Harun Yahya

Kalpler Sadece Allah'ın Zikriyle Huzur Bulur



Dünya üzerinde yaşayan tüm insanlar gerçek mutluluğu yakalamanın yollarını ararlar. Her birinin mutlu olmak için bir hedefi vardır. Kimi zengin olduğunda, kimi iyi bir işe girdiğinde, kimi sevdiği insanla evlenebildiğinde, kimi istediği estetik ameliyatını yaptırabildiğinde, kimi üniversiteyi kazandığında mutlu olacağını düşünür. Amacına ulaştığında ise aradığı mutluluğu ya bulamaz ya da çok kısa süreli ve kendisini tatmin etmeyen bir mutluluk olduğunu görür. Bu sefer başka bir hedefe sarılır. Onu elde ettiğinde mutlu olabileceğini düşünür. Oysa bugüne kadar bu yollarla gerçek anlamda mutluluğu yakalayabilen bir insan olmamıştır. En mutlu olduğunu düşünen insanın bile, içini sıkan, düşünmekten kaçındığı, ona huzursuzluk veren sayısız konusu vardır.

Gerçek mutluluk, huzur, iç neşesi ve rahatlık ise, sadece Allah'ın zikriyle mümkündür. Allah bu gerçeği bir ayette şöyle bildirir:

Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah'ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur. (Rad Suresi, 28)

Bu, Allah'ın Kuran'da bize bildirdiği çok önemli bir sırdır. Birçok insan bu gerçekten habersiz, yukarıda söz ettiğimiz şekilde yaşar. Dünya nimetleriyle tatmin bulmaya çalışır. Asla ölmeyecekmişçesine, hesap günüyle karşılaşacağını düşünmeden hırsla dünyaya ait değerlere sahip olmak için uğraşır.

Ancak bu, büyük bir aldanıştır. Bu insanların sahip oldukları hiçbir şey gerçek bir huzur ve mutluluk kazandırmaz. Yalnızca Allah'a gönülden bağlanan, O'nun şefkatinin, merhametinin, kendileri üzerindeki korumasının şuurunda olan müminler mutmain bir yaşam sürebilirler. Gördüğü her olayda, duyduğu her konuşmada Allah'ı zikreden, Allah'ın yaratışının delillerini görerek O'nu anan bir insanın kalbine Allah, bu iç rahatlığını verir. Dolayısıyla insanların iç rahatlığını veya huzur ve mutluluğu başka yerlerde aramaları boşunadır.

İnsanların Mutsuzluğunun Gerçek Kökeni İmani Tereddüttür



ADNAN OKTAR: Bazı şeyler anlatılmaz ama insanların çoğu, birçoğu iman konusunda hep tereddüt içindedirler. Yani 50’ye 50’dir, hep tereddüt içindedir. Darwinizmi anlattığınızda o 50’ler 51-52’ye doğru çıkar. Çünkü bu şeytanın, iblisin büyük bir oyunudur. Çok büyük bir olaydır bu. Bakın, Hz. Adem (a.s.)’den itibaren bütün peygamberler bu fitneye karşı, bu Darwinizm fitnesine karşı.

Evet, Oktar hocam ne diyorsun anlattıklarıma?

OKTAR BABUNA: Hocam kesinlikle, maşaAllah sizin vesilenizle oldu bu. Hakikaten bütün kötülüklerin kaynağında bu var.

ADNAN OKTAR: Şimdi biz en can alıcı yerden olaya girdik. En sıkıntı veren yerden girdik. İmani konuları anlattıkça insanların imanları pekişmeye başlıyor. İman pekişince insana neşe gelir. İman tereddütünde insanların canı müthiş yanar. İnsanların mutsuzluğunun nedeni ne biliyor musunuz dünyada? Bir tane nedeni var. Ne ekonomik krizdir, ne şu, ne bu. Tek bir tanedir. İman tereddütüdür. Kardeşim bir insan Allah’ın varlığından yüzde100 emin olsa, cennetin varlığından yüzde 100 emin olsa, niçin mutsuz olsun? Bu mümkün mü? Aç bırakılsa, sürünsün yerde yine olmaz öyle bir şey. Adam, öleyim der. Müthiş mutlu olur. İman tereddütünden dolayı insanların canı yanıyor. Mutsuzluğun kökeni budur. Başka hiçbir nedeni yoktur. Mesela Rusya’da komünistler, o zaman ‘’Rustik’’ falan derlerdi, komünistlerin, Rusya’da çekilmiş resimler. Bütün milletin suratı düşmüştü değil mi? Mutsuz insanlar, neşesiz. Mesela Çin’de gidin, insanlıktan çıkmıştır insanlar adeta. Büyük bölümü öyledir. Mutluluk yoktur yüzlerinde. İman olmadığı için öyle işte. İman, hem dinçlik hem neşe, hem sevinç, hem güzellik hem kafa açıklığı ve müthiş bir akıl meydana getirir. Çok akıllı olur imanlı insanlar. (Adnan Oktar’ın 20 Şubat 2010 tarihli Gaziantep Olay TV’deki canlı röportajından)

Şeytanın Hilesi Zayıftır



Hz. Adem (as)'dan beri insanın dünya üzerindeki en büyük düşmanı şeytandır. Şeytan, Hz. Adem (as) yaratıldığında, Allah'a itaat etmemiş ve tüm insanları Allah'ın yolundan saptırmaya söz vermiştir. Allah, Kuran'da şeytanın insanları doğru yoldan ayırmak için türlü yollar denediğini, onlara tuzaklar kurduğunu, dünya hayatını süslü ve çekici göstermeye çalıştığını bildirir. Allah'ın şeytan hakkında bildirdiği bir başka bilgi ise, onun hilesinin zayıf olduğu ve insanlar üzerinde hiçbir zorlayıcı etkisinin olmadığıdır:

İman edenler Allah yolunda savaşırlar; inkar edenler ise tağut yolunda savaşırlar öyleyse şeytanın dostlarıyla mücadele edin. Hiç şüphesiz, şeytanın hileli-düzeni pek zayıftır.(Nisa Suresi, 76)

Andolsun, İblis, kendileri hakkında zannını doğrulamış oldu, böylelikle iman eden bir grup dışında, ona uymuş oldular. Oysa onun, kendilerine karşı hiçbir zorlayıcı-gücü yoktu; ancak Biz ahirete iman edeni, ondan kuşku içinde olandan ayırt etmek için (ona bu imkanı verdik). Senin Rabbin, herşeyin üzerinde gözetici-koruyucudur. (Sebe Suresi, 20-21)

Aslında şeytanın hilesinin zayıf olması ve zorlayıcı bir gücünün bulunmaması, Allah'ın insanlar için yarattığı bir kolaylıktır. Çünkü din ahlakını yaşayan bir insanın karşısında dine karşı negatif bir güç olarak şeytan vardır. Onun zayıf ve güçsüz olması ise, müminlerin Kuran ahlakını yaşama konusunda bir güçlük yaşamayacaklarının bir göstergesidir. Ancak, bunun için samimi bir iman gerekir. Kuran'da da salih olanların şeytanın hilelerinden etkilenmeyeceği bildirilmektedir:

Dedi ki: "Rabbim, beni kışkırttığın şeye karşılık, andolsun, ben de yeryüzünde onlara, (sana başkaldırmayı ve dünya tutkularını) süsleyip-çekici göstereceğim ve onların tümünü mutlaka kışkırtıp-saptıracağım. Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna."(Hicr Suresi, 39-40)

Allah başka ayetlerde ise, şeytanın iman edenlerin ve tevekkül edenlerin üzerinde hiçbir etkisinin olmayacağını şöyle bildirmiştir:

Gerçek şu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) hiçbir zorlayıcı-gücü yoktur. Onun zorlayıcı-gücü ancak onu veli edinenlerle, onunla O'na (Allah'a) ortak koşanlar üzerindedir. (Nahl Suresi, 99-100)

Kuşkulardan Ve Vesveseden Kurtulabilmenin Sırrı



İman eden kulların üzerinde şeytanın bir etkisi olmamakla birlikte, kimi zaman şeytan iman edenlere de yaptıkları bir işte, işledikleri bir amelde vesvese vermeye çalışabilir.

Allah'ın Kuran'da bildirdiği önemli bir sır da insanın kendisine gelen vesveseden nasıl kurtulacağıdır. Bu, Allah'tan korkan ve cenneti umut eden müminler için çok önemli bir konudur. Çünkü vesvese şeytanın insanları Allah'ın yolundan uzaklaştırmak, onları boş ve amaçsız işlerle uğraştırarak vakitlerini almak amacıyla fısıldadığı yanıltıcı sözlerdir. Şeytan bu yolla insanlara, hüzün, korku sıkıntı vermeye, aralarını açmaya, Allah, Kuran ya da din hakkında kuşkuya düşürmeye çalışır. Hak olmayan konularda insanları uzun ve olmadık kuruntulara düşürür. Kuran'da şeytanın vesvese verme özelliğini anlatan ayetlerden bazıları şöyledir:

"Onları -ne olursa olsun- şaşırtıp-saptıracağım, en olmadık kuruntulara düşüreceğim ve onlara kesin olarak davarların kulaklarını kesmelerini emredeceğim ve Allah'ın yarattıklarını değiştirmelerini emredeceğim." Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı dost (veli) edinirse, kuşkusuz o, apaçık bir hüsrana uğramıştır.

(Şeytan) Onlara vaadler ediyor, onları en olmadık kuruntulara düşürüyor. Oysa şeytan, onlara bir aldanıştan başka bir şey va'detmez.(Nisa Suresi, 119-120)

Ki o, insanların göğüslerine vesvese verir. (içlerine kuşku, kuruntu fısıldar)(Nas Suresi, 5)

Şeytanın müminlere fısıldadığı kuruntular ne olursa olsun, Allah'ın gösterdiği yola uyduklarında, şeytan onları oyalayamayacaktır. Allah, şeytana karşı müminlere şunu hatırlatır:

Eğer sana şeytandan yana bir kışkırtma (vesvese veya iğva) gelirse, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir. (Allah'tan) Sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler (Allah'ı zikredip-anarlar), sonra hemen bakarsın ki görüp bilmişlerdir.(Araf Suresi, 200-201)

Ayette görüldüğü gibi, müminler şeytandan gelen vesveselere karşı çok dikkatlidir. Uzun uzun oturup ondan gelen vesveseleri düşünerek vakit kaybetmez, söz konusu vesveselerle Allah'ın razı olmayacağı, bir mümine yakışmayacak sıkıntılı, hüzünlü korkulu bir ruh haline girmezler. Bir sıkıntı, Kuran'a uygun olamayan bir düşünce hissettiklerinde hemen düşünürler. Bunun Allah'ın hoşnut olmayacağı şeytandan gelen bir vesvese olduğunu anlarlar. Hemen Allah'ı ve Kuran ayetlerini düşünerek şeytanın fısıldamalarından kurtulurlar.

 

Kitap bölümleri

Masaüstü Görünümü