Harun Yahya


Önsöz



Oldukça geniş bir coğrafyayı ve yaklaşık 1.5 milyar Müslümanı kapsayan İslam dünyasının temel ihtiyaçlarından biri olan "Türk İslam Birliği"ni ele aldığımız bu kitabımızda, böyle bir birlik oluşturulmasının gerekliliği ve aciliyeti üzerinde duracağız.

Türk İslam Birliği

Bugün İslam dünyasının durumu değerlendirildiğinde ilk dikkati çekecek özelliklerden birisi, Müslümanların kendi aralarındaki parçalanmışlığı olacaktır. Kimi İslam ülkeleri arasında derin anlaşmazlık ve ihtilaflar vardır. Hatta yakın geçmişte, İran-Irak Savaşı, Irak'ın Kuveyt'i işgali, Pakistan-Bangladeş Savaşı gibi Müslüman ülkeler arasında geçen savaşlar yaşanmıştır. Müslüman ülkelerde çoğunlukla etnik ve siyasi sorunlar nedeniyle yaşanan iç savaş ve çatışmalar da -örneğin Afganistan'da, Yemen'de, Lübnan'da, Irak'ta veya Cezayir'de olduğu gibi- İslam dünyasının, olması gerektiği gibi olmadığını göstermektedir. Öte yandan İslam dünyasının dört bir yanında birbirinden son derece farklı dini yorumlar, görüşler ve modeller hakimdir. Neyin gerçekten İslam'a uygun neyin de aykırı olduğunu belirleyecek, bu konuda dünya Müslümanlarının geneline yön verecek, onları uzlaştırabilecek merkezi bir otorite yoktur. Katoliklerin Vatikan'ı, Ortodoks Hıristiyanların Patrikhaneleri vardır, ama İslam dünyasında dini bir birlik ve merkez bulunmamaktadır.

Oysa İslam ahlakının özünde birlik vardır. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in vefatının ardından, İslam dünyasının hep bir lideri olmuş, bu makam Müslümanların dini konulardaki yol göstericisi olmuştur.

Günümüzde de İslam dünyasının tümüne yol gösterecek çağdaş bir merkezi otorite kurulabilir. Demokratik esaslara ve hukukun üstünlüğü prensibine dayanan merkezi bir İslami otoritenin ve bir Türk İslam Birliği'nin kurulması İslam dünyasının mevcut sorunlarının giderilmesinde çok önemli bir adım olacaktır.Kitabın ilerleyen bölümlerinde detaylı olarak ele alacağımız gibi, söz konusu Türk İslam Birliği;

1) Kuran ahlakının gereği olan sevgi, şefkat, kardeşlik ve merhamete dayalı bir anlayışa sahip olmalı, tüm insanları koruyup kollamayı amaç edinmeli, tüm insanlara son derece kaliteli ve müreffeh bir yaşam standartı sunmalıdır.

2) Demokrat ve laik bir yapıya sahip olmalı, Türk İslam dünyasını manevi bir liderliğin öncülüğünde biraraya getirirken, tüm devletlerin üniter yapısını muhafaza ettiği bir gönül birliği inşa etmelidir.

3) İslam dünyasının tümüne hitap edebilmeli, dolayısıyla en temel İslami değerlere ve esaslara dayanmalı, belirli bir mezhebin veya tarikatın temsilcisi olmamalıdır.

4) İnsan haklarına, demokrasiye, serbest girişimciliğe destek vermeli, İslam dünyasının ekonomik, kültürel ve bilimsel yönden kalkınmasını temel hedef olarak belirlemelidir.

5) Diğer ülkeler ve medeniyetlerle son derece barışçıl ve uyumlu ilişkiler kurmalı, kitle imha silahlarının kontrolü, terörizm, uluslararası suç, çevre gibi konularda uluslararası topluluk ve Birleşmiş Milletler ile iş birliği yapmalıdır.















Medeniyetler arası bir çatışmayı öngörenlerin, yeryüzünde daha çok kan dökülmesine ve daha çok kayıplar verilmesine neden olacakları açıktır. Türk İslam Birliği'nin oluşturulması, çatışma taraftarlarının önündeki en önemli engellerden biri olacaktır.





6) İslam dünyasındaki azınlıkların (örneğin Yahudi ve Hıristiyanların) ve İslam ülkelerine gelen yabancıların haklarının korunması, kendilerine güvenlik sağlanması ve saygı gösterilmesi gibi konuları öncelikli olarak ele almalı, her dinden, her düşünceden insana sevgi ve şefkatle yaklaşmalıdır.

7) Filistin, Keşmir, Moro gibi, Müslümanlar ile Müslüman olmayan halkları karşı karşıya getiren sorunlara; adil ve barışçıl çözümler getirilmesine önem vermelidir. Hem Müslümanların haklarını savunmalı hem de söz konusu sorunların, İslam dünyasındaki bazı radikal unsurlar tarafından çözümsüzlüğe itilmesine mani olmalıdır.

İslam dünyasının böylesine akılcı, sağduyulu ve adil bir liderliğe kavuşması, hem bugün pek çok sorunla karşı karşıya bulunan 1.5 milyar Müslüman için, hem de dünyanın tüm diğer insanları için çok hayırlı olacaktır. Kuran ahlakına dayalı olarak kurulacak bir Türk İslam Birliği, tüm dünyanın adalet ve güvenlik bulmasına, Kuran ahlakının getirdiği tavır mükemmeliği sayesinde huzurun yerleşmesine aracı olacaktır. Müslümanlar, Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in devrinden bu yana, insanlığa; akıl, bilim, düşünce, sanat, kültür, medeniyet gibi alanlarda öncülük etmiş, "insanların hayrı"na dev eserler ortaya koymuşlardır.

Avrupa Ortaçağ'ın karanlığında iken, dünyaya bilimi, akılcılığı, tıbbı, sanatı, temizliği ve diğer pek çok hasleti Müslümanlar öğretmiştir. Kuran'ın nurundan ve hikmetinden kaynaklanan bu İslami yükselişi tekrar başlatmak için, geçmişte olduğu gibi bugün de Müslümanların Kuran ahlakını ve Peygamber Efendimiz (sav)'in sünnetini temel alan bir yol göstericiliğe ihtiyaçları vardır.

Bu proje nasıl hayata geçirilebilir? Bu soruyu ilerleyen bölümlerde inceleyeceğiz. Ancak, daha önce de belirttiğimiz gibi, bu konuda tüm Türk İslam ülkelerinin yanında Türkiye'ye büyük bir rol düştüğünü tekrar hatırlatmak gerekir. Çünkü Türkiye, hem tarihi ve sosyolojik altyapısının gereği olarak hem de Peygamber Efendimiz (sav)'in hadislerinde müjdelediği gibi, içinde bulunduğumuz ahir zamanda çok önemli sorumluluklar üstlenecektir. Bu önemli sorumluluklarının başında Türk İslam dünyasının birleşmesi için öncülük etmek vardır. Unutmamak gerekir ki Türkiye, sözünü ettiğimiz manada bir Türk İslam Birliği'ni kurmuş ve 5 yüzyıldan uzun bir süre başarıyla idare etmiş olan Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasçısıdır. Bu sorumluluğu tekrar üstlenebilecek bir toplumsal alt yapıya ve devlet geleneğine sahiptir. Dahası Türkiye, İslam dünyasının Batı ile ilişkileri en gelişmiş ülkesidir ki, bu Batı ile İslam dünyasındaki sorunların çözümünde arabuluculuk yapabilmesine olanak sağlar. Türkiye'nin tarihsel olarak anlayışlı ve mutedil olması; Türkiye'nin İslam dünyasında dünya Müslümanlarının büyük çoğunluğunun izlediği Ehli Sünnet inancını temsil etmesi de, onu Türk İslam Birliği'ne önderlik etmeye aday kılan önemli bir vasıftır.






SAYIN ADNAN OKTAR'IN ART TV (UŞAK) RÖPORTAJI, 19 Ağustos 2008

Uşak Art TV: Hocam bu sözlerinizden anlaşılıyor ki, Türkiye'nin İslam Birliği konusunda özellikle sizin eserlerinizin bazılarında da ben bunları okudum. Türk İslam Birliğine önem veriyorsunuz. Önemsiyorsunuz. Bunu biraz açmak gerekirse, İslam Birliği'ni vurgulayan sözleriniz var. Türk İslam Birliği'ni vurgulayan sözleriniz var. Adnan Oktar: Evet Uşak Art TV: Türkiye'de Türk, Laz, Çerkez hepsi bir bütündür diye sözleriniz var. Bunu isterseniz biraz açalım. Ve Türkiye'de Müslümanlar, özellikle Müslüman aleminde Türkiye'nin önemini çok iyi bir şekilde, kavramaya başladılar, sizin bu konudaki görüşleriniz nedir? Türk İslam Birliği'nin önemi, gerçekten fevkalade bir duruma gelecek mi sizce?

Adnan Oktar: Peygamber Efendimiz (sav) ahir zaman hadislerini hep Türkiye üzerinden açıklamıştır. Hep İstanbul ve Türkiye. Ve Türk Milleti'nin öncü olacağını anlatan rivayetleri var. Yani Mehdilik olayında da hep Türklükten bahsedilir. Türk Milleti mübarek ve necip bir milletir.

İslam'ın hep bayraktarlığını yapmıştır. Bir kere kahramandır, yiğittir delikanlı bir millettir. Merttir, sözünde durur. Ordumuzun özelliğinde de bunu görebilirsiniz. Gidin yurt dışında hangi ülkeye giderseniz gidin, Türk askeri dendi mi bir dururlar şöyle, bir sevgi, bir muhabbet, "aman onlar gelsin hepsi gitsin ama Türk askeri gelsin" derler. Mesela Somali'ye gidin, "hepsi gitsin Türk askeri gelsin" derler. Afganistan'a gidin Türk askerini kucaklarlar. Niye? Çünkü merttir dürüsttür. fiefkatlidir, Uşak Art TV: İmanlıdır.

Adnan Oktar: İmanlıdır, Allah'tan korkar, akılcı hareket eder, makuldür, işte böyle bir millete Allah İslam'ın bayraktarlığını nasip ediyor. İslam ahlakını yayma görevini, böyle bir millete vermiş oluyor Allah inşaAllah. Osmanlı döneminde de bu böyleydi yani Türk deyince, Türk'üm diyen herkes Türk'tür. Ona bakarsanız ben mesela seyyidim Peygamber Efendimiz (sav)'in neslindenim, ama halis kan Türk'üm. Halis Türk. Çünkü Allah bu milleti, Türk'üm diyen herkesi bir manevi himmet altına almış sanki, böyle bir örnek ahlak, örnek İslam'ı yaşayan bir millet, mesela şu an sorun İslam aleminde herkese sorun. "En güzel İslam'ı kim yaşıyor?" deyin. Türkiye diyeceklerdir. En makul en tutarlı, en adil, aklıbaşında yaşayan Türk'lerdir. En temiz, tertemizlerdir. Onun için ittifak var, yani Türkiye önder olsun diyorlar bütün, Türk alemi de İslam alemi de bunu söylüyor. Zaten Türk aleminin büyük bir bölümü, Müslümandır, ama Hıristiyan da bizim kardeşimizdir. Musevi de bizim kardeşimizdir. Ermenisi de efendim Gürcüsü de hepsi bizim kardeşimizdir. Çünkü Osmanlı milletler topluluğu içerisinde bunlar hep bizim bağrımıza bastığımız, Osmanlı'ya Türk'lüğe hizmet etmiş, insanlardır. İslam'a, Kuran'a hizmet etmiş insanlardır. Mesela en değerli ustalar, sanatçılar hep Ermeni'lerden çıkmıştır. Rum'lardan çıkmıştır. Yahudi bilim adamları, Yahudi sanatçılar, Musevi sanatçılar, Çok büyük hizmetler vermişler, saraylarda görev almışlardır. Sonradan böyle bir fitne çıkarılmıştır. Irkçılık fitnesiyle onlarla sanki böyle bir kinleşme kavga varmış gibi, masonlar böyle kahpece bir oyun oynamışlardır. Sanki böyle bir Rum denince, Ermeni denince, hatta insanların kafasına oturmuştur böyle. Mesela o tertemiz insanlar mazlum insanlar Rum'um demeye Ermeni'yim demeye çekinir hale getirmişler onları, Musevi'yim demeye çekinir hale getirmişler.

İşte bu bir masonik oyun. Halbuki Ehli Kitap bizim kardeşlerimiz bunlar. Bunlar Hz. İbrahim'i sever. Hz. İsmail'i sever. Hz. İshak'ı, Hz. Yakup'u sever. Tek Allah'a inanır. Aynı peygamberleri severiz. Aynı meleklere karşı sevgimiz var. Ve hepsi hak dinlerin eski şekilleridir. Eski hak dinlerdir. Tabi İslam dini son hak dindir inşaAllah. Ama onlar da Ehli Kitaptır. Allah onları Kuran'da Ehli Kitap olarak belirtiyor. Onun için bu kin, adavet, düşmanlık hepsi kalkacak. Irkçılık belası, kavmiyetçilik belası, ne gerek? Türkiye bir ağabeylik yapsa olaya bir el atsa, tamamen ortalık yatışır.

Onun için Türk İslam Birliği çok, çok, çok acil bir görev. Yaşlı başlı insanlar binlerce insan öldü Gürcistan'da. Yazık günah değil mi? Türkiye'nin bir gün bile gecikmesi vebal altında bırakır. Hemen hareket edilmesi gerekiyor. Bunu teklif etsin Türkiye, eğer bir kişi itiraz ederse bana gelip söylesinler. Yani Suriye'ye gidip teklif edin Türkiye ile birleşin diye, Suriye iki gün düşünmez. Azerbaycan'a teklif edin, zaten onlar kendileri teklif ediyor. Azerbaycan kendisi istiyor. "Türkiye ile birleşelim" diye defalarca söylediler. "İki devlet bir millet olarak birleşelim" dediler. Onun için bunun resmi ağızdan söylenmesi gerekiyor. Ama resmi ağızdan söylenmesi içinde tabandan hükümete talepte bulunulması lazım. Yani, "böyle birşey istiyoruz." şeklinde bir talepte bulunması lazım, ama bunun çok ısrarlı söylenmesi lazım ki hükümet bir güç bulsun. Harekete geçsin bu çok önemlidir. Yani vakıflar olur, dernekler olur halk, bütün Müslüman kardeşlerimiz, bütün Türk Milleti olarak bunun üstünde çok durmamız lazım. İllaki Türk İslam Birliği, Türk İslam Birliği'nin lideri olarak inşaAllah Avrupa Birliğine girelim. Lider olarak girmek bize yakışır. Ve Avrupa'yı da kalkındıralım. Amerika'yı da kalkındıralım. Rusya'yı da kalkındıralım.
Bütün dünyayı zengin edelim. Türkiye'nin misyonu bu dünyayı zengin etmek, güçlendirmek, barışı tesis etmek, huzur getirmek yani bizim ırkçılık iddiamız yok Türk milleti olarak.






güvercinSon olarak belirtmek gerekir ki, bu kitapta ele alınan çözümlerin ivedilikle hayata geçirilmesi son derece önemlidir. Çünkü bazı çevreler, İslam dünyası ile Batı arasında bir "medeniyetler çatışması" yaşanması için her geçen gün daha da fazla kışkırtmada bulunmaktadır. Türk İslam Birliği'nin kurulması ile birlikte bu tehlike tamamen ortadan kalkacaktır. Tarihte yaşanan tecrübeler açıkça göstermektedir ki, farklı medeniyetlerin birarada yaşaması, aslında çok güzel bir zenginlik ve nimettir. Farklı kültürleri birarada barındıran bir devlet, bünyesinde farklılıklar olduğu için değil, bu farklılıkları idare ediş -ya da edemeyiş- tarzı nedeniyle sorunlarla karşılaşmaktadır. Ya da yan yana gelen medeniyetler, birbirlerine karşı şefkatli olup olmamalarına, kendi içlerindeki radikal ve katı unsurları kontrol altına alıp alamamalarına göre, çatışma veya barış ve iş birliği yolunu seçmektedirler. Günümüzde de anlayış ve uzlaşı yerine, hem Batı'da hem de İslam dünyasında, düşmanlık ve çatışmayı seçmek isteyen bazı çevreler olabilmektedir. Bunlar nedeniyle İslam ve Müslümanlar hakkındaki bazı yanlış anlama ve ön yargılar devam etmekte ve bu, İslam dünyası için birtakım zorluklar oluşturmaktadır. Batılılar ise, çeşitli yanlış anlaşılmalar nedeniyle gereksiz yere tedirginlik duymaktadırlar. Tüm bu sıkıntıları ortadan kaldıracak bir çözüme çok acil olarak ihtiyaç vardır.

İşte bu kitapta ortaya koyacağımız gibi, bu tehlikeli çatışma eğiliminin önünün alınmasında, İslam ülkelerinin birlikte hareket etmesinin, yani "Türk İslam Birliği"nin büyük rolü olacaktır.

Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlara en güzel biçimde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbinin yolundan sapanı bilendir ve hidayete ereni de bilendir. (Nahl Suresi, 125)

 

Kitap bölümleri

Masaüstü Görünümü