Harun Yahya

İslam'la evrimi bağdaştırmaya çalışmak pasif, aciz, teslimiyetçi beyhude bir girişimdir


 

İslam'la evrimi bağdaştırmaya çalışmak pasif, aciz, teslimiyetçi beyhude bir girişimdir

 

Darwinizm, Allah'ın varlığı ve birliğini, insanların Rabbimiz'e karşı sorumlu olduklarını inkar eder. Materyalizmin ve din ahlakına uygun olmayan akımların dayanak noktasıdır. Bu nedenle bilimsel olarak çürütülmüş olmasına rağmen, ideolojik kaygılarla sürekli ayakta tutulmaya çalışılmaktadır. Evrenin ve insanın, kör tesadüflerin eseri olduğu yanılgısını savunan Darwinist-materyalist akımlar, sözde bir tür hayvan olan insanların arasındaki ilişkilerin de hayvani olması gerektiğini iddia ederler. Bu sapkın görüş, bencilliği, acımasızlığı, kavgayı, çatışmayı, adam öldürmeyi kendince makul görür. Merhamet, sevgi, şefkat, saygı gibi duyguları ise sözde evrim sürecini gerileten birer engel olarak kabul eder. Darwinist telkinlerle insan sevgisinden uzak, zalim, saldırgan, çıkarcı insanlar yetişir. 

Bu durum karşısında, insanlığın Darwinizm'in tehlikelerine ve aldatmacalarına karşı uyarılması ve böylesine tehlikeli bir zihniyetin fikren etkisiz hale getirilmesi hayati öneme sahiptir. Ne var ki, Darwinizm'i ve sebep olduğu tehlikeleri kavrayamayan insanlar, Darwinizm'e karşı yürütülen ilmi mücadelenin de önemini anlayamamaktadır. 

Bu kişiler Darwinizm'le ilmen mücadele etmek yerine, bu mücadeleyi göz ardı edebilmek ve bu mücadeleden kaçınabilmek için farklı yollara başvururlar. Bazıları,"Darwinizm aslında bu kadar önemli bir konu değil" diyerek kendilerince bu fikri mücadeleyi önemsiz görmeye ve göstermeye çalışır. Bazıları da, İslam ile evrim teorisi arasında sözde "orta bir yol" oluşturmayı hedefler. Bunun için kendilerince Darwinizm'le İslam'ı bağdaştırmaya uğraşırlar. "Darwinizm'i Müslümanlaştırma çabası"olarak adlandırabileceğimiz bu tutum, çok ciddi hatalar ve yanılgılar içermektedir. Darwinizm'le İslamiyet arasında kendince fikri bir "uzlaşma" aramak, Müslüman için asla söz konusu olmamalıdır. Ortaya atılma sebebi, Allah'ı ve yaratılışı inkar etmek olan bir teori ile "uzlaşmak" samimi olarak iman edenler için mümkün değildir. Üstelik, Kuran ayetlerinde de, Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde de evrime işaret eden tek bir açıklama dahi bulunmamaktadır.

Evrimi Bilimsel Bir Teori Zannederek Kendilerince Müslümanlaştırmaya Çalışanlar Yanılmaktadır

Darwinizm’le ilmi mücadele etmekten kaçınanlardaki ortak psikoloji Darwinizm'e karşı hissedilen bir tür eziklik duygusudur. Evrim teorisinin bilimsel bulgulara dayandığını sananlar, bilimsellik karşısında çaresiz olduklarını düşünürler. Evrimcilerin öne sürdükleri iddiaların, doğruluğu ispatlanmış verilerle desteklendiğini, dolayısıyla kendilerinin bunlara cevap vermelerinin neredeyse imkansız olduğunu zannederler. Cevap vermelerinin mümkün olmadığını sandıkları için de, daha en baştan "teslim olmayı" kabul ederler.

Oysa evrim teorisinin bilimsel bir teori olduğu yanılgısı, bu konuda yapılan yoğun propagandanın bir ürünüdür. Televizyon haberlerinde, gazete ve dergi yazılarında sürekli, evrimin ispatlanmış, reddedilmesi mümkün olmayan bir teori olduğu imajı verilir. Evrim teorisini savunmanın bilimi savunmak olduğu, evrimi reddetmenin ise bilime karşı gelmek olduğu izlenimi oluşturulur. Ancak bilimsel bulgular bu propagandanın tam tersini göstermektedir. Bilim, evrimi desteklememekte tam tersine çürütmektedir. Tarafsız olarak bilimi savunan bir insanın evrimi savunması da aslında mümkün değildir. Evrim teorisinin bu derece gündemde tutulması, bilimsel bir teori olması nedeniyle değil, materyalizmin ve dinsizliğin dayanak noktası olması nedeniyledir. Diğer bir deyişle, evrim propagandası bilimsel nedenlerle değil, ideolojik kaygılarla yapılmaktadır. 

Bazı Müslümanların bilinçaltlarında "Darwinizm'le mücadele etmenin imkansız olduğunu" düşünmelerinin temelinde de bu yoğun propagandanın etkisi vardır. Bu propagandalar sonucu, hiçbir doğruluk payı olmadığı halde, evrime karşı çıkmanın bilime karşı çıkmak olduğu kanısı oluşur. Bilime karşı çıkmamak için de, bilimsel olduğu sanılan evrim teorisiyle İslamiyet arasında "orta bir yol" oluşturulmaya çalışılır. Ama aslında bu, Darwinizm'le fikri mücadele etmekten kaçınmak için bir yol oluşturmaktır.

Halbuki Darwinizm'le fikren, açık ve net bir şekilde mücadele etmekten çekinilmesi gereken hiçbir husus yoktur. Bilimin evrimi ispatladığını sandıkları için, bu konuyla yakından ilgilendiklerinde kendilerinin de bu telkinlerin etkisinde kalıp inançlarının sarsılacağından, dünya görüşlerinin değişeceğinden korkanların endişeleri yersizdir. Bilim Darwinizm'i değil, Yaratılış'ı göstermektedir. Darwinizm'in öne sürdüğü iddiaların her biri, yüzlerce bilimsel delille çürütülmüştür. Müslümanların yapması gereken, bu delilleri de kullanarak, Darwinizm'i fikren tam anlamıyla etkisiz hale getirmektir.

Bazı Müslümanlar, tamamen spekülatif yöntemlerle ve ideolojik sebeplerle yapılan evrim propagandalarını gözlerinde büyütüp, bununla baş edemeyeceklerini zannederek, şevkle ve heyecanla Darwinizm'le ilmen mücadele edeceklerine, pasif ve teslimiyetçi bir yol benimsemektedir.

Bu pasif ve teslimiyetçi tutumun en çirkin örneklerinden biri, daha önce de belirttiğimiz gibi, Darwinizm'i sözde Müslümanlaştırmaya çalışmaktır. Bu tutumlarını destekleyebilmek için de Sümer dönemi toplumlarından kalan putperest inançları kullanarak, alim olarak addettikleri kişilerin sözlerini aktarır ve "Din bunu anlatıyor"mesajı vermeye çalışırlar. Oysa bu açıkça, Darwinizm'le fikri mücadele etmekten kaçınmak için bir bahane yöntemidir. Pasif, teslimiyetçi mücadelenin çok çirkin bir yönüdür. 

Bu kimseler, korkup fikren yenemeyeceklerini düşündükleri Darwinizm'e karşı bu yöntemi kullanarak, gizli mağlubane bir mücadele şeklini uygulamış olurlar. Oysa Allah'a kalpten inanan, O'nun üstün gücünü takdir eden bir Müslüman için bu mücadele şekli son derece küçük düşürücüdür. Salih bir Müslümanın mücadelesinin, pasif ve mağlubane olması mümkün değildir. "Biz de aynı şeyi savunuyoruz" mantığı ile Darwinizm'e karşı koymak söz konusu olamaz. Müslümanın iman ettiği gerçek, her şeyi Allah'ın yarattığı gerçeğidir. Dolayısıyla bir Müslümanın Darwinistler ile aynı şeyi savunuyor olması mümkün değildir. Müslüman, Darwinizm'e karşı açık, galibane bir fikri mücadele içinde olmalıdır. Allah'tan gereği gibi korkan bir Müslümanın, Darwinizm ile aynı fikri ve ideolojiyi savunması mümkün değildir. 

Darwinizm tehlikesinin farkına varamamış, onun Allah inancına karşı mücadelesini anlayamamış olan bu insanların, yanlış yöntemler uygulamak yerine bu konuda hiç yorum yapmamaları çok daha iyi olacaktır. Fikri mücadeleden korku duyup, güç yetiremedikleri konularda yanlış ve akılsızca metodlara başvurmak yanlış bir tutumdur. Darwinizm, ciddi şekilde karşı konulması ve tamamen ortadan kaldırılması gereken büyük bir tehlikedir. Bu büyük tehlikenin farkına varmayarak Darwinizm'e karşı yapılan fikri mücadeleye engel oluşturmak, büyük bir hata ve Allah'a karşı büyük bir sorumluluktur.

İslam'da Evrim Olduğunu İddia Edenler 350 Milyon Fosilin Evrimi Yıktığını Bilmiyorlar

Bazı Müslümanlar, 1940-50'lerin bilgisiyle evrimin bilim tarafından desteklenen bir teori olduğunu zannederek, "Müslümanlar Darwin'den çok önce evrimi biliyorlardı" gibi aciz ve garip bir mantık örgüsüyle kendilerince İslamla evrimi bağdaştırmaya çalışmaktadırlar. Bu mantık, ciddi bir bilgisizliğin ürünüdür. 

Birincisi, evrim yanılgısı ilk Darwin’le ortaya çıkmış bir düşünce değildir. Tarih boyunca tüm materyalistler canlıların taştan, topraktan kendi kendine oluştuğu ve canlıların sözde birbirinden türediği iddiasında bulunmuşlardır. Evrim, binlerce yıl öncesine dayanan bir pagan inancıdır. Sümerler de, antik Mısırlılar da evrime inanan ve evrimi savunan toplumlardır. Örneğin Mısırlılar, canlıların Nil'in çamurlu sularından kendi kendine çıktıklarını düşünürlerdi. Dolayısıyla "evrim Darwin'den önce de biliniyordu, Müslümanlar da evrimi biliyordu" diye yeni birşey bulmuş gibi ortaya çıkmanın manası yoktur. Müslümanlar da, ilk Yahudiler de, ilk Hıristiyanlar da, Sümerler de, Mısırlılar da evrim diye sapkın bir düşünce olduğunu elbette biliyorlardı. Ama günümüzde olduğu gibi, o dönemde de akıl ve vicdan sahibi olanlar evrimin bir yanılgı olduğunu açıkça görebiliyorlar, bazı insanlar da materyalist ve ateist bir zihniyete sahip oldukları için bu yanılgıya sahip çıkıyorlardı. 

İkincisi, canlıların aşama aşama birbirlerinden türeyerek var oldukları iddiası bilimsel olarak hiçbir bulguyla desteklenmemiştir. Eğer canlılar Darwin'in veya geçmişte yaşamış evrimcilerin iddia ettiği gibi birbirinden türemiş olsaydı, bunun fosil kayıtlarında açıkça görülmesi gerekirdi. Bugüne kadar yapılan kazılarda 350 milyondan fazla fosil elde edilmiştir. Ama bunların içinde bir canlının diğerine dönüştüğünü, canlıların sözde ortak ataya sahip olduğunu gösteren bir tane bile fosil yoktur. 350 milyon fosilin hepsi istisnasız canlıların sahip oldukları tüm özellikleri ile aniden ortaya çıktıklarını, yani yaratıldıklarını ve yüz milyonlarca yıl boyunca hiç değişmediklerini, yani evrim geçirmediklerini göstermektedir. 150 yıldır dünyanın dört bir yanı delik deşik edilip bir tane bile ara form fosili bulunamışsa, evrimcilere yapılan "bir tane ara form fosili getirin 10 trilyon vereceğiz" çağrısına aylardır bir kişi bile cevap verememişse, Darwin bile ara fosil bulunmazsa teorisinin yıkılacağını söylemişse, yani ortada bir tane bile somut bulgu yoksa, masallar anlatmanın"atalarımız mikropmuş", "kuşların atası bulundu", "atalarımız hurmaymış" başlıkları atmanın bir anlamı yoktur. 

Allah, Evreni ve Canlılığı Evrimle Yaratmamıştır

Allah Kuran'da, canlılığın ve evrenin yaratılışı hakkında pek çok ayet indirmiştir. Fakat bu ayetlerde, canlıların birbirlerinden türediklerine, aralarında evrimsel bir bağ olduğuna dair hiçbir bilgi ya da işaret bulunmamaktadır. Elbette Allah dileseydi canlıları evrimle de yaratabilirdi. Ancak Kuran'da bu yönde bir işarete rastlanmamakta, evrimcilerin öne sürdüğü gibi türlerin aşama aşama oluşumunu destekleyecek hiçbir ayet bulunmamaktadır. Eğer böyle bir yaratılış şekli olsaydı, bunu, Kuran ayetlerinde detaylı açıklamaları ile görmemiz mümkün olurdu. Ancak tam tersine Kuran'da canlılığın ve evrenin Allah'ın "Ol" emriyle mucizevi şekilde var edildiği bildirilmektedir: 

Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "Ol" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi, 117)


Eğer iddia edildiği gibi, gerçekten Hz. Adem (as)'dan önce yarı maymun-yarı insan canlılar yaşamış olsalar, canlılığın yaratılışında mutasyonların, doğal seleksiyonların etkisi olsa, Allah bunu bize Kuran-ı Kerim'de açık, net ve kolay anlaşılır bir biçimde haber verirdi. Ancak, Kuran'ın hiçbir ayetinde böyle bir bilgi bulunmamaktadır. Tam tersine bir çok ayette, insanın yoktan, en güzel biçimde yaratıldığı bildirilmektedir:

Doğrusu, Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık. (Tin Suresi, 4)

Gökleri ve yeri hak olmak üzere yarattı ve size düzenli bir biçim (suret) verdi; suretlerinizi de güzel yaptı. Dönüş O'nadır. (Tegabün Suresi, 3)


Darwinizm'i Kendilerince Müslümanlaştırmaya Çalışanlar, Meleklerin ve Cinlerin Yaratılışını Açıklayamazlar



Üstün güç sahibi olan Rabbimiz, dilediğini dilediği şekilde ve zamanda, örnek edinmeksizin yoktan var edendir. Allah birşeyin olmasını dilediğinde, sadece ona "Olmasını" emreder:

Onu istediğimizde herhangi bir şey için sözümüz, ona yalnızca "Ol" demekten ibarettir; o da hemen oluverir. (Nahl Suresi, 40)


Allah her türlü eksiklikten ve noksanlıktan münezzeh olan, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır. Dolayısıyla Allah'ın yaratması için de hiçbir sebebe, araca, aşamaya ihtiyaç yoktur. Dünyada herşeyin belli sebeplere, doğa kanunlarına bağlı olması kimseyi yanıltmamalıdır. Allah, tüm bu sebeplerin Yaratıcısı olarak bunlardan tamamen münezzehtir. 

Ancak bu gerçekleri gereği gibi düşünmeyenler, çeşitli yanılgılara kapılabilirler. Kendilerince Darwinizm'le İslam arasında bir uzlaşma oluşturmaya çalışanlar da bu düşünme eksikliği nedeniyle yanılmaktadırlar. Allah'ın üstün yaratma gücünü, yaratma sanatındaki mükemmeliği takdir edemedikleri için "İslami evrim" gibi olmadık yorumlarda bulunmaktadırlar. İnsanın evrimle gelişim gösterdiğini iddia eden bu kişilere, meleklerin ve cinlerin nasıl yaratıldığı sorulduğunda ise cevapları "Allah yoktan yarattı" olacaktır. Cinleri ve melekleri Allah'ın yarattığını bilip kabul eden bu kişilerin, Allah'ın, insanı da aynı şekilde yaratmış olduğunu düşünememeleri, bunu akledememeleri oldukça vahimdir. Meleği "Ol" emri ile bir kerede yaratan Yüce Rabbimiz'in, insanı da aynı şekilde yaratmış olduğunu görememeleri çok şaşırtıcı bir durumdur.

Allah Kuran'da cinlerin, insanlardan farklı olarak, ateşten yaratıldıklarını haber vermiştir: 

İnsanı, ateşte pişmiş gibi kuru bir çamurdan yarattı. Cann'ı (cinni) da 'yalın-dumansız bir ateşten' yarattı. (Rahman Suresi, 14-15)


Kuran'da haber verildiği gibi, meleklerin yaratılışı da insanın yaratılışından çok farklıdır. Ayette meleklerin yaratılışı şöyle bildirilmektedir:

Hamd, gökleri ve yeri yaratan, ikişer, üçer ve dörder kanatlı melekleri elçiler kılan Allah'ındır; O, yaratmada dilediğini arttırır. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. (Fatır Suresi, 1)


Ayette yer alan ifadeden açıkça anlaşıldığı üzere melekler görünüm olarak da insanlardan çok farklıdırlar. Ayrıca Kuran'da hem meleklerin hem de cinlerin insanlardan önce yaratıldığı haber verilmektedir. Allah ilk insan olan Hz. Adem (as)'ı yaratacağı zaman, önceden yaratmış olduğu meleklere ve bir cin olan İblis'e Hz. Adem (as)'a secde etmelerini emretmiştir. Ayette şöyle bildirilmektedir:

Hani meleklere: "Adem'e secde edin" demiştik; İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O cinlerdendi, böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda Beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. (Bu,) Zalimler için ne kadar kötü bir (tercih) değiştirmedir. (Kehf Suresi, 50)


Allah için yaratmak çok kolaydır. Rabbimiz hiçbir sebep olmadan yoktan var edendir. Cinleri ve melekleri nasıl farklı şekillerde ve yoktan var ettiyse, insanı da evrime gerek olmadan, ayrı bir varlık olarak yoktan var etmiştir. Aynı durum hayvanlar ve bitkiler gibi diğer canlılar için de geçerlidir. Kuran'da bildirilen açık gerçek şudur: Allah bu canlıların hiçbirini evrimleştirmeden, yani türleri başka türlere dönüştürmeden bir anda yoktan var etmiştir.

Evrimi Savunan Müslümanlar, Hz. Musa (as)'ın Asasının Yılana Dönüşünü, Hz. İsa (as)'nın Üflediği Çamurun Kuş Olup Uçmasını Açıklayamazlar

Kuran'da Hz. Musa (as)'ın elindeki asayı yere attığında, Allah'ın dilemesiyle bu asanın canlı bir yılana dönüştüğü bildirilmektedir. Hz. Musa (as) asasını yere attığında, cansız bir ağaç dalı canlı bir yılana dönüşmekte, eline aldığında yılan tekrar cansız bir ağaca dönüşmektedir, sonra tekrar yere attığında yine can bulmaktadır. Yani cansız bir madde, canlanmakta, sonra ölmekte, sonra yine canlanmaktadır. Böylece Allah bu mucizesiyle insanlara, sürekli Yaratılış'ı göstermektedir. Ayetlerde şöyle buyrulur:

Böylece, onu attı; (bir de ne görsün) O HEMEN HIZLA KOŞAN (KOCAMAN) BİR YILAN (OLUVERMİŞ).

Dedi ki: "Onu al ve korkma, Biz onu ilk durumuna çevireceğiz." (Taha Suresi, 20-21)

"Sağ elindekini atıver, ONLARIN YAPTIKLARINI YUTACAKTIR; çünkü onların yaptıkları yalnızca bir büyücü hilesidir. Büyücü ise nereye varsa kurtulamaz." (Taha Suresi, 69)

"Asanı bırak;" (Bıraktı ve) ONUN ÇEVİK BİR YILAN GİBİ HAREKET ETTTİĞİNİ görünce, geriye doğru kaçtı ve arkasına bakmadı. “Ey Musa, korkma; şüphesiz Ben(im); Benim yanımda gönderilen (elçiler) korkmaz." (Neml Suresi, 10)


Hz. Musa (as) elindeki asasını yere attığı anda, Allah'ın lütfuyla, cansız bir odun parçası, hızla hareket eden, diğer şahısların ortaya koyduklarını yutan, yani sindirim sistemi de olan tamamen canlı bir varlığa dönüşmektedir. Böylece Allah insanlara canlılığın nasıl yoktan var edildiğinin bir örneğini göstermektedir. Cansız bir madde, sadece Allah'ın dilemesiyle, yani "Ol" emriyle can bulmaktadır. Allah'ın Hz. Musa (as)'a lütfettiği bu mucize, eski Mısırlıların batıl evrim inanışlarını bir hamlede yerle bir etmiş, Hz. Musa (as)'ın karşısına olan insanlar dahi hemen o an gerçeği kavrayıp, batıl inanışlarını bırakıp, Allah'a iman etmişlerdir.

Hz. İsa (as) da putperest düşünceye, pagan inanışlara ve tahrif olmuş Museviliğe karşı mücadele yürütmüş, doğruyu ve hakkı anlatmış, ama o da asıl olarak ilk önce Yaratılış'ı ispat etmiştir. Kuran'da Hz. İsa (as)'ın da çamurdan kuş biçiminde birşey yaptığı, sonra bunun içine üflediğinde, Allah'ın dilemesiyle, bu kuşun hayat bulup canlandığı haber verilmiştir:

Allah şöyle diyecek: "Ey Meryemoğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana kitabı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İZNIMLE ÇAMURDAN KUŞ BIÇIMINDE (BIR ŞEYI) OLUŞTURUYORDUN DA (YINE) IZNIMLE ONA ÜFÜRDÜĞÜNDE BIR KUŞ OLUVERIYORDU... (Maide Suresi, 110)


Bu kuş, hiçbir sebebe bağlı olmadan, Allah'ın dilemesi ve mucizesiyle, can bulmaktadır Cansız bir maddeden can sahibi olan kuş, Yüce Allah'ın örneksiz, sebepsiz, üstün yaratışının örneklerinden biridir. Hz. İsa (as) da, Allah'ın lütfettiği bu mucizeyle, evrimci düşüncenin mantıksızlığını ve geçersizliğini gözler önüne sermektedir. 

Kendilerince İslamla evrimi bağdaştırmaya çalışanların ise Rabbimiz'in bu mucizelerini açıklayabilmeleri mümkün değildir. 

Sonuç: Darwinizm Yıkılmıştır, Son Çırpınışların Faydası Yoktur

Bilim evrimin geçersizliğini ortaya koymuştur. Bu gerçeği gösteren eserler, belgeseller, konferanslar, sergilerle halkımız tam anlamıyla bilinçlenmiş, gerçeği görmüştür. Güneş bir kere doğmuştur, bazı kimseler kendilerince propagandalarla ve masallarla Güneş'in doğduğunu saklamak isteseler de, bu doğuşu geri çevirmeleri mümkün değildir. Halkımız lokantalarda, eczanelerde, alışveriş merkezlerinde fosilleri kendi gözleriyle görüp incelemiş, evrimin yaşanmadığına bizzat tanıklık etmiştir. Bundan sonra Darwinistler istedikleri hikayeleri anlatsınlar, istedikleri kadar aralıksız propaganda yapsınlar, istedikleri kadar baskı oluşturmaya çalışsınlar, evrimi ayakta tutmaları mümkün değildir. Evrim çökmüştür, Darwinizm ölmüştür. Devir, Darwinizm'in cenazesinin kaldırılması devridir. Evrimcilere tavsiyemiz, beyhude çabaları bir yana bırakıp, akılcı ve mantıklı davranıp, bilimsel verileri gözardı etmeyip, Darwinizmin yok olduğunu kabul etmeleridir.

Masaüstü Görünümü