Harun Yahya



Sayın Adnan Oktar'ın A9 Televizyonunda mülteciler konusundaki açıklamaları



12 Mayıs 2013, A9 TV








Suriyeli mültecilere yönelik sözler çok ayıptır, misafire böyle söylenmez. Bakın, bu insanlar nasıl geliyor biliyor musunuz?
Kaçıyor çocuklarıyla beraber, diyorlar ki, "çocuklarımıza, kızlarımıza tecavüz ediyorlar, bizleri öldürecekler". "Allah rızası için bizi kurtarın" diyorlar. Kapıya gelmiş, sen de kapıyı yüzlerine kapatıyorsun. Ne konuma düşersiniz biliyor musunuz, Allah vermesin. Bu cinayetlere, tecavüzlere seyirci kalmış olursunuz o zaman. Bir çocuğu biri kesmeye kalkıyor, elini kaldırmış, elini tutsan durduracaksın. Ne demektir bu? Tutmazsa elini, bu cinayete sessiz kalmış olur o kişi, Allah vermesin.
Yapmayın, etmeyin. Milyonlarca kişi bile olsa Türkiye'ye alacağız Suriyeli kardeşlerimizi.
Provokasyon yapıyorlar, provokatörler buluyorlar. Biz bunlardan etkilenmeyiz. 100 bin bomba patlatsalar, biz Suriye'den bize sığınan insanlara kapı kapattırmayız. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yapılsınlar, kanun çıkarılsın, geri göndermeyelim onları Suriye'ye veya iki vatandaşlıkları olsun. Türk vatandaşlığına da geçirelim. Ev yapalım, yerleşsinler Hatay'a.
Allah vermesin, bu nasıl bir şeydir böyle? Allah Katında sorumluluğu olabilir bunun. Cinayete seyirci kalınmış olunur böyle bir durumda.
Ben merak ediyorum, bu kişiler kendileri Suriye'de olsalardı ve birileri onları öldürmeye kalksaydı, çocuklarına, hanımlarına tecavüz etmeye yeltenselerdi ve kapı da yüzlerine kapatılsaydı, nasıl karşılarlardı bu durumu?
Tabi ki hiç kimse bunun kendisine yapılmasını kesinlikle istemez.

Mültecilere yardım kişiye iman derinliği ve olgunluk kazandırır


Mültecilere yardım etmek insanın nefsindeki cimri ve bencil tutkulardan arınmasına vesile olur. Dolayısıyla Peygamber Efendimiz (sav) zamanında olduğu gibi bugün de mültecilere yardım edenler ve onlara maddi manevi çeşitli imkanlar sunanların Allah'ın izniyle imanları sağlamlaşmış ve ahlakları olgunlaşmıştır. Çünkü mültecilere yardım edenler sahip oldukları malları Allah'ın rızasını kazanabilmek için kullanarak, maddiyata değer vermediklerini gösterirler. Bu kişiler mümin kardeşlerinin huzuru ve rahatlığı için fedakarlıkta bulunurken, kendi nefislerindeki bencil duygulardan kurtulmuşlardır.
Bu nedenle mültecilere yardım her şeyden önce imanda derinleşmek, kamil imana kavuşmak için önemli bir vesiledir. Allah Kuran'da bu üstün ahlakı şöyle haber vermektedir:
Gerçek şu ki, iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cehd edenler (çaba harcayanlar) ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte birbirlerinin velisi olanlar bunlardır. İman edip hicret etmeyenler, onlar hicret edinceye kadar, sizin onlara hiçbir şeyle velayetiniz yoktur. Ama din konusunda sizden yardım isterlerse, yardım üzerinizde bir yükümlülüktür. Ancak, sizlerle onlar arasında anlaşma bulunan bir topluluğun aleyhinde değil. Allah, yaptıklarınızı görendir. (Enfal Suresi, 72)
Zaman, Ensar'ın gösterdiği üstün ahlakı, fedakarlığı gösterme zamanıdır. Ensar gibi olmak ihtiyaç içinde olana kucak açmaktır, gerekirse aç kalmak ama Muhacir'i yedirmek, gerekirse uyumamak ama Muhacir'e yatacak yer sağlamaktır. Ensar gibi olmak ırk, din, renk ayırımı gözetmeksizin muhtaç olanı bağrına basmak demektir. Bize yakışan, şartlar ne olursa olsun Ensar gibi olmaktır.







Askeriyle, polisiyle asil Türk Milleti mültecilere yardım elini her zaman uzatmıştır ve uzatmaya devam edecektir. Onlar, Türk halkı için bir yük değil, tam tersine Allah'ın misafiridirler.







 


Kitap bölümleri

Masaüstü Görünümü