Harun Yahya

Osman Dede ile Torunu



Tahsin okuldan eve dönünce hemen dedesinin yanına koştu ve aklına takılan soruyu sordu.

Tahsin: Dedeciğim, sana bir şey soracağım.

Osman Dede: Sor bakalım Tahsin.

Tahsin: Dedeciğim, otobüste gelirken bir teyze yanındaki arkadaşına sabrın çok önemli olduğunu, gerçek sabrın Kuran'a göre olması gerektiğini anlatıyordu. Bu ne demek acaba dede, anlatabilir misin?

Osman Dede: İnsanların çoğu sabrın gerçek anlamını, gerçekten sabırlı bir insanın nasıl davranması gerektiğini bilmez yavrum. Bu kimseler arasında sabır, daha çok insanın hayatı boyunca karşılaştığı zorluk ve sıkıntılara göğüs germesi, bunlara katlanması ve tahammül etmesi olarak algılanır. Oysa Allah’ın Kuran'da öğrettiği gerçek sabır bu tahammül anlayışından çok farklıdır.




dede ve torunu




Tahsin: Peki Kuran’daki sabrın kaynağı nedir dede?

Osman Dede: Tahsinciğim biliyorsun, Allah'ın rızasını, sevgisini ve hoşnutluğunu kazanmanın yolu, Allah’ın Kuran'da bildirdiği emir ve yasakları eksiksizce uygulamaktır. Allah kullarından, hayatlarının sonuna kadar hiçbir gevşeklik göstermeden Kuran ahlakını yaşamalarını istemiştir. İşte müminlerin Allah'ın bu emrini her ne olursa olsun taviz vermeden yerine getirebilmelerinin sırrı da, imanın kazandırdığı üstün bir özellik olan "sabır"da gizlidir. Sabrın gerçek anlamını öğrenen bir insan Allah'ın kendisinden istediği her tavırda ve her ibadette süreklilik gösterebilir. İman eden bir insan Allah'ın ilminin ve aklının tüm varlıkları sarıp kuşattığını, tek bir şeyin dahi Allah'ın izni olmaksızın gerçekleşmediğini ve tüm olayların ardında Allah'ın yarattığı sayısız hayır ve hikmetin olduğunu bilir.

Tahsin: O halde insanın başına gelen hiçbir şeye üzülmemesi ve hep sabretmesi gerekir?

Osman Dede: Çok doğru Tahsin. Allah iman edenlerin dostu, velisi ve yardımcısıdır. Dolayısıyla ilk bakışta farklı görünse bile gerçekleşen tüm olaylar inananların iyiliği içindir. Bu nedenle sabır göstermek, mümin için zorlanarak yaşanan bir ahlak özelliği değil, aksine gönül rızasıyla ve hoşnutlukla yaşanan, zevk alınan bir ibadettir. Müminler, başlarına ne gelirse gelsin bunu yaratanın Allah olduğunu ve bunun mutlaka kendileri için bir hayra vesile olacağını bilirler. Allah'ın kendileri için en güzel kaderi belirlediğini bildikleri için karşılaştıkları her olaya gönülden razı olur ve hoşnutlukla tevekkül ederler. Allah bir ayette şöyle buyurur: "Ki onlar, sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir." (Ankebut Suresi, 59)

Tahsin: O halde iman eden kimsenin sabrının tükenmesi mümkün değildir. Otobüste gördüğüm teyzenin söylediklerini şimdi daha iyi anlıyorum.

Osman Dede: Evet yavrum. İnananlar, sabrı Allah'ın bir emri olarak yaşarlar ve bu nedenle de hiçbir zaman onların sabırlarında tükenme gibi bir durum söz konusu olmaz. Hayatlarının sonuna kadar bu ibadeti şevk ve heyecanla yerine getirirler.

Tahsin: Şimdi sabrın önemini ve inananların sabrının Allah’ın izniyle hiç tükenmeyeceğini çok iyi anladım dedeciğim, teşekkür ederim.

 

Kitap bölümleri

Masaüstü Görünümü