Harun Yahya

Her bölünmede güçlendiler


Türkiye masonlar 1964 yılında bir sahte belge olayı yüzünden ikiye bölünmüştü. Tüm dünyada kardeşlik ve barıştan söz eden masonluk teşkilatının kendi aralarında basit bir sahte belge olayını bahane ederek ayrılmaları, artık hiçbir gerekçe kalmadığı halde bu ayrılık ve kini hala sürdürmeleri, bu ayrılık olayının perde arkasında yine masonik çıkarların olduğunu ortaya koymaktadır.

Dünkü yazımızda masonluğun Türkiye'ye nasıl getirildiğini ve darbelerde masonluğun etkisini anlatmıştık. Bugünkü yazımızda ise 27 Mayıs Askeri Müdahalesi sonrasında masonluğun Türkiye'deki gelişimini aktaracağız.

Türkiye masonları arasında ilk ihtilaf 1964 yılında ortaya çıkmıştı. Ünlü bir isme "mason değildir" diye belge verilmesi masonların büyük tepkisine yol açtı. Türk masonları kendilerinin bu tür siyasi tartışmalara katılmasına ve büyük üstad Necdet Egeran'ın bu konuda taraf olmasına sert tepki gösterdiler. Belgeyi hazırlayan Necdet Egeran'ın yapmış olduğu savunma da masonların tepkisini hafifletemedi. Haysiyet divanı Ekrem Tok'u bir yıl süreyle görevinden uzaklaştırırken; Egeran, masonluk teşkilatından ihraç edildi.

1966 yılına kadar süren tartışmaların sonucunda masonlar, "Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonları Büyük Locası" ile "Türkiye Büyük Mason Mahfili ve Süprem Konsey" adı altında iki ayrı çatıda bir araya geldiler.

BÖLÜNME NE KADAR GERÇEKÇİ?

Masonlar arasındaki bu bölünmenin kamuoyuna yansıtılan bir başka yönü ise, 33. derecedeki masonların oluşturduğu Süprem Konseydeki yönetim kadrosunun kendi aralarındaki iç çekişmeydi. İddiaya göre 33. derecenin kadrosu dolmuş ve bir üst dereceye çıkma durumundaki yüksek dereceli masonların önü tıkanmıştı. Bu yüzden de iki yıl süren bir iç çekişme yaşanmış, sonuçta da masonlar ikiye bölünmüştü. Gerçekte bu bir göz boyama idi. Masonlar adına ortaya atılan göstermelik bir polemikle hem yeni bir örgütün kurulması sağlanarak geniş bir kadro imkanı ortaya çıkarılmış, hem de masonların güçten düştükleri imajı oluşturularak toplumun büyük bir kesiminde masonlara karşı oluşan tepkinin önü alınmaya çalışılmıştı.

Murat Özgen Ayfer, bu iddiaları "Masonluk Nedir ve Nasıldır?" adlı kitabının 248. sayfasında ortaya koymuştu. Öte yandan diğer Türkiye Büyük Mason mahfili vasıtasıyla masonların kendi içlerinde daha iyi örtünlenmeleri de sağlanmıştı. Günümüzde bu iki büyük locanın büyük üstadları arasındaki yakın ilişkiler de bu iddialarımızı doğrulamaktadır. Localar arasındaki bu yakınlık masonların bu localara "Aşağı loca" ve "Yukarı loca" ismini vermesine neden olmuştur. Şimdi yeniden tarihte geriye giderek masonların ikiye bölünmelerinin ayrıntılarını incelemeye devam edebiliriz.

1964 yılındaki ayrılmanın gerçekçi olamadığının göstergelerinden birisi, ayrıldıkları iddia edilen iki kesimin yönetiminde aile ilişkilerinin görülmesiydi. Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar büyük üstadı Tunç Timurkan'ın eşi Güven Timurkan, Türkiye Yüksek Şurası'na bağlı kadınlara ait bir mason locasının başkanlığına getirilmişti. Farklı görüşlerde oldukları için ayrılarak iki gruba ayrılan mason localarının üstadlığında aile içi bir paylaşıma gidilmesi, bu ayrılmanın sadece göstermelik olduğu iddialarını kuvvetlendirmişti.

Tüm dünyada kardeşlik ve barıştan söz eden masonluk teşkilatının kendi aralarında basit bir sahte belge olayını bahane ederek ayrılmaları, artık hiçbir gerekçe kalmadığı halde bu ayrılık ve kini hala sürdürmeleri, bu ayrılık olayının perde arkasında yine masonik çıkarların olduğunu ortaya koymaktadır.

70'Lİ YILLARDA MASONLUK

Türkiye masonluğunun kağıt üzerinde de olsa bölünmesiyle birlikte kurulan Türkiye Büyük Mason Mahfili, Türkiye'de oluşan bölünme olayını yabancı obediyansalara da bildirdi ve 1967 yılında Fransa Büyük Locası'ndan patent aldı.

1973 yılına gelindiğinde, Dernekler Kanunu'nda yapılan değişiklikle derneklerin "Türk" ve "Türkiye" başlıklarını kullanmaları Bakanlar Kurulu'nun iznine bağlandı. Bunun üzerine Türkiye Büyük Mason Mahfili'nin ismi Büyük Mason Mahfili, Türkiye Mason Dergisi'nin ismi Mason Dergisi olarak değiştirildi.

Türkiye Büyük Mason Mahfili, 70'li yıllarda uluslararası mason localarıyla ilişkiler kurmak istedi. Ancak, 12 Eylül askeri müdahalesi ile derneklerin yabancı kuruluşlarla olan ilişkilerinin önce yasaklanması, daha sonra da Bakanlar Kurulu'nun iznine bağlanması, Türkiye Büyük Mason Mahfili'nin önünü kesiyordu. Türkiye Büyük Mason Mahfili, kısaltılmış adıyla CLIPSAS isimli bir masonik kuruluşla birlikte çalışmak için Bakanlar Kurulu'na başvurdu. Ancak bu izin çıkmadı. (Masonlar bu örgütle ilişki kurabilmek için gerekli olan yasal izni 1991 yılında almışlardır. Murat Özgen Ayfer, Masonluk Nedir ve Nasıldır?, s. 258)
Türkiye Büyük Mason Locası kurulduğu günden bu yana kendi malı olan aynı binada faaliyetlerini sürdürmektedir. 1979 yılında İzmir'de bir bina satın alarak bu ilde de zaten var olan faaliyetlerini hızlandırmışlardır. 1989 yılında Adana'da bir şube açıldı. Şu anda Türkiye çapında Türkiye Mason Mahfili'ne bağlı 25 loca bulunmaktadır.

1976 yılında üçüncü kez verilen "mason localarının kapatılmasını içeren kanun teklifi" üçüncü kez Meclis tarafından reddedildi. Meclis desteğini arkasına alan masonlar, Tepebaşı'ndaki localarını restore ederek çalışmalarını daha da hızlandırdılar.

27 Nisan 1977'de kuruluşlarının yıldönümünü kutlayan masonlar, İstanbul Sheraton Oteli'nde büyük bir balo düzenlendiler. Baloya Fransa, İsviçre, Belçika, İtalya büyük üstadları katıldı. 1978 yılında İstanbul Intercontinental Oteli'nde ABD, Brezilya, Paraguay mason locaları ile kaynaşma balosu tertip edildi.

1989 yılında bazı mason eşlerinin girişimleri ile Çağdaş Kardeşlik ve Dayanışma Derneği adı altında bir masonik örgüt kuruldu. 1991 yılından itibaren kadın üyeler bu locada tekris edilmeye başlandı. Daha sonra kadın masonlar kendi aralarında örgütlenerek 4 kadın mason locası kurdular. Bu localar günümüzde aktif olarak faaliyetlerini sürdürmektedir. Kadınların büyük üstadı ise, üstad mason Tunç Timurkan'ın eşi Güven Timurkan'dır.

Masaüstü Görünümü