Harun Yahya


UBA'nın Türlerin Yayılışını
Evrime Delil Gösterme Yanılgısı



UBA, evrimciler arasında dahi oldukça tartışmalı olan bir konu olan biyocoğrafya konusunu ise, 'Türlerin Yayılışı' başlıklı bölümde evrime delil olarak göstermiştir. (Bilim ve Yaratılışçılık, s. 15) UBA'nın bu konudaki görüşleri şu ifadelerinde özetlenmektedir:


tuğlalı ev



Ve neden Galapagos gibi takım adalarda en yakın ana karadaki yaşam biçimlerine benzeyen ama yine de farklı türler yaşarlar? Evrim kuramı, biyolojik çeşitliliğin yerel ya da göçmen ataların soyundan gelenlerin farklı çevrelerine uyum sağlamaları sonucunda oluştuğunu açıklar. Bu açıklama, mevcut türlerin ve o bölgedeki fosillerin benzer yapılara sahip olup olmadıkları incelenip, birinin diğerinden nasıl türediği ortaya konarak sınanabilir. Ayrıca yerel atası olduğu saptanamayan türlerin dışarıdan geldiğini gösteren kanıtlar da olmalıdır.

UBA'nın yukarıdaki açıklamasını inceleyelim. UBA'nın açıklamasına göre, Galapagos veya Hawaii gibi okyanusla çevrili adalarda yaşayan canlılar, ya o bölgede bulunan diğer canlılardan evrimleşmişlerdir, ya da bir şekilde bu adalara göçeden 'göçmen atalarından' evrimleşmişlerdir. Bu tür adaların, coğrafi açıdan diğer karalarla aralarında engel vardır. Dolayısıyla, bu canlılar sadece belli bir bölgenin özelliğine uyum sağlar ve belli özellikler kazanırlar. Bu, daha önce anlattığımız gibi kimi biyologların "mikroevrim" dedikleri şeydir; yani bir organ, yeni bir genetik bilgi oluşturmayan dolayısıyla gerçekte bir "evrim" örneği olmayan varyasyon.  'UBA'nın Türleşme Yanılgısı' bölümünde incelendiği gibi, hangi canlı türü olursa olsun ve ne kadar uzun süre coğrafi açıdan izole olursa olsun, hiçbir tür bir başka türe evrimleşmez. Varyasyonun evrim gibi gösterilmesinin neden yanlış olduğunu söz konusu bölümde detaylı olarak incelemiştik. 

Aslında bu örnek bizlere evrimcilerin sık kullandığı bir yanıltma yöntemini tanıtması açısından önemlidir: Doğadaki -hatta toplumdaki- herhangi bir değişimin "evrim" diye isimlendirilerek, teoriye delil gibi gösterilmesi. Kimi zaman evrimciler bu yöntemin daha da yanıltıcı bir örneğini kullanırlar ve "evrim, zaman içinde değişmedir" derler. Bu yanıltıcı tanımdan sonra doğadaki her türlü değişim "evrimin canlı örneği" gibi gösterilir. Hatta, başta belirttiğimiz gibi, insanların kültürel ve teknolojik gelişimi bile "evrim" olarak tanımlanır ve hemen Darwinizm'le ilişkilendirilir. Tüm bu çarpıtmalar, ancak konu hakkında bilgisi olmayan ve fazla düşünmeyen insanları etkileyebilecek aldatmacalardır ve gerçekte evrim teorisini savunanların delil bulmak konusunda ne kadar umutsuz olduklarını göstermektedir.


ribozom

Hawaii





Öte yandan UBA'nın kitabında yer alan "laf kalabalığı" yöntemi de ilginçtir. Örneğin UBA yazarları, sadece Hawaii'de bulunan bazı salyangoz, kara yumuşakçası ve meyve sineği türlerinin, geçmişte bu karaya ulaşabilmiş olan birkaç ortak atadan evrimleştiklerini öne sürmektedirler. Ne var ki, bunu gösteren fosil delilleri bulunmamaktadır. UBA, her zamanki klasik evrimci mantığı kullanmakta, 'tüm canlılar evrimle meydana gelmiştir, bu canlılar bu adada bulunuyorlarsa, demek ki onlar da bir şekilde ortak bir atadan evrimleştiler' demektedir.

Biyocoğrafyanın, yani canlıların coğrafi dağılımlarının, evrim teorisine sağladığı hiçbir kanıt yoktur. Bu bilim dalı haritalama, organizmaların yokoluşu, ekoloji gibi konularla ilgilenir. New York Amerikan Doğa Tarihi Müzesin'den G. Nelson ve N. Platnick, evrimci olmalarına rağmen biyocoğrafyanın evrim teorisi ile ilgisizliğini şöyle açıklarlar:

'Bu nedenle biyocoğrafyanın (veya canlıların coğrafi dağılımlarının) hiçbir şekilde evrimin lehinde veya aleyhinde bir delil sunmadığı sonucuna varıyoruz.'1



Uba'nın Embriyoloji Aldatmacası



UBA'nın kitapçığında, daha 1920'li yıllarda geçersizliği ve büyük çaplı bir saptırmaya dayalı olduğu anlaşılan bir yanılgı, yani Ernst Haeckel'in biyogenetik yasası, evrim teorisine delil olarak gösterilmiştir. (Bilim ve Yaratılışçılık, s.17) UBA söz konusu bölümde, embriyolojinin canlıların ortak bir atadan türediklerine delil oluşturduğunu, canlı türlerinin gelişim evrelerinin başında birbirlerine benzediğini öne sürmektedir. Bu hem bilim dünyasının hem de UBA'nın ve hatta söz konusu kitapçığın yazarlarından olan Bruce Alberts'ın bile geçerli olmadığını kabul ettiği bir iddiadır. Bruce Alberts bir röportajında, yazarlarından biri olduğu Molecular Biology of the Cell  adlı kitabının bir sonraki baskısından Haeckel'in ilerleyen sayfalarda inceleyeceğimiz, sahte embriyo çizimlerinin çıkartılacağını açıklamıştır.2






ilkel atmosfer

Ernst Haeckel







UBA'nın, geçersizliği bilim dünyasınca kabul edilmiş konuları evrim teorisine hala delil olarak göstermeye neden devam ettiği ayrıca incelenmesi gereken bir konudur. Bu bölümde, embriyolojinin neden UBA'nın iddiasının aksine, evrim teorisine bir delil oluşturmadığı açıklanacaktır.


Haeckel'in Rekapitülasyon Teorisi



Her ne kadar UBA kitapçığında Haeckel'in ismi anılmasa da, embriyolojiyi evrim teorisine delil gösterme konusunda öncülük eden kişi Ernst Haeckel olmuştur. Haeckel, bireyoluş (ontogeny) ve soyoluş (phylogeny) terimlerini icad etti. Bireyoluş bir bireyin embriyonik gelişimini, soyoluş ise bir türün evrimsel tarihini ifade ediyordu. Haeckel, embriyoların gelişirken atalarının yetişkin formlarından geçerek, evrimsel tarihlerini 'tekrar ettiklerini' öne sürdü. Yeni evrimleşen özellikler gelişimin sonunda ortaya çıkarken atalara ait özelliklerin gelişimin ilk safhalarında görüldüğünü öne sürdü. Haeckel 'Rekapitülasyon teorisi' adını verdiği bu sözde kanunu ünlü cümlesinde özetledi 'bireyoluş soyoluşun tekrarıdır'. Darwin de İnsanın Türeyişi adlı kitabında Haeckel'in çizimlerini kendi teorisini destekleyen çok önemli bir kanıt olarak sundu.

Haeckel, bu sonuca gözlemler neticesinde değil, evrim teorisinden yola çıkarak ulaşmıştı. İngiliz zoolog Adam Sedgwick daha 1909 yılında Haeckel'in teorisi için  şöyle demiştir:


Evrim teorisinden çıkarılan bir tümdengelimdir ve hala da öyle olmaya devam etmektedir. 3


Rekapitülasyon teorisinin geçersizliği kısa sürede anlaşıldı. 20. yüzyılın başlarında birçok bilim adamı, bu teorinin doğru olamayacağını görmüştü. S. J. Gould, bu konuda şunları yazar:


Haeckel'in modern formların tüm atalarını embriyonik aşamalarında aramak için biyogenetik kanununu kullanma programı büyük bir umut ve alkışla izlendi. Ancak çok az olumlu sonuç elde edildi ve test edilemeyen filogenetik senaryalora ilişkin sonsuz çekişmeye yol açtı. Bütün bunların nedeni filogenetik kanunun temelde yanlış olmasıdır. Ondokuzuncu yüzyılın son yıllarında, Haeckel'in programı daha çok bir alay konusu haline geldi.4


Profesör K.S. Thomson ise 1988 yılında American Scientist dergisinde yayınlanan makalesinde şöyle demektedir:


Biyogenetik kanunu, eskiden kullanılan iri başlı kapı çivileri kadar modası geçmiştir.  Sonunda ellili yıllarda biyoloji ders kitaplarından çıkartılmıştır. Ciddi teorik bir araştırma konusu olarak yirmili yıllarda geçerliliğini kaybetmişti. 5


Moleküler biyolog, C. Mc Gowan'ın itirafı ise son derece açık yüreklilikle yapılmıştır:


Birçok fikir gibi, (rekapitülasyon) zamanında iyi bir fikir gibi görünüyordu ancak yaratılışçıların bize işaret etmekten hoşlandıkları gibi, bu fikir reddedileli çok uzun süre olmuştur. 6

Ernst Mayr ise 'Rekapitülasyon teorisi artık geçersiz kabul edilmektedir.' diyerek bu gerçeği itiraf etmişti.7


Rekapitülasyon teorisinin geçersizliğinin kabul edilmesinin nedeni, yeni buluşların teori ile çelişmeye başlaması değildir. Çünkü zaten en başından beri bu teorinin delillerle çeliştiği bilinmekteydi. Bilim tarihçisi Nicholas Rasmussen bu konuda şöyle der:


Biyogenetik kanunun reddedilmesi için kullanılan tüm önemli deliller kanunun kabul edildiği ilk günlerden beri mevcuttu. 8


Haeckel'in sahte çizimleri



Konunun en önemli yönü ise "biyogenetik kanun" hikayesinin aslında bir bilim sahtekarlığına dayanmasıydı.  Haeckel, teorisini ispatlamak için, farklı canlıların embriyolarının resimlerini çarpıtarak çizmişti. Çizimlerde çok benzer gözüken bu embriyolar, gerçekte birbirinden çok farklıydılar.






Heackel'in sahte çizimleri

Heackel'in Sahte Çizimleri







Haeckel'in çizimlerinde birkaç ayrı yönden sahtekarlık vardı:

1.  Haeckel, sadece iddiasına uygun görünen embriyoları seçmişti. Omurgalıların yedi sınıfı olmasına rağmen (çenesiz balıklar, kıkırdaklı balıklar, kemikli balıklar, amfibiyenler, sürüngenler, kuşlar ve memeliler) çenesiz ve kıkırdaklı balıkları çıkararak sadece beş sınıfa ait embriyoları çizimlerine dahil etmişti. Ayrıca, seçtiği embriyoların yarısı memelilere aitti, ve bunların hepsi aynı takımdandı (palesentalılar); diğer memeli takımlarını ise dahil etmemişti. Sonuç olarak Haeckel çizimleri için örneklerini taraflı olarak seçmiş, bilimsel davranmamıştı.

2.  Haeckel, kasıtlı olarak belirli canlıların embriyolarını seçmiş olmasına rağmen, bu embriyolar dahi iddiasına uygun değildi. Bu nedenle, embriyoların çizimlerinde hile yaptı. İngiliz embriyolog Michael Richardson, 1995 yılında Haeckel'in çizimlerinin doğru olmadığını ve çizimlerdeki embriyoların diğer verilerle birbirini tutmadığını detaylı bir araştırmayla ortaya koydu. Richardson şu sonuca varmıştır: 'Bu çizimler hatalıdır ve embriyonik gelişim hakkında yanlış bilgi vermektedir.' Richardson, 1997 yılında, uluslararası uzman bir ekip ile, Haeckel'in embriyolarını omurgalıların yedi sınıfından gerçek embriyoların fotoğraflarıyla karşılaştırdı. Bu şekilde Haeckel'in çizimlerinin büyük çarpıtmalarla dolu olduğunu delillendirdi.

3.  Bunların yanı sıra, Richardson ve ekibi, amfibiyenlerin embriyonik morfolojileri (şekilleri) arasında büyük değişiklikler olduğunu buldu. Ancak Haeckel teorisine uygun görünebilmesi için amfibiyenlerden sadece semenderi seçmişti. Örneğin kurbağayı seçseydi, aradaki farklılıklar çok daha belirgin olduğu için, teorisine uygun olmayacaktı.

4.  Richardson ve ekibi ayrıca omurgalı embriyolarının boyutlarının, 1 milimetre ile 10 milimetre arasında değişerek, olağanüstü farklılıklar gösterdiğini gözlemledi. Oysa Haeckel hepsini aynı boyutlarda çizmişti.

5.  Richardson ve meslektaşları, 'somite'lerin –yani embriyonun gelişen omurgasının her iki tarafındaki tekrarlanan hücre bloklarının- sayılarının da çok büyük farklılıklar gösterdiğini gördüler. Her ne kadar Haeckel'in çizimleri her sınıfın yaklaşık aynı sayılarda somite içerdiğini gösteriyor olsa da, gerçek embriyolarınki 11 ile 60'ın üzerinde sayılarda değişiyordu. Richardson ve ekibi şu sonuca vardı:


Araştırmamız, Haeckel'in çizimlerinin güvenilirliğini ciddi şekilde temelinden yıkmaktadır. 9



Stephen Jay Gould

Stephen Jay Gould



Haeckel'in embriyoları, gerçek embriyolarla yanyana konduklarında, Haeckel'in çizimlerinin teorisine uydurulmak için kasıtlı olarak saptırıldıkları açıkça görülüyordu. Natural History dergisinin 2000 Mart tarihli sayısında Stephen Jay Gould, Haeckel'in 'en ideal hale getirerek ve işine gelmeyenleri çıkartarak, benzerlikleri abarttığını' yazdı; ayrıca, Haeckel'in çizimlerinin 'hatalar ve açıkça yapılmış tahriflerle' karakterize edildiğini belirtti.

Richardson, yaptığı araştırmadan sonra Science dergisiyle yapılan bir söyleşisinde, Haeckel'in embriyo çizimleri için 'biyolojideki en büyük sahtekarlıklardan biridir' ifadesini kullanmıştır. Science dergisinin 5 Eylül 1997 tarihli sayısında, yayınlanan 'Haeckel'in Embriyoları: Sahtekarlık Yeniden Keşfedildi' başlıklı yazıda şöyle denmektedir:


Londra'daki St. George's Hospital Medical School'dan embriyolog Michael Richardson, '(Haeckel'in çizimlerinin) verdiği izlenim, yani embriyoların birbirine çok benzedikleri izlenimi yanlış' diyor... O ve arkadaşları Haeckel'in çizdiği türdeki ve yaştaki canlıların embriyolarını yeniden inceleyerek ve fotoğraflayarak kendi karşılaştırmalarını yapmışlar. Richardson, Anatomy and Embryology dergisine yazdığı makalede, 'embriyolar çoğu zaman şaşırtıcı derecede farklı görünüyorlar' diye not ediyor.


Haeckel'in, embriyoları benzer gösterebilmek için bazı organları kasıtlı olarak çizimlerinden çıkardığını ya da hayali organlar eklediğini bildiren Science dergisindeki makalenin, devamında şu bilgiler verilmektedir:


Richardson ve ekibinin bildirdiğine göre, Haeckel sadece organlar eklemek ya da çıkarmakla kalmamış, aynı zamanda farklı türleri birbirlerine benzer gösterebilmek için büyüklükleri ile oynamış, bazen embriyoları gerçek boyutlarından on kat farklı göstermiş. Dahası Haeckel farklılıkları gizleyebilmek için, türleri isimlendirmekten kaçınmış ve tek bir türü sanki bütün bir hayvan grubunun temsilcisi gibi göstermiş. Richardson ve ekibinin belirttiğine göre, gerçekte birbirlerine çok yakın olan balık türlerinin embriyolarında bile, görünümleri ve gelişim süreçleri açısından çok büyük farklılıklar bulunuyor. Richardson '(Haeckel'in çizimleri) biyolojideki en büyük sahtekarlıklardan biri haline geliyor' diyor.


Haeckel'in Embriyoların En Erken Evreleri İle İlgili Aldatmacası



Haeckel, özellikle embriyoların en erken evrelerinin birbirine daha çok benzer olduğunu öne sürmüştü. Oysa Haeckel'in çizimleri, erken aşamaları içermemekte, gelişimin ortasından itibaren başlamaktadır. Halbuki daha erken aşamalar arasında çok daha büyük farklılıklar vardır.

Bu aldatmacayı görebilmek için, embriyonun ilk evrelerine ve bu evrelerde aldığı şekillere kısaca değinelim. Bir hayvan yumurtası döllendiği zaman, döllenmiş yumurta ilk olarak "bölünme" olarak adlandırılan bir süreç yaşar. Bölünme sırasında, yumurta yüzlerce veya binlerce hücreye bölünür. Bölünmenin sonunda, hücreler hareket etmeye başlar ve gastrulasyon olarak bilinen yeni bir evreye geçerek kendilerini yeniden organize ederler.  Gastrulasyon, hayvanın vücut planının, doku tipinin ve organ sistemlerinin genel olarak belirlenmesinde bölünmeden daha önemlidir.

Bir omurgalı embriyosu, bölünme ve gastrulasyon evrelerinden sonra Haeckel'in 'ilk evre' olarak adlandırdığı evreye geçer. Eğer Haeckel'in iddia ettiği gibi  omurgalılar gelişimlerinin en erken evresinde en fazla benzerliğe sahip olsalardı, o zaman farklı sınıflar, en çok bölünme ve gastrulasyon evrelerinde benzerlik göstereceklerdi. Ancak Haeckel'in örnek verdiği beş omurgalı sınıfının (kemikli balık, amfibiyenler, sürüngenler, kuş ve memeliler) üzerinde yapılan araştırmalar, durumun böyle olmadığını göstermektedir.






hücre bölünmesi

Hücre Bölünmesi







Beş sınıf arasındaki farklılıklar döllenmiş yumurtalar arasında dahi oldukça açıktır. Zebra balığı ve kurbağa yumurtaları yaklaşık bir milimetre çapındadırlar; kaplumbağa ve civcivler yumurta sarısının üzerinde 3 veya 4 milimetre çapında diskler olarak başlarlar; insan yumurtası ise sadece bir milimetrenin onda biri çapındadır. Zebra balığı, kaplumbağa ve civciv embriyolarının en erken hücre bölünmeleri biraz benzerlik gösterir. Ancak birçok kurbağada embriyolar sarı yumurtanın içine girer. Memeliler ise tamamen farklıdır. Bölünmenin sonunda ve gastrulasyon evresinde hücre hareketleri beş sınıfta da birbirinden oldukça farklıdır. Zebra balığında, hücreler embriyonun gelişimini sağlayan yumurta bölümünden dışarıya doğru yavaşça inerler, kurbağalarda birbirini tutan ince levhalar halinde bir gözeneğin içinden akarak iç boşluğa doğru hareket ederler; ve deniz kaplumbağalarında, tavuklarda ve insanlarda bir oluk boyunca  embriyonik diskin iç boşluğuna akarlar. Eğer omurgalılardaki erken gelişimle ilgili teori doğru olsaydı, bu beş sınıfın döllenmiş yumurta halindeyken birbirlerine en fazla benzerlik göstermelerini, bölünme sırasında çok belirsiz farklılıklar olmasını ve gastrulasyon evresinde biraz daha farklılaşmalarını beklerdik. Ancak gözlemlenen böyle değildir. Beş sınıfın yumurtaları birbirlerinden oldukça farklı şekillerde hayata başlarlar.


Sonuç



Asıl ilginç olan ise, bilim dünyasının on yıllardır kesin olarak geçersiz gördüğü bir teorinin, UBA tarafından hala evrim teorisine delil olarak gösterilebilmesidir. UBA, Haeckel'in isminin sahtekarlık ile birlikte anılıyor olmasından dolayı olacak, söz konusu bölümde Haeckel'den hiç söz etmemiş, ama Haeckel'in sahte teorisini bilimsel bir gerçek gibi aktararak, onun sahtekarlığına ortak olmuştur.


Dipnotlar



1. G. Nelson, N. Platnick, Systematics and Biogeography:Cladistics and Vicariance, Columbia University Press, 1981
2. James Glanz, New York Times, 8 Nisan 2001, Biology Text Illustrations More Fiction Than Fact
3. Adam Sedgwick, 'The Influence of Darwin on the Study of Animal Embryology', s. 171-184 in A.C. Seward (editör)Darwin and Modern Science, (Cambridge: Cambridge University Press, 1909), s. 174-176
4. Stephen Jay Gould, 'Heterochrony', in Keller and Llyod (editörler), 1992, s. 161
5. K. S. Thomson, 'Ontogeny and Phylogeny Recapitulated', American Scientist, vol.76, 1988, s. 273
6. C. McGowan, In the Beginning... A Scientist Shows Why the Creationists are Wrong, Prometheus Books, 1984, s. 122
7. Ernst Mayr, The Growth of Biological Thought : Diversity, Evolution and Inheritance, The Belknap Press of Harvard University Press, 1982, s. 215
8. Nicholas Rasmussen, 'The Decline of Recapitulationism in Early Twentieth-Century Biology:Disciplinary Conflict and Consensus on the Battleground of Theory', Journal of the History of Biology 24 (1991), s. 51-89
9. M. K. Richardson, et al., 'There is no highly conserved embriyonic stage in the vertebrates: implications for current theories of evolution and development', Anatomy & Embryology 196 (1997), s. 91-106; ayrca bkz. Michael K. Richardson, Steven P. Allen, Glenda M. Wright, Albert Raynaud, ve James Hanken, 'Somite number and vertebrate evolution', Development 125 (1998)  


 

Kitap bölümleri

Masaüstü Görünümü