Harun Yahya

Ekonomik krizin çözümü


Son dönemlerde Amerika başta olmak üzere gelişmiş Avrupa ülkelerinde cereyan eden ekonomik kriz sonucunda piyasalarda başgösteren durum, bir kısım yabancı basın organlarında “Darwinizm maliyesi – bankaların güçlü olanının ayakta kalması” şeklinde yorumlanmıştır. Bazı basın organlarında ise şu anda söz konusu ülkelerinin pazarını “Darwinizm’in idare ettiği” iddia edilmiştir.

 

 


 

Bu yakıştırma, Darwinist düşünceye temel alınmış olan “güçlü olanın zayıf olanı yenmesi” kavramı sebebiyledir. Oysa güçlü olanın zayıfı ezmesi kavramı, Darwin’in söylemesiyle var olmuş bir kavram değildir. Bu kavramı var eden Darwinizm değildir. Dolayısıyla piyasalarda güçlü bankaların ayakta kalmasıyla, hayali bir Darwinist kavram haklı çıkmamış, bu durum Darwinizm’e bir örnek teşkil etmemiştir.

 

 


 

Güçlü olanın zayıfı yenmesi teknik anlamda gerçektir. Buldozerle balta elbette ki bir değildir. Güçlü bir makine zayıf bir makineyi parçalar kuşkusuz. Ama bu yalnızca teknikte böyledir. Ancak yanlış olan bunu bir ahlak kaidesi haline getirmek, “eğer güçlüyse ayakta kalmalı, mutlaka haklı olmalı” mantığıyla hareket etmektir. “Güçlü olanın mutlaka zayıfı yenip yok etmesi gerekir” düşüncesiyle hareket etmek büyük bir yanılgıdır, bir felaket habercisidir.

 

 


 

Güçlü olanın zayıfı ezmesi anlayışı, Darwinizm’de bir ahlak kaidesi haline getirilmiştir. İşte bu nedenle Darwinist zihniyetin etkisi altındaki toplumlar içinde kitle katliamları, cinayetler, terör ve kargaşa, huzursuzluklar, gerginlikler sürekli olarak hakim olmuştur. Darwinizm’in etkisi ile zayıfı yok etmek, doğadaki dengenin korunması adına gerekli görülmüş, komünist ve faşist toplumlar bu sebeple kitleleri katletmekte sakınca görmemişlerdir. Sosyal Darwinizm; Marks, Lenin, Mao gibi komünistlerin, Hitler gibi faşistlerin en büyük fikri temelini oluşturmuştur.

 

Oysa Allah’tan korkan vicdanlı toplumlarda, güçlü olan daima zayıf olana yardım eder, onun korunması için çaba harcar, onun güçlenmesi için imkanlarını seferber eder. Normal şartlarda insanın fıtratına uygun olan budur. Allah korkusunun, imanın, aklın, vicdanın gerektirdiği ahlak özelliği daima güçsüz olana sahip çıkmayı gerektirir. Toplumlar ancak bu ahlak ile kalkınır, güçlenir, barış ve huzur içinde yaşayabilirler.

 

Yüce Rabbimiz bir ayetinde şöyle buyurur:

 

Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize Katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize Katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına  mücadele etmiyorsunuz? (Nisa Suresi, 75)

 

Mali Krizin Sebepleri:

 


1. Faiz


            Dünya çapında gerçekleşen mali krizin birinci sebebi faiz sistemidir. Yüce Rabbimiz’in haram kıldığı faiz sistemi, sırf menfaate dayalı toplumlar içinde cazip gösterildiği için pervasızca uygulanmış ve insanlar bundan zarar görmeyeceklerini, hatta mutlaka yarar elde edeceklerini düşünmüşlerdir. Faiz sistemi özendirici bir görünüm altında insanlara sunulduğundan, insanlar üretim veya yatırıma yönelmektense, paralarını bankaya yatırmaya teşvik edilmişlerdir. İnsanların paralarını bankalarda, yastık altlarında veya kasalarda sakladıkları bir sistem içinde ise üretim olmadığı, piyasalarda para döngüsü gerçekleşmediği için, pahalılık, enflasyon, ekonomik çöküş gibi mali sıkıntıların oluşması elbette beklenen sonuçtur. Nitekim söz konusu küresel mali krizde de bu durum yaşanmış, üretimin durması, para döngüsünün olmaması, paraların faiz için bankalarda tutulması ekonomiyi çökertmiştir.

 

Oysa Cenab-ı Allah ayetlerinde faizden kaçınmayı öğütlemiş ve faizin getireceği belaları kullarına haber vermiştir:

 

Ey iman edenler, faizi kat kat arttırılmış olarak yemeyin. Ve Allah'tan sakının, umulur ki kurtulursunuz. (Al-i İmran Suresi, 130)

 

Faiz (riba) yiyenler, ancak şeytan çarpmış olanın kalkışı gibi, çarpılmış olmaktan başka (bir tarzda) kalkmazlar. Bu, onların: "Alım-satım da ancak faiz gibidir" demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alış-verişi helal, faizi haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de (faize) bir son verirse, artık geçmişi kendisine, işi de Allah'a aittir. Kim (faize) geri dönerse, artık onlar ateşin halkıdır, orada sürekli kalacaklardır.

 

Allah, faizi yok eder de, sadakaları arttırır. Allah, günahkar kafirlerin hiçbirini sevmez. (Bakara Suresi, 275-276)

 

 

2. Tevekkülsüzlük

 

Mali krizin ikinci en büyük sebebi ise tevekkülsüzlüktür. Yani insanların, malın ve paranın, tüm mülkün Sahibi olan Allah’tan geleceğini unutmaları, panik içinde gelecek kaygısına düşmeleri, Allah’a sığındıkları sürece Allah’ın kendilerini en güzele ileteceğini düşünmemeleridir. Rabbimiz olan Allah, Kendisine dayanıp güvendikleri sürece bir topluluğa mutlaka icabet edeceğini, onları mutlaka koruyacağını ve dilediği taktirde Kendi Katından onları zengin edeceğini vaad etmiştir. Fakat insanların bir kısmı, ellerindeki paranın ve malın üstün bir gücü olduğuna inanır ve geleceklerini de bu mal ve para ile koruma ve garanti altına alabileceklerini düşünürler. Bu sebeple ellerindeki malı korumak adına sıkıntı, kaygı ve derin bir endişe içinde hareket ederler. Bu endişenin sonucunda yine malı saklar, geleceklerini, sakladıkları bu paranın kurtaracağına inanırlar. Gerçek yardımın Allah’tan geleceğini unuturlar. Allah’a tevekkül ettikleri taktirde mutlaka bolluk ve refaha kavuşacaklarını düşünmezler. Bunun karşılığında yine, saklanan para harekete geçmediği ve gelecek endişesi ile boş yere muhafaza edildiği için mali kriz başgösterir.

 

Oysa tüm mülk Rabbimiz’e aittir. Tüm yardım O’ndan gelir. Rabbimiz’in izni olmadan, saklanan para hiçkimseye hiçbir fayda getirmeyecektir. İnsanı şimdi de gelecekte de koruyacak olan sakladığı para değil, yalnızda Rabbimiz’in yardımıdır. Allah bunu ayetinde haber vermiştir.

 

Eğer Allah size yardım ederse, artık sizi yenilgiye uğratacak yoktur ve eğer sizi 'yapayalnız ve yardımsız' bırakacak olursa, O’ndan sonra size yardım edecek kimdir? Öyleyse mü'minler, yalnızca Allah'a tevekkül etsinler. (Al-i İmran Suresi, 160)

 

 

Pek çok insanın hırsla mallarını yığıp biriktirmelerinin en önemli sebeplerinden biri de şeytanın telkin ettiği "fakirlik korkusu" diğer bir deyişle, gelecek endişesidir. Katıksızca iman etmeyenler, sürekli gelecekte başlarına olumsuz bir şey gelmesinden; parasız kalmaktan, tek başına yaşlanmaktan, muhtaç duruma düşmekten, iflas etmekten vs korkarak endişe içinde yaşarlar. Bu nedenle hayatlarının neredeyse her anı dünyadaki geleceklerine yönelik kişisel yatırımlarla ve planlarla geçer.

Dünya için bu kadar endişe eden ve plan yapan bu kimseler, apaçık bir gerçek olan ahiret günü için ise hemen hemen hiçbir hazırlık yapmazlar. Her gün dünyayı düşünürken, neredeyse bir kere bile hesap gününü düşünmezler. Allah Kuran'da, tam anlamıyla iman etmeyenlerin şeytan tarafından gelecek endişesine kaptırıldıklarını şu şekilde haber vermiştir:

Şeytan, sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin -hayasızlığı emrediyor. Allah ise, size Kendisi'nden bağışlama ve bol ihsan (fazl) vaat ediyor. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir. (Bakara Suresi, 268)

 

3. Biriktirme Hırsı ve Cimrilik

 

Gelecek kaygısı ve mal sevgisi nedeniyle parayı ve malı biriktirme hırsıyla hareket eden bir kısım insanlar, ellerindekini harcamak istemez, cimrilik ederler. Bu insanların politikaları genellikle zayıfın gitgide zayıflayıp yok olması, kendilerinin ise biriktirip güçlenerek zengin olmaları üzerine kuruludur. İşte bu nedenle, yoksulu sömürmekten çekinmez, sadaka vermez, cömert davranamaz, kendisi için bile harcayamaz, yalnızca bilinmeyen bir vakit için sürekli olarak biriktirirler. Oysa genellikle beklettikleri ve faiz ile kar getireceğini düşündükleri bu para, üretim hiç yapılmadığından artan enflasyonun hızına yetişemez ve değerini yitirir. Bekleyen bu paranın hiçbir zaman bereketi olmamıştır. Cimrilik nedeniyle piyasaya dahil edilemeyen para, daima durgun bir üretim ile karşılık görmüştür.

 

Oysa insanlar Allah’ın emrine uyup cömert davransalar, hiç beklemedikleri bir bollukla karşılaşacaklardır. Yüce Allah, faizi artırmayacağını, fakat Allah rızası için verilen sadakanın ise dünyada ve ahirette büyük bir kazanç ile karşılık göreceğini ayetinde belirtmiştir:

 

İnsanların mallarından artsın diye, verdiğiniz faiz Allah Katında artmaz. Ama Allah'ın yüzünü (rızasını) isteyerek verdiğiniz zekat ise, işte (sevablarını ve gelirlerini) kat kat arttıranlar onlardır. (Rum Suresi, 39)

 

 

Çözüm, Kuran Ahlakına Göre Davranmaktır

 

Faiz üzerine kurulu bir mali sistem olmadığında, insanlar paralarını cimrilik edip saklamadıklarında, cömert olup üretime yöneldiklerinde, ellerindeki parayı hareketlendirdiklerinde, sadaka verdiklerinde ve en önemlisi kendilerine mal ve zenginliği verecek olanın Yüce Rabbimiz Allah olduğuna kalpten inanarak O’na tevekkül ettiklerinde böyle bir mali krizin gerçekleşmesi imkansızdır. Böyle bir sistem içinde insanların yoksullaşması mümkün olmaz. Zenginler fakirlere yardım ettiklerinde, onların da alım gücü olacaktır. Bu üretimi gerektirecektir. Üretim arttığında ve insanların da alım gücü olduğunda fabrikalar işleyecek, satış yüksek oranda artacaktır. Piyasa bir anda hareketlenecek, bankalarda ve yastık altlarında saklı tutulan ve hiçkimseye fayda getirmeyen paralar piyasaya dahil edilmiş olacaktır. Yoksul halk zenginleşecek, zengin halk daha da zenginleşecektir. Saklanan paraların ortaya çıkmasının bereketi elbette ki çok büyük olacaktır. Bu, tüm dünyada, tüm ülkelerin sorunlarını kesin olarak ortadan kaldıracak yegane çözümdür.

 

Kuşkusuz ki bu çözüm, krizin ortadan kalkması için tek ve en mantıklı yoldur. Fakat her şeyin ötesinde bu çözüm, Kuran ahlakına uygun olan çözümdür. Kuran ahlakına göre hareket edildiğinde, Allah’ın yardımı ve icabeti kuşkusuz ki büyük olacaktır. Allah Kuran ahlakına göre hareket etmenin bereketini insanlara gösterecektir. Yüce Rabbimiz, ayetinde kullarına vadetmiştir:

 

Gerçek şu ki, sadaka veren erkekler ile sadaka veren kadınlar ve Allah'a güzel bir borç verenler; onlar için kat kat arttırılır ve 'kerim (üstün ve onurlu)' olan ecir de onlarındır. (Hadid Suresi, 18)

 

 


Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde Hz. Mehdi'nin çıkışının alametleri çok detaylı olarak belirtilmiştir. Bu alametlerin neredeyse hepsi, Hicri 1400 (1979)'ün başından beri ardı ardına ortaya çıkmaktadır. Peygamberimiz (sav), Fırat'ın suyunun kesileceğini, Ramazan ayında Ay ve Güneş tutulması olacağını, Irak'ın ve Afganistan'ın işgal edileceğini, gökyüzünde olağanüstü olaylar yaşanacağını, büyük depremler olacağını, birbirini takip eden fitneler meydana geleceğini, anarşi ve kargaşanın artacağını, sosyal bozulmaların yaşanacağını haber vermiştir ve bunların her biri gerçekleşmiştir. Peygamberimiz (sav)'in bildirdiği Hz. Mehdi'nin zuhur alametlerinden biri de, ekonomik sıkıntıların artması ve büyük bir ekonomik durgunluk yaşanmasıdır. Hz. Muhammed (sav), ahir zamanda ticaretin durgunlaşacağını, herkesin az kazançtan şikayet edeceğini, hayat pahalılığının artacağını, kısaca ciddi ekonomik bunalımlar yaşanacağını bildirmiştir. 2008 YILINDA BAŞLAYAN VE DÜNYA ÇAPINDA OLUŞAN BÜYÜK EKONOMİK KRİZ, 1400 YIL ÖNCE PEYGAMBERİMİZ (SAV) TARAFINDAN HZ. MEHDİ'NİN ÇIKIŞ ALAMETLERİNDEN BİRİ OLARAK BİLDİRİLMİŞTİR. Aşağıda açıklamarıyla beraber bu hadislerden bir kısmı sunulmuştur.

 



Naim b. Hammad, İbni Mes'ud'dan rivayet edilen bir hadiste, Hz. Mehdi'nin ortaya çıkışının öncesinin anlatıldığı dönem, "TİCARET ve yolların KESİLDİĞİ ve fitnelerin çoğaldığı zaman" şeklinde tarif edilmektedir. Hadisin devamında ise Hz. Mehdi döneminde bu fitnelerin son bulacağı haber verilmektedir:

"… Biz O (Hz. Mehdi) şahsı aramak için geldik ki, FİTNELER ONUN ELİYLE SÖNEBİLİR. KONSTANTİNİYYE (İSTANBUL) O'NUNLA FETHEDİLİR. (Yani Hz. Mehdi manen gönülleri fethedecek, büyük kültürel ilmi etki oluşturacaktır.) Biz O'nu ismi ile ve anasının, babasının ismiyle ve ordusu ile tanırız…"

(Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s.52)


 



Hz. Mehdi çıkmadan önce, milletler arasında TİCARET ve YOLLAR KESİLECEK, insanlar arasında fitneler çoğalacaktır. (El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 39)


 


(Hz. Mehdi'nin zuhurundan (ortaya çıkışından) önce) PİYASANIN DURGUN OLMASI, KAZANÇLARIN AZALMASI olacaktır. (Kıyamet Alametleri, s. 148)


 


Herkesin AZ KAZANÇTAN YAKINMASI, paraları için zenginlerin saygı görmesi olacaktır. (Kıyamet Alametleri, s. 146)


 


İşlerin kesad gitmesi olacaktır. Herkes "satamıyorum, alamıyorum, kazanamıyorum!" diye yakınacak. (Kıyamet Alametleri, s. 152)


 


TİCARET ve yolların KESİLDİĞİ ve fitnelerin çoğaldığı zaman (Hz. Mehdi'nin zuhurundan önceki zamandır). (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s.52)


 


Cumhuriyet, 27 Ağustos 2008


Sabah, 16 Eylül 2008


Vatan, 16 Eylül 2008


Türkiye, 31 Ağustos 2008

 

 

HZ. MEHDİ DEVRİNDE YAŞANACAK BOLLUK, ZENGİNLİK VE BEREKET

 

Altınçağ, Peygamber Efendimiz (sav)’in müjdelediği gibi cennetin dünyadaki bir müjdesi, Allah’ın müminlere bir lütfudur. Bolluğuyla, bereketiyle, insanlara sağlayacağı her türlü konforuyla ve huzur dolu ortamıyla her Müslümanın ulaşmak isteyeceği bu dönem, iman eden insanlar için dünya hayatında çok üstün bir mükafattır.

 

Peygamber Efendimiz (sav)’in hadislerinde kıyamete yakın bir zamanda yaşanacak olan ahir zaman hakkında çok detaylı bilgiler ve işaretler yer almaktadır. Peygamberimiz (sav)’in verdiği bilgilere göre, bu dönemde birbiri ardınca pek çok önemli olay gerçekleşecektir. Ahir zamanın ilk devresinde dünyada büyük bir bozulma, karmaşa, zorluk, sıkıntı ve ekonomik zorluk hüküm sürecek, ikinci aşamada ise gerçek din ahlakının yaşanmasıyla birlikte yeryüzünde barış ve huzur hakim olacaktır.

İnsanların asırlardır özlemini duydukları bu kutlu dönem, hadislerin işaretlerine göre yarım yüzyıldan fazla sürecek ve Peygamberimiz (sav)’in zamanında yaşanan “Asr-ı Saadet” benzeri bir dönem olacaktır. Altınçağ’da yaşam o denli güzel olacaktır ki, tüm insanlar bu dönemde yaşamış olmayı isteyeceklerdir. Zamanın nasıl geçtiğinin farkına varmayacaklar, bu güzelliklerden daha fazla yararlanmak için Allah’tan ömürlerinin uzatılmasını temenni edeceklerdir. Altınçağ’a duyulan bu özlem Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde şöyle bildirilmiştir:

Altınçağ'da Benzersiz Bir Bolluk ve Bereket Yaşanacaktır

 

Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde Altınçağ’da yaşanacak nimetlerin eşşizliği çok detaylı olarak anlatılmaktadır. Bu anlatımlara göre Altınçağ, ürünlerde ve mallarda çok büyük bolluk ve bereketin yaşandığı bir dönem olacaktır. Benzeri görülmemiş bir zenginlik yaşanacak, hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı, açlık, sefalet ve darlık yılları tümüyle sona erecektir. İhtiyaç içinde olan kimse kalmayacak, herhangi bir talepte bulunana istediğinden kat kat daha fazlası verilecek, hiçbir şey sayılıp ölçülmeyecektir. Maddi manevi her türlü imkan insanların rahatı, konforu, neşesi ve huzuru için kullanılacak, en ufak bir sıkıntı, yokluk ve açlık yaşanmayacaktır. Peygamberimiz (sav) Hz. Mehdi döneminde gerçekleşecek olan bu bolluk ve zenginliği hadislerinde şöyle haber vermektedir:

 

Ümmetimden Hz. Mehdi çıkacaktır.    Allahü Teala Hazretleri, insanları zengin kılmak için onu gönderecektir. O zaman ümmetim nimetlenecek, hayvanlar bolluk içinde ve arzın nebatatı çok fazla olacak, Hz. Mehdi, insanlara eşit şekilde bol bol mal dağıtacaktır.1

... Mal da o gün çok birikmiş olacaktır.2

İnsanlara malı ve eşyayı dağıtırken, saymadan bol bol verecektir.3

O zaman ümmetim, iyisi kötüsü hepsi de mislini görmedikleri nimetlerle nimetlenir...4

... Mal da o kadar çoğalacaktır ki, hiçbir kimse mal kabul etmeyecektir.5

Tarımda Büyük Gelişmeler Kaydedilecektir

 

Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde, topraktan da her zamankinden çok daha fazla ürün elde edileceği ve bu alanda da benzersiz bir bolluk ve bereketin görüleceği bildirilmektedir:

 

İnsanlar bir ölçek buğday ektiklerinde karşılığında yedi yüz ölçek bulacak... Onun zamanında, insan birkaç avuç tohum atacak, 700 avuç hasat edecektir...6

... Yer yemişini (gıda ürünlerini) verecek ve insanlardan hiçbir şey saklamayacak (vermemezlik etmeyecek)tır...7

…O zaman ümmetim nimetlenecek, hayvanlar bolluk içinde ve arzın nebatatı (bitkileri) çok fazla olacak…8

 

Yine Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde haber verildiğine göre, Altınçağ’da yeryüzünün su kaynaklarında da büyük bir bolluk söz konusu olacak, bu sulama imkanlarının artmasıyla tüm topraklar görülmemiş bir şekilde bereketlenecektir:

 

... Çok yağmur yağmasına rağmen bir damlası bile boşa gitmeyecek, toprak bir tek tohum istemeden verimli ve bereketli olacaktır.9

 

Hz. Huzeyfe’nin anlattığına göre, Resulullah Efendimiz şöyle buyurmuştur:

 

... Onun zamanında bütün sular tatlılaşacak, nehirler uzayacak, yeryüzü bitkilerini artıracak ve (içindeki) hazinelerini dışa çıkaracaktır.10

... Onun devrinde, akan ırmaklar bile suyunu fazlalaştıracaktır...11

... Sema yağmurunu indirecek, yer bereketini çıkaracak, daha önce görülmemiş bir biçimde ümmetim onun zamanında rahata erecektir.12

 

Peygamberimiz (sav)’in bu hadislerinde Hz. Mehdi zamanında modern tarıma geçilmesi, yeni üretim tekniklerinin geliştirilmesi, tohum ıslahı çalışmaları ve yağmur sularının yeni barajlar, göletler yapılarak değerlendirilmesi sonucunda oluşacak üretim artışına işaret ediliyor olabilir. Günümüzde teknoloji çok büyük bir hızla gelişmekte, ürünlerin hem kalitesinde hem de üretim miktarında çok fazla artırıma gidilebilmektedir. Daha uzun süre dayanmaları ve daha az su ile büyümeleri de sağlanmaktadır. Yeni geliştirilen teknolojiler sayesinde ürünlerde çeşitlilik elde edilebilmekte ve dört mevsimde de her türlü meyve ve sebze yetiştirilmektedir.

 

Altınçağ’da da tüm bu gelişmeler daha da artacak, ürünlerde olağanüstü bir kalite artışı olacaktır. Çok daha fazla mahsül veren, tadı, kokusu daha güzel ürünler yetiştirilecektir. Kuran’da bu konuya işaret eden bir ayette şöyle bildirilmektedir:

 

Mallarını Allah yolunda infak edenlerin örneği yedi başak bitiren, her bir başakta yüz tane   bulunan bir tek tanenin örneği gibidir. Allah, dilediğine kat kat arttırır. Allah (ihsanı) bol olandır, bilendir.  (Bakara Suresi, 261)

 

Hadislerin işaretlerine göre Altınçağ’da sulamaya büyük önem verilecek, her yerde geniş göletler, barajlar, geniş su kanalları, suni ırmaklar oluşturulacak, susuz hiçbir yer bırakılmayacaktır. Deniz, yağmur ve sel suları da arıtılarak tarımda kullanılacak, bu şekilde kurak bölgeler çok büyük bolluk ve berekete kavuşacaklardır. Günümüzde henüz çok dar bir alanda hayata geçirilmiş olan teknolojilerle tüm çöller yeşertilecek ve insanlık çok büyük bir ekim alanına kavuşacaktır. Yine hadislerdeki bilgilere göre, tarımda katedilecek tüm bu ilerlemeler sonucunda hayvanların kalitesinde de büyük bir gelişme kaydedilecek, her türlü hayvansal üretim artacaktır:

 

... Ümmet nimetlenecek, hayvanlar bol bol yiyip içecek, arz nebatını çıkaracak...13

Yeraltı Zenginlikleri Ortaya Çıkarılacaktır

 

Hz. Mehdi döneminde yaşanacak bir başka gelişme de, yeryüzündeki tüm yeraltı zenginliklerinin ortaya çıkarılması ve bunların insanlığın refahı ve konforu için kullanılması olacaktır. Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde Altınçağ’ın bu özelliği şöyle haber verilmektedir:

 

... Hz. Mehdi hazineleri çıkaracak...14

Onun zamanında yeryüzü içindeki hazineleri dışarıya fırlatacaktır.15

… Arz, içerisinde gizlediği bütün zenginliklerini, altından ve gümüşten sütunlar halinde dışarı atacak.16

 

 

 

 

 


1 El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 23

2 Sünen-i İbni Mace, 10-347/ Ramuz el Ahadis, s. 508

3 El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 21

4 Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 16

5 Sünen-i Ibn-i Mace, 10/340

6 Kıyamet Alametleri, sf. 164/ El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 24)

7 Sünen-i İbni Mace, 10-347/ Ramuz el Ahadis, s. 508

8 El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 26

9 El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 21

10 En-Necmu’s-sakıb if Beyanı Enne’l Hz. Mehdi min Evladı Ali b. Ebi Talib, Tercüme eden: Ömer Dönmez s. 43

11 El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 31

12 Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 9

13 Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 15

14 El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 33

15 El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 43

16 İmam Şa’rani, Ölüm Kıyamet Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, s. 464

 


 


 

Masaüstü Görünümü