Harun Yahya

Komünistlerin Şeytana Tapınma Yöntemlerinden Biri De Şiddettir


Bir kısım Marksistler inkar etseler de şiddet, anarşi ve terör Marksizmin değişmez yöntemleridir.


Sovyet Rusya’nın kuruluş aşamalarında Lenin’in milyonlarca insanı öldürttüğü,

Yakın geçmişte Mao’nun Kızıl Çin’de muhaliflerini “100 Çiçek Açsın” kampanyası ile kıyıma tabi tuttuğu,

Stalin’in yaptığı katliamlarla tarihe geçtiği,

Kamboçya’nın Marksist lideri Pol Pot’un 9 milyonluk ülkenin 3 milyonunu katlederek Hitler’i bile geride bıraktığı tarihin bilinen gerçekleridir.

Kanlı komünist ideolojinin kökeni nedir?

Nasıl olmuştur da bu kadar kanlı ve acımasız bir dünya görüşü, dünyanın dört bir yanında taraftar bulmuş, devrimlerle iktidara gelmiş, milyonları ardından sürüklemiştir?


www.deccaliyetintahribatlari.com

Komünizm, geçtiğimiz 20. yüzyıla damgasını vurmuş bir ideolojidir. Ama bu damga, sadece baskı, zulüm, kan ve gözyaşı doludur. Tarihçilerin hesaplamalarına göre, sadece bu ideoloji nedeniyle 20. yüzyıl boyunca 120 milyon insan öldürülmüştür. Bunlar, bir savaş sırasında cephede ölen askerler değil, komünist devletlerin kendi halklarının içinden öldürdükleri sivillerdir. 120 milyon erkek, kadın, yaşlı, küçük çocuk, bebek, sadece “komünizm” denen bu soğuk, katı, sert ve vahşi ideoloji nedeniyle yaşamını yitirmiştir. Dahası, komünist rejimler tarafından temel hak ve özgürlüklerinden yoksun bırakılan, göçe zorlanan, sistemli olarak kıtlıkla yüz yüze getirilen, hapsedilen, çalışma kamplarında köle olarak kullanılan on milyonlarca insan vardır. Milyonlarca insan da komünist gerilla gruplarının, terör örgütlerinin kurşunlarına hedef olmuş veya hedef olma korkusu altında yaşamıştır.

Şiddet Komünizmin Vazgeçilmez Şeytani İbadetidir

Şiddet temeli üzerine kurulu olan komünizm, bu şiddet eylemleri esnasında masum insanları hedef alır. Temel stratejisi insanlar arasında korku yayabilmek, bu yolla etkin güç haline gelebilmektir. Korku, komünizmin dayanak noktasıdır. Komünistler taleplerini demokratik yollarla elde etmeye çalışmak yerine, çok daha caydırıcı olduğunu düşündükleri şiddet eylemleri ile dile getirirler. Bu kimselere göre, bir terör ve şiddet eylemi ne kadar acımasız ve insafsız olursa, o derece korku verici olacak, diğer bir deyişle hedefine o derece yaklaşacaktır.  

Komünistlerin dehşet verici özelliklerinden birisi de hiçbir ahlaki değere sahip olmamaları ve hiçbir kural tanımamalarıdır. Bu düşüncenin etkisiyle şiddete başvuran kişide şefkat, merhamet, affedicilik, hoşgörü yoktur. Bu kişiyi yönlendiren, kin, öfke ve intikam duygularıdır. Böyle bir kimse şuursuzca, nereye varacağını düşünmeden sadece öfkesini gidermek ve intikam almak amacındadır. Bu eylemi gerçekleştirirken oluşabilecek tahribat ise komünistlerin vicdanında bir etki meydana getirmez. Çünkü şiddeti çözüm olarak gören komünistlerin vicdanları, dolayısıyla akıl, feraset ve basiretleri kapanmıştır.

Ateist dinin şeytani bir öğretisi olarak komünistlerin inancına göre mutlaka dehşet, kan ve şiddet gereklidir. Kuran ahlakında ise şiddetin yeri yoktur. Allah insanlara öfke şiddet gibi nefsani dürtülere uydukları takdirde yeryüzünde bozgunculuk ve kargaşa çıkacağını bildirmiştir. Bu nedenle de her zaman için adaletten, barıştan, dostluktan, uzlaşmadan yana tavır koymalarını emretmiştir. Bu ahlaka uyulduğu takdirde şiddete dayalı şeytani sistem temelinden çökecek, terörün ve anarşinin zemini ortadan kalkacak ve yeryüzüne hakim olan kargaşa ortamı son bulacaktır. Allah bir ayetinde insanlara bu ahlakı şöyle öğütlemektedir:

“Sen af (veya kolaylık) yolunu benimse, (İslam’a) uygun olanı (örfü) emret ve cahillerden yüz çevir.” (Araf Suresi, 199)

Lenin’in, “Bazı kimseler bizi zalimliğimiz sebebiyle ayıpladıkları zaman, bu kişilerin en basit Marksist prensipleri dahi nasıl unutabildiklerine hayret etmekteyiz.” (Pravda Gazetesi, 26 Ekim 1918) sözlerinden de anlaşılacağı gibi komünistler Darwinist-materyalist eğitim sonucunda, toplum için son derece tehlikeli bireyler haline gelmektedirler. Bu eğitim neticesinde, Allah’ı, dinini, devletini, milli ve manevi değerlerini reddeden, insanları, kolaylıkla öldürülebilecek, vahşice katledilebilecek birer hayvan gibi gören insanlar ortaya çıkmaktadır.

www.komunizminbilimseltarifi.com

Katliam ve Şiddet, Komünizmin Temelinde Vardır

1917’den bu yana 120 milyona yakın insanın ölümüne yol açan komünizmin fikir babaları Marks ve Engels, devrimin her zaman kuvvet zoruyla olacağını savunurlar:

Devrimciler, hakim güce karşı şiddet kullanmak zorunda oldukları konusunda ısrarlıdırlar ve her zaman terörizme verdikleri desteği açıkça belirtmişlerdir. (Samuel T. Francis, Sovyet Strategy of Terror, s. 54)

Terörü prensip olarak hiç reddetmedik ve hiçbir zaman da reddetmeyiz. (Lenin, Collected Works, s. 19)

Propagandacılar her grubu basit bomba formülleriyle donatmalılar. Onlara işin mahiyeti hakkında açıklamalar yapmalı ve gerisini onlara bırakmalılar. Gruplar, derhal askeri eğitimlerine, operasyonlara katılarak başlamalılar. Bazıları bir casusun öldürülme işini veya bir polis karakolu bombalama görevini üstlenmeli. Bir kısmı ise banka soymalı... (Ibid., Cilt 9, s. 346)

Biz politik öldürülmelere kesinlikle karşı değiliz, ancak devrimci taktikler açısından bireysel saldırılar uygun değildir ve zararlıdır. Sadece geniş halk kitleleriyle yapılanlar, zekice bir politik mücadele olarak kabul edilebilir. Sadece geniş halk kitleleriyle doğrudan bağlantılı olan bireysel terörist hareketler değer taşırlar. (Ibid., Cilt 35, s. 238)

Komünist Şiddet Darwinizm’le Hayat Bulur

Manevi değerleri reddeden, Allah’a ve ölümden sonra bir hesap günü olduğuna inanmayan kişiler, her türlü ahlaksızlığı ve zalimliği kolaylıkla yapabilirler. İşte bu yazı boyunca kendi ifadelerini aktardığımız Marksist önderler ve onların izlerini takip eden kişiler, bebekleri, çocukları, gençleri, kadınları, yaşlıları, masum insanları rahatlıkla öldürebilmektedirler. Çünkü bu insanlar, felsefelerinin temelini dayandırdıkları Darwinist görüşler doğrultusunda, karşılarındaki insanların aslında birer hayvan olduklarını, onları herhangi bir böceği nasıl öldürüyorlarsa aynı kolaylıkla öldürebileceklerini düşünmektedirler. Bu nedenle dünyadaki katliamların, hunharca işlenen cinayetlerin, insanlara uygulanan zulmün, terörün, bölücülüğün, din ve devlet düşmanlığının arkasında Darwinizm ve materyalizm eğitimi almış anarşistler bulunmaktadır. İşte bu yüzden Darwinizm’in gerçek yüzünün ortaya çıkarılması, genç beyinler bu safsatalarla yıkanmadan gerekli önlemlerin alınması, büyük önem taşıyan zaruri bir tedbirdir.

Komünizm, “izm”lerin en kanlısı, en acımasızı ve en geniş çaplısıdır. 20. yüzyılda komünist rejimler veya örgütler tarafından öldürülen insan sayısı yaklaşık 120 milyondur. 120 milyon insan, sırf bu ideoloji uğruna idam edilmiş, toplama kamplarında ölesiye çalıştırılarak katledilmiş, “sürgün” adı altında evlerinden toplanıp Sibirya steplerinde yok edilmiş, kasten oluşturulan kıtlıklarla açlıktan öldürülmüş, en korkunç hapishanelerde en korkunç işkencelere uğratılmış, beyni yıkanmış komünist militanlar tarafından kurşuna dizilmiş, boğulmuş, boğazlanmış, parçalanmıştır. 1917’de Rusya’da gerçekleşen kanlı Bolşevik Devrimi ile başlayan vahşet, önce yeni kurulan Sovyetler Birliği’nin geneline, ardından Doğu Avrupa’ya, Çin’e, Kore’ye, Vietnam’a, Kamboçya’ya, Latin Amerika ülkelerine, Küba’ya ve Afrika’ya yayılmıştır.

www.komunizminbitisi.com

Sayın Adnan Oktar, Komünizmin Şeytana Tapınma Yöntemlerinden Birinin Şiddet Olduğunu Anlatıyor:

ADNAN OKTAR: Komünist düşüncede, Stalinist düşüncede, Leninist düşüncede şiddet mutlaka gereklidir. Çelişki vardır onların inancına göre toplumda, çelişki çatışmayı gerektirir. Tez, anti tez, sentez inançlarına göre, maddenin içinde de doğal olarak çelişkinin var olduğunu iddia ederler, toplumda da çelişki var olduğunu iddia ederler. “Çelişki çatışmaya dönüşür, çatışmanın sonucunda da bu tip olaylar meydana gelir ve amacımıza ulaşırız” derler. “Toplum da bu şekilde gelişir, bu çatışmayla gelişir. Komünal topluma doğru bu şekilde ilerlemiş olacağız” derler. Dolayısıyla şiddet komünizmin vazgeçilmez bir ibadet şeklidir. Komünist dinin, bu ateist dinin şeytani bir öğretisidir, şeytani bir ibadet şeklidir. Mutlaka dehşet, kan ve şiddet gereklidir onların inancına göre.

İçişleri Bakanımız bu konuya bir parça dikkat çekmeye bir kalktı; adamlar yeri göğü birbirine katmaya kalktılar. Dolayısıyla komünist şiddete karşı, karşı eğitim programı şarttır; anti Darwinist, anti materyalist, anti Stalinist, anti Leninist eğitim. Bunun dışında, adamlar böyle sürekli pratik yaparlar, komünizmin pratiğini yaparlar, uygulamasını yaparlar. O onlara heyecan verir, yeni yeni eylemler için cesaret verecektir. Bunu başarılı bir eylem olarak görürler ve devam ederler.

Bu kafayla devam ederlerse daha da gelişeceklerini düşünüyorlar. Daha etkili olacaklarını düşünüyorlar. “Hiç olmazsa boş durmadık işte, faydalı bir şeyler yaptık” diyorlar. Nasıl Müslümanlar birisine sadaka veriyor, ilim öğretiyor, birine iyilik yapıyor, namaz kılıyor, oruç tutuyor; nasıl ibadet oluyor, komünizmin de ibadetlerinden en önemlisi, onların namazı da adam öldürmek ve şiddettir. Bina kundaklamaktır, yakıp yıkmaktır. Bu şeytani ibadetleridir onların. Şeytana tapınma yöntemleridir. Onlar da bunu yapıyorlar. (2 Ocak 2012, A9 TV)

Komünist Şiddetin Etkisiyle Gerçekleşen Acımasız Katliamlar

Komünist ideoloji, geçtiğimiz yüzyılın en kan dökücü fikir sistemi olarak tarihe geçti. Gerek Kızıl Ordu birlikleri, gerekse Lenin’in kurdurttuğu “Çeka” adlı gizli polis örgütü, devrime karşı gördükleri kimselere yönelik büyük bir terör uyguladılar. 

Bolşevikler, girdikleri her şehirde kendi ideolojilerine ılımlı bakmayan kesimleri katliamdan geçiriyor, halka korku salmak amacıyla abartılı vahşetler gerçekleştiriyorlardı. Komünizmin Kara Kitabı isimli eserde, Kırım’da gerçekleştirilen Bolşevik vahşetleri şöyle anlatılıyor:

“Benzer şiddet uygulamaları Bolşevikler tarafından işgal edilen Sivastopol, Yalta, Aluşta, Simferopol gibi Kırım illerinde de gerçekleştirildi. Aynı uygulamalara Nisan-Mayıs 1918’den itibaren isyan komisyonunun hazırladığı dosyalarda “elleri kopmuş, omzu parçalanmış, kafası dağılmış, çenesi kırılmış, cinsel organları koparılmış cesetler” de yer almaktaydı...” (Stéphane Courtois, Nicolas Werth, Jean-Louis Panné, Andrzej Paczkowski, Karel Bartosek, Jean-Louis Margolin, Komünizmin Kara Kitabı, Doğan Kitapçılık A.Ş., s. 84)

S.P. Melgunov da, La Terreur Rouge en Russie, 1918-1924 (Rusya’da Kızıl Terör, 1918-1924) isimli eserinde, Sivastopol şehrinin “hayatta kalanların tanıklıklarını bastırma harekatı” neticesinde bir “asılanlar şehri”ne dönüştüğünü ifade ediyordu:

“Nahimovski Caddesi, sokakta tutuklanan subayların, erlerin, sivillerin asılmış cesetleriyle doluydu. Şehir ölüydü, halk mahzen ve ambarlarda gizleniyordu. Tüm çit kazıkları, tüm ev duvarları, telgraf direkleri, mağaza vitrinleri ‘Hainlere Ölüm’ yazılı afişlerle kaplıydı. İnsanları ibret olsun diye sokakta asıyorlardı.”

Bolşevikler, yok etmek istedikleri herkesi, belirli kategoriler altında damgalıyorlardı. Örneğin “Burjuvalar”, veya Bolşeviklerden farklı bir sosyalizm anlayışını savunan “Menşevikler”, kurulan yeni rejimin önde gelen düşmanlarıydı. Sayısı en geniş ve en çok hedef alınan kategori ise, “Kulak” kategorisiydi. Kulaklar, Rusça’da zengin toprak sahiplerine verilen isimdi. Lenin, devrim ve iç savaş boyunca, Kulaklara karşı acımasız bir terör uygulanmasına dair yüzlerce emir yağdırdı.

Masaüstü Görünümü