Harun Yahya


Atatürk’ün Bazı Anıları



Atatürk'ün Çanakkale'de Gösterdiği Üstün Başarı






Atatürk




15 Şubat 1915, Çanakkale savaşlarının başlangıcıdır. Mustafa Kemal ilk günden beri elindeki kuvvetler ile savaşın başında ve içindedir. Var güçleriyle Çanakkale Boğazı'na saldıran düşman kuvvetleri 18 Mart 1915'de denizdeki savaşta yenilir. Fakat, İstanbul'a ulaşmak isteyen İtilaf Devletleri bu kez de karadan şanslarını denemeye kalkarlar.

Bu arada 25 Nisan 1915 sabahı ilginç bir olay olur. Osmanlı Hükümeti ve Genelkurmayı Gelibolu ve Ege Denizi tarafından gelecek bir kara savaşını düşünmemektedir. Bu konuda hazırlıklı da değildir. Ancak Mustafa Kemal, düşmanın, ölü bir konumu olan Arıburnu'ndan çıkartma yapacağını anladığı için, emri altındaki 57. Alayı Kocaçimen mevkine getirir. Mustafa Kemal Conkbayırı'na vardığı sırada 9. Tümene bağlı 27. Alayın askerlerinin Conkbayırı'na doğru kaçtıklarını görerek önlerini keser ve sorar:

- Nereye gidiyorsunuz?

- Düşman geldi.

- Nerede?

Kaçan askerler 261 Rakımlı tepeyi işaret ederler. Gerçekten de, düşman önünde hiçbir engel olmayan tepeye doğru yaklaşmaktadır. Mustafa Kemal'in yanında ise bir, iki subay ve kaçan erlerden başka kimse yoktur. Kendi alayı hala Kocaçimen'dedir. Hemen kumandayı ele alarak emir verir:

- Düşmandan kaçılmaz.

- Cephanemiz yok.

- Cephanenizden daha güçlü süngünüz var.

- Süngü tak, hücum!

Hemen arkasından "Allah Allah" sesleri bütün ovaya yayılır. Kahraman Türk askeri şimdi süngüsüyle, boğaz boğaza çarpışmaktadır. Bu mücadele neticesinde biraz zaman kazanılmış ve 57. Alay savaş alanına yetişmişir ve Mustafa Kemal'in emriyle tekrar hücuma geçmiştir. Bu savaşı Türk Ordusu kazanmıştır.




Seddülbahir'deki Türk siperlerinde bir savaş anı (Mayıs 1915)




Seddülbahir'deki Türk siperlerinde bir savaş anı (Mayıs 1915)





Ancak 57. Alay tümüyle şehit düşmüştür. 1 Haziran 1915'de Mustafa Kemal Albaylığa yükselmiştir.

Bu yenilgiye rağmen İtilaf Devletleri 6-7 Ağustos gecesi Anafartalar'a asker çıkarmış ve şiddetli çarpışmalar başlamıştır. Bu sırada kurulan Anafartalar Grup Komutanlığını üstlenen Mustafa Kemal 10 Ağustos'taki çarpışmalarda düşmana büyük kayıplar vermiş, düşmanın Conkbayırı'na yerleşmesini engellemiştir.42

Bu savaşlar için, İngiliz Kuvvetleri Kumandanı Hamilton, yazdığı Gelibolu Savaşları adlı kitabında şöyle der:

Türkler birbiri ardınca "Allah, Allah" haykırışlarıyla hakikaten pek yiğitçe savaştılar. Bu savaşı yazı ile anlatmak mümkün değildir.43

İngilizler, bütün çırpınmalarına rağmen, kahraman Mehmetçiğin savunma hatlarını aşıp, Çanakkale Boğazı'nı geçemezler ve 20 Aralık 1915 günü Çanakkale'den çekilmeye başlarlar.

Bu savaşta Mustafa Kemal'in oynadığı rol ise, İngiliz yazar Alan Moorehead'in Gelibolu adlı kitabında şöyle anlatılır:
O genç ve dahi Türk şefinin, o esnada orada olması müttefikler bakımından en acı darbelerden biridir.44 





Çanakkale savaşı komutanları





Çanakkale Savaşı komutanları:
General Esat Paşa, Albay Mustafa Kemal, Albay Fahrettin, Yüzbaşı İzzettin, Yarbay Nazmi, Yarbay Rüştü ve Albay Kemal.





İngiltere Kralı 5. Edward:

"Mustafa Kemal Bir Milyon Askere Bedeldir."

"Yıl 1936, İngiltere Kralı VIII. Edward, Atatürk'ü ziyarete gelir. 4 Eylül 1936 günü Atatürk misafirinin şerefine bir yemek verir. Dolmabahçe Sarayı'nın salonunda yenen yemek sırasında İngiltere Kralı, Atatürk'e sorar:   

-Türkiye bir savaş anında ne kadar asker çıkarabilir Ekselans?

Mustafa Kemal'in cevabı şudur:

-Bu düşmana ve savaşa göre değişir. İcabında kadınlı erkekli bütün Türkler askerdir. Fakat talim görmüş bir milyon...

Kral biraz düşündü:   

-Demek bir savaş çıktığında derhal iki milyonluk bir kuvvete sahiptirler.

Atatürk düzeltir.

-Hayır ... Umumiyetle yetişmiş asker, nüfusun yüzde yedi- sekizi hesaplanır.

Kral hayranlıkla Mustafa Kemal'e bakar, gülümseyerek başını sallar.

-Ben doğru hesap yaptım, Ekselans. Bir milyon ordunuz, BİR MİLYON DA ŞAHSEN SİZ... Toplamı benim dediğimdir."45


Sakarya Meydan Muharebesi







Atatürk





5 Ağustos 1921 günü Başkumandanlık görevini üstlenen Mustafa Kemal, 15 Ağustos 1921'de Fevzi (Çakmak) Paşa ile birlikte Polatlı'da Başkumandanlık karargahına gitti. 23 Ağustos 1921 günü, Yunan ordusu tekrar tüm cephelerde saldırıya geçti. Sakarya Meydan Savaşı, geceli gündüzlü tam 22 gün sürdü. Mustafa Kemal Paşa emrindeki kahraman Mehmetçik tarihin altın sayfaları arasına yeni bir destan ekledi. Destan Mustafa Kemal'in şu sözleri ile başlıyordu:
Savunma hattı yoktur, savunma sathı vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz.

26 Ağustos 1921: Destanın son sayfası da 1922'de Dumlupınar Meydan Muharebesi'nin kazanılmasından sonra 1 Eylül 1922'de gene Başkumandan'ın şu sözleriyle kapanıyordu:

Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!

Sakarya Meydan Muharebesi'nin neticesini, 12 Eylül 1921 gününün kararan fecrinde, Genelkurmay Başkanı Fevzi (Çakmak) Paşa, Basirettepe'den Ankara'ya şu telgrafla bildiriyordu: "-Anadolu'nun Yunan ordusu için mezar olacağı hakkındaki kanaatimizin gerçekleşmekte olduğunu arz ederim."46
Sakarya Zaferi'nden sonra Atatürk Türk Ordusuna şu şekilde seslenmiştir:

Arkadaşlar, milletimizi yabancıların ellerinde köle olmuş görmemek için giriştiğimiz bu muharebe de Sakarya Zaferi gibi adı daima anılacak yeni ve büyük bir zafer kazandınız. Benim gibi ömrünü senelerden beri saflarınız yanında geçirmiş olan bir silah arkadaşınız; ezilmiş, kahredilmiş düşmanın çekilişinden sonra hakkınızda duyduğumuz takdir ve hayreti, minnet ve şükranı ordunun her ferdi ve memleketin her tarafında duyulacak kadar yüksek sesle söylemeye lüzum gördüm.





Atatürk





Sakarya boyunda biz bütün memleket, bütün varlığımız ve istiklâlimiz pahasına denecek kadar ehemmiyetli büyük bir muharebeye giriştik. 21 gün, 21 gece bir milletin istilâ ve yağma fikri birbiriyle boğuştu.

Mazlum milletimizi tarihin en tehlikeli bir zamanında yeniden ışığa ve necata kavuşturan bu muharebede sizin başkumandanınız olmaktan dolayı bir insan kalbi için mukadder olabilecek en derin saadet ve iftiharı duydum. Dünyanın hiçbir tarafında ve ordusunda yüreği seninkinden daha temiz ve daha sağlam bir askere rasgelinmemiştir. Her zaferin mayası sendedir. Her zaferin en büyük payı senindir. Hayatınla, imanınla, itaatinle, hiçbir korkunun yıldırmadığı demir gibi pâk kalbinle düşmanı nihayet alt eden büyük gayretin için minnet ve şükranımı söylemeyi nefsime en aziz bir borç bilirim.47

Sakarya Meydan Muharebesi'nden sonra 19 Eylül 1921 tarihinde TBMM tarafından Mustafa Kemal Paşa'ya Gazi ünvanı ve Mareşal rütbesi verildi. Mustafa Kemal'in kendisine "Gazi"lik ünvanı ve "Mareşal"lik rütbesi verilmesi dolayısıyla aynı gün TBMM'de yaptığı konuşma ne denli tevazu sahibi olduğunun çok güzel bir örneğidir:

... Kazanılan bu başarı, yüksek heyetinizin iradesiyle kuvvet bulan Ordumuzun iradesi sayesinde, düşman ordusunun iradesinin kırılması suretiyle belirtilmiştir. Bu sebeple ödüllendirişinizin gerçek muhatabı yine ordudur.48


Dumlupınar, Türk Milleti'nin Tarihinde Bir Dönüm Noktasıdır






Atatürk




26 Ağustos 1922 sabahı saat 04.30: Topçularımızın kulakları çınlatan atışları ile büyük taarruz başladı.

26 Ağustos sabahı başlayan saldırı, 29 Ağustos gününe kadar çok kanlı geçti. Nihayet Yunan ordusu aynı gün kaçmaya başladı. Ama Dumlupınar'da kıstırıldı.

30 Ağustos 1922 akşamı Yunan ordusunun ana bölümü yok edilmişti. Esirler arasında Yunan ordularının komutanı General Trikopis de vardı.

Dumlupınar Savaşı yeni bir devletin tarih sahnesine çıkışının belgesidir. Gazi Mustafa Kemal, 31 Ağustos 1922 akşamı muharebe meydanında gördüğü manzarayı şöyle anlatıyor:

Yeniden bu savaş meydanını dolaştığım zaman Ordumuzun kazandığı zaferin büyüklüğü, buna karşılık düşman ordusunun uğratıldığı felaketin korkunçluğu beni çok duygulandırdı. O karşıki sırtların gerilerindeki bütün vadiler, bütün dereler, bütün korunmuş ve kapanmış yerler, bırakılmış toplarla, otomobillerle ve sayısız araç ve gereçlerle ve bütün bu bırakılanların aralarında yığınlar meydana getiren ölülerle, toplanıp karargahlarımızla gönderilmekte olan sürü sürü esir kafileler, geçekten bir mahşeri andırıyordu...

Gazi Mustafa Kemal, savaşın neticesini yüce Türk Ulusu'na şu sözleriyle ilan ediyordu:

BÜYÜK VE ASİL TÜRK MİLLETİ, Garp cephesinde 22 Ağustos 1922'de başlayan taarruz hareketimiz, Afyonkarahisar'ı, Altıntaş, Dumlupınar arasında büyük bir meydan muharebesi halinde, beş gün beş gece devam etti.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Ordularının, yiğitliği şiddet ve sürati, Allah'ın yardım etmesine sebep oldu. Acımasız ve gururlu düşman ordusunun esas öğeleri, akıllara dehşet verecek katiyetle yok edildi. Teşkilat ve donanım gibi gelecek ve zaferleri ve ismi, yalnız milletimizin aklından, ezeli ve edebi imanından meydana gelen Ordularımızı, fedakarlıklara layık olarak size takdim ediyorum.

En büyük kumandanından, en genç neferine kadar Ordularımıza hakim olan fikir, milletin gösterdiği vazife uğruna şehit olmaktır. Milletimizin yapısındaki kudret ve ülküyü, üç buçuk sene evvel, çalışma arkadaşlarımla ifade etmeye başlayarak, dayanılmaz müşkülat içinde devam eden mücadelelerimizin neticeleri artık meydandadır.




Atatürk




Milletimizin rey ve idaresine dayanan her işin neticesi, millet için hayır ve selamet olduğu sabit, geleceğe emindir. Ve söz verilen zaferi ordularımızın elde etmesi muhakkaktır.

Büyük zaferi önce Mudanya Konferansı (3 Ekim 1922) sonra da Lozan Konferansı (20 Ocak 1922) takip eder. 11 Ekim 1922 tarihinde "Mudanya Ateşkes Antlaşması" İsmet Paşa'nın başkanlığındaki Türk heyeti ile, İngiltere (General Harrington), Fransa (General Chappy) ve İtalya (General Mobelli) delegeleri arasında imzalanır. Anlaşmanın imzalanmasından hemen sonra 16 Ekim 1922 tarihli New York Times gazetesi şöyle yazıyordu:

Küçük ve sonsuza kadar uzanıyormuş gibi görünen toprak yolun nihayetindeki Mudanya kasabasına, barış antlaşmasını, Türk delegesi İsmet Paşa'ya dikte ettirmeye gelen müttefik kuvvetlerinin temsilcileri, İsmet Paşa tarafından kendilerine dikte ettirilen anlaşmayı imzaladıktan sonra, rıhtımda kendilerini bekleyen gemilerine, Türk Ordusunun çaldığı hareketli bir marş eşliğinde biniyorlardı.49


Mustafa Kemal Cesur Bir Askerdi







Atatürk





Mustafa Kemal cesur, atak, isabetli kararlar alan ve hiçbir zorluk karşısında yılmayan, son derece kararlı bir askerdi. Özellikle de savaş alanlarındaki davranış ve konuşmaları onun bu üstün özelliklerini kanıtlardı. Bu güçlü karakteri onunla birlikte savaşan ve onu yakından tanıyan insanlar üzerinde çok büyük bir etki meydana getiriyordu. Onunla tanışan yabancı siyasetçi ve gazeteciler kendisine hayran kalıyorlardı. Onun cesaretini tarif etmek için binlerce hatıra anlatmak ve binlerce örnek vermek mümkündür. Ancak aşağıda aktaracağımız birkaç örnek bu cesaretin boyutlarını anlamak için yeterlidir:

Mustafa Kemal her zaman ateş altında dolaşıyordu. Askerlerin maruz kaldığı her türlü tehlikeyi paylaştığı, etrafında yüzlerce insan öldüğü halde ona birşey olmuyordu. Bir seferinde yeni kazılan bir siperin önünde otururken, bir İngiliz bataryası üstlerine ateş açtı. Top menzilini bulmaya çalışırken, gülleler de gittikçe yaklaşıyordu. Vurulması, matematiksel bir kesinlik arz ediyordu. Yanındakiler sipere girmesi için yalvarmaya başlamışlardı. O;

-Hayır, diye itiraz ediyordu. Sipere gizlenecek olursam, askerlerime kötü bir misal olurum. Geride siperde bulunanlar korku ve hayretle kendisini seyrederken, o sigarasını yakmış, hiçbir şey yokmuşçasına gayet sakin konuşuyordu. Düşman topçusu menzili biraz daha yaklaştırdı. Patlayan şarapnel yağmuru altında üstü başı toz içinde kaldığı halde, Mustafa Kemal'e bir şey olmamıştı.50





Atatürk'ün Nişan, Madalya ve Takdirnameleri




Atatürk




Atatürk askeri yaşamı süresince pek çok şerefli görevde bulunmuş, her birinde de büyük başarılara imza atmıştır.





Beşinci Rütbeden Mecidi Nişanı (25 Aralık 1906)

Dördüncü Rütbeden Osmanlı Nişanı (6 Kasım 1913)

Fransa Legion D'honneur Nişanı (11 Mart 1914)

Üçüncü Rütbeden Osmanlı Nişanı (1 Şubat 1914)

Bulgaristan ST. Alexander Nişanı Komandor Rütbesi (23 Mart 1915)

Gümüş İmtiyaz Madalyası (30 Nisan 1915)

Harp Madalyası (15 Temmuz 1915)

Muharebe Gümüş Liyakat Madalyası (1 Eylül 1915)

Alman Demir Haç Nişanı (28 Aralık1915)

Muharebe Altın Liyakat Madalyası (17 Ocak 1916)

Avusturya-Macaristan üçüncü Rütbeden Muharebe Liyakat Madalyası (27 Temmuz 1916)

İkinci Rütbeden Mecidi Nişanı (12 Aralık 1916)

İkinci Rütbeden Osmanı Nişanı (1 Şubat 1917)

Alman Birinci, İkinci Demir Haç Nişanları (9 Eylül 1917)

Avusturya Macaristan İkinci Rütbeden Muharebe Liyakat Madalyası (9 Eylül 1917)

Birinci Rütbeden Kılıçlı Mecidi Nişanı  (16 Aralık 1917)

Birinci Rütbeden Alman Kron Dö Prus Nişanı (19 Şubat 1918)

Fahri Yaver Payesi verilmesi (23 Eylül 1918)

TBMM tarafından Gazilik Ünvanı verilmesi  (19 Eylül 1921)

Aliyülala Nişanı Verilmesi (Afganistan tarafından) (27 Mart 1913) 

Yeşil (Cephe Gerisi Hizmet) ve Kırmızı (Cephe Hizmeti) Şeritli İstiklal Madalyası  (21 Kasım 1923)





 





Başkumandan Mustafa Kemal Atatürk'ün Askeri Görevleri





Atatürk





11 Ocak 1905/Kurmay Stajı için 5. Ordu 30. Süvari Alayı'na.

13 Ekim 1907/Selanik'teki 3. Ordu Karargahı'na,

22 Haziran 1908/Rumeli Şark Demiryolları Müfettişliği'ne  getirildi

13 Ocak 1909/3. Ordu Redif, 17. Selanik Tümeni Kurmaylığı'na ve bu arada "Hareket Ordusu"nun 1. kademesinde Kurmay Başkanlığına,

5 Kasım 1909/3. Ordu Karargahı'na,

6 Eylül 1910/3. Ordu Subay Talimgahı Komutanlığı'na,

1 Kasım 1910/Tekrar 3. Ordu Karargahı'na,

15 Ocak 1911/5. Kolordu Karargahı'na, sonradan Kıdemli Yüzbaşı rütbesiyle 38. Piyade Alay Komutanlığı'na,

13 Eylül 1911/Genel Kurmay Karargahı'na,

1 Ocak 1912/Bingazi ve Derne Şark Gönüllüleri Komutanlığı'na,

11 Mart 1912/Derne Komutanlığı'na getirildi.

24 Ekim 1912/İstanbul'a döndü,

21 Kasım 1912/Genel Karargah emrine verildi. Akdeniz Boğazı Kuvvei Mürettebe Komutanlığı Harekat Şubesi Müdürü, daha sonra da Bolayır Kolordusu Kurmay Başkanı,

27 Ekim 1913/Sofya Askeri Ateşesi,

11 Ocak 1914/Sofya görevine ek olarak Belgrad Ateşe militeri,

20 Ocak 1915/19. Tümen Komutanı,

28 Temmuz 1915/15. Kolordu Komutanı,

8 Ağustos 1915/Anafartalar Grup Komutanı,

19 Ağustos 1915/Anafartalar Grup Komutanlığı'na ek olarak   16. Kolordu Komutanı,

27 Ocak 1916/Karargahı Edirne'de olan ve 25 Kasım 1916'da Diyarbakır'a nakledilen 16. Kolordu Komutanlığı,

7 Mart 1917/2. Ordu Komutanı,

5 Temmuz 1917/7. Ordu Komutanı,

9 Ekim 1917/Becayişen 2. Ordu Komutanı,

7 Kasım 1917/Genel Karargah emrine,

20 Aralık 1917/Veliahtla birlikte Almanya gezisine gitti.

7 Ağustos 1918/7. Ordu Komutanı,

31 Ekim 1918/7. Ordu Komutanlığı ile birlikte Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı'na,

7 Kasım 1918/Yıldırım Orduları Grubu'nun lağvedilmesi üzerine Harbiye Nezareti emrine,

30 Nisan 1919/Askeri ve Mülki yetkilerle, 9. Ordu Kıtaatı Müfettişliği'ne (15 Haziran 1919'dan sonraki adı 3.)





Atatürk_madalyalar





8 Temmuz 1919/Erzurum Kongresi öncesi ordu müfettişliğinden ve askerlik mesleğinden istifa etti.

5 Ağustos 1921/TBMM Orduları Başkomutanı (Bu görevi üçer aylık sürelerle uzatılarak  29 EKİM 1923'e kadar sürdürmüştür.)

30 Haziran 1927/Askerlikten emekliye ayrıldı.51





 


Dipnotlar


42. http://home.vicnet.net.au/~ttav/ataturk/yasami-2.htm
43. http://www.demokrasivakfi.org.tr/ataturk/life4_asker_tr.html
44. http://www.demokrasivakfi.org.tr/ataturk/life4_asker_tr.html
45. http://www.demokrasivakfi.org.tr/ataturk/life4_asker_tr.html
46. http://www.demokrasivakfi.org.tr/ataturk/life4_asker_tr.html
47. http://www.ataturk.net/?sayfa=dediki&konu=Ordu; http://www.kultur.gov.tr/portal/tarih_tr.asp?belgeno=13541
48. http://www.demokrasivakfi.org.tr/ataturk/life4_asker_tr.html
49. http://www.demokrasivakfi.org.tr/ataturk/life4_asker_tr.html
50. Adnan Nur Baykal, Mustafa Kemal Atatürk'ün Liderlik Sırları, Sistem Yayıncılık, İstanbul, 1999, s. 31

Kitap bölümleri

Masaüstü Görünümü