Harun Yahya


Kuran’da Bildirilen Kutsal Mekanlar



Tarih boyunca peygamberlerin yaşadıkları bazı kutsal mekanlar (Tur Dağı, Tuva Vadisi gibi), Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in hayatının geçtiği ve insanlara hak dini anlattığı şehirler Kuran'da dikkat çekilen mekanlardandır.

Kutsal mekanlar, öncelikle peygamberlerin ve onlarla birlikte iman edenlerin, inkar edenlere karşı vermiş oldukları zorlu mücadeleyi hatırlatırlar. Ayrıca bu kutlu insanların Allah yolunda göstermiş oldukları üstün sabır ve kararlılığı akla getirirler. Bu özellikleriyle kutsal mekanlar, iman edenlerin heyecan ve şevklerinin artmasına vesile olur.

İman edenler söz konusu topraklara ve mekanlara bu nedenle manevi bir bağlılık duyar, peygamberlerin kıymetli hatıralarını taşıyan bu toprakları tanımak isterler. İlerleyen sayfalarda bazı kutsal mekanlara yer verilmektedir.







Allah, Beyt-i Haram (olan) Kabe'yi insanlar için bir ayaklanma (kıyam evi) kıldı; Haram Ay'ı, kurbanı ve boyunlardaki gerdanlıkları da. Bu, Allah'ın göklerde ve yerde ne varsa tümünü bildiğini ve Allah'ın gerçekten herşeyi bilen olduğunu bilmeniz içindir. (Maide Suresi, 97)







Hac, Allah’ın Kuran’da tüm Müslümanlara emrettiği bir farzdır. Müslümanlar için son derece önemli bir ibadet olan hac, Kabe’nin tavaf edilmesi ile gerçekleştirilir.

Bugün Kabe, Mescid-i-Haram diye bilinen alanın avlusunun ortasında bulunmaktadır. Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail tarafından, Allah’ın emri üzerine inşa edilmiştir. “Hani Biz İbrahim’e Evin (Kabe’nin) yerini belirtip hazırladığımız zaman...” (Hac Suresi, 26) ayetinde de bildirildiği gibi, Hz. İbrahim Kabe’yi, Allah’ın kendisine bildirdiği özel bir yere ve O’nun emrettiği şekilde yapmıştır.

Kabe, insanlar için bir toplanma ve birarada Allah için ibadet etme yeridir. Allah, Kabe’nin iman edenlerin ibadet edecekleri, temiz ve güvenilir bir mekan olmasını emretmiştir.

Kabe’nin özenle ve titizlikle korunması Müslümanların önemli bir sorumluluğudur. Hz. İbrahim’e, Kabe’nin iman edenler için temiz ve hazır tutulmasını emreden Rabbimiz, Kuran’da da Kabe’yi korumanın ancak iman edenlerin yerine getirebileceği bir sorumluluk olduğunu bildirmiştir.
Kabe’nin asıl sahibinin ve koruyucularının iman edenler olduğunu Allah, bir ayetinde “Onun (asıl) koruyucuları yalnızca korkup-sakınanlardır. Ancak onların çoğu bilmezler.” (Enfal Suresi, 34) şeklinde bildirmiştir.

Kabe’yi İslam dünyasında önemli kılan bir diğer özelliği de, Müslümanların kıblesi olmasıdır. Tüm Müslümanlar, günde beş vakit namazlarını kılarken Kabe’ye doğru yönelerek ibadetlerini yerine getirirler.







Gerçek şu ki, insanlar için ilk kurulan Ev, Bekke (Mekke) de, o, kutlu ve bütün insanlar için hidayet olan (Kabe)dir. (Al-i İmran Suresi, 96)

İbrahim, İsmail'le birlikte Evin (Ka'be'nin) sütunlarını yükselttiğinde (ikisi şöyle dua etmişti): "Rabbimiz bizden (bunu) kabul et. Şüphesiz, Sen işiten ve bilensin."
(Bakara Suresi, 127)

Hani Biz Ibrahim’e Evin (Kabe’nin) yerini belirleyip hazırladığımız zaman(böyle emretmiştik:) “Bana hiçbirşeyi ortak koşma, tavaf edenler, kıyam edenler, rükua ve sücuda varanlar için Evimi tertemiz tut.” (Hac Suresi, 26)

İnsanlar içinde haccı duyur; gerek yaya, gerekse uzak yollardan (derin vadilerden) gelen yorgun düşmüş develer üstünde sana gelsinler. (Hac Suresi, 27)

... Daha ilk gününden takva temeli üzerine kurulan mescid, senin bunda (namaza ve diğer işlere) durmana daha uygundur. Onda, arınmayı içten-arzulayan adamlar vardır. Allah arınanları sever.
(Tevbe Suresi, 108)








Hz. İbrahim’in Makamı











Yukarıda Mina'nın üstten görünüşü, yanda Mina'da inşa edilmiş olan Mescid-i Havf.



En yukarıda, Hendek Savaşı'nın yapıldığı alanda inşa edilmiş olan Yedi Mescidler adıyla anılan mescidler görülmektedir. Tarihi kaynaklara göre sağdaki mescid Peygamber Efendimiz tarafından kullanılmaktadır. Hemen üstte ise Uhud şehitliği görülmektedir.





Kabe’nin doğu tarafında, yerden yaklaşık iki metre yüksekliğinde ve bir metre çapında, yukarı kısmı camla kaplı, aşağı bölümü ise mermer taşla kaplı dörtgen şeklinde küçük bir alan vardır. Bu alanda, Hz. İbrahim’in Kabe’yi inşa ederken üzerine çıktığı taş muhafaza edilmektedir. İslami ve tarihi kaynaklarda, bu alan Kuran’da bildirilen “İbrahim’in makamı” olarak kabul edilmektedir.

Hacer-ül Esved adı verilen taşın bulunduğu yer, geleneksel olarak tavafa başlama noktası kabul edilir. Rivayetlere göre bu taş, Hz. İbrahim tarafından özel olarak bulunduğu yere yerleştirilmiştir. Hacer-ül Esved, “siyah taş” anlamındadır.

Kabe’nin doğu köşesinde bulunan bu taş, yerden 1.5 m yüksekliktedir. Rengi sarıya çalan siyah olup, oval şeklindedir. Üzerinde kırmızı noktalar vardır. Yanları gümüşle kaplanmıştır. Hacılar tavafa Hacer-ül Esved’in hizasından başlarlar. Tavaf sırasında bu taşa doğru dönerek, ellerini kaldırarak selam verirler.







Şüphesiz, ‘Safa’ ile ‘Merve’ Allah’ın işaretlerindendir. Böylece kim Evi (Kabe’yi) hacceder veya...
.. umre yaparsa artık bu ikisini tavaf etmesinde kendisi için bir sakınca yoktur...
(Bakara Suresi, 158)







Safa ve Merve, Kabe’nin doğu tarafında yer alan iki tepenin ismidir. Safa tepesi, harem bölgesinden yaklaşık 15 metre ve Merve tepesi ise 8 metre yüksekliktedir. İki tepenin arasındaki uzaklık yaklaşık 420 metredir. İki tepenin arasında kalan alana "Mes’a" adı verilir. Mes’a, Mescid-i Haram’a bitişiktir. Resimlerde Safa ve Merve arasında sa'y eden (yani gidip gelen) hacılar görülmektedir.









Mescid-i Haram'ın farklı açılardan görünüşleri.



Mescid-i Nebevi'nin gece ve gündüz farklı açılardan görünüşleri.





Arafat, Mekke’nin kuzeyinde 24 km2 alanı olan büyük ve düz bir ovadır. Harem’in dışında yer almaktadır. Arafat, “arefe” kelimesinin çoğulu olup, “irfan” ve “marifet” kökünden gelmektedir. Ayrıca dağ ve yükseklik manaları da vardır. Kuran’da Arafat’tan şöyle bahsedilmektedir:







Rabbinizden bir fazl istemenizde sizce sakınca yoktur. Arafat'tan hep birlikte indiğinizde Allah'ı Meş'ar-ı Haram'da anın. O, sizi nasıl doğru yola yöneltip-ilettiyse, siz de O'nu anın. Gerçek şu ki, siz bundan evvel sapmışlardandınız. Sonra insanların (topluca) akın ettiği yerden siz de akın edin ve Allah'tan bağışlanma dileyin. Şüphesiz Allah bağışlayandır, esirgeyendir. (Bakara Suresi, 198-199)







Mina, Mekke ile Meş’ar-ı Haram arasında kalan yere verilen isimdir. Hac ibadeti sırasında, Hacılar Mina’da da bulunurlar. Haccın bazı önemli şartları burada yerine getirilir.
















Resimlerde hac döneminde Arafat veya Rahmet Dağı görülmektedir.





Sayılı günlerde Allah'ı anın. İki günde (Mina'dan dönmek için) elini çabuk tutana günah yoktur, geri kalana da günah yoktur. (Bu) sakınan için(dir). Allah'tan korkup-sakının ve gerçekten bilin ki, siz O'na döndürülüp-toplanacaksınız. (Bakara Suresi, 203)

Şirk koşanların, kendi inkarlarına bizzat kendileri şahidler iken, Allah'ın mescidlerini onarmalarına (hak ve yetkileri) yoktur. İşte bunlar, yaptıkları boşa gitmiş olanlardır. Ve bunlar ateşte süresiz kalacak olanlardır. (Tevbe Suresi, 17)

Allah'ın mescidlerini, yalnızca Allah'a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve Allah'tan başkasından korkmayanlar onarabilir. İşte, hidayete erenlerden oldukları umulanlar bunlardır. (Tevbe Suresi, 18)

Bir kısım ayetlerimizi kendisine göstermek için, kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren O (Allah) yücedir. Gerçekten O, işitendir, görendir. (İsra Suresi, 1)








Mescid-i Aksa Müslümanların ilk kıblesi olması nedeniyle, Müslümanlar için ayrı bir öneme sahiptir. Mescid-i Aksa’nın Kabe’den sonra inşa edilen yeryüzündeki ikinci mescid olduğu rivayet edilir.

MS 638 yılında Hz. Ömer döneminde Kudüs fethedildikten sonra Beyt-i Makdis'in yerinde Mescid-i Aksa inşa edilmiştir. Hz. Ömer'in burayı mabed olarak kabul etmesi de, Mescid’i Müslümanlar için değerli kılan bir diğer nedendir. Mescid-i Aksa daha sonra Emevi halifelerinden Abdülmelik bin Mervan zamanında genişletilmiştir.









Kubbet-us Sahra ve Mescid-i Aksa'ı›n 1890 yılına ait görüntüsü



Hz. Ömer camii





Kubbet-üs Sahra, Ömer Cami olarak da bilinir. Kubbet-üs Sahra mescid olarak yapılmamıştır. Binanın içinde, İslam alimleri tarafından Hz. Muhammed (sav)’in Miraç'a çıkarken üzerine bastığına inanılan ve kutsal kabul edilen bir taş vardır.

Sahra kelimesi kaya parçası demektir, Kubbet-üs Sahra ise kaya üzerine yapılan kubbe anlamına gelmektedir. Kubbet-üs Sahra’daki kayanın doğusunda, içinde Peygamberimiz Hz. Muhammed’in mübarek sakalının bulunduğuna inanılan uzun bir dolap vardır.
















Sina dağı




De ki: "Rabbim adaletle davranmayı emretti. Her mescid yanında (secde yerinde) yüzlerinizi (O'na) doğrultun ve dini yalnız Kendisi’ne has kılarak O'na dua edin. "Başlangıçta sizi yarattığı" gibi döneceksiniz." (Araf Suresi, 29)

Sina dağına, Ve şu emin beldeye (güvenilir şehre). (Tin Suresi, 2-3)

O, kime dilerse rahmetini tahsis eder, Allah büyük 'lütuf ve ihsan' sahibidir.
(Al-i İmran Suresi, 74)








 

Kitap bölümleri

Masaüstü Görünümü