Harun Yahya

Hz. Süleyman (as) ve Sebe Melikesi


Hz. Süleyman (as) ile ilgili Kuran ayetlerinin büyük bir bölümü Hz. Süleyman (as) ile Sebe Melikesi arasında yaşanan olaylarla ilgilidir. Bu ayetlerde söz konusu iki ülkenin siyasi ve ekonomik ilişkileri hakkında önemli detaylar verilmiştir. Bunun yanı sıra Hz. Süleyman (as)'ın diğer devletlerle ilişkisi, yönetim gücü ve Allah'ın dinini anlatmada kullandığı yöntemlerden de örnekler aktarılmıştır.
Derken (Hüdhüd) uzun zaman geçmeden geldi ve (Süleyman'a) dedi ki: "Senin kuşatamadığın (öğrenemediğin) şeyi, ben kuşattım ve sana Saba'dan kesin bir haber getirdim." (Neml Suresi, 22)



Piero della Francesco, Sebe Melikesi'nin Hz. Süleyman tarafından kabulü, 15. yy.


İki ülke arasındaki ilişki Hz. Süleyman (as)'ın ordusunda bulunan Hüdhüd'ün Sebe Ülkesi ve bu ülkenin melikesi hakkında bilgi vermesiyle başlar. Hz. Süleyman (as), ordusunu teftiş ettiği sırada, Hüdhüd'ün kaybolduğunu fark eder. Hüdhüd geri geldiğinde Hz. Süleyman (as)'a Sebe Ülkesi hakkında çok önemli bilgiler verir.
"Gerçekten ben, onlara hükmetmekte olan bir kadın buldum ki, ona herşeyden (bolca) verilmiştir ve  büyük bir tahtı var." (Neml Suresi, 23)


orman manzarası




(Sebe Melikesi) Dedi ki: "Rabbim, gerçekten ben kendime zulmettim; (artık) ben Süleyman'la birlikte alemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum." (Neml Suresi, 44)







Frans II Francken, Hz. Süleyman ve Kraliçe Sebe konulu tablo, 1606-1617,Güzel Sanatlar Müzesi, Quimper






Ayette ilk olarak bu bilginin vurgulanması, o dönemde bir kadın yöneticinin varlığının çok alışılmış bir durum olmadığını gösteriyor olabilir. Hüdhüd, Sebe Melikesi'nin zenginliğinden ve ona türlü nimetlerin bağışlandığından da bahsetmektedir. Bu zenginliği anlatırken de özellikle Sebe Melikesi'nin tahtının büyüklüğünü vurgulamaktadır. Tahtın büyüklüğü Sebe Melikesi'nin iktidarının ve devletinin gücünü  simgeliyor olabilir. (En doğrusunu Allah bilir)






"Onu ve kavmini, Allah'ı bırakıp da güneşe secde etmektelerken buldum, şeytan onlara yaptıklarını   süslemiştir, böylece onları (doğru) yoldan  alıkoymuştur; bundan dolayı onlar hidayet  bulmuyorlar."
(Neml Suresi, 24)






Hüdhüd, Sebe Ülkesi halkının şeytanın kışkırtmalarına uyup Güneş'e taptıklarını, Allah'a şirk koştuklarını ve hidayet yoluna uymadıklarını bildirmiştir. Şeytan, Sebe halkına Güneş'e tapmayı süslü göstermiş, yani doğru ve akılcı bir inanç gibi tanıtmış, onlar da bu sapkınlığı atalarından miras alarak, kendilerine yol edinmişlerdir. İnsanları doğru yoldan saptırıp, Allah'a secde etmekten alıkoymak şeytanın en önemli hedefidir. Bu ayet, insanların Allah'ın dininden uzak olmalarının nedeninin, çoğunlukla batıl bir inanç, felsefe ve fikir sistemi tarafından aldatılmaları olduğuna da işaret ediyor olabilir.

Ancak aşağıdaki ayetlerde bildirildiği gibi şeytanın samimi bir kalple Allah'a iman eden, ihlas sahibi kullar üzerinde hiçbir etkisi yoktur:

Dedi ki: "Rabbim, beni kışkırttığın şeye karşılık, andolsun, ben de yeryüzünde onlara, (sana başkaldırmayı ve dünya tutkularını) süsleyip-çekici göstereceğim ve onların tümünü mutlaka kışkırtıp-saptıracağım. Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna." (Hicr Suresi, 39-40)
Ki onlar, göklerde ve yerde saklı olanı ortaya çıkaran ve sizin gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilen Allah'a secde etmesinler diye (yapmaktadırlar). O  Allah, O'ndan başka ilah yoktur, büyük Arş'ın Rabbidir." (Neml Suresi, 25-26)
Bu ayetlerden Hüdhüd'ün bazı özellikleri de anlaşılmaktadır.

Hüdhüd iman sahibi bir cin olabilir. O, Allah'a iman eden ve konuşmalarında da  bunu sıkça vurgulayan bir Müslüman cin görünümündedir.

Hüdhüd, edindiği bilgiyi yaygınlaştırmadan, doğrudan hüküm ve hikmet sahibi olan Hz. Süleyman (as)'a getirmesi gerektiğini bilmektedir, bu tavrından itaatli olduğu anlaşılmaktadır.

Gördüklerini kavrayabilmekte, sadece nakil yapmakla kalmayıp anlamlar çıkarabilmektedir. Ayrıca çok güçlü bir ifade kabiliyetine de sahiptir. Gördüklerini dikkat çekici bir şekilde aktarmakta, sadece önemli konuların üzerinde durup gereksiz ayrıntılara girmemekte, kısa ve özlü konuşmaktadır.

Ayette Hüdhüd'ün bir kuş olduğu, ancak konuşup bilgi aktarabildiği haber verilmiştir. Hz. Süleyman (as)'ın ordusunu gören dişi karıncanın da konuştuğu bildirilmektedir. Günümüzde gelişmiş bilgisayar teknolojileri ile filmlerde kuşların, karıncaların ve tüm hayvanların konuşturulması son derece yaygın bir olaydır. Bu da söz konusu kıssanın işari manalarından biri olabilir.







(Süleyman:) "Durup bekleyeceğiz, doğruyu mu söyledin, yoksa yalancılardan mı oldun?" dedi. 
(Neml Suresi, 27)






Hüdhüd'ün kaybolduğunu fark eden Hz. Süleyman (as), eğer apaçık bir delil getirmezse onu cezalandıracağını ifade etmiş, ama Hüdhüd ona Sebe Ülkesi'nden bilgi getirdiğinde sözünü bitirene kadar beklemiş, ani bir karşılık vermemiştir. Bu tavrı, Hz. Süleyman (as)'ın çok akıllı, olgun, itidalli ve adil bir yönetici olduğunu göstermektedir.

Hz. Süleyman (as), Hüdhüd'ün Sebe Ülkesi hakkında verdiği bilgileri öğrendikten sonra da hemen karar vermemiştir. Öncelikle bu bilgiyi teyit etmek için bir araştırma yaptırmaya karar vermiştir. Bu, Hz. Süleyman (as)'ın tedbirli ve adaletli bir yönetici olduğunun delillerindendir.
Bu mektubumla git, onu kendilerine bırak sonra   onlardan (biraz) uzaklaş, böylelikle bir bakıver, neye başvuracaklar? (Neml Suresi, 28)
Hz. Süleyman (as)'ın kullandığı bu yöntem, yani karşıdaki kişinin herhangi bir durum karşısındaki tepkilerini izleyerek bir sonuca varmak, son derece akılcı bir metotdur. Bu yöntemle, haber getiren kişilerin şahsi yorumlarındaki olası hatalar da engellenmiş olur.


orman manzarası




Gerçekten Allah, benim de Rabbim sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O'na ibadet edin. Dosdoğru olan yol işte budur. (Al-i İmran Suresi, 51)







Ey iman edenler, Allah'ı çokça zikredin. Ve O'nu sabah ve akşam tesbih edin. (Ahzab Suresi, 41-42)







Ayrıca izlendiğinin farkında olmayan Sebe Melikesi, çevresindekilerle istişare ederken en doğal ve en samimi tepkilerini verecek, gerçek düşüncelerini ifade edecektir. Bu yöntem, Melike'nin, Hz. Süleyman hakkındaki gerçek kanaatinin öğrenilebileceği en kısa ve en emin yollardan biridir.
Sebe Melikesi, Hz. Süleyman'dan gelen mektubun son derece önemli olduğunu hemen anlamıştır. Bunun birkaç farklı nedeni olabilir.

Birincisi, Hüdhüd'ün bu mektubu getiriş şekli olabilir. Hz. Süleyman (as)'ın bu mektubu bir kuş ile göndermiş olması ve bu kuşun sahip olduğu özellikler, durumun olağanüstülüğünü ortaya koymuş olabilir.

Hz. Süleyman (as)'ın zenginliğini, üstün sanat anlayışını ve güçlü saltanatını ifade eden bir kağıt, mühür ya da yazım şekli kullanılmış olabilir. Bu mektup da Sebe Melikesi'ni etkilemiş olabilir.

Sebe Melikesi, mektubu ilk önce kendisi okumuş, içindekilerden etkilenmiş, daha sonra istişare etmek üzere çevresindeki kişilerin yanına gelmiş olabilir. Mektubun içindekileri bildiği için "oldukça önemli" şeklinde bir ifade kullanmış olabilir. (En doğrusunu Allah bilir)

Ayette "önemli bir mektup" olarak geçen ifadenin Arapçası "kitabun keriymun"dur. Bu ifadede "kitabun" kelimesinin mektubun yanı sıra yazı, kitap gibi anlamları da mevcuttur. "Keriymun" kelimesi de "asil, seçkin, şerefli, saygın, değerli, kıymetli" anlamları taşımaktadır. Bu durumda Hz. Süleyman Sebe'ye yalnızca bir mektup değil, dini tebliğ eden bir kitabı veya yazıyı ön açıklama ile göndermiş olabilir. Bu ön açıklama da "Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla" başlıyor olabilir.


nehir manzarası




(Hüdhüd'ün mektubu götürüp bırakmasından sonra Saba melikesi Belkıs:) Dedi ki: "Ey önde gelenler gerçekten bana oldukça önemli bir mektup bırakıldı." (Neml Suresi, 29)













"Gerçek şu ki, bu, Süleyman'dandır ve 'Şüphesiz  Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla'  (başlamakta)dır."
(Neml Suresi, 30)






Sebe Melikesi'nin, mektubun (veya kitabın) Hz. Süleyman'dan geldiğini söyledikten sonra başka tanıtıcı hiçbir açıklama kullanmaması, onun ve çevresindekilerin Hz. Süleyman (as)'ı yakından tanıdıklarını göstermektedir. Anlaşılmaktadır ki, Hz. Süleyman (as)'ın ülkesi, zenginliği ve kudretiyle geniş alanlara nam salmış, çok güçlü bir ülkedir.
(İçinde de:) "Bana karşı büyüklük göstermeyin ve   bana Müslüman olarak gelin" diye (yazılmaktadır). (Neml Suresi, 31)

Hz. Süleyman (as)'ın üslubu son derece açık ve etkileyicidir. Mektubun çok güçlü ve hüküm sahibi bir insandan geldiği özlü, kararlı ve kesin üslubundan da anlaşılmaktadır. Sebe Melikesi ve çevresindeki yöneticiler de mektuptan oldukça etkilenmişlerdir.


nehir manzarası




Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla "Bana karşı büyüklük göstermeyin ve bana Müslüman olarak gelin" Hz. Süleyman







Hz. Süleyman bu mektupla onlara Allah'ın dinini tebliğ etmekte, öğütte bulunmakta ve onları Müslüman olup Allah'a iman etmeye davet etmektedir. Onlardan, öncelikle kendisine tabi olmalarını değil, Allah'a iman etmelerini ve Müslüman olmalarını istemektedir. Bu, Hz. Süleyman (as)'ın bir ülkeyi fethetmekten ziyade, orada yaşayan insanların iman etmelerine önem verdiğini göstermektedir. Çünkü onun gönderiliş amacı insanları hidayet yoluna davet etmek, uyarıp korkutmaktır.

Hz. Süleyman (as)'ın Sebe Ülkesi ile olan ilişkisinin aktarıldığı ayetlerden, onun komşu ülkelerle olan sorunlarını, savaştan ziyade diplomatik yollarla çözdüğü de anlaşılmaktadır. Zaferlerini, askeri güç kullanmadan, anlaşma ve barış yollarıyla, masa başında elde etmektedir. Elçiler ve mektuplar göndererek uzlaşı yolları aramaktadır.

Ayrıca şunu da hatırlatmalıyız ki, sözlü yapılan tebliğin unutulması, çevredeki dikkat dağıtıcı etkilerden dolayı istenen etkiyi oluşturamaması ihtimali vardır. İnsanın konuşma anında aklından geçenleri güzel ifade edememesi veya dinleyenin dikkatinin dağılması da mümkündür. Oysa yazılı olarak yapılan tebliğde hem yazan kişinin hem de okuyan kişinin dikkatini toplaması daha kolaydır. Hz. Süleyman (as)'ın kullandığı tebliğ metodu da buna güzel bir örnektir. Bu nedenle iman edenlerin, Allah'ın dinini ve imani gerçekleri anlatma konusunda yazılı tebliğin önemli bir yol olduğunu unutmamaları gerekmektedir.







Dedi ki: "Ey önde gelenler, bu işimde bana görüş belirtin, siz (herşeye) şahidlik etmedikçe ben hiçbir  işte kesin (karar veren biri) değilim." 
(Neml Suresi, 32)






Sebe Melikesi'nin, aldığı bu önemli mektup hakkında hemen yanındaki yöneticilere fikirlerini sorması, onun yaşadığı sistemin diktatörlük değil, bir meclise sahip demokratik vasıfta bir yönetim olduğunu göstermektedir. Melike, önde gelenlerden fikir sormakta, onların tecrübelerinden faydalanmaktadır.
Dediler ki: "Biz kuvvet sahibiyiz ve zorlu  savaşçılarız. İş konusunda karar senindir, artık sen bak, neyi emredersen (biz uygularız).  (Neml Suresi, 33)
Bu ayette Sebe Melikesi'nin Hz. Süleyman'dan gelen mektup konusunda ne yapılması gerektiğini askerlerden oluşan bir meclis ile istişare ettiği anlaşılmaktadır. Askerlerin verdiği bu cevaptan ise söz konusu meclisin Sebe Melikesi'nin tam yetki ve emri altında hareket ettiği anlaşılmaktadır.
Dedi ki: "Gerçekten hükümdarlar bir ülkeye girdikleri zaman, orasını bozguna uğratırlar ve halkından onur sahibi olanları hor ve aşağılık kılarlar; işte     onlar, böyle yaparlar." (Neml Suresi, 34)
Burada Sebe Melikesi'nin Hz. Süleyman (as)'ın karşı konulamaz gücünü çok iyi tanıdığı tekrar anlaşılmaktadır. Süleyman Peygamberden gelen çağrı karşısında teslim olmaktan başka çaresi olmadığını anlamakta ve bunu ifade etmektedir. Ama yine de teslim olmamak için bir yol aramakta ve zaman kazanmak için Hz. Süleyman (as)'a bir hediye göndermektedir.
"Ben onlara bir hediye göndereyim de, bir bakayım  elçiler neyle dönerler." (Neml Suresi, 35)

Sebe Melikesi'nin hediye yollamaktaki hedefi, Hz. Süleyman (as)'ın gerçek amacının ne olduğunu ve nasıl bir tepki vereceğini de öğrenmektir. Sebe Melikesi de Hz. Süleyman (as)'ın mektup yollarken izlediği yöntemi denemekte, bir karara varmak için öncelikle karşısındakinin ne tepki göstereceğini öğrenmeyi beklemektedir.

Bu ayetle hediyenin, insanların tepkilerini ölçmek ve ruh hallerini tahlil etmek açısından önemli olduğuna dikkat çekilmiştir. Bir insan kendisine kararından vazgeçmesi maksadıyla gönderilen değerli bir hediyeyi kabul etmediğinde, bu tepki, onun samimiyetinin ve kararlılığının bir delili olarak görülebilir.


nehir manzarası




De ki: "Ey insanlar, şüphesiz size Rabbinizden hak gelmiştir. Kim hidayet bulursa, o ancak kendi nefsi için hidayet bulmuştur. Kim saparsa, o da, kendi aleyhine sapmıştır. Ben sizin üzerinizde bir vekil değilim. (Yunus Suresi, 108)





(Elçi hediyelerle) Süleyman'a geldiği zaman:  "Sizler bana mal ile yardımda mı bulunmak istiyorsunuz? Allah'ın bana verdiği, size verdiğinden daha hayırlıdır; hayır, siz, hediyenizle sevinip öğünebilirsiniz" dedi. (Neml Suresi, 36)

Hz. Süleyman kendisine gönderilen hediyelerin, kararında bir değişikliğe yol açamayacağını, Allah'ın kendisine verdiklerinin onların hediyelerinden çok daha hayırlı olduğunu açıkça ifade etmektedir. Bu da, onun yalnızca Allah'ın rızasına rağbet eden güzel ahlakının bir örneğidir.

Hz. Süleyman Sebe Melikesi'nin gönderdiği elçileri, niyetlerini anladığını açığa vurarak ve onların isteklerini kabul etmeyeceğini kesin şekilde ifade ederek geri çevirmektedir. Böylece onların sevinip, övünmeleri ve mallarıyla gururlanmaları engellenmektedir. Mallarıyla hiçbir şekilde üstünlük sağlayamayacaklarını anlayan Sebe kavmi için bu durum, psikolojik açıdan büyük bir yenilgi anlamındadır.






"Sen onlara dön, Biz onlara öyle ordularla geliriz ki, onların karşı koymaları mümkün değil ve Biz onları ordan horlanmış-aşağılanmış ve küçük düşürülmüşler olarak sürüp çıkarırız."
(Neml Suresi, 37)






Hz. Süleyman (as)'ın ordularının olağanüstü bir güce sahip olduklarına dikkat çekilmektedir. Çünkü en güçlü orduya dahi, karşı koymak, direnç göstermek mümkün olabilir. Fakat ayetten anlaşıldığına göre Hz. Süleyman (as)'ın ordusu metafizik güçlere sahip, yenilmesi mümkün olmayan ve bu yönüyle de dünyaca tanınan bir ordudur.

Burada Hz. Süleyman (as), öncelikle gönderilen elçinin kendine güvenini, kibirli tavrını yok etmiştir. İkinci aşamada ise gönderdiği mesaj ile Sebe Melikesi'ne ve ülkenin önde gelenlerine, kendisi ve ordusu karşısındaki zayıflıklarını hatırlatmaktadır. Bu yolla Hz. Süleyman (as), savaşmaksızın kendisine tabi olmalarını amaçlamış olabilir.
(Elçinin gitmesinden sonra Süleyman:) "Ey önde         gelenler, onlar bana teslim olmuş (Müslüman)lar        olarak gelmeden önce, sizden kim onun tahtını bana getirebilir?" dedi. (Neml Suresi, 38)



Claude Lorraine,
Sebe Kraliçesi Limanı, 1648, Ulusal Galeri, Londra



Hz. Süleyman Sebe Ülkesi'nin teslim olacağından emin konuşmaktadır. Bu ifade, onun gayba dair bir bilgiye sahip olabileceğine işaret ediyor olabilir. Allah Hz. Süleyman (as)'a gayba dair bir bilgi vermiş ve Sebe Ülkesi'nin teslim olacağını bildirmiş olabilir.

Bilindiği gibi sancak, bayrak gibi unsurlar her ülke için çok değerlidir ve genelde o ülkenin bağımsızlığını simgelemektedir. Sebe Ülkesi'nin gururu ise, Hüdhüd'ün de daha önce ifade ettiği gibi, Sebe Melikesi'ne ait olan büyük tahttır. Hz. Süleyman çevresindeki önde gelenlerden bu tahtı kendisine getirmelerini istemektedir. Üstelik bu işin, Sebe Melikesi ve çevresindekilerin kendi sarayına gelmelerinden önce hallolmasını istemektedir. Tahtın, onlar henüz köşke ulaşmadan gelmesi, Sebe Devleti için çok büyük bir moral kaybı olacak ve çok daha çabuk teslim olmalarına vesile olacaktır.


Hz. Süleyman (as)
Döneminde Teknoloji
Ahir zamanda bilim ve teknoloji dünyası çok büyük bir hızla gelişmekte, bu gelişmeleri takip etmek adeta imkansız hale gelmektedir. Her yeni teknolojik buluş büyük bir hızla daha ekonomik, daha kullanışlı, daha verimli hale getirilmektedir. 50 yıl öncesinin telefon, televizyon veya radyo cihazlarıyla günümüzdekiler arasında çok büyük farklılıklar mevcuttur. İnternet, ilk geliştirildiğinde son derece sınırlı alanlarda kullanılan bir iletişim aracıyken, daha sonraları tüm dünyayı saran bir bilgi ağı haline dönüşmüştür. Ancak bu, geçmiş asırlarda da aynı teknolojilerin bulunmadığı anlamına gelmemektedir. Örneğin günümüzde çok gelişmiş özelliklere sahip radyolar bulunmaktadır. Ama geçmişte de daha pratik yöntemlerle üretilen radyolar mevcuttu. Yukarıda resmi görülen galen kristali kullanılarak üretilen radyolar mevcuttu.14 Dolayısıyla Hz. Süleyman döneminde de daha pratik bir teknoloji ile aynı işlevleri gören cihazlar elde edilmiş olabilir. Belki bugün bilinmeyen bir teknoloji ile tahtın görüntüsü getirtilmiş, üç boyutlu olarak yeniden oluşturulmuş olabilir. Aynı durum daha önce üzerinde durduğumuz uçaklar, mikro kayıt aletleri ve internet teknolojisi için de geçerlidir.




Bu ayetten Hz. Süleyman (as)'ın çok hızlı bir manevra kabiliyetine sahip, hızlı karar alıp bunları hızla uygulamaya geçiren bir yönetici olduğu anlaşılmaktadır. Bu tavrıyla, özellikle de savaş durumunda, karşı tarafa üstünlük sağlamak için hızlı ve ani hareketlerde bulunmanın önemini vurgulamaktadır.
Cinlerden ifrit: "Sen daha makamından kalkmadan, ben onu sana getirebilirim, ben gerçekten buna karşı kesin olarak güvenilir bir güce sahibim." dedi.  (Neml Suresi, 39)



Günümüzde herhangi bir nesnenin görüntüsünü internet vasıtasıyla bir yerden başka bir yere göndermek yalnızca saniyeler sürmektedir.


Tahtın getirilmesi ile ilgili ilk teklif İfrit'ten gelmektedir. Cinlerden İfrit'in bu teklifinden anlaşıldığı gibi, cinlerin bir maddeyi bir başka yere taşıma, yani madde nakli yapma yetenekleri olması muhtemeldir.
Kendi yanında kitaptan ilmi olan biri dedi ki:  "Ben, (gözünü açıp kapamadan) onu sana   getirebilirim." Derken (Süleyman) onu kendi yanında durur vaziyette görünce dedi ki: "Bu Rabbimin fazlındandır, O'na şükredecek miyim, yoksa nankörlük edecek miyim diye beni denemekte olduğu için (bu olağanüstü olay gerçekleşti). Kim şükrederse, artık o kendisi için şükretmiştir, kim nankörlük ederse, gerçekten benim Rabbim Gani (hiçbir şeye ve kimseye ihtiyacı olmayan)dır, Kerim olandır.  (Neml Suresi, 40)
Tahtın hemen getirilmesi ile ilgili ikinci teklif ise "kendi yanında kitaptan ilim olan biri" olarak tanımlanan bir kişiden gelmektedir. Ayette söz edilen kişi Hz. Süleyman (as)'a Sebe Melikesi'nin tahtını "gözünü açıp kapayana kadar", yani çok kısa bir sürede getirebileceğini söylemektedir. Burada akla çeşitli ihtimaller gelmektedir:

Bahsi geçen  kişi askeri istihbarat içinde yer alan ve ileri görüşlü bir kişi olabilir. Ve tahtı da bir önlem olarak daha önceden getirtmiş olabilir. Dolayısıyla ayette de devlet istihbaratındaki askerlerin herhangi bir savaş ya da tehlike durumunda daha önceden hazırlık yapmalarına işaret ediliyor olabilir.

Sebe Melikesi'nin tahtının göz açıp kapayana kadar getirilmesinin, tahtın değişikliğe uğratılmasının ve kuşlarla bilgi alış verişinde bulunulmasının anlatıldığı ayetlerde, ahir zamanda kullanılacak olan ve madde nakline olanak veren yüksek bir teknolojiye işaretler olabilir.


Günümüzde yazı, resim, film gibi her türlü bilginin internet teknolojisiyle birkaç dakika, hatta birkaç saniye içinde çok uzun mesafeler katetmesi mümkün olmaktadır. Örneğin Sebe Melikesi'nin tahtının hızla uzak bir mekana gönderilmesinin anlatılmasıyla, böyle bir işlemin (örneğin bir tahta ait üç boyutlu görüntünün veya resmin gönderilmesinin) ahir zamanda internet kanalıyla göz açıp kapayana kadar mümkün olacağına dikkat çekiliyor olabilir.

Hz. Süleyman bu çalışmalarında cinlerin bilgilerinden ve sahip oldukları üstün özelliklerinden faydalanmış olabilir. Onların yönlendirmeleriyle bugün bilinmeyen, ancak günümüzdeki teknolojiye yakın, farklı cihazlar oluşturmuş ve ayetlerde bildirilen başarıları sağlamış olabilir.

Ayette tahtın getirilmesinin ardından, Hz. Süleyman (as)'ın hemen Allah'a yönelip bağışlanma dilediği, dua ettiği ve şükrettiği aktarılmaktadır. Hz. Süleyman her başarının, her zorluğun ya da  başına gelen her önemli olayın ardından samimiyetle Allah'a yönelen, ihlas sahibi bir peygamberdir. Onun bu özelliği tüm iman edenler için çok güzel bir örnektir.






Dedi ki: "Onun tahtını değişikliğe uğratın, bir bakalım doğru olanı bulabilecek mi, yoksa bulmayanlardan mı olacak?
(Neml Suresi, 41)






Sebe Ülkesi'nin sembolü olan tahtın Hz. Süleyman (as)'ın sarayına getirtilmesi, Melike için çok büyük bir psikolojik yenilgidir. Dahası Hz. Süleyman (as), tahtı Sebe Ülkesi'nden geldiği haliyle bırakmayıp, onun değişikliğe uğratılmasını emretmektedir.

Hz. Süleyman (as)'ın emri üzerine yapılan eklemelerle taht daha güzelleştirilip, zenginleştirilmiş olabilir. Bu yöntemle Hz. Süleyman (as)'ın, kendi zenginliğinin çok daha üstün olduğunu ve hatta Sebe Melikesi'nin mal ve mülkünün üstünde dahi hakimiyeti olduğunu ifade etmek istemiş olması muhtemeldir.

Ayette ayrıca Müslümanların her konuda olduğu gibi sanatta da mükemmeli aradıklarına işaret ediliyor olabilir. Sebe Melikesi'nin tahtının ne kadar güzel ve gösterişli olursa olsun, Hz. Süleyman (as)'ın üstün sanat kabiliyeti karşısında bu tahtın zayıf kaldığına dikkat çekilmiş olabilir.

Burada karşımıza Hz. Süleyman (as)'ın üstün sanat kabiliyetinin bir örneği de çıkmaktadır. Süleyman Peygamber, sanat ile teknolojiyi en güzel şekilde kaynaştırmış ve bunlarla insanları aklına ve sanat gücüne hayran bırakmış olabilir.

Taht için kullanılan "değişikliğe uğratmak" ifadesi de dikkat çekicidir. Böyle bir değişikliği günümüzde bilgisayar programları ile yapmak son derece kolaydır. Yani bir tahtın resminin internet aracılığı ile başka bir yere gönderilmesi, daha sonra bu resmin üzerinde çeşitli bilgisayar programları ile değişiklikler yapılması mümkündür. Bu ayette de ahir zamanda kullanımı son derece yaygınlaşacak olan benzer bir teknolojiye işaret olabilir.

Böylece (Belkıs) geldiği zaman ona: "Senin tahtın böyle mi?" denildi. Dedi ki: "Tıpkı kendisi. Bize ondan önce ilim verilmişti ve biz Müslüman olmuştuk." Allah'tan başka tapmakta olduğu şeyler onu (Müslüman olmaktan) alıkoymuştu. Gerçekte o, inkar eden bir kavimdendi. (Neml Suresi, 42-43)

Hz. Süleyman (as)'ın bu soruyu sormasının bir nedeni, Sebe Melikesi'nin dikkatini ölçmek olabilir.


nehir manzarası




Ey Peygamber, gerçekten Biz seni bir şahid, bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Ve Kendi izniyle Allah'a çağıran ve nur saçan bir çerağ olarak (gönderdik). Mü'minlere müjde ver; gerçekten onlar için Allah'tan büyük bir fazl vardır. (Ahzab Suresi, 45-47)







Ayetten anlaşıldığı gibi Melike, zeki ve ihtiyatlı bir insan olduğunu hissettirmiş, Hz. Süleyman (as)'ın kendisine sorduğu soruya da temkinli bir cevap vermiştir. Doğrudan "Evet, benim tahtımdır" veya "Hayır, benim tahtım değildir" gibi kesin bir cevap vermemiş, bunun yerine ortalı bir cevabı seçmiştir.

Sebe Melikesi, Güneş'e tapan bir kavim içinde yaşıyordu. Ancak Hz. Süleyman (as)'ın samimi ve etkileyici bir dille yazdığı mektubunu okuması ve ardından Hz. Süleyman (as)'ı ziyaret ederek, onun ihtişamlı hakimiyetine şahit olması, iman edip Müslüman olmasına vesile olmuştur.
Ona: "Köşke gir" denildi. Onu görünce derin bir su sandı ve (eteğini çekerek) ayaklarını açtı. (Süleyman:) Dedi ki: "Gerçekte bu, saydam camdan olma  düzeltilmiş bir köşk-zemindir." Dedi ki: "Rabbim, gerçekten ben kendime zulmettim; (artık) ben Süleyman'la birlikte alemlerin Rabbi olan Allah'a     teslim oldum." (Neml Suresi, 44)

Ayette Sebe Melikesi'nin Hz. Süleyman (as)'ın sarayına girdiğinde zeminin derin bir suyla kaplı olduğunu zannettiği bildirilmektedir. Bu durumla ilgili çeşitli yorumlar yapılabilir:

Bu sarayın zemini için ayette kullanılan "saydam cam" ifadesi ile, o dönemde kullanılmış farklı bir teknolojiye işaret ediliyor olabilir. Nitekim Sebe Melikesi, basacağı yerin zemin olduğunu fark edememiştir; bu da, Hz. Süleyman (as)'ın köşkünün zemininin o dönemde bilinen zeminlerden daha farklı bir özelliğe sahip olduğu ihtimalini akla getirmektedir.

Saydam cam olarak ifade edilen zemin, dev bir televizyon ekranı olabilir. Sarayın giriş zeminine dev bir ekran yerleştirilmiş olabilir. Bu ekrana su görüntüsü verilmiş, çeşitli ışık oyunlarıyla insanların yerin su ile kaplı olduğu izlenimini edinmelerihedeflenmiş olabilir. (Önceki sayfalardaki resimlerde görüldüğü gibi, günümüzde de bu tarz teknolojilere,  iç dekorasyonda sıkça başvurulmaktadır.) Böylece Sebe Melikesi ekranın üstünde yürüdüğünde su üstünde yürüdüğü hissine kapılmış olabilir.

Ayette daha farklı bir teknolojiye de işaret ediliyor olabilir. Günümüzde simülatörlü gözlüklerle insanın kendisini, bulunduğu yerden daha farklı bir mekanda zannetmesi sağlanabilmektedir. Ayette geçen ifade de, ahir zamanda ortaya çıkacak olan bu teknolojiye bir işaret olabilir. 

Hz. Süleyman (as)'ın da Sebe Melikesi geldiğinde böyle bir durum oluşacağını bildiği anlaşılmaktadır. Çünkü o, sahip olduğu teknolojinin çok üstün ve alışılmışın dışında olduğunun farkındadır.



Tintoretto, Kraliçe Sebe ve Hz. Süleyman, 1555, Prado Müzesi



Allah bu ayetleriyle, ahir zamanda gelişmiş teknoloji ile üretilecek dekorasyon malzemelerinde suyun yoğun olarak kullanılacağına dikkat çekmiş olabilir. Suyun estetik ve temiz görünümünün kullanıldığı bu ürünler, Hz. Süleyman dönemindeki ihtişama benzer güzellikler meydana getirebilirler. 


nehir manzarası




Haberiniz olsun; Allah'ın velileri, onlar için korku yoktur, mahzun da olmayacaklardır. Onlar iman edenler ve (Allah'tan) sakınanlardır. Müjde, dünya hayatında ve ahirette onlarındır. Allah'ın sözleri için değişiklik yoktur. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk budur. Onların sözleri seni üzmesin. Şüphesiz 'izzet ve gücün' tümü Allah'ındır. O, işitendir, bilendir. (Yunus Suresi, 62-65)







Bu kıssada karşımıza çıkan Hz. Süleyman (as)'ın yüksek sanat anlayışı Müslümanlar için çok güzel bir örnektir. Bu anlayış onun Allah'a olan güçlü sevgisinin ve Allah'ın yaratışındaki harikuladeliklere olan hayranlığının bir ifade şeklidir.



Günümüzde bilgisayar ortamında hazırlanan üç boyutlu holografik görüntüler hayatın her alanında kullanılmaktadır. Endüstride, araştırma alanlarında, eğitimde, tıpta, film ve reklamcılık sektörlerinde yoğun olarak kullanılan simülasyon teknolojisi, gerçeğiyle bire bir benzeyen sanal bir dünya oluşturmaya olanak tanımaktadır. Böylece tarihi bir bölgenin, bir müzenin, hatta herhangi bir gezegenin üzerinde dahi dolaşmak mümkün olmaktadır. Örneğin üstte sağdaki resimde radar görüntülerinden yola çıkılarak hazırlanan üç boyutlu Venüs gezegeni görüntüsü görülmektedir. Üst soldaki resimde ise, bir parkın üç boyutlu hologram görüntüsü oluşturulmuştur.
Altta soldaki resimlerde, üç boyutlu bir çarpma testi görülüyor. Aracın özellikleri ve gerçek bir denemenin sonuçlarıyla ilgili veriler bilgisayara girilir. Böylece mühendisler, aracın hızı, çarpmanın açısı gibi değişkenlerle oynayarak olası çarpma durumlarını test ederler. Alt sağdaki resimlerde ise bir kentin iki ayrı görüntüsü mevcut. Kent planlamacılarının işi üç boyutlu görselleştirme sayesinde oldukça kolaylaştı. Bu sayede yapmayı planladıkları değişiklikleri önceden görme şansına sahip oldular. Örneğin, planlamacılar ağaç dikmeyi düşünüyorlarsa, birkaç yıl sonra ağaçlar büyüdüğünde yolun durumunu basit bir modellemeyle görebilirler.
Yan sayfada üstteki resim bir müzeye ait. İmparator Augustus'un sarayının duvarına resmedilmiş bir Roma tiyatrosu sahnesi üç boyutlu olarak yeniden yapılandırılmış. Yan sayfada alttaki resimde ise, Ford Motor Company'nin önümüzdeki beş yıl içerisinde araba dizayn çalışmalarında kullanılmak üzere oluşturduğu hologram cihazına ait bir görüntü mevcut. Bu hologram cihazı sayesinde Ford tasarımcıları ve mühendisleri arabaları daha önce hiç kullanılmamış bir yöntemle dizayn edecekler. Bu cihaz sayesinde tasarımcılar, ekran yerine üç boyutlu ortamda çalışabilecek, oluşturulan model arabanın yanında yürüyebilecek, arabayı her açıdan inceleyebilecekler.



İman eden sanatçılar tarih boyunca  çok güzel eserler ortaya çıkarmışlardır. Allah'ın izniyle, ahir zamanda da Müslümanların sanat gücünde çok büyük bir artış yaşanacaktır. Allah'ın yaratışındaki güzelliklerden ilham alan ve O'na karşı büyük bir sevgi duyan sanatçılar eşsiz sanat eserleri meydana getirecek, resim, müzik ve mimari alanındaki bu güzel gelişmeler tüm dünyayı saracaktır. Bu büyük gelişmenin öncüsü ise Allah'ın izniyle İslam dünyası olacaktır.

 

Kitap bölümleri

Masaüstü Görünümü