Harun Yahya

Işıklı Canlılar: Milyonlarca Yıldır Işık Üreten Harika Canlılar, Evrimi Yalanlıyor



Denizlerin 1000 metreden derin bölgeleri "siyah derinlik" olarak tanımlanır ve bu sularda kesinlikle ışık yoktur. Çok yakın zamana kadar, bu derinliklerde hiçbir canlının yaşamadığı sanılıyordu. Oysa, son 25 yıl içinde gelişen teknoloji sayesinde yapılan dalışlarda, bu derinliklerde canlılık olduğu ortaya çıkmış ve yaklaşık 50 bin yeni canlı türü keşfedilmiştir.

Derinlerdeki yaşamı inceleyen araştırmacılar bu karanlık suların aslında o kadar da karanlık olmadığını fark etmişlerdir. Bu siyah derinliğin içinde yaşayan canlıların, çok çeşitli amaçlar için rengarenk ışıklar kullandıkları görülmüştür. Biyoışıklı organlara sahip olan bu canlıların, farklı frekanslarda ve renklerde ışık üretip, bunu ustalıkla kullanmaları, bilim insanlarını hayrete düşürmüştür.17





Işıklı Canlılar Soğuk Işık Üretirler:




Derin denizlerde yaşayan canlıların bazıları kendi biyoışıklı organlarıyla ışık üretirken, bazıları da ışık üretimi için vücutlarında barındırdıkları bakterileri kullanırlar. Biyoluminesans adı verilen bu soğuk ışık üretimi, kompleks kimyasal reaksiyonlar sonucu oluşur. Bu canlılar kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi ve mor olmak üzere farklı renklerde ve frekanslarda ışık yayabilirler.



ışıklı canlılar



Balta balığı

Balta balığı ürettiği ışığı kamuflaj için kullanır, vücudunun alt kısmında, çift sıra ampuller gibi sıralanmış bir ışık şeridi bulunur.


El feneri balığı

Bu balığın ışıklı organı gözünün alt kısmındadır. Işığını hem cinsleriyle haberleşmek ve avlamak istediği diğer canlıların dikkatini çekmek için kullanır.

 


Olta balığı

Olta balığı ismini başının üst kısmındaki ışıklı oltasından alır. Avının dikkatini çekmek için oltasının uç kısmındaki mavi ışığı yakıp söndürür. Avı oltaya yaklaşır yaklaşmaz bunu algılar ve güçlü çenesi hemen harekete geçer.





Fosil kayıtlarını incelediğimizde, bilim dünyasının yeni tanıştığı bu canlıların, aslında milyonlarca yıl öncesinde de yaşamış olduklarını görürüz. Işıklı balıklar, kaya katmanları arasında detaylı izler bırakmıştır. Fosiller, milyonlarca yıl öncesine dayanan, doğru bilimsel veriler sunar. Bu taşlaşmış fotoğrafların bize bildirdiği gerçek; bu canlıların, milyonlarca yıldır kapkaranlık sularda ışık ürettikleri ve milyonlarca yıldır hiç değişmedikleri, yani evrim geçirmedikleridir.

Teorilerini bilimsel verilere değil, tesadüf gibi batıl bir inanca dayandıran Darwinistler, milyonlarca yıl önce ışığın ne olduğunu bile bilmeyen, akıl ve bilgiden yoksun bu canlıların  nasıl olup da ışık üretmeye başladıklarını açıklayamazlar.

Binlerce yıl boyunca okyanusların derinliklerinde bir sır olarak kalmış bu canlıların, bugün kendilerini gözlemleyebilen insanlar için, büyük bir anlamı vardır. Bu çeşitlilik, insanoğlunun tüm bunları Yaratan Yüce Allah'ın sonsuz kudret sahibi olduğunu bir kez daha görmesi ve kavraması için birer vesiledir.





BALTA BALIĞININ IŞIKLI STRATEJİSİ




Işık üretebilen harika canlılardan bir tanesi de 1000 metre derinliklerde yaşayan balta balığıdır. Yaklaşık 10 cm boyundaki bu balık, iri gözlere sahiptir ve bu gözler yukarı bakacak şekilde yerleştirilmiştir. Çünkü bu derinlikteki balıklar, genellikle üstlerinden geçen canlıları avlarlar.

Bu arada kendileri de görünmez olmak zorundadırlar. Vücutları da bunu sağlayacak biçimde yaratılmıştır. Bedenleri yassıdır ve gümüş renkli vücutları bir ayna gibi suyun rengini yansıtır ve karanlıkta kamufle olmalarını sağlar. Ancak yine de aşağıdan bakan bazı balıklar onları fark edebilir, çünkü bu derinlikteki balıklar iri gözleri sayesinde yüzeyden süzülen ışığa karşı avlarını ayırt edebilirler.

Fakat balta balığı, aşağıdan bakan bir çift göz tehlikesine karşı oldukça şaşırtıcı bir yanıltma düzeneğine sahiptir.

Karnının alt kısmında fotofor adı verilen ve ışık üreten çok özel organlar mevcuttur. Bu organlarda farklı iki kimyasal madde biraraya getirilip bir kimyasal reaksiyon başlatılır ve biyolojik ışık elde edilir.

Balığın karnındaki organlar yukarıdan süzülen ışığın rengini taklit eder ve tamamen aynı renkte ışık üretirler. Böylece balta balığının gölgesinin aşağıdan görünmesi engellenmiş olur.18

Bu şaşırtıcı savunma sisteminin çok üstün bir akıl ürünü olduğu açıktır. Balta balığı aşağıdan nasıl göründüğünün farkında olamaz. Işığın nasıl üretileceğini bilemez. Böylesine  hassas bir sistemin balığın vücudunda tesadüfen ortaya çıkması da imkansızdır.

Balta balığının bu harika özellikleri, evrimcilerin iddia ettikleri gibi canlıların kör tesadüfler sonucu değil, sonsuz akıl sahibi Yüce Allah tarafından yaratıldığını gösteren kainattaki sayısız örnekten biridir.



balta balığı



Solda görülen 23- 37 milyon yıllık balta balığı fosili, canlıların aşamalar geçirerek, evrimsel bir süreç neticesinde oluşmadığını çok açık şekilde göstermektedir. Balta balığı günümüzde nasıl ışık üretiyorsa bundan milyonlarca yıl önce de aynı şekilde ışık üretiyordu.

Biyoışıklı organlar (fotofor)




1- Balta balığı fotofor adında biyoışık üretebilen organlara sahiptir. Bu organlar alt karın bölgesinde boydan boya sıralanır.

2- 1000 metre derinde yaşayan balta balığı, düşmanlarından saklanmak için yüzeye doğru yakınlaşır ve biyoışıklı organlarını yakar.

3- Biyoışıklı organların içerisindeki kimyasal maddeler tepkimeye girer ve deniz yüzeyinden süzülen ışığa benzer soluk, mavi bir ışık üretir. 20

4- Tıpkı ateş böceğinde olduğu gibi, bu ışık, 'lusiferin' isimli bir proteinin parçalanması ve aynı anda lusiferaz enziminin harekete geçmesiyle oluşur. 19

5- Işıklar tam olarak devreye girdiğinde balık, yüzeyden gelen ışıkla aynı renge bürünür. Bu durum aşağıda kendisini avlamak için bekleyen avcıların kafalarını karıştırır ve balta balığını artık fark edemezler. Bu, tıpkı gün ışığında bir ampul yakmak gibidir. Kimsenin varlığını dahi bilmediği bu küçük balık Allah'ın kusursuz yaratışının bir eseri olarak, harika bir taktik ve mükemmel bir teknoloji kullanarak kendini savunmuş olur.





Deniz Diplerindeki Canlılardaki İleri Teknoloji 






deniz dibi




1879 yılında Edison yüzlerce denemenin ardından elektrik ampulünü icat etmişti. Edison'un tekniği kolay bir mantığa dayanıyordu ve tabi ki ilk günlerdeki ampullerin ömürleri çok kısaydı. Günümüzde bu sorun çözülmüştür ve kimi elektrik ampulleri uzun yıllar dayanabilmektedir, ancak henüz çözülememiş bir sorun vardır: Normal ampuller %10 verimle çalışırlar, enerjinin yaklaşık olarak %90'ı ise ısı olarak açığa çıkar, bu ise önemli bir enerji kaybı demektir.

Evrendeki tüm ışıklar temelde aynı şekilde üretilir. Işığın oluşumunda elektronlar başrolü oynar. Elektron enerjiyi soğurduğu zaman bir üst yörüngeye foton isimli enerji paketini bırakır ve bir alt yörüngeye geçer. Güneş'te veya akkor haline gelmiş ampul telinde elektronlar termal olarak etkilenirler. Bu yüzden ışık aynı zamanda ısı da verir. Gelen enerjinin %3'ü ışığa dönüşürken, %97'si ise ısıya dönüşerek kaybolur.

İşte bu sorunun çözümü doğada aranmaktadır, çünkü doğada %100'lük bir verimle ışık üreten canlılar vardır. Doğadaki birçok canlının ürettiği "soğuk ışık" yani biyolüminesansta elektronlar hiç ısı çıkartmayan kimyasal bir reaksiyon gerçekleştirirler. Ampulün aksine, biyolüminesansın kimyasal sürecinde üretilen enerjinin %100'e yakını ışığa çevrilir ve enerji kaybı yaşanmaz.

Biyolüminesans ışık teknolojisinin en çarpıcı örneklerine ise okyanuslarda rastlamak mümkündür. Işıklı balıklar, deniz anaları, planktonlar, deniz kestaneleri ve bazı kabukluların kullandıkları ışık teknolojisi bilim adamlarında hayranlık uyandıracak kadar mükemmeldir.

Tüm bu canlıların ışık yaymak için faydalandıkları teknik birbirlerine benzese de tamamen aynı değildir. Ancak ortak noktaları, hiçbirinin ışık üretmek için insanlar gibi dev elektrik santralleri, jeneratörler ya da pil kullanmamalarıdır. Derin denizlerde yaşayan canlılardaki ışık teknolojisinde, insanların kullandıkları sistemlerde karşılaşılan hiçbir dezavantaj bulunmaz: Ne gürültü, ne kesinti, ne ısı yayma, ne de zararlı atıklar vardır.

Evrendeki küçük büyük her canlının böylesine yüksek bir ilim ve akıl gerektiren özelliklerle donatılmasının çok önemli bir anlamı vardır. Doğada sergilenen bu üstün aklın kaynağını şuur sahibi olmayan canlılarda arayanlar kuşkusuz ki büyük bir yanılgı içindedirler. Varolan bir "eser", daima onu meydana getirenin "aklına" işaret eder. Bu hayranlık uyandırıcı özelliklere sahip canlılar da kendilerini yaratan Yüce Allah'ın üstün aklının ve benzersiz gücünün güzel birer tecellisidir.





Işık üretebilen canlılar sadece balıklarla sınırlı değildir; bazı mürekkep balıkları, denizanaları, karidesler, deniz yosunları, planktonlar, deniz kurtları, ateş böcekleri ve bazı mantar türleri, ilk yaratıldıkları andan itibaren kendi bendenlerinde ışık üretmeyi Allah'ın ilhamıyla bilirler.



deniz canlıları



Işıklı mürekkep balıkları
Işıklı mantar
Ateş Böceği
Işıklı deniz anası




Elektrik üretme işi tamamen özel bir eğitim ve uzmanlık gerektirir. Elektrik üretmek için kullandığınız kaynak ister bir pil, isterse bir elektrik santrali olsun bu konuda belli bir bilgi birikimi ve deneyim olması gereklidir. Oysa burada bir elektrik mühendisinden değil, bilinç sahibi olmayan canlılardan söz edilmektedir. Şüphesiz bu canlılar, lüsiferin, lüsiferaz, ATP gibi kavramların hiçbirini bilmemektedir. Bunların kimyasal yapısı, formülü ve birbiri ile etkileşimleri bir yana, tek bir atomdan bile haberdar değillerdir.

Elektriği oluşturan zincirin tamamının kademe kademe oluşması bir yana, lüsiferin gibi tek bir kimyasalın bile tesadüfen oluşması imkansızdır. Kimyasal işlemler zincirinin her halkasının tek tek gerçekleşmesinin de bir anlamı yoktur. İşlemlerin hepsinin belli bir sırada arka arkaya, tam olarak gerçekleşmesi şarttır. Şuur sahibi olmayan, biyokimyadan habersiz bu canlılara ışık üretmeyi öğreten, hiç şüphesiz üstün ilim ve kudret sahibi olan Allah'tır.





Işık Üretme Ustası Bakteriler






ATP, lusiferin, lusiferaz



Bakterilerin ışık üretiminde kullandıkları kimyasal reaksiyon:

Bu kimyasal reaksiyonun formülü;
FMNH2 + O2 + RCHO ==> FMN +RCOOH + H2O + Işık

Bakterilerin ışık üretimi sırasında gerçekleşen temel reaksiyonda gerekli olan enerji, bakteri hücresinin ATP'sinden alınır. Lusiferin adlı bir moleküle oksijen bağlanarak yeni molekül oluşturulur, burada harika olan, bu reaksiyon neticesinde yan ürün olarak ışık meydana gelmesidir.





Evrimci mantık, canlı türlerin ilkelden gelişmişe doğru sözde aşamalı bir evrim geçirerek ortaya çıktığını iddia eder. Oysa doğada en az kompleksliğe sahip canlılar dahi, insanın taklit edemeyeceği harika özelliklere sahiptir. Örneğin, bakteriler evrimci mantığa göre sözde "en ilkel" canlılardandır. Fakat, bu mikro canlılar yüksek teknoloji kullanarak milyonlarca yıldır ışık üretmeyi bilirler.21

Kimya bilgisi olmayan kişilerin anlamayacağı bu formül, bakterideki ışık üretim sisteminin sadece kısa bir özetidir. Gerçekte sistem çok daha detaylı ve komplekstir.

Işık üretimi esnasında oluşan reaksiyonlar zincirini, birbiri içine geçmiş çarklar halinde çalışan bir saate benzetebiliriz. İşte bu çarkların birbirine değdiği yerde yukarıda formülünü verdiğimiz kimyasal reaksiyon gerçekleşir. Ancak sürekli ışık yayımının olabilmesi için kullanılan moleküllerin eski hallerine çevrilmeleri gerekmektedir. Çünkü mumun eriyip bitmesi gibi bu moleküller de başka moleküllere dönüşerek tükenirler. İşte çark şeklinde işleyen bu kimyasal reaksiyonlar zinciri, moleküllerin eski haline dönmesini sağlar.

Hücrelerdeki süreklilik gerektiren çoğu işlem, bu tür moleküler sistemlerden yapılma çarkların adeta birbirini döndürmesiyle gerçekleşir.

Görüldüğü gibi ışık üretimi için, pek çok farklı parçanın var olması şarttır. Bu parçaların doğru zamanda, doğru yerde, doğru işleri yapmaları ile ışık üretimi gibi üstün bir ürün ortaya çıkmaktadır.

Yukarıdaki sistemde yer alan parçalarda tek bir eksiklik ya da bu işte görevli enzimlerin birinin eksikliği ya da yapısındaki ufacık da olsa bir kusur, bu çarklardan oluşan sistemi durdurur. Bu durum saatinizin iç yapısında bulunan mekanik çarklardan birindeki bir hasarın saatin çalışmasına zarar vermesi gibidir.

Birbiri içine geçmiş çarkların ahenkli çalışmasıyla oluşan bir saat nasıl tesadüfen meydana gelemezse, kimyasal reaksiyonların oluşturduğu çarkların meydana getirdiği ışık da tesadüfen meydana gelmez.

Canlılardaki hayranlık uyandıran ışık mucizesi Allah'ın bir sanatıdır, sonsuz ilminin ve kudretinin büyüklüğünü gösteren delillerden biridir.

Hayran olunacak diğer önemli bir husus ise bütün bu bahsettiğimiz işlemlerin ve reaksiyonların, boyutları yaklaşık 0.001 mm civarında olan mikro canlılarda meydana gelmesidir. Bu mükemmel sistemin olağanüstü küçük bir alana hatasız paketlenmesi, hiç kuşkusuz bu canlıların çok yüksek akıl sahibi Yüce Allah tarafından yaratıldığını göstermektedir.

Balık ve Bakterinin Ortak Çalışması: Işık



Bazı balıkların gözlerinin hemen altındaki beyaz plaka, bakterilerin toplandığı ışıklı organdır. Balık bu araba farına benzeyen ışıklı organını kullanarak, ışığa gelen avlarını yakalar, ayrıca ışığını eş bulmak amacıyla sinyaller göndermek için de kullanır.22

Bakterilerin bu ışığı kendileri için değil de üstünde yaşadıkları balık için üretiyor olması son derece dikkat çekici bir durumdur. Çünkü, bu ışığın bakteriye bir faydası yoktur. Bunu, evrim teorisi kesinlikle açıklayamamaktadır. Evrim teorisinin iddiasına göre, canlı türlerinde uğradıkları mutasyonlar sonucunda meydana gelen değişikliklerden, canlıya faydalı olanlar seçilir ve türlerin sözde evrimi böyle gerçekleşir. Oysa, hem rastgele mutasyonların ışık üretimi gibi son derece kompleks bir sistemi oluşturmalarına imkan yoktur, hem de ışık üretimi canlının, yani bakterinin kendisine bir yarar sağlamamaktadır.

Ne bakteri böyle bir teknolojiyi akıl edip uygulayabilir ne de balık bakterilerde böyle bir özelliği keşfedip, bunu bünyesine mükemmel bir şekilde katabilir. Bakterilerin kendilerinden farklı bir canlı için elele verip üstün bir teknoloji ile ışık yaymaları, Allah'ın kusursuz ve benzersiz yaratışının eseridir.




ışıklı balık



Soldaki 95 milyon yıllık el feneri balığı fosili, bu canlıların milyonlarca yıldır hiç değişmediğini gösterir.

Balığın gözünün alt kısmındaki bakteri plakası, aynı bugünkü haliyle fosilleşmiştir. Darwinistler saklamaya çalışsalar da bu fosiller bize, balığın 95 milyon yıl önce de bünyesinde barındırdığı bakterilerden gelen ışığı kullandığını, 95 milyon önce de aynı kompleks işlemleri yapabildiğini bize göstermektedir.





Bakteriler Arasındaki İletişim



Bilimsel adı Vibrio fischeri olan bakterilerde yapılan araştırmalar çok ilginç gerçekleri ortaya çıkarmıştır. Bakterilerin birbirleriyle iletişim halinde olduğu tespit edilmiştir. Bu araştırmalara göre hücreler birbirlerine özel haberci moleküller yollayarak komşu hücreleri çeşitli işlevleri yerine getirmeye teşvik ederler.

Bakteriler diğer bakterileri uyarmak için AHL adlı bir haberci molekül salarlar. Bu AHL molekülü, LuxR adlı bir proteini aktif hale geçirir. Aktif hale geçen LuxR, DNA'ya bağlanıp ışık üretimi için yaratılan Lux Operonu adlı harika bir sistemi harekete geçirir. Bu sistem hem ışık üretimi için gerekli molekülleri ve enzimleri hem de ek AHL haberci moleküllerini üretir. Bu ek AHL'ler de başka bakterileri uyararak ışık üretimini katlayarak artırırlar.23

Buradaki önemli bir detay da balıkta, bakterilerin paketli bir şekilde bulunması ve AHL moleküllerinin birikmesidir. Bakteriler bu sayede balığın kullanımı için çok parlak ışık yayabilirler. Nitekim bu bakteriler denizde kendi başlarına bulunduklarında AHL birikmesi olmadığı için, balıktaki gibi ışık üretim malzemesi yapılamaz ve ışık oluşmaz.24

 


Dipnotlar



17- http://www.bbc.co.uk/nature/habitats/deep_sea#p006v478

18- BBC, "Deep Sea Creatures", documantary film.

19- http://www.lifesci.ucsb.edu/~biolum/chem/

20- Anita Ganeri, "Creatures That Glow in The Dark", s. 22

21- http://www.lifesci.ucsb.edu/~biolum/chem/

22- Neil A. Campbell, Jane B. Reece, Biology, Altıncı Baskıdan Çeviri, Sayfa 540 / (Anita Ganeri, Creatures That Glow in The Dark, s. 12-13)

23- http://www.bio.cmu.edu/Courses/03441/TermPapers/97TermPapers/lux/bioluminescence.html

Saraçlı M. "Quorum sensing": Mikro-organizmalar iletişim mi kuruyor? Gülhane Tıp Dergisi 2006; 48: 244-250.

Devine, J.H. et al. "Identification of the operator of the lux regulon from Vibrio fisheri strain ATCC 7744," Proc. Natl. Acad. Sci. USA 86:5688-5692 (1989).

24- Hastings, J. W. and Greenberg, E. P. (1999) "Quorum Sensing: The explanation of a curious phenomenon reveals a common characteristic of bacteria". J. Bacteriol. 181: 2667-2668

Kitap bölümleri

Masaüstü Görünümü