Harun Yahya

"Din Ahlakının Gereklerini Yerine Getirmeye Başlayan Bir İnsanın Mutlaka Eski Zevklerini Terk Etmesi mi Gerekir?" Diyenlere Cevap



Allah iman eden kullarının en güzel yaşamı sürdürmelerini ister. Kuran'da müminin güzel bir yaşam tarzına sahip olacağı haber verilmektedir:

Erkek olsun, kadın olsun, bir mü'min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 97)

Kuran'da helal ve temiz olan güzel rızıkların kullanılması da teşvik edilir:

Ey iman edenler, Allah'ın sizin için helal kıldığı güzel şeyleri haram kılmayın ve haddi aşmayın. Şüphesiz Allah, haddi aşanları sevmez. (Maide Suresi, 87)

Allah'ın sınırlarını koruduğu sürece insanın toplum içinde nezih, neşeli, sanattan ve estetikten zevk alan, sosyal ilişkileri güçlü, dışa dönük bir insan olmasını yasaklayan hiçbir hüküm yoktur. Kuran'da Allah'ın yasakladıkları bildirilmiştir. Peygamber Efendimiz (sav)'in örnek yaşantısı ve tavsiyeleri de bilinmektedir. Bunların dışında insanın kendine göre hüküm koyması Kuran'da yerilmektedir:

Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal, buna haram demeyin. Çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler. (Nahl Suresi, 116)

... Yiyin, için ve israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez. De ki: "Allah'ın kulları için çıkardığı ziyneti ve temiz rızıkları kim haram kılmıştır?" De ki: "Bunlar, dünya hayatında iman edenler içindir, kıyamet günü ise yalnızca onlarındır." Bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıklarız. (Araf Suresi, 31-32)

Dünyanın nimetlerinden müminler gibi Allah'a imanı tam olmayan insanlar da faydalanırlar. İnançsız bir insanla inançlı insan arasındaki fark işte burada ortaya çıkar. İnançsız insanlar Allah'ın kendilerini denemek için verdiği para, mal, mülk gibi nimetlere bağlanır Allah'ı unutur ve O'nun nimetlerine karşı nankörlük ederler. Fakat müminler bu nimetlerin Allah'tan geldiğini düşünerek, bunları Allah yolunda en güzel şekilde kullanarak Allah'a daha da yakınlaşırlar. Kuran'da bu konunun ölçüsü şöyle bildirilir:

Allah'ın sana verdiğiyle ahiret yurdunu ara, dünyadan da kendi payını (nasibini) unutma. Allah'ın sana ihsan ettiği gibi, sen de ihsanda bulun ve yeryüzünde bozgunculuk arama. Çünkü Allah, bozgunculuk yapanları sevmez. (Kasas Suresi, 77)

Özetle, Kuran ahlakına ve Peygamberimiz (sav)'in sünnetine uyan bir mümin, çok temiz, asil, güler yüzlü, neşeli, hoş sohbet, sanattan ve estetikten zevk alan, kaliteli, görgülü, itidalli, dışa dönük bir yapıya sahiptir. Peygamberimiz (sav) ve sahabenin hayatına bakıldığında da bu durum açıkça görülür. Bunun aksini, yani nezih ve temiz olmamayı, içe kapalı olmayı, itidalden uzak, sert ve katı olmayı dinin gereği gibi göstermek asla uygun bir davranış değildir.

Ancak tüm bunların yanı sıra, vurgulanması gereken bir nokta daha vardır: İnsan, Kuran ahlakını içine sindirdikçe, Kuran'da bildirilen mümin özelliklerini kazandıkça, eskisinden çok daha farklı zevklerin varlığını fark edecektir. Örneğin cahiliye toplumundaki bir insan için hayatın en büyük zevki, gezip-eğlenmektir. Oysa müminin hayatında daha üstün, daha asil ve daha kalıcı zevkler vardır. Allah rızası için çalışmak, Allah'ın dinini tebliğ etmek, Kuran ahlakının güzelliklerini insanlara anlatmak, insanları kötülüğe sürükleyen inkarcılara karşı fikri bir mücadele vermek gibi...

İşte insan Kuran'da tarif edilen mümin ahlakını daha güçlü yaşadıkça, imanla elde edilen asıl zevklerin cahiliyedeki zevklerden çok daha üstün olduğunu görecektir.

 

Kitap bölümleri

Masaüstü Görünümü