Harun Yahya

Giriş



Bir düşünün… Kim bilir kaç yıldan beri konuşabilmek gibi önemli bir yeteneğe sahipsiniz? Kim bilir kaç yıldır hiçbir çaba harcamadan, kolaylıkla istediğiniz her sözü söyleyebiliyor, istediğiniz her konuşmayı yapabiliyorsunuz? Hiç kuşku yok ki bu sorulara "yıllardır…" diye yanıt verirsiniz. Ancak belki de daha önce çoğu insanın aklına kendi kendine böyle bir soru sormak gelmemiş olabilir. Çünkü konuşmak, insanın doğasında bulunan yeteneklerinden biridir.

Her insan kendisine verilen bu önemli yetenek sayesinde bir ömür süresince istediği kadar konuşabilmekte ve belki de bu duruma alıştığı için, konuşmanın insan hayatı açısından taşıdığı önemi göz ardı edebilmektedir.

Oysa her insanın şu gerçeğin bilincinde olması gerekir; konuşabilmek bir nimettir ve Allah insana bu yeteneği belirli bir amaç için vermiştir: İnsan konuştuğu her sözden ahirette sorumlu tutulacaktır.

Allah, insanı Kendisi'ne kulluk etmesi için yaratmıştır. Ona, Kendisi'nin yüceliğini kavrayıp iman edebilmesi için akıl, yarattığı mükemmellikleri görüp takdir edebilmesi için gözler, ayetlerini işitebilmesi için kulaklar ve Allah'ın şanını yüceltip, dinini anlatabilmesi için dil vermiştir. Kuran'ın "Asla; demekte olduğunu yazacağız ve onun için azapta(n) da süre tanıdıkça tanıyacağız. Onun söylemekte olduğuna Biz mirasçı olacağız; o Bize, 'yapayalnız tek başına' gelecektir." (Meryem Suresi, 79-80) ayetleriyle bildirildiği gibi, insanın ağzından çıkan her kelime Allah Katında yazılmaktadır. Dolayısıyla insanlar inandıkları her fikirden, akıllarından geçirdikleri her düşünceden, gösterdikleri her tavırdan sorumlu oldukları gibi, söyledikleri her sözden de sorumlu tutulacak ve ahirette buna göre bir karşılık göreceklerdir.

Ancak çoğu kimse, dünya hayatında söylediği her sözün, kurduğu her cümlenin hesabını ahirette eksiksiz olarak vereceğini aklına getirmez. Bu nedenle düşünmeden ve kendisine yükleyeceği sorumlulukları hesaplamadan pek çok söz sarf eder. Oysa Allah'ın Kuran'da bildirdiği bu vaadi kesin olarak gerçekleşecektir; insan belki de söylediği sözlerin büyük bir kısmını unutmuş olacak, ama tüm bunlar ahirette eksiksiz olarak karşısına çıkacaktır. Allah Kuran'da, "Oysa gerçekten sizin üzerinizde koruyucular var, 'Şerefli-üstün' yazıcılar. Her yapmakta olduğunuzu bilirler." (İnfitar Suresi, 10-12) ayetleriyle, yazıcı meleklerin insanın ağzından çıkan her sözü de yazmakta olduklarını haber vermektedir. Ayrıca Allah bir başka ayette de herşeye nutku verip konuşturduğu gibi, ahiret gününde insanların derilerini konuşturarak yaptıklarını kendilerine itiraf ettireceğini de belirtmiştir:

Kendi derilerine dediler ki: "Niye aleyhimizde şahitlik ettiniz?" Dediler ki: "Herşeye nutku verip-konuşturan Allah, bizi konuşturdu. Sizi ilk defa O yarattı ve O'na döndürülüyorsunuz." (Fussilet Suresi, 21)

Dolayısıyla insan ahiret gününde, dünya hayatında yapmış olduğu konuşmaları ne kadar saklamak istese ve bunları itiraf etmekten ne kadar kaçınsa da, bu kaçış ona bir fayda sağlamayacaktır. Yapıp-ettiklerini anlatmak istemese de derisi onun adına herşeyi bir bir itiraf edecektir. Bu nedenle insanın dünya hayatındaki hedeflerinden biri de, Allah'ın huzuruna vardığında utanacağı, açıklamasını yapamayacağı, pişmanlığa kapılacağı tek bir söz dahi sarf etmemek olmalıdır.

Bu önemli gerçeğin en açık şekilde şuuruna varan ve bu ahlakı en güzel şekilde yaşayan kimseler ise hiç kuşkusuz ki 'müminler'dir. Müminler, güçlü bir imana sahip olduklarından her zaman her yerde Allah'tan korkup sakınarak konuşurlar. Bundan dolayı, ayette bildirildiği gibi, hesap gününde "kitabı sağ tarafından verilenler" olarak, gönül rahatlığıyla "… Alın, kitabımı okuyun." (Hakka Suresi, 19) diyebileceklerdir. Çünkü müminler dünya hayatında Rabbimiz'e gönülden iman ederek Müslümanca yaşayan ve bunun bir gereği olarak da 'Müslümanca konuşan' kimselerdir.

'Müslümanca konuşmak', insanın, Allah'ın her an kendisiyle beraber olduğunu, ilmiyle herşeyi sarıp kuşattığını, ağzından çıkan her sözü duyduğunu ve ahirette O'nun huzurunda hesap vereceğini bilerek, her an vicdanını kullanarak konuşmasıdır.

Müslümanca konuşabilmek, ancak 'Allah'a ve Kuran'a teslim olmak 'la mümkün olabilir. Kalbinde imanı, samimiyeti ve teslimiyeti yaşadıktan sonra, insana "nutku verip konuşturacak" olan Allah'tır. Allah ona 'Müslümanca konuşma'yı ilham edecek, onu en samimi, en hikmetli, en etkili ve en doğru şekilde konuşturacaktır. Kalbinde samimi iman olmadığı sürece, bir insan sadece sözlerine dikkat ederek bu samimi üslubu kazanamaz. Hayatın her anında Müslümanca konuşabilmek için, samimi imanı ve Allah korkusunu kalpte her an yaşamak gerekir.

Bu kitapta Müslümanca konuşmanın Kuran'da anlatılan önemi üzerinde durarak, tüm insanlar, konuşma yeteneklerini Allah'ın razı olacağı şekilde kullanmaya teşvik edilmektedir. Müslümanların konuşma üslubunun mükemmelliği ile dinden uzak bir ruh halinde yaşayan kimselerin konuşma üslubu arasındaki keskin farklılıklar ortaya konarak, tüm insanlar Kuran ahlakına uygun şekilde konuşmaya çağrılmaktadırlar.

 

Kitap bölümleri

Masaüstü Görünümü