Harun Yahya

ABD, Pine River, 28 Ağustos 2008

PINE RIVER: Sayın Oktar, bizimle röportaj yapmayı kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Üye ülkelerden oluşan bir İslam Birliği'nin kurulmasını öneriyorsunuz. Sadece Orta Doğu’daki değil aynı zamanda Asya ve Avrupa’daki Müslüman ülkelerin de dahil edildiği ve AB yapısında bir birlik öneriyorsunuz. İslam Konferansı Örgütü hali hazırda var olduğuna göre sözünü ettiğiniz İslam Birliği, İKÖ’nün yapamadığı neyi yapacak?
 
ADNAN OKTAR: Müslümanların birlikte hareket etmeleri, kardeş olmaları Kuran’a göre farzdır. Bunun için Türk İslam Birliği olması şarttır. Müslüman Türk devletler bu gönül birliğinin çatısı altında toplanmalıdır. Ama her devlet ayrı, milli devlet olarak kalacaktır. Her devlet kendi iç işinde hür davranacak, fakat Türk İslam Birliği çatısı altında ortak hareket edecek. Böyle bir birlik oluşursa, mevcut kargaşa, bu fitne rahatça son bulur. Büyük bir coğrafyada, çok büyük bir denge unsuru olur bu birlik. Bir kere bunun en büyük faydası, terör hemen anında durur. Terör diye bir konu kalmaz. İkincisi ekonomi müthiş canlanır. Fakat en önemlisi manevi ferahlık ve huzur meydana gelir. Yani tüm toplumlar, toplum içindeki tüm kesimler dingin olur. Dinsiz de rahat eder, dindar da rahat eder.
 
Benim söylediğim Türk İslam Birliği, bir gönül birliği, bir sevgi birliği, muhabbet birliği ve ortak akıl birliğidir. Böyle candan bir birlik oluşturmak, dostane kardeşlik ortamı meydana getirebilmek için şiddetli bir aşk gerekir. Şiddetli bir coşku gerekir. Resmiyetle olmaz bunlar. Coşkuyla heyecanla olur. Yani bir ülkeye yardım eli uzatmak, onu kardeş bilip derdine çare bulmak, bir yerde terör olduğunda topluca karar verip derhal anarşiye son vermek, bunlar aşk gerektirir.
 
 
PINE RIVER: "İslam Birliğine Çağrı" başlıklı makalenizde şöyle yazmışsınız;
 
Müslümanlar birbirinden farklı toplumların karşılıklı hoşgörü ve barış ilişkileri kuracakları bir sistem kurmak için toplu bir şekilde çalışmalıdırlar… Ne var ki 11 Eylül saldırıları sonrasında önemli bir sorunla karşılaşıldı. İslam adına konuştuğunu öne süren fakat İslam’ın özünü anlamaktan uzak bir kısım çevreler insanlığın yararına çalışacağına onu yıkmaya çalışıyorlar. Masum insanlara saldırıp öldürürken İslam’ın yasakladığı en büyük günahı işlemişlerdir. Diğer bir değişle dünyayı karmaşaya boğmuşlardır.
 
Önermiş olduğunuz bu AB yapısında bir İslam Birliği, terör problemiyle nasıl baş edecek?
 
ADNAN OKTAR: Teröre karşı yürütülecek en etkin mücadele, fikri ve ilmi mücadeledir. Teröre zemin hazırlayan ideolojiler ortadan kaldırılmadıkça, yani bataklık kurutulmadıkça, sivrisineklerle mücadelenin sonuç vermesi imkansızdır. Terörün kökeninde Darwinizm vardır. İnsanları sözde bir tür hayvan olarak gören, gelişmenin ancak mücadeleyle mümkün olabileceğini sanan, ayakta kalmak için güçlü olması gerektiği telkinleriyle yetişen bir insanın sevgi dolu ve merhametli olması beklenemez. Bu insanın acımasız olması, menfaatleriyle çatıştığında gözünü kırpmadan bir insanı öldürmesi, savunduğu ideoloji için katliam yapmaktan çekinmemesi Darwinist telkinlerin doğal sonucudur. İslam adına ortaya çıktığını iddia ederek teröre ve şiddete başvuranlar da aslında Darwinist'dir. Müslümanlıkta şiddetin olmayacağını, Kuran açık açık gösteriyor. Hatta Allah cinayet işleyen bir kişi olduğunda dahi, "Eğer affederseniz sizin için daha hayırlıdır" buyuruyor. Müslüman hangisini tercih eder? Daha hayırlı olanı tercih eder, tabi ki affı tercih eder. İslam’da af vardır. Şefkat vardır. Merhamet vardır. Şiddetin yeri asla yoktur. İslam barış demektir, barışa çağırıyor Allah.
Terörle mücadele için insanlara Darwinizm'in tehlikelerini, gerçek yüzünü iyi anlatmak gerekir. Bilimsel hiçbir değeri olmadığını tam göstermek gerekir. Kitaplar, makaleler, açık oturumlar, konferanslar, video gösterimleri gibi kültürel çalışmalarla çok kısa sürede toplumlar bilinçlendirilebilir. İnsanlar Darwinizm'in gerçek yüzünü gördüğünde, inançsızlığın, sevgisizliğin, merhametsizliğin, gaddarlığın, şiddetin zemini hemen ortadan kalkar. Türk-İslam dünyasında güçlü bir birlik sağlandığında, hem bu çalışmalar çok rahat yapılır, hem de Türk-İslam Birliği'nin gücü şiddete başvurmaya eğilimli, kargaşa ve anarşi meydana getirmek isteyenler için çok caydırıcı olur.
 
 
PINE RIVER: Yazılarınızda, barış dolu bir dünya için Müslüman birliğinin gerekli olduğunu vurguluyorsunuz;
 
“İslam Birliği sadece Müslümanların değil tüm insanların huzuru için çalışmalı ve verdiği karar ve hayata geçirdiği uygulamalarında barışçı olmalıdır. İslam’ın özü Müslümanların, anlayışlı, şefkatli, hoşgörülü, sabırlı ve fedakar olmalarını esas alan Kuran’da bildirilen güzel ahlaktır. İslam insanları barış dolu bir dünyaya çağırır.”
 
Türkmenistan’ın eski Cumhurbaşkanı Saparmurat Türkmenbaşı’nın Ruhname’sinde de benzeri bir mesaj göze çarpmaktadır: “Türkmenler diğer ulusları kardeşleri, kendi dostları olarak görmektedir. Irkçılığın Türkmenler arasında yeri yoktur. Türkmenler farklı dillere, dinlere ve diğer milletlerin geleneklerine saygı duyarlar.”
Bahsettiğiniz İslam Birliği, Müslüman ülkeleri nasıl birleştirecek, aşiretçiliği ve ırkçılığı nasıl giderecek?
 
ADNAN OKTAR: Türk-İslam Birliği'nin özünü Kuran'da bildirilen sevgi, anlayış, itidal, tevazu ve akılcılık oluşturacaktır. Allah Kuran'da üstünlüğün sadece takvaya göre olduğunu bildirmiştir. Bir insanı diğerinden üstün kılan maddi olanakları, derisinin rengi, inançları, mensup olduğu soy değildir. Bir insan ancak manen diğerinden daha üstün olabilir. Yani daha tevazulu bir insan, Allah'tan daha çok korkan, Allah'ı daha çok seven bir insan, daha yardımsever, daha fedakar, daha sabırlı, daha yumuşak huylu bir insan Kuran ahlakını en iyi şekliyle uyguluyordur. Böyle bir ahlak hem insanlar nazarında hem de inşaAllah Allah Katında daha değerlidir. Ama bu üstünlük, diğerini ezmek, sömürmek anlamında bir üstünlük hiçbir zaman değildir. Türk-İslam Birliği'nin Türk Milleti'nin öncülüğünde tesis edileceğini, Türk Milleti'nin lider olacağını söylerken de herhangi bir ezici, tahakküm edici liderlikten bahsetmiyorum. Tam tersine böyle bir liderliğe talip olmak çileye, zorluğa talip olmaktır. Bu birliğe dahil olan tüm toplumlara ve insanlığa hizmete talip olmaktır. Hepimiz Hz. Adem'in evlatlarıyız. Yani bütün İslam alemi tek bir yürektir. Bütün Türklük alemi tek bir yürektir. Hiç birinin birbirinden farkı yoktur. Ama hizmete talip olma konusunda Türklerin öncü olmasının ideal olacağını düşünüyorum. Çünkü hakikaten tarihe de baktığımızda hep böyle olmuş. Osmanlı döneminde de hep milletimiz bu işe gönül vermiş ve öncülük etmiş, bunun çilesini çekmiştir. Onun için benim gördüğüm Türk Mileti'nin yine bu göreve talip olması gerekiyor.
 
 
PINE RIVER: “Müslümanların Birlik olmalarının Faydaları” başlıklı makalenizde şöyle yazmışsınız;
İslam Birliği, hem Müslümanlar arasında yaşanan uyuşmazlıklara çözüm getirecek hem de Müslümanlar ile başka güçler arasındaki savaş ve çatışmaların son bulmasını sağlayacaktır.
İslam Birliğinin düzensizliğin olduğu devletler ve milletlerle uğraşmaktaki temel eğiliminin ekonomik olacağını kabul etmek doğru mudur?
 
ADNAN OKTAR: Türk-İslam Birliği hem siyasi hem kültürel hem ekonomik olarak ciddi bir güçlenmeye vesile olacaktır. Yani bu birlik, hayatın her alanını kapsayan müthiş güzellikler getirecektir. Hem üye ülkeleri hem de diğer ülkeleri her açıdan koruyup kollayacak, darda sıkıntıda olana yardım eli uzatacak, anarşi ve kargaşayı tamamen ortadan kaldıracak, zenginlik ve bereketin artmasını sağlayacak, adil, demokrat, sevgiye önem veren bir birlik olacaktır. Kafkasya'dan Tanzanya'ya, Fas'tan Fiji'ye kadar uzanan geniş bir coğrafyaya yayılmış olan Türk-İslam dünyası, birlik ve beraberlik içinde hareket ettiğinde, Allah'ın izniyle, yeniden şahlanacaktır. ABD, Rusya, Çin, İsrail ve tüm Avrupa Devletleri Türk-İslam Birliği'nin kurulmasıyla uzun yıllardır devam eden kökleşmiş sorunların bir anda çözüme kavuştuğunu görecek, bu durumdan herkes fayda sağlayacaktır. Türk-İslam dünyası dışında kalan büyük devletlerin güvenliğe, ekonomiye, kültürel değerlere dair tüm endişeleri bu birliğin kurulmasıyla tamamen ortadan kalkacaktır. Terörle mücadele sona erecek, kültürel çatışma riski tamamen ortadan kalkacak, yer altı kaynakları ve hammaddeden tüm insanların en güzel şekilde faydalanması sağlanacak, ekonomi istikrara kavuşacak ve buhran ihtimali bertaraf edilecek, askeri giderlere ayrılan bütçe insanların daha kaliteli ve güvenli bir şekilde yaşamaları için sarfedilecektir. Amerika askerlerini topraklarından binlerce kilometre uzağa göndermesi gerekmeyecek, , İsrail duvarlar arkasında yaşamayacak, Avrupa Birliği ülkeleri ekonomik herhangi bir engelle karşılaşmayacak, Rusya güvenlik endişesi duymayacak, Çin hammadde sıkıntısı çekmeyecektir.
 
Amerika Birleşik Devletleri, yaklaşık 400 milyar dolarlık askeri bütçesi ile silahlanma listesinin başında yer almaktadır. ABD'yi 60 milyar dolar ile Rusya, Rusya'yı da 42 milyar dolar ile Çin takip etmektedir. Türk-İslam Birliği, İslam dünyasıyla ilgili tüm çatışma ve gerilimleri ortadan kaldırarak küresel bir barış ve huzur ortamı sağlayacak, sadece Müslüman ülkelerde değil dünyanın diğer pek çok ülkesinde de savunma giderlerinin azaltılmasını sağlayacaktır. Böylece silah teknolojisine yapılan yatırım, silahların geliştirilmesine harcanan para, rahatlıkla eğitim, tıp, bilim, kültür gibi alanlara kaydırılacaktır. Türk-İslam Birliği, Müslüman alemini de tam anlamıyla kalkındıracaktır. Oluşturulacak İslam ortak pazarı sayesinde, bir ülkede üretilen ürünler, gümrük, kota gibi sınırsal engellere takılmadan bir diğer ülkede kolaylıkla pazarlanabilecektir. Ticaret alanı genişleyecek, tüm Müslüman ülkelerin pazar payı artacak, ihracat gelişecek, bu, Müslüman ülkelerdeki sanayileşme sürecini hızlandıracak, ekonomide sağlanacak kalkınma ile teknolojide de gelişme yaşanacaktır. Ekonomisi güçlü bir Türk-İslam alemi, Batı dünyası ve diğer toplumlar için de önemli bir refah kaynağı olacaktır. Bu toplumlar karşılarında güven içinde, tedirginlik duymadan iş birliği yapabilecekleri, ticari faaliyet içinde olabilecekleri bir güç bulacaklardır.
 
 
PINE RIVER: Bugün var olan belirli bir duruma bakalım. Çin’in Sincan Bölgesinde son zamanlarda saldırılar oldu. Doğu Türkistan, Sincan’ın ağırlıklı olarak Müslüman bir bölge olduğu biliniyor. Bununla ilgili size üç soru sormak istiyorum;
1.    Sincan'daki insanlara İslam Birliğinin oluşumu nasıl bir ümit verecek?
2.    Sincan sorununu Çin ile çözmek konusunda İslam Birliğinin ele alabileceği seçenekler nelerdir?
3.    Genellikle Müslüman olmayan ülkelerde ikamet eden Müslüman ağırlıklı bölgelerle ilgili çözüm gerektiren konular için sizin düşündüğünüz çözüm nedir?
 
ADNAN OKTAR: Komünizm döneminde Türk devletleri daha temiz, daha dürüst, daha güzel kaldılar, bozulmadılar. Yani tam aksi netice oldu. Bugün gidin Doğu Türkistan’a, çok güzel ahlaklıdır insanlar. Çok temiz ahlaklı, halis Müslümanlar vardır. Bu da Allah’ın bir lütfudur. Günümüzde Çin'in Doğu Türkistan'a uyguladığı baskı politikası tüm dünyadan tepki görüyor. Çin, Doğu Türkistan'a da Tibet'e de çok katı davranıyor. Bir kere bu baskı ve şiddet politikasının tamamen ortadan kalkması lazım. Fakat tabi burada asıl mesele Darwinizm'in Çin’de de yerle bir edilmesi, Çin'de de bu yönde bir fikri faaliyetimiz var. Mazlum Doğu Türkistan halkının bu zulümden bir an önce kurtarılması son derece hayatidir.
 
Çin’in baskıları hiç bir vicdanın kabul edeceği gibi değil. Yani bıraksın Doğu Türkistan halkı kendi imkanlarıyla, kendi devletinde istediği gibi hür yaşasın. Çin ticaret yapmak istiyorsa, gelsin ticaretini yapsın. Ama sömürmek istiyorsa buna kimse müsaade etmez. Ne istiyor Çin Doğu Türkistan’dan ve esir olunca ne geçecek eline? Yani esir etmekten nasıl mutlu olacak? Bu, kalbine ne gibi bir sevinç verecek? Bir zafer midir bu? Bıraksın çekilsin Doğu Türkistan’dan tamamen. Oradaki insanlar hürriyet içinde camilerine gitsinler, fabrikalarına gitsinler. Sohbet etsinler, bayram sevinci yaşasınlar. Çin'in burada bir güzellik yapması gerekir artık. Bunun vakti geldi. "Bu ülke bağımsızlığı hak eden bir ülke. Biz buraya gereksiz müdahale ettik. Hiçbir amacı da yok, hiçbir mantığı da yok. 21. yüzyıla yakışacak bir şey değil bu. Biz buradan askerimizi de çekiyoruz. Siyasi baskımızı da kaldırıyoruz. Bu devleti hür ilan ediyoruz" dediğinde, Çin bütün dünyada sevilir. Herkes saygı duyar. Bakın o zaman Çin dünyaya nasıl açılıyor. Bıraksınlar Doğu Türkistan’ı demokratik olsun. Laik olsun. Dünyada bağımsız bir ülke olarak güzel yerini alsın. Çin bundan kat kat zengin olur. Yani bundan kaybı olur diye düşünmemesi gerekir. Prestij kaybetmez. Prestij kazanır. Bu gurur meselesi yapılacak birşey değil. Eğer Doğu Türkistan’dan çekilirse, bununla ilgili anlaşmalar da yapılabilir. Daha fazla onlara elektrik verilebilir, petrol verilebilir. Onları müşkül durumda bırakacak bir şey zaten olmaz. Yani elektriğin satılması, petrolün satılması, enerji satılması zaten İslam ülkelerinin istediği bir şey. Bu onların lehine olur. Ucuz da satılır gerekirse. Ama yeter ki bu zulüm ve haksızlıktan vazgeçsin. İstediği petrol olsun, istediği elektrik olsun, istediği doğal gaz olsun, ama bunun için milyonlarca insanı esir edip ezmenin bir alemi yok. Bu karşılıklı anlaşmalarla da yapılabilir. Bütün Türk devletleri toplanıp Çin ile bu konuda anlaşmaya varabilir. Mesela 50 yıllık anlaşma yapalım denir. Ve hakikaten de satılır petrol. Ama tabi bunlar ancak Türk İslam Birliği ile olur. Türk İslam Birliği'ni hızlandırmak lazım. Bu birliğin Çin’e de fayda getireceğini, Çin’e güzel bir üslupla anlatmak lazım. Çin belki bu birliğin aleyhinde olacağını düşünebilir. Halbuki tam tersine Çin’in lehine olur, Çin’i her yönden kurtarır. Askeri yönden de kurtarır, bir saldırıya karşı da kurtarır. Ekonomik yönden de kurtarır. Modernleşmesini sağlar. Kendi milletinin kurtuluşu için de Çin’in Türk İslam Birliği'ni desteklemesi gerekiyor.
 
 
PINE RIVER: İslam Birliğinin Merkezi hangi ülkede olacak? Neden bu ülke seçilmiş olacak?
 
ADNAN OKTAR: Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde Hz. Mehdi'nin İstanbul'dan çıkacağı rivayet ediliyor inşaAllah. “Ehli Beytimden bir şahıs (Hz. Mehdi) (dünyaya) sahip oluncaya kadar kıyamet kopmaz. O, İstanbul’u fethedecektir” diye bildirmiş Peygamberimiz. Tabi, inşaAllah bu manevi bir fetih olacak. Büyük İslam alimleri de ahir zamanda, İslam aleminin merkezinin İstanbul olacağını söylüyorlar. Şu andaki siyasi gelişmeler de Türkiye'nin önemli ve aktif bir rol üstlendiğini gösteriyor. Kafkasya'da, Ortadoğu'da hatta Afrika'da Türkiye barış ve istikrarın öncülüğünü yapıyor. Çok güzel bir gidişat var inşaAllah, Türkiye'nin önderliğinde 10-15 yıl içinde dünyada çok aydınlık bir dönem başlayacak. Mevcut fitnelerin, kargaşların hepsi son bulacak. Hz. Süleyman dönemi gibi çok bereketli, bolluk içinde bir dönem yaşayacağız inşaAllah. Dünyanın kurtuluşu çok yakın inşaAllah.
 
 
PINE RIVER: Son olarak dini bir konuda fikrinizi sormak istiyorum;
 
İslam dünyanın en hızlı büyüyen dini ve pek çok Batı ülkesinde Hıristiyanlar Müslüman oluyorlar. İslamın hangi yönleri insanları Müslümanlığı kabul etmeye çekiyor ve bu inanılmaz büyümeyi ne körüklüyor?
 
ADNAN OKTAR: Allah Kuran'da geçmişte yaşamış olan toplumlara gönderdiği peygamberleri ve hak dinleri detaylı olarak anlatmıştır. Hz. İsa ve Hz. Musa diğer tüm peygamberler gibi Müslümanlar için sevgili, kıymetli ve çok mübarek insanlardır. Kuran'da İncil'den ve Tevrat'tan insanlar için nur olmak üzere Allah Katından indirilen kitaplar olarak bahsedilir, ancak Kuran'da bu hak kitapların zaman içerisinde insanlar tarafından tahrif edildikleri de bildirilmiştir. Gerçekten de Tevrat ve İncil'e bakıldığında, hak dinden uzak izahlar kolaylıkla görülebilir. İslam dinindeki netlik ve açıklık, bunlarda yoktur. İslam her şeyi çok net açıklamıştır. Ahireti, Cenneti, Cehennemi, melekleri, çok net açıklamıştır. Çok sıhhatli bir dindir. Ama mesela İncil'i eline alan onun içinde sağlıklı ve hak bir din arar. Ama çok zordur onun içindeki dini bulmak. Tevrat’ta da çok güçtür. Ben onun için, Allah'ın izniyle, Tevrat’ın içindeki Kuran’la mutabık olan izahları kitap haline getirdim. Tabi en doğrusunu Allah bilir inşaAllah. Çünkü hiç olmazsa Tevrat’ı inceleyen bir insan bu hak kitabın bozulmamış yönlerini görsün. Yahut Kuran’a uygun yönlerini görsün istedim. Ama bir kitaba bakınca onun içerisinden hak izahları aramanın vakit almaması lazım. Kuran mükemmeldir o yönüyle de, açtığınızda her yönden Nur vardır. Hangi sayfasını açsanız çok makul. Son derece mantıklı. Her şey çok sıhhatli açıklanmıştır. Mesela Tevrat’ta ahireti öğrenmek çok güçtür. Adeta zorlanırsınız bulmakta. Öğrenemezsiniz. Mesela tevhid, Allah’ın birliğini Kuran çok net açıklar. Ama bunu İncil’de bulamazsınız. Akılcı ve temiz vicdanla değerlendirenler de bunu açıkça görüyorlar tabi. İslam'a yöneliş de hızla artıyor doğal olarak.

Masaüstü Görünümü