Harun Yahya


Sonuç








Charles Darwin





Darwinizm dogmatik bir inançtır, adeta batıl bir dindir. Sayısız delille, atlaslarla, sergilerle evrim karşıtı binlerce delilin hiç durmaksızın gündeme getirilmesinin; evrimin geçersizliği çok açık olmasına rağmen bu delillerin defalarca, tekrar tekrar yeni örneklerle sunulmasının; canlıların hiç değişmediğinin tek tek fosillerle detaylıca açıklanmasının sebebi budur: Batıl bir dinin etkisi altında, ön yargısız düşünme yeteneklerini yitirmiş bazı kimselerin gerçekleri görmesine vesile olmaktır.





HAYALİ EVRİM MÜZELERİ






Evrim teorisi yaklaşık 150 yıldır spekülasyonlarla, propagandalarla ayakta kalmıştır. İnsanların bilinçaltlarına durmaksızın evrim telkini verilmiştir. Hiçbir bilimsel delile dayanmamasına rağmen evrim, okullarda okutulmuş, müzelerde hayal ürünü rekonstrüksiyonlarla sergilenmiş, gazetelerde haber yapılmıştır. İnsanlar üzerinde etkili olan bu evrim telkininin asıl kaynağı ise bilim değil, sahte bir dindir. Darwinizm dini, olmayan bir şeyi insanlara var gibi göstermiş, olmayan bir şeye insanları inandırmış, bir yalanı bilim gibi telkin etmiştir.

Fakat taraftarı olmayan bir yalan, kuşkusuz fazla ayakta kalamayacaktır. Evrim teorisi, taraftarlarını birer birer kaybetmektedir. Darwinizm dininin gerçek yüzünü öğrenen insanlar, evrim tarafgirliğinin mantıksızlığını açıkça görmekte ve bu teoriyi yalanlamaktadırlar. Değişmemiş sayısız fosilin ortaya çıktığını gören evrimci bilim adamları, yaşamlarını bir yalana adamış olduklarını fark etmekte ve pişman olmaktadırlar. Geriye, birkaç Darwin hayranından başka bir şey kalmamıştır. Onların yapabildikleri ise eski hikayeleri tekrarlamaktan ibarettir. Darwinizm'in yıkımını ister istemez onlar da kabul etmiş durumdadırlar. Konferanslarına konuşmacı bulamamakta, Darwinizm'i her savunuşlarında bu utancı tekrar tekrar yaşamaktadırlar.

Bu utanç daha da artacaktır. Çünkü fosiller sürekli olarak, yeterli miktarda delille evrimi yalanlamaktadır. Fosiller, canlıların evrimleşmediğini, bugünkü halleri ile yoktan yaratılmış olduklarını göstermektedir. Fosillerin gösterdiği gerçek, gizlenecek, görmezden gelinecek gibi değildir. Darwinizm dininin sonu gelmiş durumdadır.

Darwinistler artık suskundurlar. Artık bir çıkış yolları yoktur. İnandırıcılıkları kalmamıştır. Yeni taraftar edinememekte, mevcut taraftarlarını birer birer kaybetmektedirler. Son çırpınışları bir fayda vermemekte, çözüm yolu bulamamaktadırlar. Darwinizm ölmüştür ve bu gerçek Darwinistler tarafından da görülmektedir. Artık Darwinist propaganda yöntemleri bir sonuç getirmemektedir.

Bilim, tüm delilleriyle canlıları Allah'ın yoktan yarattığını göstermiştir. Canlıların gitgide detayları anlaşılan kompleks yapıları ve fosil kayıtlarında bu yapıların milyonlarca yıl önce var olduğu gerçeği Darwinizm'i öldürmüş, muhteşem yaratılışı, Allah'ın üstün kudretini gözler önüne sermiştir. Yüce Allah tek Yaratıcı, tüm varlıkların mutlak Hakim'i ve yerde ve gökte olanların tümünün Sahibi'dir. Kuşkusuz alemlerin Rabbi olan Allah, alemlerin tümünden müstağni olandır, üstün ve güçlü olandır.

O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haşr Suresi, 24)









 






EVRİMCİLERİN 150 YILDIR DÜNYAYI ALDATAN PROPAGANDALARINDAN ÖRNEKLER

Spekülasyonlar, gerçekle bağdaşmayan sloganlar ve hayali çizimler Darwinizm'in en önemli propaganda araçlarıdır. Bunlar aracılığıyla kamuoyuna sürekli olarak evrimin bilimsel bir teori olduğu yalanı telkin edilir. Oysa evrim henüz ilk canlı hücrenin nasıl meydana geldiğini açıklamaktan bile acizdir. Neden teoriyi destekleyen tek bir ara form fosili bile olmadığı, Eğer evrim varsa canlıların nasıl on milyonlarca yıldır değişmeden aynı kaldıkları, Şuursuz atomların nasıl, ne zaman ve ne şekilde duymaya, görmeye, dokunmaya, hissetmeye, düşünmeye karar aldıkları gibi sorular ise evrimciler açısından her zaman cevapsızdır. Evrimin iddiaları ilkokul çağında bir çocuğun dahi komik bulacağı mantık çöküntüleri içermektedir ve medyanın desteğiyle sürdürülen bu akıl dışı propagandanın bilimsel bir değeri olmadığı geniş kiltlelerce fark edilmektedir.





 














AVRUPA AYDINLANIYOR, DARWINİZM TARİHE GÖMÜLÜYOR

Sayın Adnan Oktar'ın Yaratılış Atlası isimli büyük eserinin Avrupa'ya ulaşmasıyla birlikte, tüm kıtanın materyalistleri ve Darwinistleri ciddi bir panik yaşamaya başladılar. Daha önce gördükleri hiçbir evrim karşıtı esere benzemediğini söyledikleri Yaratılış Atlası'nı, kendi fikir sistemleri açısından, bugüne kadarki tüm Darwinizm karşıtı çalışmalardan çok daha tehlikeli bulduklarını ifade ettiler. Öyle ki, kitabı yasaklatmaya dahi kalkıştılar.

Darwinizm'in bilimsel bir dayanağı olmadığını somut bulgularla ortaya koyan Yaratılış Atlası, başta Fransa olmak üzere, Hollanda, Belçika, İngiltere, İtalya, İsveç, İsviçre, İspanya, Danimarka gibi birçok ülkede büyük yankı uyandırdı. Yaratılış Atlası'nı konu alan sayısız gazete haberi, köşe yazısı, televizyon programı, internet sitesi kitabın fikri etkisini gözler önüne serdi.

Yaratılış Atlası, Avrupa'da gerçek bir aydınlanma başlattı. Yaklaşık 1.5 asırdır Darwinist ve materyalist telkinlerin baskısı altındaki Avrupa halkı, evrim teorisinin bilimsel bir değeri olmadığını, ideolojik kaygılarla gündemde tutulduğunu görmeye başladı. Farklı ülkelerde yapılan anketler, Darwinizm'e inananların sayısında önemli bir azalma olduğunu ortaya koydu. Örneğin Fransız Science Actualités tarafından yapılan ankette, insanların evrim ile oluşmadığına inananların oranı %92, evrime inananların oranı ise %5 olarak çıktı. Süddedeutsche Zeitung adlı ünlü Alman gazetesinin yaptığı ankete göre ise, insanın bir Yaratıcı'nın eseri olduğuna inananların oranı %85, evrim teorisinin geçerli olduğunu düşenenlerin oranı ise sadece %9'du. Avrupa'daki fikri değişimi açığa çıkaran anketlerden biri de İsviçre'de yayınlanan Blick'in anketi oldu. Bu ankette, Yaratılış'a inananların oranı %85, evrim teorisine inananların oranı da %8 olarak çıktı.

Bu fikri uyanış Avrupalı materyalist çevrelerde ciddi bir tedirginliğe sebep oldu. İdeolojilerinin sözde bilimsel temelinin yıkılmakta olduğunu endişeyle fark eden bu çevreler, kendilerince çeşitli tedbirler almaya çalıştılar. Bunlardan biri de, Avrupa Parlamentosu Konseyi Kültür, Bilim ve Eğitim Komitesi'nin hazırladığı "Eğitimde Yartılışçılığın Tehlikeleri" başlıklı rapordu.

104 maddeden oluşan raporda, 47 üye ülkenin Yaratılış düşüncesine karşı harekete geçmesi talep ediliyor ve Avrupa'nın büyük bir tehlike altında olduğu iddia ediliyordu. Raporda yer alan "Doğa, evrim, kökenlerimiz ve evrendeki yerimize dair sabırla oluşturduğumuz bilgilerin özüne saldırıda bulunan ve dini dogmalar (Dini tenzih ederiz) empoze eden düşünme şekillerinde bir artışa şahit oluyoruz." sözleriyle, endişenin asıl nedeni de ifade ediliyordu: Darwinizm, materyalizme sağladığı sözde bilimsel destek sebebiyle ayakta tutulmaya çalışılmaktadır. Darwinizm'in yıkılması demek, materyalizmin ve ateizmin en büyük dayanak noktalarından birini kaybetmesi demektir. Nitekim raporda, bu sözlerle Yaratılış'ın anlatılmasının "uzun yıllardır sabırla oluşturulan dünya görüşünü" yani materyalizmi sarstığı açıkça itiraf edilmektedir.









 

Raporun 12 maddesinde ise Adnan Oktar'ın Darwinizm karşıtı ilmi çalışmalarından ve Yaratılış Atlası'nın Avrupa'daki etkisinden bahsedilmekte ve Avrupa'da bugüne kadar hiçbir çalışmanın bu derece etkili olmadığı ifade edilmektedir. Örneğin raporun 57. maddesinde şöyle denilmektedir:

Harun Yahya Taarruzu: 2007'nin başlarında, Türk Yaratılışçısı Harun Yahya Yaratılış Atlası başlıklı çalışmasını çok sayıda Fransız okulu ve referans merkezine gönderdi... Kendisi (Herve Le Guyader) bu kitabı "Genellikle Anglo Sakson menşeili olan bundan önceki yaratılışçı inisiyatiflerinden ÇOK DAHA TEHLİKELİ" olarak görmektedir... ve yazar (Harun Yahya) tarafından kullanılan metodun "Bilinçlendirilmemiş bir HALK ÜZERİNDE OLDUKÇA ETKİN OLABİLECEĞİNE" inanmaktadır.

"Eğer dikkatli olmazsak Avrupa Konseyi'nin özünü oluşturan değerler Yaratılışçı köktendincilerin doğrudan tehdidiyle tehlikeye girecektir. Çok geç olmadan harekete geçmek, Konsey parlamenterlerinin görevlerinin bir parçasıdır." sözleriyle son bulan raporun hedefi, Yaratılış gerçeğinin okutulmasının ve anlatılmasının yasaklanmasını sağlamaktır. Demokrasiyle, en temel insan haklarıyla ve düşünce özgürlüğüyle hiçbir şekilde bağdaşmayan bu talep, önemli bir gerçeğe dikkat çekmektedir: Avrupalı materyalistler büyük bir panik içindedir. Bilim üzerindeki materyalist hegemonyayı devam ettirmek isteyen çevreler, Darwinizm'i ilmen savunamayacak durumda olmanın aczini yaşamaktadır. Oysa, fikirlerin yasaklanmasıyla bir yere varılamaz, fikre fikirle karşılık verilmesi gerekir. Her türlü düşüncenin özgürce tartışıldığı bir ortamda, akıl, vicdan ve sağduyu üstün gelecektir. Aklın, vicdanın ve sağduyunun gösterdiği gerçek ise Yaratılış'tır.





 





TANINMIŞ FELSEFECİ ANTHONY FLEW BİLİMİN YARATILIŞ'I GÖSTERDİĞİNİ AÇIKLADI


“Elbette insanları etkiledim, bu yüzden vermiş olabileceğim büyük zararı gidermek istiyorum ve bunun için çaba göstereceğim.” (Anthony Flew)


Bir dönemin ünlü ateist felsefecisi Anthony Flew, DNA'daki kompleks yapı karşısında, 66 yıl boyunca savunduğu ateizmin çökmüş bir felsefe olduğunu kabul etti. 81 yaşındaki İngiliz felsefe profesörü Flew, 15 yaşında ateist olmayı seçmiş ve adını akademik alanda ilk olarak, 1950 yılında yayınladığı bir makaleyle duyurmuştu. Sonraki 54 yıllık sürede, eğitim vermekte olduğu Oxford, Aberdeen, Keele ve Reading Üniversiteleri ile ziyaret için bulunduğu çok sayıda Amerikan ve Kanada Üniversitesinde, tartışmalarda, kitap, ders ve makalelerde ateizmi savundu. Ancak Flew, yakın bir dönem önce, bu yanılgısını terk ettiğini ve evrenin yaratılmış olduğunu kabul ettiğini açıkladı. The Sundays Times'ta yer alan haberde evrim teorisi ile ilgili şunları ifade etmektedir:









 

Şuna ikna oldum ki ilk canlı maddenin, cansız maddeden evrimleşerek meydana gelmesi, ardından da olağanüstü komplekslikte bir canlıya dönüşmesi, açıkça söz konusu değildir. (Stuart Wavell, Will Iredale, “ Sorry, says atheist-in-chief, I do believe in God after all”, The Sunday Times, 12 Aralık 2004; http://www.timesonline.co.uk/article/0,,2087-1400368,00.html)

Tek bir bilinç, evrensel bir akıl, tüm evreni kaplamaktadır. Atom altı maddenin kuantum doğasını araştıran bilimin bulguları, bizi hayranlık uyandırıcı şu kabulün eşiğine getirmiştir: Tüm varlık, bu aklın bir dışa vurumudur. Laboratuvarlarda bunu, ilk başta enerji olarak ifade edilmiş, sonra madde formunda yoğunlaşmış bilgi olarak gözlemliyoruz. Atomdan insana kadar her bir parçacık, her varlık; bir bilgi ve akıl seviyesi ortaya koymaktadır.(Gerald Schroeder, The Hidden Face of God, Touchstone, New York, 2001, s. Xi.)

İNSAN GENOMU PROJESİNİN YÖNETİCİSİ ALLAH’A NASIL İMAN ETTİĞİNİ ANLATIYOR

İnsan Genomu Projesinin başındaki en yetkili kişi olan, ünlü bilim adamı Francis Collins, 27 yaşına dek bir ateist olarak yaşamış.






Francis Collins





İlerleyen yıllarda DNA'daki “muazzam bilgi”yi gören Collins, kesin olarak ikna olmuş ve neden Allah'ın varlığına inandığını The Language of God (Allah'ın Lisanı) adlı bir kitapta açıklamıştır. Kitabında Yaratıcı'nın var olduğuna dair mantıklı bir temelin olduğunu ve bilimsel keşiflerin insanı “Allah'a yaklaştırmakta” olduğunu anlatıyor.

The Sunday Times gazetesinin 11 Haziran 2006 tarihli sayısında, “I've Found God, Says Man Who Cracked the Genome” (Genomun Şifresini Çözen Adam, 'Allah'ı Buldum' Diyor) başlıklı makalesinde şunları ifade ediyor:

“Bizim zamanımızın en büyük trajedilerinden bir tanesi, bilim ve dinin savaşmak zorunda olduğu izleniminin yaratılmış olmasıdır. Ben bunu hiçbir surette gerekli görmüyorum ve bu spektrumun uçlarını meşgul eden cırtlak seslerin de, son 20 yıldır sahneye hakim oluşunu son derece hayal kırıklığına uğratıcı buluyorum....

Bir keşif yaptığınızda, bu bilimsel bir coşku anıdır, çünkü üzerinde araştırma yapmışsınızdır ve cevaba yaklaşmışsınızdır. Fakat bu an benim için, hiçbir insanın bilmediği, ancak Allah'ın ezelden beri bildiği bir şeyi şimdi idrak ettiğimden Yaratıcı'ya yakınlaştığım bir andır.

İnsanoğlu ile ilgili her türlü bilgiyi ve sırrı taşıyan bu 3.1 milyar komutluk kitabı, ilk defa elinize aldığınızda, her bir sayfasını incelerken huşu hissetmekten kendinizi alamazsınız. Ben bu sayfalara baktığımda Allah'ın aklını görmekten kendimi alamıyorum.”





 

Kitap bölümleri

Masaüstü Görünümü