Harun Yahya

Ölüm Bir Son Değildir




Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz.(Enbiya Suresi, 35)


Ölüm, insanın bu dünyadaki hayatı içinde yaşayacağına emin olduğu çok önemli bir gerçektir. Belki de bu satırlar hayatınızı yeniden düşünmeniz için ölümünüzden önce size tanınmış son bir fırsat, son bir hatırlatma, son bir uyarıdır. Siz bu satırları okurken bir saat sonra hayatta kalacağınızdan emin olamazsınız. Bir saat sonra hayatta olsanız bir sonraki saate erişeceğinizin hiçbir garantisi yoktur. Saat değil bir dakika, hatta bir saniye sonra bile hayatta olacağınız kesin değildir. Bu yazıyı sonuna kadar okuyup bitireceğinizin de hiçbir garantisi yoktur. Ölüm size, büyük bir ihtimalle, bir dakika öncesinde ölmeyi hiç aklınızdan geçirmediğiniz bir anda gelecektir. Mutlaka öleceksiniz, tüm sevdikleriniz de ölecek, sizden önce ya da sonra ama mutlaka herkes ölecek. Bu gerçek bir ayette şu şekilde bildirilmiştir:

Her nefis ölümü tadıcıdır; sonra bize döndürüleceksiniz.(Ankebut Suresi, 57)

Bir saat, hatta bir dakika sonra yaşayıp yaşamayacağımızı bilemediğimiz gibi, neler yaşayacağımızdan da emin değilizdir. Hayatımızı, emin olmadığımız, akıbetini bilmediğimiz olaylara göre yönlendirmemizin ne kadar hatalı olacağı da ortadadır. Emin olduğumuz tek şey ölümü yaşayacağımızdır. Yaşamımızı bu kesin gerçeğe göre ayarlamamız gerektiği, sadece bu düşünüldüğünde anlaşılmaktadır.

Ölüm de insanın dünyadaki imtihanının bir parçasıdır. Allah, Kuran'da hayatı ve ölümü insanı imtihan etmek için yarattığını şöyle bildirmiştir:

O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır. (Mülk Suresi, 2)

Ölüm sadece dünya hayatının, dolayısıyla imtihanın sonudur. Aynı zamanda, sonsuz olan ahiret hayatının da başlangıcıdır. İman edenler bu nedenle ölümden korkmazlar. Hayatlarını Yüce Allah'ın hoşnutluğunu gözeterek, ahirete yönelik salih amellerle geçirdikleri için Allah'ın vadettiği cenneti umarak ölümü güzel karşılarlar.

İman etmeyenler ise, ölümü bir yok oluş zannettikleri için ölümden çok korkarlar ve düşüncesi bile onlara ızdırap verir. Bu nedenle ölümü hiç düşünmez, hatta akıllarına bile getirmek istemezler ve ölümden kaçarlar. Oysa bu boşuna bir çabadır. Hiç kimse Allah'ın kendisine takdir ettiği ölüm saatinden kaçamaz. Bir ayette bu gerçek şöyle vurgulanmaktadır:

Her nerede olursanız, ölüm sizi bulur; yüksekçe yerlerde tahkim edilmiş şatolarda olsanız bile...(Nisa Suresi, 78)

Ölümü düşünmemek, gerçekten kaçmaktır. Ölüm er-geç her insanı yakalayacağına göre, ölümü düşünerek hareket etmek ise akılcı davranmaktır. Müminler bu akılcılıkla yaşarlar. Ölüm gelene kadar salih davranışlarda bulunurlar. Çünkü Allah Kuran'da bunu emretmiştir:

Ve yakîn (ölüm) sana gelinceye kadar Rabbine ibadet et.(Hicr Suresi, 99)

Ölümü düşünmek insanı güçlü ve iradeli kılar. Nefsinin, dünyanın aldatıcı zevklerine kanarak kendisini yanlış davranışlara sürüklemesini engeller. İnsana, dünyadaki geçici ve salih olmayan tavırlara kapılmayacak iradeyi sağlar. Bu nedenle müminin sık sık ölümü düşünmesi, kendi dahil tüm insanların yakında bir gün öleceğini tefekkür etmesi ve dünyaya bu şuurla bakması gerekir.

Ölümle ilgili Kuran'da haber verilen bir diğer gerçek, ölüm anında yaşanan olaylardır. Ölen kişi yeni bir boyuta geçer ve ölüm melekleriyle karşılaşır. Ölmekte olan bir kişiyi görenler, onun sadece biyolojik ölümünü seyrederler ve kimi zaman da aldanabilirler.

Örneğin bir insan hayatı boyunca iflah olmamış azılı bir inkarcı olmasına karşın, dışarıdan, uykusu sırasında "rahat" bir ölümle ölmüş gibi algılanabilir. Oysa o anda başka bir boyuta geçen ruhu, büyük acılar içinde ölümü tatmaktadır. Ya da tam tersine, acı çektiği sanılan bir müminin ruhu, Allah'ın ayette bildirdiği gibi bedeninden, (melekler tarafından) "güzellikle" ayrılır. Bu nedenle ölüm inkarcılar için büyük bir azap, müminler içinse büyük bir nimet ve güzelliktir.

Aşağıdaki ayetlerde, inkarcıların ölüm anındaki bu azabı anlatılmaktadır:

... Sen bu zalimleri, ölümün 'şiddetli sarsıntıları' sırasında meleklerin ellerini uzatarak onlara: "Canlarınızı çıkarın, bugün Allah'a karşı haksız olanı söylediğiniz ve O'nun ayetlerinden büyüklenerek (yüz çevirmeniz) dolayısıyla alçaltıcı bir azapla karşılık göreceksiniz" (dediklerinde) bir görsen...(Enam Suresi, 93)

Öyleyse melekler, yüzlerine ve arkalarına vura vura canlarını aldıkları zaman nasıl olacak? İşte böyle; çünkü gerçekten onlar, Allah'ı gazaplandıran şeye uydular ve O'nu razı edecek şeyleri çirkin karşıladılar; bundan dolayı (Allah,) amellerini boşa çıkardı.(Muhammed Suresi, 27-28)

Ölüm, mümin için büyük bir mutluluk ve neşenin başlangıcıdır. Ruhu en derinden acıyla sökülen kafirin aksine müminin ruhu, "yumuşacık çekip alanlar" tarafından (Naziat Suresi, 2) adeta uykuda ruhun acı olmadan bedenden ayrılıp farklı bir boyuta geçmesi gibi (Zümer Suresi, 42) alınır. Ayetlerde iman edenler için şöyle buyrulmaktadır:

Adn cennetleri; ona girerler, onun altından ırmaklar akar, içinde onların her diledikleri şey vardır. İşte Allah, takva sahiplerini böyle ödüllendirir. Ki melekler, güzellikle canlarını aldıklarında: "Selam size" derler. "Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere cennete girin."(Nahl Suresi, 31-32)


Ölüm, İman Edenler İçin Bir Nimet İnkar Edenler İçin İse Felakettir

ADNAN OKTAR: Dinsiz olan için zaten ölümle felaket başlıyor, ölümden önce de zaten dinsiz sevgisizliğin, tutkudan uzak olmanın, insanlara hep kuşkuyla bakmanın, güvensizliğin, yalnızlığın, egoistliğin, bencilliğin acısıyla yanar kavrulur dünyada. Onlara çok bela da isabet eder ayrıca, fakat onu hayatın akışı içinde normal bir şey zannederler. Fakat ölürken çok feci bir ölümle ölüyor küfür. Yani "dikenli bir çalının içinden sökülüp çıkarılması gibidir" diyor "ruhu çıkarılır" diyor rivayette ve "dövülerek, sırtına vurularak yani çok şiddetli darbeler alarak canı alınıyor", zaten burada başlıyor olay. Her safhası bir ızdıraptır.

… Zaman izafi olduğu için kalktıklarında onu bilemezler, çok çabuk geçecektir vakit. Ama o ortama getirildiklerinde zaten orada olay hemen anlaşılacaktır. Yani müminlerin önündeki ve sağındaki ışık yanında sürücüleri olması, nurlu ve çok güzel olmaları, nurdan kıyafetleri bulunması yani üstleri örtülü olacak. O, onların zaten ehl-i necat, kurtuluş ehli olduğunu gösteriyor, kurtuluşta olduklarını gösteriyor. Ama küfür zaten çok perişan kirli ve pis hale getirilecek zaten onun için bir kurtuluş dönüş yok yani orada görülüyor Allah'ın dilemesi dışında bir daha kurtulamaz.

Cehennem arazisine sokulacaklar ondan kasıt, herkes bir kere görsün. Çünkü Allah sürekli cehennemden bahsediyor, ama cehennemi insanlar bilmemiş olacak o zaman. Yani sonsuza kadar bilmemiş olacaklar, hâlbuki müminlerin herkesin merak ettiği, bilmek istediği bir yerdir cehennem. Yani kalmak istemezler, ama görmek ister Allah'ın bir sanatı o da çünkü özel yaratışı.

Orada Müslümanlar toplu biraraya gelecekler, küfür de biraraya gelecektir. "Müminlerin liderleri öncüleri ve imamlarıyla birlikte biraraya getirilirler" (İsra Suresi, 71) diyor Allah. Yani biz Peygamberimiz (sav)'in sancağı etrafında toplanacağız Museviler Hz. Musa (as)'ın sancağı etrafında toplanacaklar, her grup öyle toplanacak. Sonra müminlere Cenab-ı Allah "geçin" diyor cennette. Cennet kapıları son derece muhteşemdir, son derece güzel, müminler oraya geçtikten sonra küfür orada bırakılıyor. Ondan sonra da, onlar da cehenneme alınacaklar ama cehenneme alındıktan sonra onlar bölümlerine gönderiliyor işte en feci azap çekecekleri şey odur. Münafıklar en alt derin tabakalarına indiriliyor cehennemin. Özel cehennem görevlileri vardır, sayıları Kuran'da 19 olarak geçiyor yani güçlü kuvvetli böyle, yalvarsalar da onlar ondan etkilenen varlıklar değil, özel yaratılmışlardır, cehennem zebanileri.

Allah'ın emrindedirler, güçlü kuvvetlidir, sürükleyerek alır götürür. Allah onlara özel bir güç vermiştir, Allah'ın tecellisidir onlar, ama onlar cehennemde yaşadıkları halde bakın çok önemlidir bu, cehennemin rahatsızlığını hissetmezler, cehennem onlara cennet gibi gelir, Allah'ın verdiği bir güçle etkilenmezler, yani ters etki yapar onlarda, küfür için azaptır, algıya bağlıdır bu.

Onun için onlar orada Allah'ın kulu olarak, Allah'a bağlanmış hizmetliler olarak sonsuza kadar zebaniler hizmet edecekler, cehennemin en derin tabakasına münafıklar indirilecek. Hz. Musa (as) devrinin münafıkları, Peygamber Efendimiz (sav) devrinin münafıkları, Hz. Mehdi (as) devrinin münafıkları hepsi biraraya getirilecek, yerin en alt tabakasına, cehennemim en alt tabakasına indiriliyor bunlar. Tabii o karanlık bir yer, çok ızdıraplı bir yer, kirli bir yer, magmanın, ateşin, pis kokunun, kirin çok yoğun olduğu bir yer, ama en çok onları rahatsız edecek olan şey kıyastır. Yani cennetle kıyas etmektir, cenneti gördükçe iyice azapları artacak inşaAllah. (Adnan Oktar Çay TV röportajından, 25 Şubat 2009)


 

Kitap bölümleri

Masaüstü Görünümü