Harun Yahya

Rusya - 15 Şubat 2012 - Sayın Adnan Oktar'ın WordYou.ru internet sitesinin fahri yayın yönetmeni Akram Murtazayev'in (Novaya Gazeta kurucusu, 'Rusya'nın Altın Kalemi' ödülü sahibi) ve yayın yönetmeni Liliya Muhammedyarova'nın sorularına cevapları


SORU: Türkiye bugün tüm İslam aleminin lideri olmaya doğru gidiyor. Arap ülkelerin hepsi art arda Türk devlet modelini seçiyorlar. Ankara dünya siyasi yapılanmada gittikçe artan gücünü ve rolünü nasıl değerlendiriyor, bu rolünü ne yönde kullanmayı düşünüyor?

ADNAN OKTAR: Evet, Türkiye İslam aleminin lideri olma yolunda hızla ilerliyor. Yakın zamanda bunun gerçekleştiğini hep birlikte göreceğiz inşaAllah. Böyle olması da çok normal, çünkü Müslüman nüfusa sahip ülkeler içerisinde İslam’ı en iyi anlayan, aynı zamanda laikliği de en güzel şekilde özümseyen ve uygulayan tek ülke Türkiye. Türkiye yobazlığa, gericiliğe karşı sevgi ve dostluğa yönelik tutumuyla İslam ülkelerine gerçekten de yol gösterici oldu. İslam ülkelerinin hepsi Türkiye’yi model alıyor, çünkü milletimizin samimiyetine, adaletine, fedakarlığına, aklına, dindarlığına güveniyorlar. Sevgiyle, şefkatle, güzellikle barış ve güvenlik ortamını oluşturabilecek tek ülkenin Türkiye olduğunu hepsi biliyor.

Peygamber Efendimiz (sav) de hadis-i şeriflerinde Türklere dikkat çekmiş, Türklerin lider olduğunu pek çok kereler belirtmiştir. Söz konusu hadisler incelendiğinde Peygamberimiz (sav)’in İslam alemini Türklere emanet ettiği açıkça görülmektedir. Bir hadis-i şerifinde, “Önce kırmızı bayraklar çıkacak” diyor Peygamberimiz (sav)––ki bunlar Türk bayraklarıdır––, “sonra yeşil bayraklar ile birleşecekler” diyor. Yani Türkiye, Türki cumhuriyetler ve Arap ülkeleriyle birleşerek, hatta gayri-Müslim pek çok ülkeyi de sevgiyle, şefkatle kucaklayıp aralarına katarak Türk-İslam Birliği’ni oluşturacak inşaAllah. Günümüzde yaşanan tüm gelişmeler de Peygamber Efendimizin (sav) bu hadislerini bir bir teyit eder nitelikte.

Türkiye hem coğrafi ve stratejik konumu, hem de Osmanlı’dan devralmış olduğu tarihi mirası itibariyle Balkanlar'ın, Kafkaslar'ın, Ortadoğu ve Orta Asya'nın geleceğinde liderliği en iyi üstlenebilecek ülke. Son derece zengin bir tarihsel deneyime ve çok güçlü bir etkinliğe sahip. Farklı kültürlerin ve farklı kökenlere ait etnik grupların barındığı geniş topraklarda hiç kuşkusuz en büyük söz sahibi ülke Türkiye. Son yıllarda Türkiye bu ulvi sorumluluğunun bilincinde olduğunu gözler önüne seren davranışlarda bulundu. Bir an önce büyük ağabey sıfatıyla tüm İslam aleminin liderliğini üstlenmesi gerektiğini biliyor ve bu yönde doğru ve kararlı adımlar atıyor.. Ama şu çok önemli, Türkiye’nin liderliği tahakküm etme, diğer ülkeleri egemenliği altına alma amaçlı bir liderlik değil. Tam tersine hizmet etmeyi, çileye talip olmayı esas alan bir liderlik anlayışı. Ve bizim idealimizde olan Türk İslam Birliği’nde tüm devletler rejimlerini, varlıklarını, yapılarını aynen muhafaza edecek, ama ekonomide, savunmada, bilimde güçlü bir iş birliği içinde olacaklar. Yani bu bir gönül birliği, muhabbet birliği olacak ve sadece Müslümanlara değil her dinden, her kökenden, her inançtan insana, dinsiz ve ateist olana da güzellik sunacak, hepsinin birinci sınıf insan muamelesi göreceği bir yapı bu.

Şunu kesin olarak bilmek gerekiyor ki, Türkiye’nin önderliğinde büyük bir birlik, yani Türk-İslam Birliği bir kader; mutlaka ve mutlaka gerçekleşecek. İçinde bulunduğumuz Ahir Zaman’ın her ayrıntısı, bu zamanda yaşanan ve yaşanacak olan olayların hepsi kaderde bir bir yazılı. Ben, İslam ahlakının yeryüzüne hakim olması ve dünyanın barış ve esenlik yurdu halini alması için Hz. Mehdi (as)’ın ve ona yardım edenlerin yoğun çabaları sonucunda çok yakında Türkiye’nin liderliğinde bir birliğin kurulacağına bütün yüreğimle inanıyorum.

SORU: Türkiye on yıllarca AB üyesi olmak için gayret etti ama bir türlü başarılı olamadı. Sizce bunun nedeni nedir? Bazı Avrupa ülkeleri Türkiye’yi neden aralarında görmek istemiyorlar? Avrupa’nın bu inadı komik olmaya başladı. Ekonomik olarak yıllardır iflas eşiğinde olan Yunanistan sorunsuz olarak AB üyeliğine giriyor. Ama AB`ye istikrar ve boyut sağlayabilecek Türkiye’yi hep beklemeye mecbur kılıyorlar. Sizce Türkiye neden AB`de istenmiyor? Bu istenmemede dini faktörün rolü nedir sizce?

ADNAN OKTAR: Açık söylemek gerekirse Türkiye’nin şu ana kadar Avrupa Birliği’ne kabul edilmemesinde kesinlikle hayır var. Her olay Allah tarafından hayır ve hikmetle yaratılır. Hiç şüphe yok ki bu olayda da mutlaka pek çok hayır ve hikmet gizlidir. Çok önemli bir zamanda yaşıyoruz; Hz. İsa (as)’ın ve Hz. Mehdi (as)’ın yeryüzünde bulunduğu ve tüm dünyayı huzur ve güvenliğe kavuşturmak için var güçleriyle fikri mücadele sürdürdükleri bir dönemdeyiz. Böyle önemli bir zamanda, yani yüzyıllardır özlemle beklenen iki kutlu şahsın yeryüzünde olduğu bu müstesna zaman diliminde yaşanan olayların elbette ki Allah tarafından büyük hikmetlerle yaratılacağı açıktır.

Avrupa Birliği’nin çok güzel yönleri var, özellikle demokrasi anlayışları güzel . Türkiye’nin de Avrupa Birliği müktesebatını kıstas alarak demokrasiyi çok güçlü bir şekilde sindirmesi ve ülke çapında yaşatabilmesi çok önemli.

Ama Avrupa Birliği’nin de bir çöküşe doğru ilerlemekte olduğu görülüyor, üstelik kısa vadede içine düştüğü krizi atlatabilecek gibi de görünmüyor. Türk İslam Birliği Avrupa’yı da içine düştüğü bu açmazdan kurtaracak. Türkiye Türk İslam Birliğinin lideri olarak Avrupa Birliği’ne girdiği vakit kuşkusuz Avrupalıların da rahat soluk almalarını, onların da refaha ve güvenliğe kavuşmalarını sağlayacaktır. Bu anlamda Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne ihtiyacı yoktur, Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye ihtiyacı vardır.

SORU: Batı dünyası bugün bütün basını kontrolü altında tutuyor. Bir tek Al-Jazeera Haber Ajansı Batı basınına karşı durmaya çalışıyor. Türkiye bu basın piyasasını, yani dünya kamuoyunu oluşturan en önemli piyasayı değiştirecek kadar ağırlığa sahip mi?

ADNAN OKTAR: Aslında işin gerçeği şu ki, dünya basının büyük kısmı ateist masonların kontrolünde. Bazı büyük medya kuruluşları ellerinde olduğu için dünya çapında sahte bir hakimiyet kurmuş durumdalar. Mesela, hiçbir şekilde bilimsel delillerle desteklenmediğini çok iyi bilmelerine rağmen dünyaya yıkım, zulüm ve acı getirmiş kanlı ideolojilerin temeli olan evrim teorisini halklara dayatan da yine aynı çevreler. Dünyanın hemen her yerinde evrim lehinde haberler yapıyor, hiçbir geçerliliği olmadığını bildikleri halde teoriyi ayakta tutmaya çalışıyorlar. Ne var ki bu oyunları da artık tam anlamıyla deşifre olmuştur. Benim ve arkadaşlarımın her defasında oyunlarını bozmamız neticesinde son zamanlarda halkı kandırmaya yönelik haberler yayınlamaya cesaret edememeye başladılar.

SORU: Bugünlerde gündemin en önemli konusu Suriye. Suriye’deki durum son yıllarda herkesin çoktan fark ettiği ama kimsenin dile getirmeye cesaret edemediği sorunun dönüşüm noktası oldu. Bu sorunların en acısı BM’nin dünyadaki siyasi ve etnik sorunlara hiçbir şekilde çözüm getirememesi. Sizce insanlık bu aşamada yeni bir oluşum, etnik ve devletlerarası, devlet içindeki sorunlara çözüm getirebilecek bir mekanizma, bir teşkilat kurması gerekiyor mu?

Sizce BM Güvenlik Konseyindeki ülkelerin veto haklarını artık ticari veya siyasi amaçlarla kullanmıyorlar mı? Ülkelerin veto hakkı artık insanların güvenliğini, yaşama haklarını korumak için uygulanmıyor. Bu durum BM Güvenlik Konseyinin kararları sağduyudan çok uzak kılıyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Hem Arap dünyasındaki son gelişmeler hem Suriye’de yaşananlar Peygamber Efendimiz (sav) tarafından 1400 yıl öncesinden Hz. Mehdi (as)’ın çıkış alametleri olarak haber verilmiştir. Peygamberimiz (sav) hadis-i şeriflerinde Arap ülkelerinde önce zalim meliklerin yıllarca hüküm süreceklerini, sonra bu meliklerin devrileceklerini haber vermiştir. Hatta öyle ki Peygamberimiz yer bildirerek dahi olacak olayları anlatıyor. "Şam diyarının merkezinde Haresta diye isimlendirilen köy helak edilinciye kadar Hz. Mehdi (a.s.) zuhur etmez» buyuruyor. Daha geçen günlerde haber çıktı. Hareste biliyorsunuz Suriye'de ve son günlerde burada çok şiddetli çatışmalar olduğu haberlerde sık sık geçiyor. Böyle daha yüzlerce gerçekleşmiş, birebir tahakkuk etmiş hadis var. Hadisleri inceleyen kimseler Mehdiyet alametlerinin son 30 yıl içinde art arda gerçekleştiğini kendi gözleriyle müşahade edeceklerdir. Söz konusu Mehdiyet alametlerini www.hazretimehdi.com/signs/signs_index.html adresinden inceleyebilirsiniz.

Açık söylemek gerekirse Arap Baharı olayları tüm dünyadaki Müslümanlar biraraya gelene kadar ve Hz. Mehdi (as) zuhur edinceye kadar hiçbir şekilde sona ermez. Müslümanlar bir manevi lider yani Hz. Mehdi öncülüğünde birleşmedikçe, Türk-İslam Birliği oluşmadıkça tüm bu acılar devam eder, çünkü Müslümanların dağılıp ayrılmaları, bölünmeleri haramdır. İttihadı İslam bu devrin en büyük farz vazifesidir. Farzı yerine getirmedikten sonra kurtuluş beklemek Kuran’a uygun bir düşünce tarzı değildir.

Birleşmiş Milletler’in gücü zannedildiği kadar büyük değil. Bu konuda da tek çözüm yalnız ve yalnız İttihad-ı İslam’dır. İttihad-ı İslam olduğunda böyle sorunların olmayacağını herkes çok iyi bilir. Bütün sorunlar kökünden hallolacaktır. Dolayısıyla Müslümanların Türk-İslam Birliği’ni büyük bir aşkla, şevkle savunmaları gerekir. İttihad-ı İslam’ı savunmayan her Müslüman’ın bu kanlı olaylarda manevi sorumluluğu vardır. Müslümanların birbirini koruyup kollaması, Türk-İslam Birliği’ni oluşturması farz-ı ayndır ve derhal yerine getirilmesi gereken bir vazifedir.

SORU: BM Güvenlik Konseyindeki veto hakkı olan ülkelerin dünyadaki en büyük silah satan ülkeler olması tuhaf değil mi?

ADNAN OKTAR: Şu an bazı ülkelerin savaş kışkırtıcılığı yaptığı, bu yolla silah ticaretinden büyük paralar kazandığı biliniyor. Silah ticaretinin denetlenememesi de dünya çapında hem çatışmaları körüklüyor hem de zulmün, katliamların, cinayetlerin aralıksız devam etmesine neden oluyor. Ancak unuttukları bir şey var; İslam ahlakı yakında tüm dünyaya hakim olacak. Güzellikle, sevgiyle, barışla, kardeşlikle... Hz. İsa (as)’ın Hz. Mehdi (as)’ın devrinde yaşıyoruz. Yakında yüzyıllardır özlemi duyulan Altınçağ’ı göreceğiz. Bolluk, bereket, hayır, güzellik dünyanın dört bir yanını kaplayacak. Yeryüzünden bütün silahlar kaldırılacak, hepsi imha edilecek. Kan akıtma olayları bitecek. Silah sanayi tamamen tarih olacak. Dünyaya huzur ve güvenlik gelecek. Herkes kardeşçe, dostça birbirini kucaklayacak. Barış tüm dünyaya yayılacak. İnsanların ilk defa yüzleri gülecek. “İslamiyet ne güzelmiş, Müslümanlık ne güzelmiş” diyecekler.

SORU: Afrika bugünlerde dünyanın en sıcak bölgelerinden biri. BM’nin ofisi ise dünyanın öbür ucunda, yani Amerika’da. Sizce kararların alınma süresini ve insan hayatının güvencesini daha etkili kılmak için bu yerleşimi değiştirmek iyi olmaz mı? BM’nin Afrika’ya geçme zamanı gelmedi mi?

ADNAN OKTAR: Daha önce de belirttiğim gibi Birleşmiş Milletler’in etkisi zayıftır, zannettiğiniz gibi değildir. Afrika’ya geçse de pek bir değişiklik olmayacaktır. Dünyaya barışı ve güvenliği, zenginliği, getirecek olan Birleşmiş Milletler değil, İslam ahlakıdır, Türk-İslam Birliği’dir. Türk-İslam Birliği’nde ülkeler karşılıklı olarak birbirlerinin tecrübelerinden istifade edecekler, oluşturulan yatırım sahaları tüm ülkelerin ekonomisi için yeni gelir kaynakları halini alacak. Her ülkenin sahip olduğu farklı coğrafi ve ekonomik koşullar diğerleri için de zenginliğe dönüşecek, bolluk ve bereket olağanüstü derecede artacak. Kuzey Afrika ülkeri, Kafkasya, Orta Asya ülkeleri oldukça zengin kaynaklara sahip. İslam ülkelerinin çoğunda değerli maden yatakları var. Sırf bunların birleşmesi ve en önemlisi de Allah’tan korkan, vicdanlı bir ahlak anlayışının kalplere yerleşmesi ile yeryüzünde daha önce görülmemiş müthiş bir zenginlik meydana gelecektir. Bizim isteğimiz Afrika şehirlerinin de en az bir Paris, bir Londra gibi olmasıdır. Kuran ahlakının hakim olduğu bir dünyada, açlık, yokluk ve fakirlik gibi sorunlar olmaz. İnşaAllah bu söylediklerimin de doğru olduğunu yakın vadede göreceğiz. Altınçağ olarak adlandırılan bu döneme ulaştığımızda ürünlerde ve mallarda çok büyük bolluk ve bereketin yaşandığına şahit olacaksınız. Daha önce benzeri görülmemiş bir zenginlik olacak, hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı, açlık, sefalet ve darlık yılları tümüyle sona erecek. İhtiyaç içinde olan kimse kalmayacak, herhangi bir talepte bulunana istediğinden kat kat daha fazlası verilecek, verilen şey asla sayılıp ölçülmeyecek. Maddi manevi her türlü imkan insanların rahatı, konforu, neşesi ve huzuru için kullanılacak, en ufak bir sıkıntı, yokluk ve açlık yaşanmayacak.

SORU: İran’ın paralı askerleri Esad için savaşıyorlar, Moskova ve Pekin Esad’ın haklarını BM’de savunuyorlar. Kendi halkını katleden bir diktatörün neden o kadar fazla koruyucusu ve ittifakçısı var sizce?

ADNAN OKTAR: Suriye'de komünist derin devlet hakimiyeti, Baasçı düşüncenin hakimiyeti var. Halktan nefret eden, halka tepeden bakan, insan yerine koymayan bir zihniyet, komünist, Stalinist düşüncede olan bir sistem hakim. Bunlar Müslümanlardan nefret eden insanlar. Bütün güçleriyle Müslümanlara eziyet edip, ıstırap çektirip, vahşet uyguluyorlar. Bunların bu yönünün farkında olmayan bazı kesimler onları bilinçsizce destekliyor olabilir. Ama onları destekleyerek gerçekte kan döken, acımasız, sadist, psikopat ruhlu insanları desteklemiş oluyorlar. Belli bir çıkar uğruna bunu yapıyor olabilirler, oysa lehlerine olan tek sistem Türk-İslam Birliği’dir. Gerek Suriye’yi, İran’ı, Rusya’yı, Çin’i, gerek İsrail’i, Ermenistan’ı, Avrupa’yı ve dünyanın her yerini gerçek huzura, gerçek mutluluğa, barışa, aydınlığa kavuşturacak olan tek sistemdir Türk-İslam Birliği. Herkesin lehine bir sistem... O nedenle Müslüman olsun olmasın aklı selim sahibi herkesin can-ı gönülden Türk-İslam Birliği’ni istemesi gerekir. Çünkü yalnızca Müslümanları değil, herkesi, bütün dünyayı kurtaracak sistemdir Türk-İslam Birliği.

SORU: Son zamanlarda gittikçe belirginleşen Sünnilerle Şiiler arasındaki gerginlik artık sadece İslam alemi ile sınırlı kalmıyor, tüm dünya siyaseti için de ciddi bir sorun haline geldi. Türkiye bu sorunun çözümü için ne adımlar yapmaya düşünüyor? Taraflar, yani Sünnilerle Şiiler uzlaşmaya ve birbirlerini duymaya ne derece hazırlar?

ADNAN OKTAR: Bu sorun da ancak ve ancak Hz. Mehdi (as)’ın zuhuru ve Türk-İslam Birliği’nin kurulmasıyla hallolur. Bunun dışında hiçbir tedbir çözüm getirmez. Müslümanlar arasında mezhep farklılıklarından kaynaklanan anlaşmazlıkların, dahası düşmanlıkların olması Kuran’la, İslam’da emredilen güzel ahlakla doğrudan çelişmektedir. Vahabilik, Şiilik, Sünnilik; hepsi kardeş mezheplerdir. Müslümanların unutmamaları gereken önemli bir husus "La ilahe illaAllah Muhammeden Resulullah" diyen herkesin kardeş olduğudur. Bugün İslam aleminin manevi bir lideri yok ve bu yüzden oluk oluk Müslüman kanı akıyor. Böyle bir dönemde––hiçbir dönemde olmaması gerektiği gibi––kavgalara, ayrılıklara, düşmanlıklara yer olmadığı, zamanın tam anlamıyla kardeşlik, birlik ve beraberlik zamanı olduğu çok açıktır. Alevi, Sünni, Şii, Vahabi, Caferi ayrımı olmadan Müslümanlar kardeşçe birbiriyle kucaklaşmalı, hep birlikte sevgi ve barış ortamında yaşamalıdırlar. Müslümanların arasına nifak sokmak, kardeşi kardeşe kırdırmak haramdır. Allah'ı bir, Kitabı bir, Peygamberi bir Müslümanların birbirine düşman olması haramdır. Bunu yapanlar büyük günah yükleniyorlar. Şii, Sünni, Caferi, Vahabi; mezhebi ne olursa olsun Müslümanlar birbirlerinin kardeşidir. Vahabi bir Müslüman Sünni bir kardeşinin mutlu ve huzurlu olması için gayret etmelidir. Sünni bir yönetimde Şiiler rahat yaşayabilmelidirler. Şii bir yönetimde Sünniler huzur içinde yaşayabilmelidirler. Eğer rahat edemiyorlarsa, bu, o toplumda Kuran ahlakının ve Peygamberimiz (sav)'in sünnetinin eksik yaşandığının apaçık bir göstergesidir. Çünkü İslam ahlakına göre yönetimde görevli bir insan, Allah rızası için hizmet etmek amacıyla o görevdedir ve mezhep, din, ırk ayırt etmeksizin tüm halkın birinci sınıf vatandaş olarak yaşamasını sağlamakla yükümlüdür.

SORU: Rusya’da bazı Türk İslam alimlerin kitapların yasaklanmasına Ankara nasıl bakıyor? Örneğin Hindistan hükümeti Rusya’da Mahabharata yasaklanma konusu ortaya çıktığında bu olayı engellemek için hemen olaya müdahale etti. Türkiye aynı durumu kendi İslam alimlerin kitaplarının yasağı kaldırılması için bir adım atacak mı?

ADNAN OKTAR: Biz Rusları çok seviyoruz. Temiz bir millet, nezih bir millet. Biz Rusya’nın güçlü olmasını istiyoruz, her devletin her milletin rahat etmesini huzurlu olmasını istiyoruz. Kuran ahlakı bize bunu emrediyor. Rusya’da benim kitaplarımın tamamının serbest bir şekilde satılıyor. Rus Devleti kitap satışlarımızı açıkça destekliyor; bunu resmi olarak bize ilettiler. “Kitaplarınızın satışından memnunuz. Fikirlerinizin yayılmasından da memnunuz.” dediler. Kanaatimce bazı çevrelere yönelik yasakları da yanlış anlamalardan ve tanımamaktan kaynaklanıyor. Mesela Nur talebeleri tertemiz Müslümanlardır, itidalden, sevgiden, demokrasiden yanadırlar, devlete saygılıdırlar. Bunlar Rus Yönetimi tarafından tam bilinmiyor olabilir. Rusya’daki tüm Müslüman kardeşlerimizin Rusya’ya, Rus milletine olan sevgilerini daha iyi ifade etmeleri gerekiyor. Rusya’nın güçlü olmasını istediklerini, bundan dolayı sevinç duyacaklarını iyice vurgulamaları lazım. Bunu iyi vurguladıkları takdirde bir sorun yaşanacağını sanmıyorum inşaAllah.

Masaüstü Görünümü