Harun Yahya

Güzel Ahlak Zorluk İçindeyken Anlaşılır



Peygamberlerin zorlu koşullar karşısındaki tutumları nasıldır?

İnsanların güzel ahlaklı olmaları için niçin zorluk yaşamaları gerekir?


Yüce Allah kullarını aklın ihtiyarını almayacak şekilde imtihan eder. Bu imtihanda mutlaka zorluk olması gerekir. Konfor içinde olunursa imtihan olmaz. Çünkü insanlar konfor içinde yaşarken gerçek ahlaklarını gösteremezler. Yaşadıkları da imtihan değil keyif içinde yaşamak olur. İmtihan olmak için mutlaka zorluk gerekir, çünkü Allah’a derin aşkla olan bağlılık ancak zorluk anlarında belli olur. Örneğin peygamberlerimiz hapse atılmışlar, (peygamberlerimizi tenzih ederiz) delilik iftirasına maruz kalmışlar, fakat onlar herşeye rağmen yiğitçe, kararlılıkla din ahlakını tebliğ etmeye devam etmişlerdir. Bu nedenle hiçbir Müslümana, umutsuz ifadeler kullanmak ya da bahaneler öne sürmek yakışmaz. Kuran’da bildirilen ve peygamberlerimizin zorluklar karşısındaki sabırlarını ve güzel ahlaklarını örnek veren pek çok kıssa vardır. Allah ayetlerinde Müslümanların da bu güzel ahlaka sahip olmalarını öğütler.


Allah Peygamberleri Çok Zorlu Şartlarla İmtihan Etmiştir





Bazı insanlar, “zorluklar sadece bize geliyor, biz hastalanıyor, sıkıntılarla karşılaşıyoruz ama peygamberler daha kolay şartlarda imtihan oluyorlardı” gibi yanlış düşüncelere kapılabilirlerdi. Ancak Rabbimiz peygamberlerin çoğunun hayatında çeşitli zorluklar yaratmış, hatta onların şehitliğine imkan vererek, en zorlu koşullarla imtihan edildiklerini fakat bu zorlu koşulların onların Allah’a olan yakinlerini artırdığını göstermiş, onların sahip oldukları güzel ahlakın tüm Müslümanlara örnek olmasını istemiştir. 

 

Mübarek peygamberlerimizin tüm Müslümanların sahip olması gereken bu güzel tavırlarına bazı örnekler şunlardır:

 

Hz. Yunus (a.s.), balığın karnında bulunduğu o zorlu süre boyunca Allah’a yönelmiş ve ayette bildirildiği üzere  “...içi kahır dolu olarak (Rabbine) çağrıda bulunmuştu.”Kalem Suresi, 48) Bu zorlu imtihan ortamında Allah’a kalpten yönelen Hz. Yunus (a.s.), Rabbimiz’in rahmeti ve şefkati ile balığın karnından kurtulmuş ve bir topluluğa peygamber olarak gönderilmişti. Hz. Yunus (a.s.)’ın bu zorlu imtihanı, Kuran’da şu şekilde anlatılır:

 

“Şüphesiz Yunus da gönderilmiş (elçi)lerdendi. Hani o, dolu bir gemiye kaçmıştı. Böylece kur’aya katılmıştı da, kaybedenlerden olmuştu. Derken onu balık yutmuştu, oysa o kınanmıştı. Eğer (Allah’ı çokça) tesbih edenlerden olmasaydı, Onun karnında (insanların) dirilip-kaldırılacakları güne kadar kalakalmıştı. Sonunda o hasta bir durumdayken çıplak bir yere (sahile) attık. Ve üzerine, sık-geniş yaprakla (kabağa benzer) türden bir ağaç bitirdik. Onu yüzbin veya (sayısı) daha da artan (bir topluluk)a (peygamber olarak) gönderdik. Sonunda ona iman ettiler, Biz de onları bir süreye kadar yararlandırdık. (Saffat Suresi, 139-148)

 

Hz. Eyüb (a.s.), kendisini saran şiddetli zorluk ve sıkıntılara rağmen o hali ile peygamberlik görevini şerefli şekilde sürdürmeye devam etmiştir. İçinde bulunduğu her türlü ağır şarta karşın, daima sabır göstermiş ve Allah’a olan tevekküllü tavrını devam ettirerek müminlere örnek olmuştur. Bu kutlu peygamberimizin içli duası bir ayette şöyle bildirilmiştir: 

 

“Eyüp de; hani o Rabbine çağrıda bulunmuştu: “Şüphesiz bu dert (ve hastalık) beni sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın.” (Enbiya Suresi, 83) 

 



 

Hz. Yahya (a.s.) da büyük zorluklarla karşılaşmış, dönemin zorlu inkarcıları tarafından hapsedilmiş, çok zor anlarda bile namazlarını, ibadetlerini kesintisiz devam ettirmiştir. Başı kesilerek şehit edilirken de Allah’ı anmaş ve bu zorlu imtihanı Allah’ın yarattığını bilerek Allah’a tam bir teslimiyetle teslim olmuştur.

 

Hz. Zekeriya (a.s) dönemin baskıcı ve zorba kişilerinden kaçarak ağaç kovuğunun içine gizlenmiş, bu kişiler Hz. Zekeriya (a.s)’ı saklandığı ağaç kovuğunda bulduklarında ağacı biçerek bu mübarek peygamberi şehit etmişlerdir. Hz. Zekeriya (a.s.) testerenin sesini duymuş, fakat bu onun Allah’a olan bağlılığını arttırmış ve “Baki olan Allah’tır” sözlerini tekrarlayarak şehit olmuştur. 

 

Hz. İsa (a.s.) da  münafıkların tuzaklarına karşı mücadele ederken aynı zamanda Roma yönetiminin ve askerlerinin baskısına maruz kalmış, hatta Hz. İsa (a.s)’ı şehit etmek üzere askerler evine gelmiş fakat Hz. İsa (a.s.) Allah’a olan teslimiyetini asla kaybetmemiştir. Allah, Hz. İsa (a.s)’ın bu teslimiyetine büyük bir mucize ile karşılık vermiş ve onu Kendi Katına yükseltmiştir. Hz. İsa (a.s.)’ı ihbar eden Yahuda İskaryot’u ise Allah Hz. İsa (a.s.)’a benzetmiş ve Yahuda İskaryot’un tüm karşı çıkmalarına rağmen Romalı askerler onu Hz. İsa (a.s.) zannederek çarmıha germişlerdir. Yahuda İskaryot Hz. İsa (a.s.)’a kurduğu düzenin Allah tarafından bozulması ile çarmıhta can çekişerek feci şekilde ölmüştür. Ayette bu gerçek şöyle haber verilir: 

 

“Ve: “Biz, Allah’ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa’yı gerçekten öldürdük” demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler. Hayır; Allah onu Kendine yükseltti. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Nisa Suresi, 157-158)


İnsanların Çok Güzel Ahlaklı Olması İçin Dünyada Zorluklar ve  Çile ile Eğitilmeleri Gerekir





Rabbimiz, “Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele.” (Bakara Suresi, 155) ayetiyle dünya hayatında insanların nimetlerle olduğu kadar, sıkıntı ve zorluk ortamlarıyla da karşılaşabileceklerini bildirmiştir.

 

Bir ayette Allah bu durumun bir hikmetini, “Andolsun, Biz sizden cehd edenlerle (çaba harcayanlarla) sabredenleri bilinceye (belli edip ortaya çıkarıncaya) kadar, deneyeceğiz ve haberlerinizi sınayacağız (açıklayacağız).”(Muhammed Suresi, 31) sözleriyle açıklamıştır.

 

Allah Kuran’da ayrıca, “İnsanlar, (sadece) “İman ettik” diyerek, sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar? Andolsun, onlardan öncekileri sınadık; Allah, gerçekten doğruları da bilmekte ve gerçekten yalancıları da bilmektedir.” (Ankebut Suresi, 2-3) şeklinde buyurmuştur.

 

Zorluk ortamları, kişilerin içlerinde yaşadıkları asıl karakterlerinin ortaya çıkmasına vesile olur.Bir insanın cesur mu yoksa korkak mı, cömert mi yoksa cimri mi olduğu; insaniyetli, vicdanlı, merhametli mi yoksa düşüncesiz ve bencil bir ahlaka mı sahip olduğu hep zor şartlar altında ortaya çıkar. Tüm hayatını, sahip olduğu herşeyi Allah’a adamış, Rabbimiz’in rızasını kazanabilmek için her türlü fedakarlığı göze almış bir insanın ahlakındaki üstünlük de yine bu şekilde anlaşılır. Her ne zorluk ya da sıkıntıyla karşılaşırsa karşılaşsın, imanın verdiği şevk, azim ve iradeyle büyük bir sabır gösterir. En zor şartlarda bile elinden gelenin, güç yetirebildiğinin en fazlasını yapmaya, içerisinde bulunduğu zor koşullara rağmen başkalarına yardım etmeye çalışır. Allah‘ın bu tür şartları insanları denemek için özel olarak yarattığını, insanın refah içerisindeyken olduğu kadar zorluk içerisindeyken de güzel bir ahlak göstermekle yükümlü olduğunu bilir. Bu gerçek Kuran’da şöyle bildirilmiştir:

 

“İnsanlar, (sadece) “İman ettik” diyerek, sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar? Andolsun, onlardan öncekileri sınadık; Allah, gerçekten doğruları da bilmekte ve gerçekten yalancıları da bilmektedir.” (Ankebut Suresi, 2-3)


Allah Her Zorlukla Beraber Bir Kolaylık Yaratmıştır



Allah’ın inananlara bir deneme olarak verdiği çeşitli sıkıntı ve zorluklar karşısında müminler hep üstün ahlak gösterirler. Bu sırada içlerinde şevk, huzur, sevgi ve saygı hazzı yaşarlar. Fakat burada özellikle vurgulanması gereken bir nokta tüm zorlukların yanında Allah’ın iman eden kullarına çok büyük güzellikler ve kolaylıklar verdiğidir. Allah pek çok ayetinde salih müminlerin işlerinde büyük kolaylıklar kıldığını bildirir:

 

“Demek ki, gerçekten zorlukla beraber kolaylık vardır. Gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır.” (İnşirah Suresi, 5-6)

 

“… Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez.” (Bakara Suresi, 185)

 

“… Ve seni kolay olan için başarılı kılacağız.” (Ala Suresi, 8)

 

“… Kim Allah’tan korkup-sakınırsa (Allah) ona işinde bir kolaylık gösterir. Bu, Allah’ın size indirdiği emridir. Kim Allah’tan korkup-sakınırsa, Allah, kötülüklerini örter ve onun ecrini büyütür.” (Talak Suresi, 4-5)

 

“… Allah, hiçbir nefse ona verdiğinden başkasıyla yükümlülük koymaz. Allah, bir güçlüğün ardından bir kolaylığı kılıp-verecektir.” (Talak Suresi, 7)


Zorluk Anlarında Gösterdikleri Sabır ve Şevk Müminlerin İhlaslı Ahlaklarının Bir Tecellisidir



Bir müminin en önemli özelliklerinden biri,  her işini Yüce Allah’ın rızasını kazanmak için yapması yani ihlas sahibi olmasıdır. İhlas sahibi bir mümin, yaptığı her hareketin hesabını ahirette vereceğini bilerek, Rabbimiz’i en fazla hoşnut edeceği umulan tavrı gösterir. Dolayısıyla daima sabırlı ve tevekküllüdür. Sabrının ve tevekkülünün sırrı ise, “Hiç şüphesiz, Biz herşeyi kader ile yarattık.” (Kamer Suresi, 49) ayetinde de bildirildiği gibi, her olayı Yüce Allah’ın kaderle yarattığını bilmesidir. Bu nedenle, zorluklar salih bir müminin sabrını ve tevekkülünü pekiştirir, bu özelliklerinin derece derece artmasına vesile olur.

 

Hiç kimse bir an sonra ne olacağını bilemez. Bunun ilmi sadece Rabbimiz’e aittir. Ancak Yüce Allah Kuran’da birçok ayeti ile her işlerinde Allah’a yönelen müminlerin sonunun hayır olacağını bildirmektedir. Bu nedenle zorluk zamanlarında neşe ve şevkle sabredip tevekkül eden bir müminin sabrettiği her saat, her dakika, hatta her saniye ahirette sonsuz nimetlerle donatılmış cennetle karşılık bulmasını sağlayabilir.  Soğuk, açlık, hastalık, hepsi sona erecek olan, süresi Rabbimiz Katında belirli, sadece dünyaya ait zorluk ve sıkıntılardır. Yüce Allah, imtihan olarak verdiği zorluklara sabretmenin karşılığında inanan kullarına cenneti müjdelemiştir:

 

“Sizin yanınızda olan tükenir, Allah’ın Katında olan ise kalıcıdır. Sabredenlerin karşılığını yaptıklarının en güzeliyle Biz muhakkak vereceğiz.” (Nahl Suresi, 96)

 

Masaüstü Görünümü