Harun Yahya

Kuledeki küçük adam


Beyniniz, içinden hiçbir zaman çıkamadığınız kapalı bir odadır; çünkü sizin "dış dünya" zannettiğiniz herşey, aslında beyninizin görme, işitme veya dokunma merkezlerinde ki algılardan ibarettir. Hiçbir zaman algılarınızı aşıp "gerçek madde" denen şeye ulaşamazsınız.

Nasıl bir dünyada yaşıyorsunuz?

Sert bir zeminin üzerinde uzanan, içinde insanların, ağaçların, denizlerin veya binaların bulunduğu, bulutların gezindiği, daha yukarıda dev bir uzay boşluğunun uzandığı bir dünya mı burası?

Siz de bu dünyanın içindeki milyarlarca insandan birisi misiniz?

Eğer bu sorulara "evet" cevabı veriyorsanız, sizin için çok önemli olan bir gerçeği büyük bir olasılıkla hayatınız boyunca göz ardı etmişsiniz demektir.

Çünkü siz üstte tarif edildiği gibi bir dünyada yaşamıyorsunuz. Aslında dünyanız çok daha küçük. Bu dünyanın içinde, değil milyarlarca kilometrelik mesafeler ya da ışık yılı uzaklığındaki galaksiler, birkaç metrelik bir uzaklık dahi yok. Siz aslında çok küçük ve kapalı bir mekanda yaşıyorsunuz, dev bir kulenin tepesindeki küçücük, kapısı mühürlenmiş bir odada. Bu odadan hayatınız boyunca hiç çıkmadınız. Sadece, odanın duvarlarına yansıtılan farklı şekiller, insanlar, mekanlar gördünüz. Odanın içindeki gizli hoparlörlerden çıkan sesleri duydunuz. Gerçekte kulenin tepesindeki bu küçük odada sizden başka hiç kimse yok. Yapayalnızsınız!

Söz konusu kule sizin bedeniniz, bu kulenin tepesindeki küçük oda (yani sizin dünyanız) ise beyninizdir.

Beyniniz, içinden hiçbir zaman çıkamadığınız kapalı bir odadır; çünkü sizin "dış dünya" zannettiğiniz herşey, aslında beyninizin görme, işitme veya dokunma merkezlerindeki algılardan ibarettir. Beyninizin görme merkezine gelen elektrik sinyallerini seyredersiniz, hiçbir zaman bu sinyallerin gerçek kaynağını göremezsiniz.

Burada anlatılanlar, felsefi bir görüş ya da farklı bir yorum biçimi değil, bilimin ortaya koyduğu delillere dayanan somut gerçeklerdir. Bu nedenle yıllardır süregelen alışkanlıkları bir kenara bırakıp, aklınız ve mantığınızla düşündüğünüzde bu gerçekleri reddetmeniz mümkün değildir.

Kule ve Zirvesindeki Kapalı Oda

Eğer şu anda beyninizin içinde olan dünya görüntüsünün ve kendi bedeninize ait görüntünün dışarıda bir de maddi aslının bulunduğunu iddia ederseniz, o zaman tüm bu görüntüleri kafatasının içinde taşıyan dev bir bedenin varlığını da kabul etmeniz gerekir. Bu durumda siz, herşeyi beyninizde algıladığınıza göre adeta dev bir kulenin tepesindeki küçük bir odaya hapsedilmiş küçük bir adam olursunuz.

Şu anda gözlerinizi çevirip etrafa baktığınızda pek çok cisim görüyorsunuz. Duvarlar, eşyalar, gökyüzü, insanlar, arabalar ve tüm bunların yanında bir de kendi bedeniniz. Tüm bu cisimlerin hepsi, bedeniniz de dahil olmak üzere aynı yerdeler.

Bu yer acaba neresi? Bu yer başka herhangi bir yer değil, doğrudan sizin beyninizin içindeki görme merkezidir. Yani muhatap olduğunuz tüm dünya, kendi bedeniniz de dahil olmak üzere, kafatasınızın içinde, beyninizin arka taraflarında yer alan birkaç cm3 hacmindeki bir alandadır. Kafatasınızın içindeki dergiye bakıyorsunuz. Derginin sayfalarını ellerinizle çevirirken gördüğünüz ve hissettiğiniz eller, beyninizin görme ve dokunma merkezlerinde yer alıyor. Bedeninizin tüm organları da aynı yerde; kafatasınızın içinde. Bu dergiyi okurken oturduğunuz koltuk, koltuğun içinde bulunduğu oda da aynı yerde.

Peki birer algı olan ve kafatasınızın içinde yer alan bu bedenin dışında, bir de ayrıca maddesel bir bedeniniz olduğuna mı inanıyorsunuz? Eğer böyle bir beden olduğuna inanıyorsanız, bilin ki onu şimdiye kadar hiç göremediniz. Nasıl bir şey olduğuna dair hiçbir kesin bilgiye sahip değilsiniz.

Eğer böyle bir bedenin varlığına inanıyorsanız, onun şu an gördüğünüz bedeninizin dışında yer alan bir dev olduğunu kabul etmeniz gerekir.

Bu durumda, siz bir devin kafatasında yaşayan bir minyatür insan olursunuz. Bir başka deyişle, dev bir kulenin tepesindeki kilitli bir odada yaşayan, bu odadan hiçbir zaman çıkamayan, sadece önüne konan ekranı seyreden, hapsedilmiş bir insan olursunuz. Kule, dışarıda var olduğunu iddia ettiğiniz maddesel bedeniniz, gördüğünüz beden ise kulenin tepesinde hapsolmuş olan küçük adamdır.

Bu dev kuleyi (yani var olduğunu sandığımız maddesel bedeninizi) hiç göremezsiniz, çünkü kulenin tepesindeki küçük karanlık odaya kilitlenmişsinizdir. Hayatınız boyunca o odadan çıkamazsınız.

Bu konuyu daha iyi anlamak için, televizyonlarda sıkça rastladığımız fantastik çizgi filmlerden de bir örnek verebiliriz. Bu çizgi filmlerin bazılarında dev bir beden, kafatasındaki kontrol merkezinde oturan bir kişi tarafından kontrol edilir. Mesela "Voltran" adlı ünlü çizgi filmde, dev robotlar, kafa bölümündeki merkezde oturan bir adam tarafından yönetilirler. Dev robot bu insanın emirlerine göre hareket eder. Adam, dev bir kule büyüklüğündeki robotun içinde oturan küçük bir vücuttur.

Eğer şu an gördüğünüz, hissettiğiniz bedenin yaklaşık 1.80 metre civarında bir boyu olduğunu düşünüyorsanız, yapılacak kıyaslamada, dışarıda var olduğunu kabul ettiğiniz bedenin, birkaç cm3 boyutundaki algı merkezlerine göre bir dev haline geldiğini de kabul etmelisiniz. Eğer vücudunuz bir kule, bunları algılayan "Ben" de o kulenin tepesindeki hücrede yaşayan bir insan olarak düşünülürse, bu kulenin boyu yüzlerce metreyi bulmalıdır. Eğer "ben" dediğiniz vücut görüntünüz 1.80 metre ise, dışarıda var olduğunu kabul ettiğiniz maddesel beden de yüzlerce metre boyunda olmalıdır.

Bu konuyu şöyle bir örnekle daha açıklayabiliriz: Dışarıda bir arabanın var olduğunu ve kendisinin de bu arabayı gördüğünü iddia eden kişinin şunları düşünmesi gerekir.

* Arabaya ait görüntü insanın beynindeki görme merkezinde oluşur. Görme merkezi ise toplam birkaç cm3 boyutundaki bir alandır. Eğer bu alana birkaç metre boyunda bir arabanın görüntüsü sığıyorsa, bu alanın da en az bu genişlikte olması gerekir.

* Eğer bu alan birkaç metre genişliğindeyse bu durumda insan beyninin de bu alanla orantılı şekilde çok büyük boyutlarda olması gerekir.

* Eğer insan beyni böylesine geniş bir yer kaplıyorsa, insanın vücudunun da yine beyniyle doğru orantılı olarak kilometrelerce uzunlukta olması gerekir.

Böyle bir şey söz konusu olmadığına göre, dışarıda birkaç metrelik bir arabanın var olduğunu ve insanın da bunların aslı ile muhatap olduğunu iddia etmek son derece mantıksız değil midir? Kuledeki küçük adam, bizim iddiamız değildir.

Materyalistlerin iddia ettikleri düşüncenin doğal bir sonucudur. Maddenin fiziksel varlığında ısrar eden, bizim maddesel varlıklarla muhatap olduğumuzu savunan bir materyalist, bu ilginç sonucu savunmak durumundadır. Çünkü, gördüğü ve hissettiği bedeninin dışında, bu bedeni ve onun bulunduğu alanı tepesinde taşıyan bir başka beden daha bulunduğunu iddia etmektedir.

Bilimin gösterdiği gerçek

Eğer maddenin dışarıda olan aslıyla muhatap olduğunuzu sanıyorsanız, o zaman sizin gerçek bedeniniz, şu anda gördüğünüz bedeniniz olamaz.

Dışarıda, yani zihninizin dışında, hiç görmediğiniz, orijinal halini hiç bilmediğiniz, hiçbir zaman aslıyla muhatap olmadığınız bir başka beden daha olmalıdır.
Ve bu beden, sizin şu anda gördüğünüz bedeninizden kat kat daha büyük bir "dev"dir. Siz de, adeta bir kulenin tepesindeki kapalı bir odaya hapsedilmiş bir mahkumsunuzdur.

Bundan daha akılcı olan sonuç ise, "kule" diye bir şey olmadığını kabul etmektir, çünkü bunun varlığına dair hiçbir kanıt yoktur. Bize böyle bir şeyin varlığını düşündüren tek neden, maddenin dışarıdaki aslıyla muhatap olduğumuza dair önyargıdır. Bu önyargıdan kurtulduğumuzda ise dünyanın gerçekte çok daha farklı bir yer olduğunu kavrarız:

Gördüğümüz ve hissettiğimiz herşey dışarıda vardır, ama biz dışarıdaki halleriyle hiçbir zaman muhatap olamayız. Biz sadece Allah'ın bizim ruhumuza gösterdiği algılarla muhatap oluruz. Tek mutlak varlık ise, herşeyin Yaratıcısı olan, alemlerin Rabbi Yüce Allah'tır. 


"(Yine) Bilmez misin ki, gerçekten göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Sizin Allah'tan başka veliniz ve yardımcınız yoktur." (Bakara Suresi, 107)

Masaüstü Görünümü