Harun Yahya

Önsöz



İnsanoğlunun ilk yaratıldığı günden bu yana ikiyüzlü, kötülük peşinde olan, huzursuzluk çıkaranlar hep var olmuştur. İşte bu gibi münafıklık yapan her insan, 'ahlaksızlıklarıyla ve alçaklıklarıyla' tarihe geçmiştir. Bu kişiler nesilden nesile, hayatları boyunca inananlara karşı verdikleri hain mücadele ile anılmış ve her dönemde 'horlanmış aşağılanmış' kimseler olarak tanınmışlardır. Küçük büyük yaptıkları her bir alçaklık, tarihin bir parçası olarak hafızalara kazınmıştır.

Tarihteki ünlü münafıkların her biri nasıl kitaplara ya da tarihi kayıtlara geçtiyse; Firavunlar, Nemrutlar, Karun, Samiri, Hz. Lut (as)'ın ve Hz. Nuh (as)'ın eşleri nasıl yaptıkları alçaklıklarla Kuran kıssalarında anıldılarsa, günümüz münafıkları da aynı şekilde kitaplara konu olacaklardır. O devirlerin münafıkları nasıl ahlaksızlıklarıyla biliniyorlarsa, Ahir Zamanın münafıkları da aynı şekilde şeytanlıklarıyla tanınacaklardır. Onların adları da nesilden nesile aktarılacak, onların hainlikleri ve ahlaksızlıkları da diğerleri gibi tarihe geçecektir.

Ve bu aşağılanma sadece dünya hayatıyla sınırlı kalmayacaktır. Kıyamete kadar her biri 'devrinin ünlü münafığı' olarak tanınacak olan bu şeytani varlıklar, ahirette de yine ahlaksızlıklarıyla bilinecek ve sonsuza kadar yine hep aşağılanarak yaşayacaklardır.

Ve orada ayrıca, münafıkların alçaklıklarına sabredip güzel ahlak göstermelerinden dolayı cennetlerle ve nimetlerle mükafatlandırılan Müslümanları görmenin acısını da tadacaklardır. Ve sonsuza kadar, Müslümanlara karşı yaptıkları her bir şeytanlığın, onların cennetteki makamını, şanını, şerefini daha da artırmış olduğunu görmenin azabını yaşayacaklardır. Bütün ömürlerini Müslümanlara eziyet edip zarar verebilmek için tüketen münafıklar, aslında tüm yapıp ettikleriyle, sadece kendi acı sonlarını hazırlamış olduklarını göreceklerdir. Dünyada Müslümanlara karşı besledikleri kin ve öfke, ahirette sonsuza kadar asla dinmeyecek onulmaz bir azaba dönüşerek onları saracaktır.

Onlar bu acıyı yaşarken, tüm hayatlarını zarar vermeye adadıkları Müslümanlar ise, benzersiz nimetlerle donatılmış cennet köşklerinde, sonsuza kadar mutluluğun en güzelini tadacaklardır. Allah'ın sevgisini, dostluğunu kazanabilmiş olmanın sevincini yaşayacaklardır.

Bu kitabın amacı, 'henüz tövbe etme imkanı varken; tüm münafıklara ve münafık ahlakına benzer tavırlar gösteren insanlara bu önemli gerçekleri hatırlatabilmek'tir. Bu insanların, 'ahirette geri dönüşü olmayan bir azapla karşılaşmadan önce, düşünüp öğüt almalarına ve Allah'a samimi bir kalple iman etmelerine vesile olabilmek' tir. Ahlaksızlıkla, sinsi oyunlarla, şeytani işbirlikleriyle, alçakça tuzaklarla hiçbir şey elde edemeyeceklerini; ve tüm bunların sonunda ellerine tek geçecek olanın, cehennem azabıyla karşılaşmak olduğunu anlatarak onları uyarmaktır. Ve onlara, 'eğer tövbe edip de Allah'ı çok derin bir aşkla severlerse ve Allah'ın beğendiği ahlakı yaşarlarsa, dünyada ve ahirette, istedikleri, özlem duydukları her şeyin en güzelini bulacaklarını hatırlatmak 'tır.

Ancak şunu da unutmamak gerekir ki, Allah Kuran'da "... Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez." (Bakara Suresi, 269) buyurmuştur. Tüm Kuran ayetlerinde olduğu gibi, münafık ayetlerinin anlatılmasından, 'münafıklık tehlikesine karşı yapılan uyarı ve hatırlatmalardan da tek istifade edebilecek olanlar yalnızca gerçek Müslümanlar 'dır. Dolayısıyla bu kitapta tüm anlatılanlar, -Allah'ın izniyle- Müslümanların Allah'a olan bağlılıklarının ve imanlarının artmasına, ahlaklarının daha da güzelleşmesine vesile olacaktır.

Münafıklıkta diretip kararlılık gösteren; öğüt alıp düşünmek ve tövbe ederek doğru yola dönmek istemeyen kimseler ise, şunu asla unutmamalıdırlar:

Onların bilmedikleri ya da anlamak istemedikleri kesin bir gerçek vardır. Rabbimiz bu gerçeği Kuran'da "... Allah, kafirlere müminlerin aleyhinde kesinlikle yol vermez." (Nisa Suresi, 141) sözleriyle haber vermiştir. Küfür ya da münafık, her kim Müslümanların aleyhine bir yol ararsa; onlara karşı alçakça ve kahpece oyunlar oynamak isterse, Allah o kişilere asla başarı vermeyecektir. Bu, Allah'ın asla değişmez bir vaadidir. Ve Allah, vaadinden asla dönmeyendir.

İşte münafıkların unuttukları büyük gerçek budur. Onlar en alçakça yöntemlerle çabalayacak; zarar vermek için ellerinden geleni yapacaklardır. Belki kimi zaman, zahiren zafer gibi görünen bazı başarılar ve küçük bazı menfaatler kazanacaklardır. Ancak tüm bunlar geçici ve zahiri kazançlar olacaktır. Eninde sonunda mutlaka 'galip gelecek olanlar Allah'ın taraftarları olan samimi Müslümanlar'dır. Çünkü Allah'ın Kuran'da bildirdiği gibi, "... Şüphesiz 'izzet ve gücün' tümü Allah'ındır." (Yunus Suresi, 65) Dolayısıyla dünyada ve ahirette, mağlup olanlar her zaman mutlaka münafıklar olacaktır.

 

Kitap bölümleri

Masaüstü Görünümü