Harun Yahya

Hz. İsa (as)'ın Dönüşünün Habercileri



Hazreti İsa (as)'ın yeryüzüne dönüşünün yaklaştığını gösteren çok sayıda alamet vardır. Bu alametler bizlere Kuran'da, Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde, çeşitli İslam alimlerinin açıklamalarında bildirilmiştir. Bunların yanı sıra İncil'de de kıyamet öncesi dönem ve Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne dönüş zamanı hakkında bildirilen çeşitli olaylar mevcuttur. Tüm bu kaynaklarda bildirilen olaylar bizim için Hz. İsa (as)'ın ikinci kez yeryüzüne dönüşünün yakınlaştığını bildiren birer haberdir.

Kıyamet Alametleri



Artık onlar, kıyamet-saatinin kendilerine apansız gelmesinden başkasını mı gözlüyorlar? İşte onun işaretleri gelmiştir. Fakat kendilerine geldikten sonra öğüt alıp-düşünmeleri onlara neyi sağlar? (Muhammed Suresi, 18)

Yukarıdaki ayette görüldüğü gibi, Allah kıyamet alametlerinin bazılarını Kuran'da bize bildirmiştir. Allah Zuhruf Suresi'nin 61. ayetinde Hz. İsa (as) için, "Şüphesiz o, kıyamet-saati için bir ilimdir..." şeklinde buyurmaktadır. Peygamber Efendimiz (sav) de bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur:

İsa bin Meryem adil bir hakim ve adaletli bir imam olarak inmedikçe kıyamet kopmayacaktır… (Sünen-i İbni Mace, 10/340)

Kuran'da ve hadislerde görüldüğü gibi Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne tekrar dönüşü kıyametin yaklaştığının alametlerindendir. O halde kıyametin diğer alametleri de Hz. İsa (as)'ın gelişinin yaklaştığını gösteren alametler olarak değerlendirilmelidir.

Bu nedenle ilerleyen sayfalarda gerek Kuran'da gerekse Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde bildirilen kıyamet alametlerine Hz. İsa (as)'ın gelişinin alametleri olarak yer verilecektir. Bu alametler incelendiğinde, birçoğunun arka arkaya belirli bir dönem içinde gerçekleştiği açıkça görülecek, Hz. İsa (as)'ın gelişinin yakınlaştığı net olarak anlaşılacaktır.

Birbiriyle Desteklenen Elçiler



Geçmiş peygamberlerle ilgili Kuran'da verilen haberlere baktığımızda, Allah'ın birçok peygamberi başka bir peygamber veya ilim sahibi kul ile desteklediğini görürüz.

Hz. Musa (as) Allah'tan yardım dilemiş, Allah kendisine şöyle buyurmuştur:

(Allah) Dedi ki: "Pazunu kardeşinle pekiştirip güçlendireceğiz; sizin ikinize de öyle bir 'güç ve yetki' vereceğiz ki, ayetlerimiz sayesinde size erişemeyecekler. Siz ve size uyanlar galip olanlarsınız." (Kasas Suresi, 35)

Hz. Musa (as)'ın hayatına baktığımıza Allah'ın onu başka kullarıyla da desteklediğini görürüz. Bu konudaki ayetlerden bazıları şöyledir:

Hani Musa genç yardımcısına demişti: "İki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim ya da uzun zamanlar geçireceğim." (Kehf Suresi, 60)

Derken, Katımız'dan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular. Musa ona dedi ki: "Doğru yol (rüşd) olarak sana öğretilenden bana öğretmen için sana tabi olabilir miyim?" (Kehf Suresi, 65-66)

Allah'ın başka bir peygamberiyle desteklediği kullarından biri de Hz. İbrahim (as)'dır. Hz. İbrahim (as)'ın tebliği üzerine Hz. Lut (as)'ın iman ettiğini Allah Kuran'da şöyle haber vermiştir:

(İbrahim) Dedi ki: "Siz gerçekten, Allah'ı bırakıp dünya hayatında aranızda bir sevgi-bağı olarak putları (ilahlar) edindiniz. Sonra kıyamet günü, kiminiz kiminizi inkar edip-tanımayacak ve kiminiz kiminize lanet edeceksiniz. Sizin barınma yeriniz ateştir ve hiçbir yardımcınız yoktur." Bunun üzerine Lut ona iman etti ve dedi ki: "Gerçekten ben, Rabbime hicret edeceğim. Çünkü şüphesiz O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir." (Ankebut Suresi, 25-26)

Bu konuda bir örneği Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in hayatında da görürüz:

Siz Ona (Peygambere) yardım etmezseniz, Allah Ona yardım etmiştir. Hani kafirler ikiden biri olarak Onu (Mekke'den) çıkarmışlardı; ikisi mağarada olduklarında arkadaşına şöyle diyordu: "Hüzne kapılma, elbette Allah bizimle beraberdir." Böylece Allah Ona 'huzur ve güvenlik duygusunu' indirmişti, Onu sizin görmediğiniz ordularla desteklemiş, inkar edenlerin de kelimesini (inkar çağrılarını) alçaltmıştı… (Tevbe Suresi, 40)

Allah'ın bir başka kulu ile desteklediği peygamberlerinden biri de Hz. Davud (as)'dır. Hz. Davud (as) ve Allah'ın melik olarak gönderdiğini bildirdiği Talut ile ilgili Kuran'da verilen bazı bilgiler şöyledir:

Onlara peygamberleri dedi ki: "Allah size Talut'u (melik olarak) gönderdi." Onlar: "Biz hükümdarlığa, ona göre daha çok hak sahibiyken ve ona bir mal (servet) bolluğu verilmemişken, nasıl bizi (yönetmek üzere) hükümdarlık (mülk) onun olabilir?" dediler. O (şöyle) demişti: "Doğrusu Allah size onu seçti ve onun bilgi ve bedenî gücünü arttırdı. Allah, kime dilerse mülkünü verir; Allah (rahmeti ve gücü) geniş olandır, bilendir." (Bakara Suresi, 247)

Talut, orduyla birlikte ayrıldığında dedi ki: "Doğrusu Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim bundan içerse, artık o benden değildir ve kim de -eliyle bir avuç alanlar hariç- onu tadmazsa bendendir. Küçük bir kısmı hariç (hepsi sudan) içti. O, kendisiyle beraber iman edenlerle (ırmağı) geçince onlar (geride kalanlar): "Bugün bizim Calut'a ve ordusuna karşı (koyacak) gücümüz yok" dediler. (O zaman) Muhakkak Allah'a kavuşacaklarını umanlar (şöyle) dediler: "Nice küçük topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir."

Onlar, Calut ve ordusuna karşı meydana (savaşa) çıktıklarında, dediler ki: "Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, adımlarımızı sabit kıl (kaydırma) ve kafirler topluluğuna karşı bize yardım et."

Böylece onları, Allah'ın izniyle yenilgiye uğrattılar. Davud Calut'u öldürdü. Allah da ona mülk ve hikmet verdi; ona dilediğinden öğretti… (Bakara Suresi, 249-251)


Başka ayetlerde de Rabbimiz Hz. Davud (as) ve Hz. Süleyman (as)'a ilim verdiğini, Hz. Süleyman (as)'ın Hz. Davud (as)'a mirasçı kılındığını haber vermiştir:

Andolsun, Davud'a ve Süleyman'a bir ilim verdik: "Bizi inanmış kullarından birçoğuna göre üstün kılan Allah'a hamd olsun." dediler. Süleyman, Davud'a mirasçı oldu ve dedi ki: "Ey insanlar, bize kuşların konuşma-dili öğretildi ve bize herşeyden (bol bir nimet) verildi. Gerçekten bu, apaçık bir üstünlüktür." (Neml Suresi, 15-16)

Buraya kadar bahsettiğimiz ayet ve kıssalarda görüldüğü gibi Allah elçilerini kimi zaman birbirleriyle desteklemiştir. Rabbimiz Hz. İsa (as)'ı da kutlu bir şahıs ile destekleyecektir. Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde bildirdiği bu şahıs Hz. Mehdi (as)'dır.

"Mehdi" kelimesi "doğruya götüren" anlamı taşımaktadır. Peygamber Efendimiz (sav), Allah'ın, ahir zamanda meydana gelen kargaşayı önleyecek, insanları kurtuluşa ulaştıracak bir kulunu göndereceğini bize bildirmiştir. Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde, çıkış yeri, zamanı, yapacağı işler, özellikleri ile ilgili detaylı bilgi verilen Hz. Mehdi (as)'ın bir özelliği de Hz. İsa (as)'ın, bu mübarek zatın arkasında namaz kılacağı ve İslam ahlakını yeryüzüne beraber hakim edecekleridir. Peygamberimiz (sav)'in bu konuda pek çok hadisi vardır, bunlardan birkaç tanesi şöyledir:

Kıyamete (Deccal ile savaşa) kadar benim ümmetimden bir grup hak üzere galip olarak mücadele edecektir. Ve İsa b. Meryem gökten nüzul ettiğinde onların emiri (Mehdi) kendisine, "Gel bize namazı kıldır" der. Ancak O "şu ümmete Allah'ın bir ikramı olarak sizin biriniz, diğerlerinize emirdir" cevabını verir. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 80)

"İmamınız kendinizden olduğu halde Meryem oğlu (İsa aleyhisselam) içinize indiği (imamınıza iktida ettiği) zaman acaba nasıl olursunuz?" buyurdu. (Sahih-i Müslim, c.1, s. 208)

"Meryem oğlu (İsa aleyhisselam) içinize indiği ve sizden (birini) imam yaptığı zaman haliniz nasıl olacaktır?" buyurdu. (Sahih-i Müslim, c. 1, s. 208)

Ümmetimden bir taife kıyamet gününe kadar hak üzerinde mukatele ederek (mücadele ederek) muzaffer olmakta devam edecektir." Nihayet Meryem oğlu İsa iner ve Müslümanların emiri ona: Gel, bize namaz kıldır, der. Bunun üzerine İsa: "Hayır, Allah'ın bu ümmete bir ikramı olarak sizin bir kısmınız diğer bir kısım üzerine emirlersiniz", der. (Sahih-i Müslim, c. 1, s. 209)


Bazı İslam alimleri de Mehdi ve Hz. İsa (as)'ın birarada olacaklarını detaylı olarak açıklamışlardır. Bu açıklamalardan birkaçı şöyledir:

Muhammed b.Resul Berzenci:

Hz. Mehdi (as)'ın varlığı ve ahir zamanda zuhur edeceği, Peygamber ailesinden ve Fatıma oğullarından oluşu, tevatür ölçüsüne ulaşan hadislerle açıklanmıştır ve bu hadisleri inkar etmenin hiçbir anlamı yoktur... (Kıyamet Alametleri, s. 192)

… Şurası da bir gerçektir ki, Hz. İsa (as), Hz. Mehdi (as)'dan hakimiyeti almayacak; çünkü liderler Kureyş'dendir. Madem insanlar arasında bu ikisi mevcut olacak, öyleyse Hz. İsa (as) onun emiri değil de veziri olacaktır. Bu sebepledir ki Hz. Mehdi (as)'ın arkasında namaz kılacak ve ona tabi olacaktır…" (Kıyamet Alametleri, s. 185)

İmam Rabbani:

Bir başka hadis-i şerifte ise, Resulullah Efendimiz (sav) şöyle buyurdu:
"Ashab-ı Kehf, Hz. İsa (as)'ın yardımcıları olacaklardır." Hz. İsa (as), Hz. Mehdi (as) zamanında yere inecektir. Hz. Mehdi (as), deccalin yok edilişinde Hz. İsa (as)'a muvafakat eder. Onun saltanatı zamanında, Ramazan ayının on dördünde Güneş tutulacaktır; o ayın ilkinde ise ay kararacak. Bunların oluşu, adetin ve müneccimlerin hesabı hilafına (tahmin edilmeyen, umulmadık şekilde) olacaktır. (İmam Rabbani, Mektubat, c. 2, 380. Mektup, s. 1162-1163)

"Aradan bin sene geçtikten sonra, Hz. Mehdi (as)'ın gelişi de bunun içindir. Onun mübarek kudumünü (gelişini), Hatem'ür-resül Resullullah (sav) Efendimiz müjdelemiştir. Hz. İsa (as) dahi aradan bin sene geçtikten sonra, nüzul edecektir (inecektir)..." (İmam Rabbani, Mektubat, c. 1, 209. Mektup, s. 440)


Hz. Mehdi (as), Hz. İsa (as)'dan bir süre önce zuhur edecek ve önce İslam dünyasının içinde fikri bir mücadele yürütecektir. İslam'ın aslından kopmuş olan Müslümanları gerçek imana ve ahlaka döndürecek, tüm İslam alemini birleştirecektir. Darwinizm'e ve materyalizme karşı çok güçlü bir fikri mücadele verecek, bu iki din ahlakına aykırı ideolojiyi tam anlamıyla yenilgiye uğratacaktır. Hadislerde bildirildiğine göre, Hz. Mehdi (as)'yla aynı dönemde dünyaya yeniden dönecek olan Hz. İsa (as) ise, özellikle Hıristiyan ve Yahudi dünyasına hitap edecek, onları içine düştükleri hurafelerden sıyrılıp Kuran'a göre yaşamaya çağıracaktır. Hıristiyanların Hz. İsa (as)'a uyması ile birlikte, İslam ve Hıristiyan dünyaları tek bir inançta birleşecek ve dünya "Altınçağ" olarak anılan büyük bir barış, güvenlik, mutluluk ve refah dönemi yaşayacaktır.

Hz. Mehdi (as)'ın Hz. İsa (as)'dan kısa bir süre önce geleceği ahir zaman ile ilgili önemli bir diğer kaynakta şöyle ifade edilmektedir:
Hz. Mehdi (as), bu ümmetin vasatı, Hz. İsa (as) da ahiri olacaktır. Vasattan kastedilen, Hz. Mehdi (as)'ın Hz. İsa (as)'dan çok az bir süre önce geleceğini ifade etmek içindir. Hz. İsa (as) da, ondan hemen sonra geldiği için ahir olarak vasıflandırılmıştır. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 24)


O halde tüm bunlar bize göstermektedir ki, Hz. Mehdi (as)'ın çıkış alametleri aynı zamanda Hz. İsa (as)'ın da çıkış alametidir. İlerleyen bölümlerde Allah'ın kutlu peygamberi Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne tekrar gelişinin yaklaştığını müjdelerken, Hz. Mehdi (as)'ın çıkış alametlerini de tek tek anlatacağız.

Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as) Bu Yüzyılda Gelecektir



Her yüz senede bir din ahlakını bidatlerden kurtarmak ve yenilemek için Allah tarafından bir zatın gönderildiği, Sünen-i Ebu Davud, Mektubat-ı Rabbani gibi büyük ve muteber ehli sünnet alimlerinin eserlerinde açık bir şekilde belirtilmiştir:

Ebu Hüreyre'nin rivayetine göre; Resulullah (sav) şöyle buyurmuş: Gerçekten Aziz ve Celil olan Allah her yüz senenin başında şu ümmetin dinini bidatten (dine sonradan karışmış batıl uygulamalardan) ayıracak, yenileyecek (ilim sahibi) bir zatı gönderir. (Sünen-i Ebu Davud, 5/100)

Peygamberimiz (sav)'den rivayet edilen hadislerde ahir zamanda zuhur edeceği müjdelenen Hz. Mehdi (as)'ın çıkış zamanı olarak ise Hicri 1400 yılı verilmiştir:

"İnsanlar 1400 senesinde Hz.Mehdi (as)'ın yanında toplanacaklardır." (Risaletül Huruc-ül Mehdi, s. 108)

Bu 100 yıllık sürede İslam ahlakı belli bir süreç içinde tüm dünyaya hakim olacak, din ahlakına karşı mücadele veren Deccaliyet sistemi ise tamamen ortadan kalkacaktır. Ancak aşağı yukarı 100 sene kadar sürecek olan bu yükselme döneminin ardından yani Hicri 1500'lerle birlikte Dünya yeniden bir bozulma sürecine girecektir. Ehl-i Sünnetin büyük hadis ve fıkıh alimlerinden biri olan İmam Ahmed İbni Hanbel gibi birçok alimin birbirlerinden naklettikleri bir hadiste Peygamberimiz (sav) kendine kadar dünyada geçen zamanın 5600 yıl olduğunu bildirerek insanlık tarihinin başlangıcı hakkında önemli bir bilgi vermiştir:

Ahmed İbni Hanbel İlel'inde nakletti. İsmail b. Abdülkerim, Abdüssamed'den O da Vehb'den rivayet etti: DÜNYADAN BEŞ BİN ALTI YÜZ YIL GEÇMİŞTİR. (Ali B. Hüsameddin el-Muttaki, Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir zaman, sf. 89)

Diğer yandan başka birçok hadiste ise dünyanın ömrünün 7000 yıl olduğuna dair açık izahlar bulunmaktadır:

Enes Malik 'den tahric etti. O dedi ki, Resulullah (sav) buyurdu: DÜNYANIN ÖMRÜ, AHİRET GÜNLERİNDE YEDİ GÜNDÜR. Allah-u Teala buyurdu ki: RABBİN KATINDA BİR GÜN SİZİN SAYDIKLARINIZDAN BİN YIL GİBİDİR. Kim bir din kardeşinin Allah yolunda bir ihtiyacını görürse, Allah Teala onun için gündüzlerini oruçla, gecelerini de ibadetle geçirmişcesine ŞU DÜNYANIN YEDİ BİN YILLIK ÖMRÜ MÜDDETİNCE SEVAP YAZAR. (Ali B. Hüsameddin el-Muttaki, Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 88)

Dakkak b. Zeyd-ü Cüheni 'den rivayet ettiler: Ben gördüğüm bir rüyayı Resulullah (sav)'e anlattım. Bu rüyada Peygamber (sav) yedi basamaklı bir minberin en üst basamağında idi: O buyurdu ki, YEDİ BASAMAKLI GÖRDÜĞÜN MİNBER ŞU DÜNYANIN ÖMRÜ OLAN YEDİ BİN SENEDİR. (Ali B. Hüsameddin el-Muttaki, Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 89)


Hicri 1300'ün ve son bin yılın en büyük müceddidi olan Üstad Said Nursi Hazretleri ise İslam ahlakının hakimiyet süresi için Hicri 1500'leri vermiştir. Üstad bu tarihlere kadar ki dönemin Müslümanların açık ve aşikar galibiyet dönemleri olacağını ifade etmiştir. Bundan sonraki yıllarda ise İslam ahlakının dünya üzerindeki yükseliş döneminin sona ereceği ve kafirler için bir kıyamet kopmasının Hicri 1545 itibariyle söz konusu olacağını söylemiştir. (Doğrusunu Allah bilir.)

"Ümmetimden bir taife Allah'ın emri gelinceye kadar (kıyamete kadar) hak üzerinde olacaktır."
"Ümmetimden bir taife.." fıkrasının (bölümünün) makam-ı cifrîsi (cifir hesâbına göre olan netice, sayı değeri) 1542 (2117) ederek nihayet-i devamına (varlığının sonuna) îma eder. "Hak üzerinde olacaktır." (şedde sayılır) fıkrası dahi; makam-ı cifrîsi 1506 (2082), bu tarihe kadar zâhir ve aşikârane (açık ve ortada), belki galibane; sonra tâ 1542 (2117) ye kadar, gizli ve mağlubiyet içinde vazife-i tenviriyesine (aydınlatma görevine) devam edeceğine remze (işarete) yakın îma eder. "Allah'ın emri gelinceye kadar" (şedde sayılır) fıkrası dahi; makam-ı cifrîsi 1545 (2120), kâfirin başında KIYAMET KOPMASINA îma eder. (Kastamonu Lahikası, s. 33)


Büyük ehl-i Sünnet alimi Berzenci Hazretleri de dünyanın ömrünün Hicri 1600'e ulaşmayacağını yani Hicri 1500'lü yıllar içinde kıyametin kopmasının Allah'ın izniyle beklendiğini ifade etmektedir. (Doğrusunu Allah bilir.)

BU ÜMMETIN ÖMRÜ BİN SENEYİ GEÇECEK, FAKAT BİN BEŞ YÜZ SENEYİ AŞMAYACAKTIR... (Kıyamet Alametleri, Medineli Allame Muhammed b. Resul el-Hüseyni el-Berzenci, Pamuk Yayıncılık, İstanbul, 2002, s. 299)

Peygamberimiz (sav)'den rivayet edilen hadise dayalı olarak Suyuti Hazretleri ise yaptığı açıklamada şöyle belirtmektedir:

"BENİM ÜMMETİMİN ÖMRÜ 1500 SENEYİ PEK GEÇMEYECEK." (Suyuti, el-Keşfu an Mücavezeti Hazihil Ümmeti el-Elfu, el-havi lil Fetavi, Suyuti. 2/248, tefsiri Ruhul Beyan. Bursevi. (Arapça) 4/262, Ahmed bin Hanbel, Kitâbu'l-İlel, s. 89)

Peygamberimiz (sav)'in hadislerinden ve büyük İslam alimlerinin açıklamalarından da açıkça anlaşıldığı üzere, içinde bulunduğumuz Hicri 1400'ler Hz. Mehdi (as)'ın zuhur çağıdır. Bu yüzyılda Hz. Isa (as) yeniden yeryüzüne gelecek, Hz. Mehdi (as) zuhur edecek ve İslam ahlakı yeryüzüne hakim olacaktır.

Elçilere Karşı Gelenler



Allah bir ayette "İşte böyle; Biz, her peygambere suçlu-günahkarlardan bir düşman kıldık..." (Furkan Suresi, 31) şeklinde buyurmuştur. Ayette açıkça belirtildiği gibi, her dönemde Allah'ın elçilerine düşman olan, onları engellemeye çalışan kişiler olmuştur. Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne ikinci kez gelişinde de kendisine düşman olanlar, karşı çıkanlar olacaktır. Elbette bu düşmanların başında olan, inkarcıların liderliğini yapan, bir ayette dikkat çekildiği gibi "kötülüğü örgütleyip düzenleyen" bir şahıs da olacaktır.

İşte bu şahıs, Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde deccal olarak tanıtılır. Deccal Arapça bir kelimedir, "decl" kökünden gelir. Sözlüklerde verilen manaya göre deccal, "yalancı, hilekar; zihinleri, gönülleri, iyi ile kötüyü, hak ile batılı karıştıran, bir şeyi yaldızlayıp gerçek yüzünü gizleyen, bucak bucak her yeri dolaşan müfsid (nifak koyan, bozan, fenalaştıran) ve me'lun (Lanetlenmiş, kovulmuş) bir kişidir." Deccal ahir zamanda (dünyanın son devirlerinde) ortaya çıkacak en büyük negatif gücün adıdır. Hadislerde genelde bir şahıs olarak tasvir edilmektedir, ancak bu bir kişi olabileceği gibi, şiddete ve vahşete eğilimli, şeytani özelliklere sahip ve insanlara zulmeden bir ideoloji de olabilir.

Ahir zaman gibi olağanüstü olayların gerçekleştiği bir dönemde Allah'ın elçisine düşmanlık yaparak şeytanın sistemini hakim etmeye çalışacak olan deccal, tarihin belki de en şiddetli inkarcılarından biri olacaktır. Nitekim Peygamberimiz (sav) deccalin fitnesinin büyüklüğünü şöyle tarif etmiştir:

Adem'in yaratılışından kıyamete kadar geçen zaman içerisinde Deccal'den daha büyük bir hadise yoktur. (Tirmizi, s. 82; Müslim, Fiten: 126)

Hz. Muhammed (sav)'in başka hadislerinde deccal, kıyametin önemli alametlerinden biri olarak haber verilmektedir:

Kıyamet on alamet görülmedikçe kopmaz: Duman, deccal, Dabbetu'l arz, Güneş'in batıdan doğması, İsa'nın yeryüzüne inmesi... (Büyük Hadis Külliyatı, 5. cilt, s. 362)

Büyük İslam alimleri de deccalin kıyamet öncesinde yeryüzüne geleceğini kesin bir bilgi olarak aktarmışlardır. Örneğin Ebu Hanife bu konu hakkında şunları bildirmektedir:

Deccalin, Ye'cüc ve Me'cücün çıkması, Güneş'in batıdan doğması, İsa (as)'ın gökten inmesi ve diğer kıyamet alametleri, sahih haberlerde varid olduğu vech ile, haktır, olacaktır. (Ebu Hanife, Nu'man b. Sabit (150/767), Fıkh-ı Ekber, Çeviren: H. Basri Çantay, Ankara, 1982)

Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as) ile aynı dönemde yani ahir zamanda yeryüzüne gelecek olan deccalin yenilmesi için Allah Hz. İsa (as)'ı vesile edecektir. Peygamberimiz (sav)'in bildirdiği gibi Hz. İsa (as), deccali manen yok edecek ve yeryüzünde İslam ahlakının tam olarak hakim olduğu, kutlu bir dönemin başlamasını sağlayacaktır. Hz. İsa (as)'ın deccali yok etmesiyle ilgili bir hadis şöyledir:

Deccal, Hz. İsa (as)'ı görünce su içinde tuzun erimesi gibi erir ve koşarak kaçıp gider. Hazreti İsa (as) (deccalin arkasından): "Benim sana indireceğim bir darbe var, sen bu darbeden hiç kurtulamazsın", der ona (Filistin'deki Bab-ü Lüdd denilen mevkide yani) Bab-ü Lüdd'ün şark tarafındaki bab-ü Remle (Reml kapısı; Reml, Filistin''de bir kasabanın ismidir) yanında yetişerek deccali yok eder. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 496)

Büyük İslam alimi Bediüzzaman da eserlerinde, ahir zaman ve Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne ikinci kez gelişi konularına çok geniş yer ayırmıştır. Özellikle vurguladığı konuların başında ise Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne geldiği sırada dünya üzerindeki dinsizliği temsil eden deccal ile çok büyük bir mücadele yürütüp, onu yeneceğidir. Bediüzzaman'ın bu konudaki bazı açıklamaları şöyledir:

Hem alem-i insaniyette inkar-ı uluhiyet (Allah'ın kainattaki hakimiyetini inkar) niyetiyle medeniyet ve mukaddesat-ı beşeriyeyi zir ü zeber (karmakarışık) eden deccal komitesini, Hazret-i İsa'nın din-i hakikîsini (gerçek dinini) İslamiyet'in hakikatıyla birleştirmeye çalışan hamiyetkar ve fedakar bir İsevi cemaatı namı altında ve "Müslüman İsevileri" ünvanına layık bir cem'iyet, o deccal komitesini, Hazret-i İsa'nın riyaseti (reisliği) altında yok edecek ve dağıtacak; beşeri, inkar-ı uluhiyetten kurtaracak. (Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, 29. Mektup, s. 441)

... "O kadar kuvvetlidir ve devam eder; yalnız Hazreti İsa (as) onu (deccali) yok edebilir, başka çare olamaz." rivayet edilmiş. Yani, onun mesleğini ve yırtıcı rejimini bozacak, öldürecek; ancak semavi ve ulvi, hâlis bir din İsevilerde zuhur edecek ve hakikat-ı Kur'aniyeye (Kuran hakikatlerine) iktida (tabi olan) ve ittihad eden bu İsevi dinidir ki, Hazret-i İsa (as)'ın nüzulü (inişi) ile o dinsiz meslek mahvolur ölür. Yoksa onun (deccalin) şahsı bir mikrop, bir nezle ile öldürülebilir. (Bediüzzaman Said Nursi, Şualar, 5. Şua, s. 581)


Üstad'ın bu açıklamasında gerçek İsevilik olarak adlandırdığı din İslam'dır. Üstad'ın diğer açıklamaları da göz önünde bulundurulduğunda bu durum açıkça görülmektedir. Nitekim, hadis-i şeriflerde de Hz. İsa (as)'ın Kuran ile hükmedeceği, Hıristiyanlığın batıl inanışlarını ortadan kaldırarak, insanları tek bir din altında –yani İslam ahlakında- toplayacağı bildirilmektedir.

Tüm bu açıklamalardan anlaşılacağı gibi Hz. İsa ve deccal aynı dönemde yeryüzünde bulunacaklardır. Dolayısıyla tıpkı kıyamet alametleri ve Hz. Mehdi (as)'ın çıkış alametleri gibi deccalin alametleri de, Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne ikinci kez gelişinin bir habercisidir. Yine ilerleyen bölümlerde deccalin çıkış alametlerine detaylı olarak değinilecek ve Hz. İsa (as)'ın gelişinin yakın olduğu bu vesileyle bir kez daha vurgulanacaktır.

İncil'deki Açıklamalar



Buraya kadar Hz. İsa (as)'ın gelişinin habercileri olarak hep İslami kaynaklardan söz ettik. Bunlardan anlaşıldığı gibi ahir zaman ile ilgili olarak elimizde İslami kaynaklara ait çok sayıda bilgi mevcuttur. Ancak her ne kadar tahrif edilmiş olsa da İncil'de de Hz. İsa (as)'ın tekrar yeryüzüne gelişini müjdeleyen çeşitli haberler bulunmaktadır. Bu haberlerin doğruluğundan kesin olarak emin olamasak da, Kuran ile ve Peygamberimiz (sav)'in sahih hadisleri ile mutabık olan açıklamaları göz önünde bulundurmakta fayda vardır. Çünkü İslami kaynaklarla mutabık olan bu açıklamaların orjinal kalmış olma ihtimali kuvvetle muhtemeldir.

İncil'de özellikle de Hz. İsa (as)'ın ikinci gelişi, bunun işaretleri ve son zamanlar hakkında çok sayıda açıklamaya rastlamak mümkündür. Bu açıklamalarda Hz. İsa (as)'ın gelişinden önce ve sonra belirecek doğa olayları, toplumsal hadiseler anlatılmaktadır. Günümüzde, Peygamber Efendimiz (sav)'in de hadislerinde detaylı olarak bildirdiği bu alametlerin çoğunun önceki zamanlara kıyasla dikkat çekici tarzda ortaya çıktığına şahit olmaktayız. Önemli olan söz konusu işaretlerin biri veya ikisinin değil, hemen hepsinin birbiri peşi sıra günümüzde ortaya çıkıyor olmasıdır. Böylece içinde yaşadığımız zamanın söz konusu ahir zaman olduğunu, başta İslami kaynaklara göre, hem de İncil'e dayanarak söylemek mümkündür.

İlerleyen bölümlerde ahir zaman ve Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne dönüşüne işaret eden İncil açıklamalarına da yer verilecektir.

 

Kitap bölümleri

Masaüstü Görünümü