Harun Yahya

Giriş






mussolini, kitap



Mussolini, Roma'nın "balta"sını kendi sembolü haline getirdi. Üstte "Bilimsel Faşizm" başlıklı, döneme ait bir İtalyan dergisi.





Faşizm, 1919 yılından sonra ilk olarak İtalya'da ve daha sonra çeşitli Avrupa ülkelerinde, I. Dünya Savaşı ile gelen politik ve sosyal değişimlere tepki olarak gelişen baskıcı politik bir harekettir. İsmi ise eski Roma'da otoriteyi temsil eden bir baltanın çevresine bağlanmış bir demet sopa anlamına gelen Latince "fascis" kelimesinden gelir.




baltacı



Eski Roma'da bir çeşit "baltacı", Romalı devlet görevlilerinin önünden gider ve güç ve otorite sembolü bir demeti elinde tutardı.





Faşizm terimi ilk olarak, İtalya'da 1922-1944 yılları arasında iktidarda bulunan Benito Mussolini önderliğindeki yönetim tarafından kullanıldı. Balta çevresine bağlanmış sopa demetleri figürü de bu ilk faşist partinin amblemi oldu. İtalya'nın ardından 1933-1945 yılları arasında Almanya'da ve 1939-1975 yılları arasında İspanya'da faşist partiler iktidardaydı. II. Dünya Savaşı sonrasında ise Güney Amerika ve diğer bazı az gelişmiş ülkelerde kurulan diktatörlük benzeri rejimler de genel olarak faşist olarak nitelendirildi.

Faşizmin neyi ifade ettiğine baktığımızda ise, bunun cevabını en özlü olarak Mussolini'nin 1932 yılında İtalyan Ansiklopedisi için yaptığı faşizm tanımında görebiliriz:

Faşizm, günümüzde her ne kadar insanlığın gelişimini ve geleceğini politik düşüncelerden ayrı olarak ele almaktaysa da, ne sürekli bir barış olasılığına ne de bunun faydalı olacağına inanmaktadır. Bundan dolayı barışseverlik doktrinini reddeder. Savaş tüm insan enerjisini en yüksek gerilim noktasına taşır ve asalet damgasını onu karşılamaya cesareti olan insanların üstüne vurur. Tüm diğer meselelerin hiçbiri insanı ölüm ve yaşam arasında seçim yapma gibi büyük bir alternatife götüremez... Faşist, yaşamı... mücadele ve fetih olarak görür ve yakınındakilerden, uzaktakilerden, çağdaşlarından ve sonra geleceklerden çok üstün tutar.1




Benito Mussolini



20. yüzyılın ilk faşist diktatörü:
İtalya'yı 1922-44 yılları arasında yöneten Benito Mussolini.





Mussolini'nin de üzerinde durduğu gibi faşizmin ana özelliği Darwinist bir çatışma ve savaştır. Darwinizm, giriş bölümünde de belirttiğimiz gibi, "güçlü olanın hayatta kalıp, zayıf olanın elendiğini" iddia etmekte, bu nedenle de insanların hayatta kalabilmek için daimi bir mücadele içinde olması gerektiğini öne sürmektedir. Bu fikirden yola çıkan faşizmde de, bir milletin gelişiminin ancak savaşla mümkün olacağına inanılır ve barış, gelişimi yavaşlatan bir unsur olarak görülür.

Aynı düşünce, faşizmin Siyonist Yahudiler arasındaki temsilcisi sayılan Vladimir Jabotinsky tarafından da ifade edilmiştir. İsrail radikal sağının fikri öncüsü olarak kabul edilen Jabotinsky, 1930'lardaki bir açıklamasında, faşist zihniyeti şöyle özetlemiştir:

Günümüz ahlak kuralları içinde çocuksu hümanizmin etkisi yoktur. Dünya siyasal yaşamını şekillendirecek olgu, sadece ve sadece güçtür. Komşusu ne kadar iyi ve candan olursa olsun, ona inananlar aptaldırlar. Adalete inananlar da aptaldırlar. Adalet, bileği güçlü olanın ve bu bileği büyük bir ısrarla isteklerini gerçekleştirmek için kullananındır. 2

Bu sözlerden anlaşıldığı -ve ilerleyen sayfalarda ayrıntılarıyla inceleyeceğimiz- gibi, faşizm aslında insanlığın, Darwinizm'in öngörüleri doğrultusunda "orman kanunlarına" göre düzenlenmesinin ideolojisidir.




heykel, roma




Faşizmin bir diğer özelliği ırkçılığa dayalı, saldırgan bir milliyetçilik anlayışıdır. Bu milliyetçilik anlayışı, insanın kendi milletini sevmesi ve onun için çalışması olarak özetlenebilecek ılımlı milliyetçilik anlayışından çok farklıdır. Faşizmin saldırgan milliyetçiliği, kendi milletinin tüm diğer milletlere tahakküm etmesini, onları ezmesini, köleleştirmesini hedefler. Bu hayal uğruna kendi milletine büyük acılar çektirmekten de çekinmez. Faşistlerin milliyetçiliği, aslında milliyetçilik kavramını, savaş, işgal, katliam gibi siyasi emellere ve "kan dökme" hedefine alet etmekten ibarettir.

Faşist bir rejim, diğer milletlere tahakküm etmek istediği gibi, kendi milletine karşı da baskı ve zor kullanır. Faşizmdeki temel toplumsal politika, bir fikri dayatma, mecburen kabul ettirmedir. Faşizm, hem tek tek bireylerin, hem de bütün olarak toplumun düşünce ve davranışını aynı doğrultuda biçimlendirmeyi amaçlar. Bu amaca varabilmek için  her türlü propaganda yönteminin yanısıra zor ve şiddet kullanır. Kendisi gibi düşünmeyen herkesi düşman ilan eder. Hatta, Nazi Almanyası'nda olduğu gibi geniş çaplı bir katliama kadar gidebilir.

Tüm bunlar, faşizmin oluşturduğu toplum yapısının ve siyasi rejimin çok kısa bir tarifidir. Ama asıl mesele, faşizmin nereden doğduğunu ve sonra nasıl olup da yaygınlaştığını, iktidara geldiğini, kitleleri ardından sürüklediğini anlayabilmektir. Bunu anlamak önemlidir, çünkü faşizm II. Dünya Savaşı'ndan sonra tarihe gömülmüş sanılsa da, halen çeşitli şekillerde ortaya çıkmaktadır. Faşizm sadece bir siyasi sistem değil, aynı zamanda bir kültürdür ve bu kültür Nazi Almanyası ve Mussolini İtalyası gibi siyasi rejimler kurmasa bile, dünyanın dört bir yanında insanlara acılar çektirmeye devam etmektedir.

Bu yüzden şimdi faşist kültürün kökenini inceleyecek ve faşizmin nasıl olup da 20. yüzyılın ilk yarısında tüm dünyayı sarsan, zulümle dolduran bir güç haline gelebildiğini göreceğiz.




faşizm, bayrak



1, 2. Mussolini'nin faşist partisinin amblem ve bayrakları. Baltanın çevresine bağlanmış sopa demetleri, görüldüğü gibi faşist amblemlerin temel unsuru.
3. Mussolini imzalı bir illüstrasyonda faşizmi sembolize eden balta ve sopalar.





 


Dipnotlar



1. http://www.ford-ham.edu/halsall/mod/ mussolini-fascism.html

2. Mark Bruzonsky, "Jabotinsky The Legend and Its Power", Israel Horizons, vol. 29, no. 2, March/April 1981, s. 19.

Kitap bölümleri

Masaüstü Görünümü