Harun Yahya

Allah'ın Detay Sanatı (16-20)



Tüm Canlılarda Allah'ın Üstün Sanatı Hakimdir



N efes alma işlemi, insanda bir refleks olarak gerçekleşir. Bazı canlıların ise refleks olarak nefes almaya ihtiyaçları yoktur. Örneğin yunuslar için bu, bilinçli bir harekettir. Bizim yürümeye karar vermemiz gibi, onlar da nefes almaya karar verirler. Nefes almak için yüzeye çıktıklarında ciğerlerinin %80-90'ını hava ile doldururlar. Bu miktar, uzun süre ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Uyurken havaya ihtiyaç duymaları ise onlar için bir sorun değildir. Yunuslar, beyinlerinin sağ ve sol loblarını 15 dakikalık periyodlar olarak alternatifli kullanırlar. Loblardan bir tanesi uyurken, yüzeye çıkıp hava alabilmek için beyinlerinin diğer lobu görev başındadır.

İnsan yeryüzünde karmaşık özelliklere sahip tek canlı değildir. Araştırıp incelediğiniz hemen her yer, gökte uçan veya denizin derinliklerinde yaşayan, birbirinden kompleks ve farklı canlılarla doludur. Bunların, bizlerden ve birbirlerinden farklı yaratılmaları, farklı alemlerde, farklı güzellikler ve eserler yaratan Allah'ın hikmetidir. İnsan, bir canlıyı suda nefes alabilme yeteneği ile donatamaz, havayı ciğerlerine belirli bir oranda almasını sağlayamaz. Gece uyurken ona beyin loblarını kontrol etme kabiliyetini veremez. Uyurken ölmemesi için kullanması gereken sistemi ona  öğretemez. Yeryüzündeki hiçbir canlıya, yaşadığı ortama en uygun yaşama imkanlarını ve özelliklerini veremez. İnsan bunu, kendisi için bile yapamaz.

Bilinçli bir varlık olarak insanın gerçekleştiremediklerini ise bilinçsiz tesadüflerin gerçekleştirmesi kuşkusuz imkansızdır. Tesadüfleri ilahlaştıran, tüm varlıkların rastgele meydana geldiğini savunan evrim teorisi, her geçen gün ortaya çıkan kompleks yapılar karşısında tamamen çöküşe uğramış bir teoridir.

İnsana ve yeryüzündeki tüm varlıklara can veren, her birine yaşamaları için türlü olanakları nimet olarak sunan ve bunun için türlü donanımlar var eden Yüce Allah'tır. Bu nimetlerle sürekli karşılaşan insanın yapması gereken ise, Rabbimiz'in üzerimizdeki rahmetini ve nimetini düşünüp O'na yönelmektir.




Çiçek bahçesi



Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.
(Bakara Suresi, 164)





Mucizevi Şekilde Yenilenen Beden



İnsan hiçbir yeni günde, eski bedeninin aynısına sahip değildir. Vücuttaki hücrelerin bir kısmı yenilenmiştir. İnsanın "benim bedenim" diyerek sahiplendiği bedenini oluşturan hücrelerin bir kısmı ölmüştür. "Benim" diyen şey ruhtur, bedenin kendisi değişmektedir.Bu bilimsel bir gerçektir. İnsan vücudunu oluşturan dokular sürekli yenilenir. Bunu sağlamak için vücutta her dakika 200 milyon hücre doğar ve ölmüş hücrelerle yer değiştirir. Bu mükemmel olayın denetimi ise, Allah'ın dilemesiyle, troksin denilen tek bir hormona verilmiştir.









Troksin hormonu bedeni denetler, ömrünü tamamlayan hücreleri belirler ve buna göre yeni bir üretim yapılması emrini ilgili birimlere iletir. Bedenin yenilenmesi asıl olarak bu hormonun faaliyetine bağlıdır. Eğer troksin hormonu, eksilen hücrelerin sayısını hesaplayamasa ve ihtiyaçtan daha fazla veya daha az üretim yapsa, bedende oldukça karmaşık bir durum oluşur. Hücreler yeterli sayıda yenilenmediği için dış görünümde yaşlanma meydana gelirken, organlar işlevini yapamayacak hale gelecektir. Fazla üretim sonucunda ise, kontrolsüz büyüyen organlar ve oluşan tümörler, kısa sürede ölüme sebebiyet verebilir. Böylesine tehlikeli riskleri olan bir üretimin, evrimcilerin iddia ettiği gibi sözde bilinçsiz şekilde hareket eden ve tesadüfen işlev gören tek bir hormonun kontrolünde olması mantıklı mıdır? Yine evrimcilerin iddia ettiği gibi tesadüfen oluşmuş (ki bu imkansızdır) ve tamamen şuursuz hareket eden tek bir hormonun vücutta ne kadar hücrenin ölmüş olduğunu hesaplayabilmesi, meydana gelen eksikliğe uygun olarak yeni bir üretim yapması mümkün müdür?

Bir hormonun tesadüfen meydana gelerek ve kendi kendine kararlar vererek vücuttaki bir üretimi yönlendirmesi elbette mümkün değildir. İnsan, bedenindeki mükemmel dengenin, tesadüfen oluşmuş, rastgele hareket eden tek bir hormona ait olduğunu zannederse, yaşamını büyük endişelerle geçirmek zorunda kalır. (Zaten tesadüfen bir hormonun meydana gelebilmesi de, tesadüfi müdahalelerle bir insan bedeninin canlı kalabilmesi de mümkün değildir. Darwin'in öne sürdüğü tesadüfi aşamalar, tek bir bakteri hücresinin tek bir proteininin oluşumunu bile açıklayamamaktadır.) Bir insan bedeninde, tek bir rastgele olaya bile izin vermeyecek kadar kompleks ve detaylı sistemler vardır. Bütün bu sistemlerin Yaratıcısı, onları her an kontrolü altında tutan, yerde ve gökte olan her şeyin hakimi olan Allah'tır.

Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı. Emir, bunların arasında durmadan iner; sizin gerçekten     Allah'ın herşeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah'ın ilmiyle herşeyi kuşattığını bilmeniz, öğrenmeniz için. (Talak Suresi, 12)

Uzaydaki Olağanüstü Detaylar











Evrende bir yıldız ne kadar büyükse o kadar hızla yanar. Bizi ısıtan ve bize besin ve yaşam sağlayan Güneş, eğer şu an olduğundan on kat daha büyük olsaydı, oluşumundan on milyar yıl sonra değil, on milyon yıl sonra sönecekti ve bizler şu anda burada olamayacaktık. Eğer Güneş'e çok yakın bir yörüngede bulunsaydık, Yerküre üzerindeki her şey buharlaşıp yok olurdu. Çok daha uzak bir yörüngede olsaydık, bu durumda da her yeri buzlar kaplayacaktı.

Güneş, Dünya'ya yaşam sağlayabilmek için en uygun büyüklükte ve Dünya'ya en uygun uzaklıktadır.

Dünya eğer Güneş'ten yalnızca %1 oranında uzak ya da ona %5 oranında yakın olsaydı, üzerinde yaşanılamaz bir gezegen olurdu. Söz konusu yüzdeler, evrendeki büyük sayılar dikkate alındığında aslında oldukça küçük mesafe birimleridir. Bunu anlayabilmek için Venüs'ü örnek verebiliriz. Dünya'dan hemen önceki gezegen olan Venüs'e Güneş'in sıcaklığı bizden sadece iki dakika önce ulaşır. Büyüklük ve yapı açısından Venüs Dünya'ya oldukça benzerdir, fakat yörüngesel mesafedeki küçük bir fark, bu iki gezegen arasındaki "yaşam" farkının oluşmasının sebebidir. Bu iki dakikalık farkın sonucunda Venüs'ün yüzey sıcaklığı 4700C'ye ulaşır. Bu sıcaklık, kurşunu bile eritebilecek kadar yüksektir. Yüzeyindeki atmosferik basınç ise Dünya'dakinin 90 katıdır. Böyle bir basınç altında, insan yaşamı mümkün değildir.(Hemen Her Şeyin Kısa Tarihi, Bill Bryson, Boyner Yayınları, 2003, sf. 216-217)

Elbette ki Allah , uzayda var olan tüm gezegenler üzerinde yaşam yaratabilirdi. Ancak Allah, yaşamı yalnızca Dünya üzerinde var etmiştir. Bunun için sayısız faktörü hassas dengelere bağımlı kılmıştır. Bunlardan sadece birinin dengesinin bozulması, Dünya üzerindeki yaşamı sona erdirmeye yeterlidir. Dünya üzerindeki yaşam, onun sahip olduğu kusursuz denge ve bunların bağımlı olduğu sebepler, tüm bunları yaratan Allah'ın kontrolü altındadır. Yaratılan her şey gibi üzerinde yaşadığımız Dünya da, Yüce  Allah'ın kusursuz sanatına sahiptir.

O, sabahı yarıp çıkarandır. Geceyi bir sükun (dinlenme), Güneş ve Ay'ı bir hesap (ile) kıldı. Bu, üstün ve güçlü olan, bilen Allah'ın takdiridir. (Enam Suresi, 96)

Beyindeki Muhteşem Sinir Ağı Allah'ın Eşsiz Bir Eseridir











Dünyada aynı anda yüz milyonlarca telefon görüşmesi yapılabilir. Dünya çapındaki bu ağ, oldukça üstün ve kapsamlı bir ağdır. Bu gerçeğe karşın bu büyük ağ, tek bir insan beyni ile karşılaştırıldığında oldukça sıradan kalır. Tek bir insanın beyninin içinde ortalama 100.000.000.000 (yüz milyar) nöron (sinir hücresi) bulunmaktadır. Bu mükemmel ağı daha iyi anlamak için şu örneği verebiliriz: Beyindeki bu nöronlar, sahip oldukları uzantılardan uç uca eklenecek olursa, uzunlukları birkaç yüz bin kilometreyi bulmaktadır. Bilim adamlarının beyni, "evrendeki en büyük gizemlerden biri" olarak tanımlamasına neden olan en önemli unsurlardan bir tanesi, bu olağanüstü ağın varlığıdır.

İnsan beyninde yaklaşık 100 trilyon sinaps bulunur. Sinapslar, sinir hücrelerinde kimyasal geçişin gerçekleştiği yerlerdir. Vücuttaki herhangi bir hücre, sinapslar yoluyla, 1000 ayrı beyin hücresi ile bağlantı kurabilmektedir. Bu olağanüstü ağ sayesinde meydana gelen bilgi işlem hızı, gerçek anlamda hayret vericidir. Tek bir bit'lik bilgi, bir anda tam 100.000 nörona ulaşabilmektedir. Bu özelliği ile beyin, bilinen en hızlı bilgisayardan yüz binlerce kat daha hızlıdır. Böyle mükemmel bir eserin, aynı hız ve aynı özelliklere sahip bir benzerinin yapılması, IBM'in teknoloji müdürü Dr. Kerry Bernstein'ın ifadesiyle, mümkün gözükmemektedir. ("Brain Teaches Computers A Lesson", MSNBC.com, 6 Ağustos 2002, (Bit: Bir bigisayardaki en küçük bilgi (veri) parçacığına bit adı verilir.)

Böylesine kapsamlı bir ağı, küçücük bir alana sığdırmak ve onun katrilyonlarca bağlantı yapmasını ve bunu saliseler içinde başarmasını sağlamak elbette imkansızdır. Dünyadaki gelmiş geçmiş tüm insanların sahip olduğu bu muhteşem sistemi yoktan var etmek için insanın yapabileceği hiçbir şey yoktur. Beyin, insanların bu gerçeği görebilmesi için çok kapsamlı ve detaylı yaratılmış bir mucizedir. İnsanlara armağan edilmiş bu değerli hediyenin sahibi, çeşit çeşit nimetleri karşılıksız bağışlayan Yüce Allah'tır. Üstün yaratılış harikası beynin varlığı, Yüce Rabbimiz'in büyüklüğünü ve kudretini bir kez daha sergilemektedir.

Andolsun, Biz insanı, süzme bir çamurdan yarattık. Sonra onu bir su damlası olarak, savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik. Sonra o su damlasını bir alak (embriyo) olarak yarattık; ardından o alak'ı (hücre topluluğu) bir çiğnem et parçası olarak yarattık; daha sonra o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık; böylece kemiklere de et giydirdik; sonra bir başka yaratışla onu inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne Yücedir. (Müminun Suresi, 12-14)

Saniyede 500 Kere Çırpılan Kanatlar











Sivrisinek, kanatlarını "saniyede" yaklaşık "500 defa" çırpar. İnsanın kollarıyla oldukça sınırlı sayıda gerçekleştirebildiği bir işlemi, o sadece tek bir saniyede 500 kere gerçekleştirmektedir.

Saniyede 500 kere kesintisiz olarak hareket eden böylesine güçlü bir mekanizma, yapay olarak geliştirilememektedir. Çeşitli malzemeler ile geliştirilen buna benzer bir mekanizma, sürtünmenin şiddetinden kısa bir süre sonra yanacaktır. Ama bir sivrisinek, yaşamı boyunca uçtuğu her saniye, kanatlarını bu sıklıkla çırpmakta ve hiçbir sorun yaşamamaktadır. Dahası, bu üstün nitelikli kanatlar ona, yüksek bir hızda, dilediği yöne, dilediği uzunlukta uçma imkanı verirken, aynı zamanda manevra ve iniş yeteneklerini de en mükemmel şekilde gerçekleştirmesini sağlar.

Kanatlarını bu hızda çırpabilmek için sivrisineğin çok miktarda oksijene ihtiyacı vardır. Bu nedenle sivrisinek, hemen her hücresine ulaşan özel bir solunum borusuna sahiptir. Bu boru, doğrudan dışarıdaki havaya bağlı olduğundan, hücreler oksijen alışverişini aracı bir madde olmadan yaparlar. Bu özel sistemin sonucu olarak da dakikada binlerce kez kanat çırpan sivrisinek hiç yorulmaz.

Büyüklüğü 1 cm'yi bile bulmayan bir canlıda, saniyede yüzlerce kez çırpacak bir kanat ve bunu mümkün kılacak bir solunum sistemi var etmek Allah'ın hayranlık veren bir sanatıdır. Hiçbir tesadüf, böylesine kompleks bir canlıda, bu mükemmellikte bir mekanizma meydana getirip onu her bir bireyde mükemmel işler hale getiremez. Hiçbir tesadüf, eş zamanlı hareket eden bir çift kanada saniyede 500 kere çırpma imkanı veremez. Bu kusursuz canlının da onun sahip olduğu hayranlık uyandırıcı kanatların da Darwin'in öne sürdüğü gibi tesadüfi aşamalarla meydana gelmesi imkansızdır. Bu eser, Sani (sanatçı) olan Allah'a aittir.

Haberiniz olsun; şüphesiz göklerde kim var, yerde kim var tümü Allah'ındır. Allah'tan başkasına tapanlar bile, şirk koştukları varlıklara ve güçlere (gerçekte) uymazlar. Onlar yalnızca bir zanna uyarlar ve onlar ancak 'zan ve tahminde bulunarak yalan söylemektedirler.' (Yunus Suresi, 66)








İnsan, kollarını mümkün olan en hızlı şekilde çırpmak istediğinde bunu saniyeler içinde oldukça sınırlı sayıda gerçekleştirebilecektir. Ancak bir sivrisinek, kanatlarını saniyede 500 defa çırpabilecek bir yeteneğe sahiptir. Bu, Allah'ın bu küçük canlıya verdiği üstün bir yetenek, detayda sergilediği bir yaratılış delilidir.





 

Kitap bölümleri

Masaüstü Görünümü