldu, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur." (Maide Suresi, 119)
… "Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah) kalplerine imanı yazmış ve onları kendinden bir ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır; orda süresiz olarak kalacaklardır. Allah, onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz Allah'ın fırkası olanlar, felah (umutlarını gerçekleştirip kurtuluş) bulanların ta kendileridir." (Mücadele Suresi, 22)


Böceklerin Güçlü Kanatları
Bütün böceklerin kanatlarında damarlar vardır. Bir böcek yetişkinliğe ulaştığında bu damarlarda kan taşımaya başlar. Fakat daha sonra damarlar sertleşir ve bu damarlar böceğin kanatlarını da bir uçurtmanın çerçevesi gibi sertleştirir. Pek çok böcek kanatlarını inanılmayacak kadar hızlı çırpar. İnsanın çıplak gözle böcek kanatlarındaki hareketin hızını takip etmesi imkansızdır. Örneğin yabanarıları, balarıları ve sinekler kanatlarını, göz açıp kapama kadar kısa bir süre olan "bir saniye"de yaklaşık 200 kere çırparlar. Sivrisinekler ise bir saniyede 1.000 kere kanat çırparlar. Eğer kanatlardaki bu damarlar olmasaydı, böceklerin kanatları parçalara ayrılarak kopabilirdi. Görüldüğü gibi böcek kanatlarında son derece özel ve benzersiz bir tasarım vardır. Bu tasarımda görülen aklın sahibi ise, hiç kuşkusuz herşeyi en ince detayına kadar planlayan Rabbimizdir.










Allah'ın varlığının delilleri apaçıktır

Vücudumuzdaki binlerce kompleks sistem Darwinistlerin tesadüf safsatasını yalanlamaktadır.
Darwinistlerin iddiasına göre tüm canlılık başıboş tesadüflerin sonucunda oluşmuştur. Ancak vücudumuzdaki binlerce kompleks sistem bu tesadüf safsatasını yalanlamaktadır. Bunlardan bir tanesi, tek görevi hücreyi hareket ettirmek olan tüycüklerdir.
Bazı hücreler kirpiklere benzeyen ve binlerce ayrıntıdan oluşan tüycükler sayesinde hareket ederler. Örneğin solunum yollarındaki sabit hücrelerin her biri yüzer tane tüycüğe sahiptir. Tüycükler tıpkı kürekçilerin kürek çekmeleri gibi aynı anda hareket ederek, hücrenin ilerlemesini sağlar.


Bir tüycük diklemesine kesildiğinde, dokuz ayrı çubuk (mikroçip) şeklinde yapıdan oluştuğu görülür.


Mikrotüp denen çubuklar birbirine geçmiş iki ayrı halkadan oluşurlar.


Bu halkaların biri 13, diğeri 10 ayrı telden oluşur.


Mikrotüpler "tubulin" adı verilen proteinlerden meydana gelirler.


Mikrotübün, "dynein" isimli bir proteine sahip dış kol ve iç kol denen iki uzantısı vardır. Dynein proteininin görevi hücreler arasında motor görevini üstlenmek ve mekanik bir güç oluşturmaktır.


Tubulin proteinini oluşturan moleküller, adeta birer tuğla gibi dizilip, hücrede silindir şeklinde bir düzen meydana getirirler. Ancak tubulin moleküllerinin dizilimi tuğlalardan çok daha komplekstir.


Tüycüklerin ortasında iki mikrotüp daha bulunur. Bunlar kendi başlarına bulunurlar ve 13 tubulin şeridinden oluşurlar.


Her bir tubulinin üst tarafında 10 tane kısa çıkıntı, alt tarafında da 10 tane girinti vardır. Bu girinti ve çıkıntılar birbirinin içine geçebilecek şekilde uyumludur. Çok özel bir tasarıma sahip olan bu girinti ve çıkıntılardaki en ufak bir bozukluk ise hücrenin yapısına zarar verecektir.


Bir tüycüğü meydana getiren bu parçacıkların tek hedefi, vücudunuzdaki trilyonlarca hücreden bir tanesini hareket ettirmektir. Bugüne kadar yaşamış olan ve halen yaşayan tüm insanların solunum hücrelerinin her birinde böyle kapsamlı bir sistem vardır. Üstelik bu birçok parçadan oluşan sistem, gözle dahi göremeyeceğimiz kadar küçük hücrenin içindeki bir tüycüğün daha da alt yapılarıdır. Bir kıyasla ne kadar küçük bir alandan bahsedildiğini daha iyi anlayabiliriz. Burada sıralanan detayların tek bir saç teline dahi sığdırılması insan aklının alamayacağı kadar kompleks bir işlem olurdu. Ancak, sözü edilenler tek bir saç teli ile kıyaslanamayacak kadar küçük yapılardır.
Allah, bizim gözle göremeyeceğimiz kadar küçük bir yere, son derece sistemli ve kompleks bir mekanizma yerleştirmiştir. Tesadüflerin, bir hücreyi hareket ettirmeyi düşünüp, böyle bir sistemi kurmaları ve bu kadar küçük bir alana sığdırmaları ise kesinlikle imkansızdır. Böyle mükemmel bir yapı ancak Allah'ın üstün ve sonsuz aklı, ilmi ve gücü ile mümkün olabilir.

Masaüstü Görünümü