Harun Yahya


Çeçenistan



Tüm Dünyanın Gözleri Önünde Yaşanan Zulüm









çeçenistan







çeçenistan

Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra eski Sovyet coğrafyasındaki pek çok ülkede çok sıkıntılı bir dönem yaşandı ve bazılarında halen de yaşanmaya devam ediyor. Kazakistan'da, Türkmenistan'da, Azerbaycan'da, Özbekistan'da, Kırgızistan'da ve Dağıstan'da Rusya'nın yayılmacı politikasının etkileri halen tam olarak silinmedi. Sovyet yönetiminin baskılarından kurtulup, barış ve huzur dolu bir düzen kurabileceklerine inanan bu toplumlar, bu kez şekil değiştirmiş bir baskıyla karşılaştılar. Ancak bu ülkelerden özellikle bir tanesi var ki, tarihe cesaretiyle ve bağımsızlığına düşkünlüğüyle geçen Çeçenistan'dır.

Müslüman Çeçenlerin Ruslar'a karşı sürdürdüğü büyük mücadelenin başlangıcı 18. yüzyılın sonlarına dayanır. 1816 yılında Rus Çarı'nın General Yermalov'u Rus ordusunun başına geçirmesinin ardından, Kuzey Kafkasya'daki Çeçen halkı çok büyük bir katliama tabi tutuldu. Çeçen Müslümanlarının lideri İmam Hamzat'ın şehit edilmesinin üzerine, Çeçen ordusunun başına geçen Şeyh Şamil, günümüzde hala kuşaktan kuşağa anlatılan bağımsızlık mücadelesini başlattı.

Şeyh Şamil'in orduları 1834 yılından 1859'a kadar, yaklaşık 25 yıl Rus yayılmacılığına karşı kahramanca direndiler. Ama sonunda Rusya bölgeye hakim oldu ve  bu toprakları bir daha bırakmadı.


Sorunun kökeninde ne var?










şeyh samilŞeyh Şamil'in orduları Rus güçlerine karşı kahramanca direnmişti.








Müslüman Çeçen halkının maruz kaldığı şiddetli baskı ve zulmün altında -tarihi ve ekonomik nedenler başta olmak üzere- pek çok neden sayılmaktadır. Gerçekten de Çeçenistan Rusya için diğer Kafkasya Cumhuriyetlerine göre çok daha büyük önem taşımaktadır. Bu bölgede başta petrol ve doğal gaz olmak üzere, yüksek rezervli doğal kaynaklar bulunmaktadır. Komünist Rusya, Soğuk Savaş döneminde ihtiyacı olan tüm hammaddeleri bu ülkeden çok ucuz fiyata alıp, kendi ihtiyacı için kullanıyordu. Ancak SSCB'nin dağılmasından sonra kendisi için büyük bir hammadde kaynağı olan Çeçenistan'ın ve diğer cumhuriyetlerin birer birer bağımsızlıklarını ilan etmesi, Rusya'yı da büyük bir çıkmaza soktu.

Yukarıda bahsettiğimiz ekonomik etkinin yanı sıra, Rusya'nın yüzyıllardır devam eden genişleme politikası da, Orta Asya ve Kafkasya'da yaşanan karışıklıkların tarihi nedenini oluşturmaktadır. SSCB'nin dağılmasından sonra kısa süreli bir bocalama dönemi geçiren Moskova, hemen toparlanmış ve bağımsızlığını ilan eden yeni cumhuriyetler üzerinde tekrar etki sağlamak için çok yönlü girişimlerde bulunmuştur. Aslında Rusya'nın bu cumhuriyetler için geliştirdiği stratejiler, Boris Yeltsin'in 1993 yılında yaptığı bir konuşmayla ilk sinyallerini vermiştir. Yeltsin yaptığı bir açıklamada, "yitirdiği mevzileri yeniden ele geçirerek Rusya'nın süper güç niteliğini yeniden kazanacağını" ifade etmiştir.6 Yani Rusya bu ülkelerin bağımsızlıklarını ilan etmelerini, özgürlüklerine kavuşup, kendi ayakları üzerinde duracak hale gelmelerini kabul edememekte, bu bölgeleri "yeniden ele geçirilmesi gereken mevziler" olarak görmektedir. Elbette ki bir ülkenin güvenliğini korumak, ekonomik güç sağlamak ve istikrarlı bir yapı oluşturmak için iç ve dış stratejiler geliştirmesi, etkin güç olmak için gayret etmesi doğal bir haktır. Dolayısıyla, Rusya'nın da kendi menfaatleri doğrultusunda bir siyaset izlemesi olağandır. Ancak yanlış olan ve burada eleştirilen, sahip olduğu bu hakkı bir başka toplumun aleyhine kullanmak, kendi gücü için onu acımasızca ezmektir.

Sovyetlerin dağılma döneminde Müslüman cumhuriyetlerin bir bölümü bağımsızlıklarını kazanamamış ve Rusya Federasyonu toprakları içinde kalmıştır. Bunlardan biri olan Çeçenistan ise, baskının en çok hedefi olan ve bu nedenle de çok büyük zulümlere maruz kalan ülkedir.

Çeçenistan’da neler olup bittiğinin doğru anlaşılması için, öncelikle bazı noktaların üzerinde durulması gerekir. Çeçenistan’da yaşanmış olan savaş, iki ülke arasındaki anlaşmazlık artık barış yolu ile çözülemeyecek boyuta geldiği için, iki tarafın da silaha sarıldığı -dünyanın diğer herhangi bir bölgesinde de karşılaşılabilecek türden- bir savaş değildir. Çeçenlerin bağımsızlık taleplerinin haklılığı bazı uluslarası çevrelerde tartışılmakta ve farklı görüşler öne sürülmektedir. Bu görüşlerin her biri üzerinde tartışılabilir. Ancak üzerinde herkesin hemfikir olduğu husus, o dönemde Rus yönetimi etkili olan bazı karanlık çevrelerin yönlendirmesiyle bu savaşta hiçbir kural tanınmaması, sivillerin ve masum insanların hedef alınması ve savaşın, sadece cephede askeri birlikler arasında yaşanan bir çatışmadan çıkarılıp, Çeçen halkını toptan yok etmeye yönelik bir soykırım hareketine çevrilmesidir. Ve bu, kabul edilebilir bir durum değildir. Kitabımızın bu bölümünde bizim de önemle üzerinde durduğumuz konu budur.

Rusya, kendisini uluslararası arenada haklı gösterebilmek için, Çeçenistan savaşının kendi "iç meselesi“"olduğunu öne sürmekte ve bu yolla yaşanan vahşeti kamuoyundan saklayabileceğini düşünmektedir. Ancak bu mazeret, hamile kadınların katledilmesini, hiçbir şeye güç yetiremeyen yaşlı insanların işkence görmesini, Çeçen erkeklerin sokaklardan toplanıp işkence merkezlerine götürülmesini, yakalanan esirlerin ayaklarından tanklara bağlanarak sürüklenmesini, henüz kundak çağında olan bebeklerin üzerine ateş açılmasını ve halkın tüm malvarlığının yağmalanmasını açıklamak için yeterli değildir. Dönemin Rus yönetimi, Çeçenistan’ı kendi sınırları içinde tutabilmek için, tarihte eşine az rastlanır bir vahşet uygulamış ve pek çok siyaset bilimci ve uzmanın da hemfikir olduğu gibi bölgede adeta bir soykırım gerçekleştirilmiştir.

Bunun yanı sıra, bazı Çeçenler tarafından başvurulan ve sivil Rus vatandaşlarını hedef alan saldırılar da kuşkusuz kınanması gereken eylemlerdir. Çeçen halkının onurlu ve özgür bir yaşam sürmek istemesi haklı ve doğal bir taleptir. Ancak söz konusu eylemler, bu haklı talebi lekelemekte, Çeçenistan davasını savunulması zor bir zemine çekmektedir. Ayrıca unutmamak gerekir ki, masum insanları hedef almak İslam ahlakıyla taban tabana zıttır. Peygamber Efendimiz (sav) hayatı boyunca, savaşın en kızıştığı anlarda dahi, sivillerin haklarını her zaman korumuş ve tüm Müslümanlara da itidalli olmayı ve her türlü aşırılıktan kaçınmayı emretmiştir. Kuran ahlakının gereği de budur. Allah, Kuran’da bizlere affedici ve şefkatli olmayı ve savaşta dahi adaletle davranmayı emretmiştir. Müslüman, kendisi aç bile olsa öncelikle esiri doyuran, savaş ortamı da dahil olmak üzere her zaman itidalli davranan, zulme ve haksızlığa uğrayanın hakkını koruyan, dürüstlükten ve adaletten asla ayrılmayan bir kişi olmalıdır. Dolayısıyla Çeçen halkı da, maruz kaldıkları zulme karşı mücadele ederken, Rabbimizin “Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır.” (Maide Suresi, 8) hükmünü hiçbir zaman unutmamalı, hiçbir suçu olmayan savunmasız halkı asla hedef almamalıdır.

Dileğimiz, İslam dünyasının diğer bölgelerinde de olması gerektiği gibi, Çeçenler ile Rusya yönetimi arasındaki anlaşmazlığa ılımlı ve barışçı bir zeminde çözüm aranmasıdır.








çeçenistan1990'lı yıllarda Çeçenleri içten çökertme yolu başarısız olunca, bu kez korkunç bir vahşet başladı. Bu vahşette Stalin ve Lenin'in on milyonlarca insanın hayatına malolan katliamlarını aratmayacak yöntemler kullandı.















çeçen


Gerçek şu ki, mü'min erkeklerle mü'min kadınlara işkence (fitne) uygulayanlar, sonra tevbe etmeyenler; işte onlar için, cehennem azabı vardır ve yakıcı azap onlaradır. (Buruc Suresi, 10)









Moskova'nın "Birleşik Kafkasya" Endişesi



çeçen

Geçtiğimiz 10 yılda dünyanın gündeminde olan Çeçenistan, 16 bin kilometrekarelik yüzölçümü ile aslında çok küçük bir ülkedir. Şu an Rusya Federasyonu içerisinde Çeçenistan ile aynı durumda olan 19 özerk cumhuriyet daha bulunmaktadır. Bu cumhuriyetler Rusya'nın genel topraklarının %28'i kadar bir yüzölçümüne sahiptir. Moskova, bu cumhuriyetler üzerinde hala çok büyük bir etkiye sahiptir ve bu etkinin hiçbir şekilde zarar görmesini istememektedir. Çeçenistan'ı kaybetmesi ise Rusya'nın bu ülkeler üzerinde nüfuzunun kırılması ve bu durumun diğer ülkelere bir örnek teşkil etmesiyle sonuçlanacaktır. Zira toplam nüfusları ancak Rus Ordusu'nun asker sayısına ulaşabilen Çeçenlerin, Rusya'dan kopması, diğer özerk cumhuriyetlerde de bağımsızlık mücadelesinin fitilini ateşleyebilir. Çünkü Rusya Federasyonu içindeki cumhuriyetlerin en önemli özelliklerinden biri, birbirleriyle çok büyük bir etkileşim içinde olmaları ve bir ülkede yaşanan değişikliğin hemen diğer ülkeleri etki altına almasıdır.

Tüm bunlardan başka, Çeçenistan'ı Rusya için önemli kılan ana bir unsur daha vardır. Moskova'da zaman zaman etkin olan komünist zihniyetin  asıl korkusu -aynı Bosna ve Kosova örneğinde de olduğu gibi- hemen yanıbaşında kurulacak bir Müslüman devletin varlığıdır. Yıllar boyunca Kafkas halklarının dini kimliklerini yok etmek için mücadele veren, onlara şiddetli baskılar uygulayan, camilerini yıkan, ibadet etmelerini engelleyen, dini eğitimi yasaklayan komünist zihniyetin, Çeçenistan'a karşı yürüttüğü insanlık dışı savaşın altında yatan en önemli neden budur. Çeçen halkı dinine bağlılığıyla tanınan, özgürce dinlerini yaşayabilmek için mücadele etme konusunda kararlı olan ve diğer Müslüman Kafkas devletleri üzerinde etki uyandıran bir İslami kimliğe sahiptir. İmam Mansur'un 1780'li yıllarda başlattığı, tüm Kafkaslar'ı tek bir çatı altında toplamayı hedefleyen "Birleşik Kafkasya" fikri, bu çevreleri rahatsız etmektedir. Türk-İslam birliğinin de önemli adımlarından biri olacak bu birliğin en önemli özelliği Müslüman olması olacaktır ve bu kimi karanlık odakların çıkarlarını ciddi bir şekilde tehdit etmektedir.

çeçen

Oysa Çeçenistan'daki Müslüman varlığı hiçbir şekilde Rusya aleyhinde bir durum değildir. Rusya, Müslüman nüfusun en yoğun olduğu ülkelerden biridir ve bu Müslümanların varlığı Rusya için bir zenginlik ve güzelliktir. Gerçek Kuran ahlakını yaşayan Müslümanlar, ahlakları, çalışkanlıkları, itidalli tutumları ve adaletleriyle Rusya'ya önemli katkılarda bulunmaktadır. Rusya'nın etkin olduğu coğrafyada Müslümanların birlik olması, ortak hareket etmesi de Rusya için bir tehlike değildir. Tam tersine bu, ekonomik, ticari ve siyasi olarak Rusya için çok avantajlı bir durum olacaktır. Böyle bir birliğin tesis edilmesi, sadece bu birliğin mensubu olan ülkeler için değil Rusya da dahil olmak üzere bölgedeki tüm ülkeler için teröre karşı en önemli teminat, yer altı kaynaklarına ulaşmak için en güvenilir yol olacak, tüm bölgenin hem kültürel hem de ekonomik olarak hızla kalkınmasını sağlayacaktır. Çünkü bu birlik hiçbir ülkeye karşı dışlayıcı bir siyaset izlemeyecek, diğer toplumları ezme ve tahakküm etme amacında olmayacak, "biz zengin olalım ve refah içinde yaşayalım, diğerleri bizi ilgilendirmez" zihniyetinde hareket etmeyecektir. Tam tersine her bir Müslümanın güvenliğini, rahatını, huzurunu nasıl koruyorsa ve garanti altına alıyorsa, Ermenilerin de, Rusların da, Gürcülerin de ve diğer toplumların da hepsini koruyacak ve kollayacaktır.







1-YENİ ASYA, 13/12/00, 2-YENİ ŞAFAK, 31/10/99, 3-YENİ ŞAFAK, 4/11/99, 4-NEWSWEEK, 1/11/1999, 5-NEWSWEEK, 6/12/1999, 6-TAKVİM, 23/11/99







Savunmasız Çeçen Halkının Yaşadığı Büyük Acılar









çeçenÖzellikle sivilleri hedef alan Rus askerleri, pazar yerlerini, doğumevlerini, mülteci konvoylarını bombalıyor.


Onlar, yalnızca; "Rabbimiz Allah'tır" demelerinden dolayı, haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar... Allah kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah, güçlü olandır, aziz olandır. (Hac Suresi, 40)















çeçen













vahşetvahşet













çeçenistançeçenistançeçenistan


Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?

(Nisa Suresi, 75)









Rusya'nın barışı değil de şiddeti tercih eden politikalarının hep ters teptiği bugüne kadar pek çok örnekle ortaya çıkmıştır. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki, Rus yönetimi tek cephe olarak şiddet yanlısı değildir, Çeçenistan'da 90'lı yıllarda izlenmiş olan baskıcı politikadan da tüm Rus yönetimini ve halkını sorumlu tutmak doğru değildir. Bu baskı ve şiddet politikası, komünist zihniyetten vazgeçmemiş olan, halen Politbüro günlerinin özlemini taşıyan, insanları adeta bir tür hayvan olarak gören batıl ideolojiyi savunan bir kısım çevrelerin ürünüdür. Bu çevrelerin etkisiyle Rusya, özellikle 1990'lı yılların başından itibaren Çeçenistan'da gizli bir plan uygulamaya geçirdi. Sarsılmaz bir birlik içinde olan Çeçenleri silahla yok edemeyeceğini düşünenler, onları, içlerinden çökertme yoluna başvurdu ve bunun için çeşitli yollar denediler. Komünist derin devlet, seçimlere müdahale ederek kargaşa çıkarmaya çalışmaktan vaatlerle devlet adamlarını satın almaya, adam kaçırma ve terör hadiselerinden Rus yanlısı olan din adamlarını kullanarak dini ayrılıklar oluşturmaya, ayrıca ekonomik ve siyasi baskılara kadar türlü yöntemlerle Çeçenistan'da kaos çıkarmaya, halktaki güçlü birliği bozmaya çalıştı. Ancak bu girişimlerinden beklediği başarıyı elde edemedi.

Rusya'nın Çeçenistan'ı 1991 yılındaki fiili işgali, Cahar Dudayev tarafından bertaraf edildi. Bunun ardından 1994 Kasımındaki ciddi tacizler, aynı yılın 11 Aralıkında fiili bir savaşa dönüştü. 100.000'in üzerinde Çeçen bu savaşta hayatını kaybederken, on binlerce insan yurdundan göç etmek zorunda kaldı. Kullanılması yasak olan kimyasal silahlarla insanlar bir tür soykırıma tabi tutuldu. Üstelik Rusya, Çeçenistan'ı dünya kamuoyuna "iç meselesi" olarak lanse ettiği için, dış dünyadan ciddi bir tepki görmedi. Birkaç Avrupa ülkesi dışında Çeçen halkına yardım eli uzatan çıkmadı.







çocuk aç


Katliamdan kaçan yüz binlerce Çeçen şiddetli kış koşullarıyla, susuzlukla, açlıkla ve salgın hastalıklarla mücadele ederken, dünya bu zulmü görmezlikten gelmektedir.









Savaş Ruslar’ın, 1996'nın Ağustos ayında yenilgiyi kabullenmeleriyle son buldu. Çeçenistan'ın Ruslar karşısında elde ettiği bu başarı Kafkasya’daki diğer cumhuriyetleri de çok derinden etkiledi. 1998 yılında Çeçenistan'ın başkenti Grozni'de Kuzey Kafkas halklarının öncülüğünde "Kuzey Kafkasya Halkları Şurası" toplandı. Bu buluşma sonrasında Kuzey Kafkasya halkları arasında çatışma çıkmaması ve olası bir Rus saldırısına karşı birbirlerine destek konusunda tüm katılımcı ülkelerce fikir birliğine varıldı. İşte bu birlik, Komünist Rus derin devletinin yıllardır içinde yaşattığı büyük korkunun yavaş yavaş hayata geçirilmesi demekti. Bu, Çeçenistan’a ikinci bir harekat başlatılmasının ana nedenlerinden biri oldu. Bu sefer çok daha acımasız yöntemler uygulanıyor, tüm dünyanın gözleri önünde savunmasız insanlara insanlık dışı işkenceler yapılıyordu. Ne var ki, yaşanan vahşete çoğunlukla "Rusya'nın iç meselesi" olarak bakıldı.

Çeçenlerle Ruslar arasındaki bu ikinci büyük savaş Ruslar'ın 1999 yılının ilk aylarında Dağıstan'daki bazı köyleri kuşatarak bombardımana tutmasıyla başladı. Toplam 1.500 kişilik nüfusu olan bu köyler kendilerine bir önder olarak gördükleri Çeçenistan'dan yardım istediler. Savaşta gösterdiği başarılarla ünlü Çeçen komutan Şamil Basayev, 1999 yılının yaz aylarında kendilerinden yardım isteyen Dağıstan halkına yardıma başladı. Bombardıman altında kalan köylerden sadece iki kişi kurtulmuştu. Bu köylerde çok büyük bir katliam yaşanmış ve masum insanlar sebepsiz yere vahşice öldürülmüştü. Rusya-Çeçenistan savaşı bu olayla yeniden alevlendi. Rus kuvvetleri 2 Ekim 1999 tarihinde girdikleri Çeçenistan topraklarında önlerine çıkan herkesi, kadın, çocuk ya da yaşlı demeden acımasızca katletmeye ve sivil hedefleri bombalamaya başladılar. Kimyasal bombaların, scud ve napalm füzelerinin kullanıldığı bombalamalar sırasında da, özellikle hastaneleri, doğum evlerini, çarşıları, mülteci konvoylarını hedef olarak seçtiler.







çeçen

1- TÜRKİYE, 31/10/99, 2- TÜRKİYE, 23/12/99, 3- YENİ ŞAFAK, 31/10/99








Sivil halka yönelik yaptığı saldırılardan biri de birçok Çeçen köyünün kullandığı Argun Nehri'ne zehir katmak oldu. Zehirli sudan içen kadın ve çocuklardan büyük çoğunluğu ölürken, yüzlercesinde de kalıcı etkiler oluştu. İki yıl içinde Çeçenistan, nüfusunun dörtte üçünü kaybetti. Bir kısmıysa sığındıkları komşu ülkelerde çok zor koşullarda hayatlarını devam ettirmeye çalışıyorlardı.

Komünist dönemin zihniyetini aynen sürdüren bazı Rusların Çeçen halkına yaptığı bu katliamın bir benzeri, Firavun'un yaptığı katliamdır. Firavun da kendi döneminde savunmasız, zayıf bırakılmış kişileri hedef almış, onları vahşice katletmiştir. Allah, Firavun'un zulmünü şu şekilde haber vermiştir:

Hani Musa kavmine şöyle demişti: "Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın; hani O sizi Firavun ailesinden kurtarmıştı, onlar sizi en dayanılmaz işkencelere uğratıyor, kadınlarınızı sağ bırakıp erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir sınav vardır." "Rabbiniz şöyle buyurmuştu: "Andolsun, eğer şükrederseniz gerçekten size arttırırım ve andolsun, eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz, benim azabım pek şiddetlidir." (İbrahim Suresi, 6-7)

Gerçek şu ki, Firavun yeryüzünde (Mısır'da) büyüklenmiş ve oranın halkını birtakım fırkalara ayırıp bölmüştü; onlardan bir bölümünü güçten düşürüyor, erkek çocuklarını boğazlayıp kadınlarını diri bırakıyordu. Çünkü o, bozgunculardandı. (Kasas Suresi, 4)

Çocukları katleden, hamile kadınların karınlarını deşen, yaşlıları tankların altında ezen, doğum evlerini bombalayan ve daha pek çok vahşete imza atan zihniyet, her türlü ahlaki duyarlılıktan, insani duygulardan, merhametten, şefkatten, sevgiden, acıma duygusundan uzaktır. Bu kişilerin büyük bir bölümü yaptıkları vahşetin nedenini dahi bilmemekte, ancak dinsizliğin getirdiği karanlık ruh hali nedeniyle her türlü kötülüğü kolaylıkla yapabilmektedir.

Moskova'dan umulan, Çeçenistan politikasını, Kızılordu döneminden miras kalan bu karanlık zihniyetin yönlendirmesine bir son vermesi ve hem Rus hem de Çeçen halkları için huzur ve barış getirecek ılımlı bir politikayı benimsemesidir.


Çeçen Mültecilerin Durumu



Çeşitli insan hakları örgütlerinin Rus katliamından kaçan Çeçen mültecilerin durumuyla ilgili yaptığı incelemeler, insan hakları ihlallerinin çok büyük boyutlarda olduğunu göstermektedir. Savaştan kaçan Çeçenlerin iki yüz elli bini İnguşetya'da, diğerleri de komşu bölgelerde bulunmaktadır. Kilometrelerce yolu yürüyerek katetmeye çalışan Çeçenler bir yandan da açlıkla, susuzlukla ve salgın hastalıklarla mücadele etmektedirler. Şiddetli soğuk ve kar yağışı altında kadını, çocuğu, yaşlısı, genci ile göç etmeye zorlanan insanlar, terk edilmiş tren vagonlarında, sığındıkları kasabaların ahırlarında 2-3 aile ile birlikte çok zor şartlarda yaşam mücadelesi vermektedirler.

Örneğin Çeçenistan'ın kuzeyindeki Znamenskoye mülteci kampına sığınan Çeçenler, kışlık giyecek bulamadıkları için çocuklarını okullarına gönderememektedir. Buraya sığınanların neredeyse yarısı şartların kötülüğü ve şiddetli soğuğun etkisiyle hasta olmaktadır.7 Haftalarca sıcak yemek yiyemeyen ve bünyeleri bu ağır şartlara dayanamayan Çeçen mülteciler arasında verem, hepatit gibi hastalıklar hızla yayılmış, ölümler artmıştır.8

En şaşırtıcı olan ise, insan hakları konusunda öncülük yaptığını iddia eden Batılı devletlerin, bu insanlara bir yardım eli uzatmamalarıdır. Dünya, Rus katliamından kaçan yüz binlerce Çeçenin yaşadığı bu büyük zulmü ısrarla görmezlikten gelmektedir. Bölge ülkelerinden yapılan yardımlarda sürekli kısıtlamalar yapılmakta, şiddetli kış koşullarıyla, susuzlukla, açlıkla mücadele eden bu insanlar tek bir dilim ekmek bulmakta dahi zorluk çekmektedirler. Mültecilerin içinde bulunduğu bu durumun aciliyetle çözümlenmesi gerektiği açıktır.


Ancak çözüm nasıl bulunabilir?



Çözümün yolu, Allah'ın insanlara emrettiği barışsever ve ılımlı yaklaşım esas alınarak, hem Rusya'nın hem de Çeçen direnişçilerin barışa davet edilmesidir. Moskova, Kafkasya'daki Müslüman halkların varlığını ve milli taleplerini kendine karşı bir tehlike olarak görmekten vazgeçmeli, söz konusu halklar da ılımlı ve barışçı bir siyaset izleyerek çatışmayı ve gerilimi en aza indirmelidirler. Rusya'nın Çeçenistan'da uyguladığı terör, buraya kadar detaylarıyla açıkladığımız gibi, kabul edilemez bir vahşettir. Ancak öte yandan sivil Ruslara karşı terör eylemleri düzenleyen bazı Çeçen direnişçilerin yolu da yanlıştır. Her iki tarafın da daha fazla kan dökülmesinin önüne geçmesi ve barış için çaba göstermesi gereklidir.

Çeçen halkının yaşadığı zulme karşı onlara yardım elini uzatmak ise, dünyadaki tüm Müslümanlar üzerine düşen bir sorumluluktur. Allah'tan korkan, O'nun Kuran'da bildirdiği adalet anlayışına sahip, daima haklının yanında olan, mazlum insanları kollayan cesur insanların bu zulme karşı kayıtsız kalamayacakları açıktır. İman eden bir insan her zaman fakirlere, ihtiyaç içinde olanlara, yurtlarından sürülenlere yardımcı olur, onlar için her türlü fedakarlıkta bulunur. Peygamberimiz (sav) döneminde yurtlarından sürülenlere ya da hicret edenlere karşı, iman edenlerin gösterdikleri fedakar ve sevgi dolu davranışları Allah şu şekilde bildirmiştir:

(Bundan başka bu mallar)  Hicret eden fakirleredir ki, onlar, Allah'tan bir fazl (lütuf ve ihsan) arayıp, Allah'a ve O'nun Resûlü'ne yardım ederlerken yurtlarından ve mallarından sürülüp-çıkarılmışlardır. İşte bunlar, sadık olanlar bunlardır. Kendilerinden önce o yurdu (Medine'yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin "cimri ve bencil tutkularından" korunmuşsa, işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır. (Haşr Suresi, 8-9)

İnsanlar arasında bu üstün ahlakın yaygınlaşması, elbette din ahlakının tebliğ edilmesiyle mümkündür. Bu nedenle akıl ve vicdan sahibi insanların öncelikle yapması gereken, Kuran ahlakını tüm dünyaya anlatmanın en güzel yollarını bulmak ve bunları uygulamaktır. Allah, dinine yardım edene, mutlaka yardım edeceğini vaat etmiştir:

Onlar, yalnızca; "Rabbimiz Allah'tır" demelerinden dolayı, haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar. Eğer Allah'ın, insanların kimini kimiyle defetmesi (yenilgiye uğratması) olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın isminin çokça anıldığı mescidler, muhakkak yıkılır giderdi. Allah Kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah, güçlü olandır, aziz olandır. (Hac Suresi, 40)

 


DİPNOTLAR



6- Zaman Gazetesi, 12 Ocak 1994

7- http://www.ripnet.org/ strategies/ alert/chechnya/closeup.htm

8- http://www.kafkas.org.tr/ajans/16.01.2001 %20%20Multeci%20kamplarinda%20 verem %20drami.html

Kitap bölümleri

Masaüstü Görünümü