Harun Yahya

Bediüzzaman'ın risalelerin tefsir edilmesine bakış açısı nedir? Bediüzzaman hayatta iken risaleleri tefsir etme yaklaşımına izin vermiş midir?


Bediüzzaman'ın eserlerinin geniş kitleler üzerinde oluşturduğu samimi etki son derece açıktır. Dolayısıyla insanlar üzerinde böylesine geniş çaplı etki uyandıran eserlerin, anlaşılamaz ya da çözülemez bilgiler içerdiğini iddia edebilmek hiçbir şekilde mümkün değildir. Bu gerçekler, Bediüzzaman'ın Risaleler'deki apaçık sözlerini bir kez daha tefsir etme ve yorumlama gibi girişimlere hiçbir şekilde ihtiyaç olmadığını da açıkça ortaya koymaktadır. Dahası kitap boyunca da anlatıldığı gibi, Risaleler'in batıni tefsir mantığıyla ikinci bir kez daha tefsir edilmesi pek çok açıdan sakıncalı bir yaklaşımdır.

Bediüzzaman böyle bir tefsir anlayışına karşı olduğunu pek çok kez ifade etmiş ve böyle bir girişimin engellenmesi için bu bakış açısını anlatan sözlerini Risaleler'e ekletmiştir. Risaleler'in her kesimden, her yaştan, her meslekten insanlar tarafından kolaylıkla anlaşılabileceğini belirtmiş; bu nedenle sözlerinin ayrıca tefsir edilmesine ihtiyaç olmadığını ifade etmiştir. Böyle bir tefsir mantığı ile sözlerinin gerçek anlamından uzaklaşabileceğini hatırlatmış; bunun yerine konulara ilişkin bir açıklama gerekiyorsa, bunun aynı sayfada yer verilecek kenar notlarıyla izah edilmesinin daha yerinde olacağını söylemiştir. Hatta bu tür tashihler engellenmediği takdirde, Risaleler'deki sözlerinin suistimale açık hale geleceğini belirtmiştir.

Dolayısıyla Bediüzzaman'ın Risaleler'deki tüm sözlerinin, onun bu hatırlatmaları doğrultusunda ve Risaleler'deki açık izahları esas alınarak değerlendirilmesi gerekir. Bunun dışında, 'falanca kişinin rüyası, falanca kişinin özel sohbetlerde duydukları, falanca kişiye yapılan özel açıklamalar' gibi izahların hiçbir geçerliliği yoktur. Bediüzzaman'ın yazımını bizzat tashih ve tasdik ettiği eserlerindeki sözleri dururken, bunların yerine, hepsi birbirinden farklı kişilerin ağzından aktarılan birbirinden farklı açıklamaların esas alınması hiçbir açıdan doğru bir yaklaşım olmaz.

Bu durum Bediüzzaman'ın Risaleler'de anlattığı her konu için geçerlidir ve Bediüzzaman'ın her bir sözü bu bakış açısıyla değerlendirilmelidir. Bediüzzaman'ın talebelerinden Mustafa Hulusi, Bediüzzaman'ın bu konudaki düşüncelerini şöyle dile getirmektedir:

Ey hocalar ve ehl-i kalb! Soracağınız suallerin cevaplarını Risale-i Nur'da bulabilirsiniz. Ehl-i keşf (gözle görülmeyen gaybi hakikatleri Allah'ın lütfuyla keşfedip bilen evliyalar) ve kalbden birisi, benim gibi aciz bir insandan Mehdi'yi soruyor. "Ne vakit gelecek..." Daha Mehdi'yi anlayamamış. Dabbetü'l-Arz kimler olduğunu bilmiyor. Bunlara dair, Risaleler'de birer bahis (söz, açıklama) vardır. Her müşkil sualin (zor sorunun) cevabını o Risaleler'den arayınız, bulursunuz. (Mustafa Hulûsi, Barla Lahikası, sf.143)


Bediüzzaman ise Emirdağ Lahikası'ndaki bir sözünde, her konuda olduğu gibi bu konuda da en doğru açıklamaların Risaleler'de bulunabileceğini hatırlatmış, Risaleler'de yazılanlar okunduğunda adeta kendisiyle görüşülmüş gibi en doğru bilgilere ulaşılabileceğini belirtmiştir:

Risale-i Nur'un her bir kitabı bir Said'dir. Siz hangi kitaba baksanız benimle karşı karşıya görüşmekten on defa ziyade hem faydalanır, hem hakiki bir surette benimle görüşmüş olursunuz. Risale-i Nur bana hiçbir ihtiyaç bırakmıyor. (Emirdağ Lahikası, sf.159)


… Çünkü der: "Benimle görüşmek isteyen, eğer ahiret için, Risale-i Nur için ise; Risale-i Nur bana kat'iyyen ihtiyaç bırakmamış. Milyonlar nüshası her birisi on Said kadar faide veriyor… (Emirdağ Lahikası-2, sf.214)


Bu sözler, pek çok konu gibi ahir zaman ve Mehdi konularında da gereken her türlü cevabın ve Bediüzzaman'ın bu konudaki tüm fikirlerinin Risaleler'de bulunabileceğini ve anlaşılabileceğini göstermektedir. Bu gerçeğe rağmen, ısrarla Risaleler'in yeterli olmadığını ya da tefsire ihtiyaç olduğunu öne sürmenin hiçbir mantığı yoktur. Bediüzzaman'ın her sözü, Risaleler içerisinde değerlendirilmeli; anlattığı bir konunun yanıtı, yine onun Risaleler'deki hikmetli sözlerinde aranmalıdır.

Ayrıca böyle bir tefsir mantığının, Risale-i Nur Külliyatı üzerinde nasıl bir etki oluşturacağının iyi düşünülmesi gerekir. Çünkü böyle yanlış bir yaklaşımla isteyen herkes, bunu meşru görerek Bediüzzaman'ın her sözüne kendince farklı bir açıklama getirebilir ve bu şekilde Bediüzzaman'ın hiçbir izahını kabul etmeyebilir. İsteyen kişi, kendince uygun görmediği her izahı, şahsi kanaatlerine ya da çevresinden duyduklarına göre tefsir etme yoluna gidebilir. Menfaatleriyle her çatışan, kendi düşünceleriyle her çelişen, kendince yapacağı batıni tefsirlerle kendisine Bediüzzaman'ın sözlerinden delil bulmaya çalışabilir.

Oysa çok açıktır ki bir asrın müceddidi olan, Allah'ın kendisine özel bir hikmet ve ilim bahşetmiş olduğu böyle bir şahsın, tüm dünya Müslümanlarını yakından ilgilendiren önemli açıklamalarının batıni tefsir adı altında yanlış yorumlanması son derece sakıncalıdır. Böyle bir bakış açısı, Risaleler'in orijinal halinden uzaklaşmasına ve Müslümanların yanlış bilgilendirilmelerine neden olacaktır. Bu da, Bediüzzaman'ın hikmetli sözlerinin ve kıymetli açıklamalarının gereği gibi takdir edilememesine ve pek çok insanın onun üstün ilminden, feraset ve basiretinden gereği gibi istifade edememesine yol açacaktır. Kuşkusuz Bediüzzaman'ın şahsına ve eserlerine gösterilecek en güzel sevgi, saygı ve sadakat, onun tüm Müslümanlara bıraktığı değerli mirası olan Risale-i Nur Külliyatı'na sahip çıkıp korumakla ve onun gerçekte söylemek istediklerini tam anlayıp onu desteklemekle mümkün olacaktır.
 

Kitap bölümleri

Masaüstü Görünümü