Harun Yahya


Giriş



Bedenimizin derinliklerinde meydana gelen savunma savaşını, hayret uyandıran tüm detayları ile tanımak için önce, savunma sisteminin tam olarak ne olduğunu, hangi üyelerden oluştuğunu bilmemiz gerekir.

Savunma sistemini kısaca, "vücudu dışarıdan gelecek tüm düşmanlara karşı koruyan, son derece disiplinli, çalışkan ve düzenli bir ordu" olarak tanımlayabiliriz. Bu çok cepheli savaş içinde, ön cephelerde savaşan elemanların görevi, düşman hücrelerinin (bakteri, virüs vb.) vücuda girmesini engellemektir.

Düşman organizmaların vücuda girmeleri hiç kolay olmasa da bedeni istila etme amaçlarına ulaşmak için mutlaka vücuda girmek için çabalarlar. Deri, solunum ve sindirim sistemi gibi engelleri aşarak bedene girmeyi başardıklarında ise, zorlu savaşçılar onları beklemektedir. Bu zorlu savaşçılar, kemik iliği, dalak, timus, lenf bezleri gibi bu konuda özelleşmiş merkezlerde üretilip eğitilirler. Savunma hücreleri diye adlandırdığımız bu savaşçılar makrofajlar, lenfositler gibi elemanlardır.

İlk önce fagositlerin "yiyici hücreler" dediğimiz türü devreye girer. Onların ardından sıra, "temizlikçi hücreler" denilen ve özel bir tür fagosit olan   makrofajlara gelir. Her ikisi de düşmanı adeta yutarak yok ederler. Makrofajların, olay yerine başka savunma hücrelerini çağırmak, vücut ateşini yükseltmek gibi görevleri de vardır. Hastalık sırasında ateşin yükselmesi son derece önemlidir. Böylece insan kendini yorgun hisseder ve dinlenir. Vücudun savaşmak için ihtiyaç duyduğu enerji de başka bir yere harcanmamış olur.

Eğer vücuda giren düşmanlar, baş edilemeyecek gibi ise, sistemin baş kahramanları olan lenfositler devreye girer. Lenfositler, B hücresi ve T hücresi olmak üzere iki türdür. Bunlar da kendi aralarında çeşitlere ayrılırlar.

Makrofajlardan sonra savaş alanına ilk ulaşanlar yardımcı T hücreleridir ve bunlar adeta sistemin yöneticileridirler. T hücreleri düşmanı tespit ettikten sonra diğer hücreleri savaşmak üzere uyarırlar.

Bu uyarı üzerine öldürücü T hücreleri de kuşatma altındaki düşmanı yok etmek için devreye girer.

B hücrelerini ise, vücudumuzun silah fabrikaları olarak isimlendirebiliriz. Yardımcı T hücreleri tarafından uyarıldıktan sonra hemen antikor denen silahları yapmaya başlarlar.

Baskılayıcı T hücreleri, tehlike geçtikten sonra tüm savunma hücrelerinin faaliyetlerinin durmasını sağlarlar. Böylece savaşın gereksiz yere uzaması engellenmiş olur.

Ancak, savunma ordusunun görevi henüz tam olarak bitmemiştir. Bellek hücresi adı verilen savaşçı hücreler, düşmana ait bilgileri hafızalarına alarak uzun yıllar saklarlar. Dolayısıyla aynı düşmanla tekrar karşılaşıldığında, onu yok edebilecek bir savunmanın hazırlanması oldukça kolay olur.

Yukarıda çok kısa bir özetini verdiğimiz savunma sistemimizin detaylarında olağanüstü olaylar gizlenmiştir. Elinizdeki kitapta bu olağanüstü olaylar daha önce de belirtildiği gibi herkesin anlayabileceği bir dilde anlatılmıştır.

 

Kitap bölümleri

Masaüstü Görünümü