Harun Yahya

Ermenistan, Capital Daily, 9 Nisan 2009, Sayın Adnan Oktar’ın Karen Harutyunyan'ın sorularına cevapları

 
1.            1990’ların başından itibaren, “Azeriler” Türkiye'de kardeşler olarak görüldükleri için, Türk-Ermeni diyaloğu Ermeni-Azerbaycan ilişkilerine bağlı olmuştur. Şu an buzlar erimiş gibi görünüyor. Değişen ne olmuştur?
 
ADNAN OKTAR: Azeri kardeşlerimiz de biz de sevgi ve dostluk istiyoruz, Ermenileri de kardeş olarak görüyor, seviyoruz. Ermeni kardeşlerimizden bizi suni olarak ayırdılar, kardeşlerimizi orada dar bir alanda sıkıştırıp bıraktılar. Biz böyle olmasını istemiyoruz. Ermeni kardeşlerimizin müreffeh, rahat, güven içinde yaşamasını istiyoruz. Azeri kardeşlerimiz de bizimle aynı düşüncedeler. Azeriler düşmanlık istemez, barış ister, sevgi ister. Asırlar boyunca hep birarada, sevgi içinde yaşamışken bugün niye birarada kardeşçe yaşayamayalım? Halklar hiçbir zaman düşmanlık istemez, bir suç işlemez. Halklar her zaman masumdur, güzel huyludur, güzel ahlaklıdır. Halk kan dökmek istemez, savaş istemez, kavga istemez. Eğer masonik odaklar yönetimde etkinse, huzur kalmaz, dostluk bozulur, fitne fesat hakim olur. Bunu geçmişte gördük. Milleti sadıka olarak bildiğimiz, bağrımıza sevgiyle bastığımız Ermeni kardeşlerimizle bizi ayırdılar. Ama bu tamamen suni bir ayırımdı. Şimdi artık bu ayrımın ortadan kaldırılması vakti geldi. Dünya yepyeni bir çağa giriyor, sevgi barış çağına giriyoruz inşaAllah. Azeriler, Türkler, Ermeniler çok güzel bir ortam inşa edeceğiz. Hz. İsa'nın yeniden gelmesini heyecanla beklediğimiz bir dönemdeyiz. Bu mübarek, güzeller güzeli insan geldiğinde, onu hep birlikte sevgi ve barış ortamı içinde karşılayacağız inşaAllah.
 
 
2.            Aydın bir Türk olarak, Türkiye’nin Ermeni Sorununa ait tarihi engeli nasıl aşacağını düşünüyorsunuz?
 
ADNAN OKTAR: Dostane bir yaklaşımda geçmişte neler olup bittiğini araştırmaya kalkışmak yakışık almaz. Geçmişi geçmişte bırakacağız, eğer geçmişi araştırmaya başlarsak o zaman düşmanlığın, husumetin kapısını açmış oluruz. Asala'nın katliamlarını, Hocalı olaylarını, Anadolu'da yaşanan çatışmaları geride bıraktık biz. Tüm bunlar geçmişte yaşayanların ayıbıydı, günahıydı. Şimdi yepyeni bir nesil var, bu nesilin geçmişte yaşananlarla hiçbir ilgisi yok. 1800'lerin, 1900'ların kafasında değiliz biz. O zaman cehalet vardı, Darwinizmin materyalizmin yoğun etkisi vardı. Şimdi artık internet çağındayız, o devrin cehaletini yeniden gündeme getirmenin mantığı yok. Kuran'da affetmek vardır, biz bize yapılanları affediyoruz ve hakkımızı helal ediyoruz. İncil'de de af ve hoşgörü vardır. Ermeni kardeşlerimiz de eğer onlara bir hakkımız geçmişse haklarını helal etsinler, yepyeni bir dönem başlatalım. Sevgiyi, kardeşliği, dostluğu dolu dolu yaşayalım. Bizi suni olarak birbirimizden ayırdılar, bir an önce bu ayrılığı telafi edelim. Hep beraber elele verip, güzel, aydınlık bir gelecek inşa edelim.
 
 
3.            Türk-Ermeni uzlaşması beklentisiyle, sadece bölgedeki jeopolitik durum değişmekle kalmayacak, aynı zamanda her iki ülkedeki “alışılagelmiş” düşünce şekli de değişecek. Bu olası uzlaşma, Türkiye’deki kamuoyu açısından daha hassas bir konu (bunu Ermenistan ile diyaloğa karşı Türkiye’de yapılan gösterilerde görüyoruz.) Türkiye sizce bu konuda ilerleyebilecek mi?
 
ADNAN OKTAR: Türk milleti sevgi ister, dostluk ister, mutluluk ister, huzur ister. Düşmanlıkla, husumetle işi yoktur. Ermeni milleti de çok asil, çok nezih, efendi bir millettir. Biz Ermeni kardeşlerimizle asırlar boyunca birarada yaşadık. Niye şimdi yaşamayalım? Milleti sadıkadır Ermeniler, Osmanlı döneminde Ermeni Paşalarımız vardı, bakanlarımız vardı. Ermenilere ordumuzu emanet ettik biz, devletimizi emanet ettik. Çünkü buna ehil, güzel ahlaklı insanlardır. Her iki toplum içinde de bizim kardeş olmamızı engellemek isteyen birkaç kişi çıkabilir, ama bunlar ya iddia edilen Ergenekon Terör Örgütünün yönlendirdiği insanlardır, ya da masonluğun yönlendirdiği insanlardır. Geçmişte iki milleti birbirinden ayırmak için türlü türlü oyunlar oynadılar, ama artık milletlerimiz çok bilinçli, kimse böyle bir oyuna gelmez inşaAllah.
 
 
4.            Gürcistan’da Ağustos 2008 tarihinde gerçekleşen olaylar sonrasında, Türkiye bölgede kendisini anahtar bir oyuncu olarak konumlandırdı, fakat Güney Kafkasya’daki ülkeler ile Rusya’yı tek bir platform çerçevesinde birleştirme girişiminde başarısız oldu. Türkiye’nin bu bölgedeki daha geniş açılımlı rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
ADNAN OKTAR: Türkiye bölgedeki tüm halklar tarafından çok seviliyor. Bu sevgiyi de hak eden bir anlayışa sahip. Kafkaslarda kime sorsanız, Türkiye'nin ağabeyliğinden razıdır. Çünkü Türkiye gerek tarihi tecrübesi gerekse mevcut kültürel ve sosyal koşullar nedeniyle bunu en iyi, en rahat yapabilecek ülkedir. Türkiye'nin üç kıtaya nizam vermiş bir tecrübesi var. Bir devlet tecrübesi var, imparatorluk tecrübesi var. Bölgedeki gelişmeler de bu tecrübenin değerlendirilmesinin, kullanılmasının şart olduğunu gösteriyor. Kafkaslarda tüm toplulukların rahat ve huzurlu olmasının tek yolu, Türkiye'nin öncülüğünde Türk İslam Birliği'nin kurulmasıdır. Bu bir sevgi ve muhabbet birliği olacaktır ve bölgedeki tüm ülkeleri, Rusya'yı, Ermenistan'ı, Gürcistan'ı, hatta Litvanya'yı, Ukrayna'yı koruyucu şemsiyesinin altına alacaktır. Türk İslam Birliği'nin kurulması tüm bölgenin menfaatine olacaktır. Dünya ülkelerinin toptan kabul edeceği bir sistemdir bu. Çünkü sevgiye dayalı, muhabbete dayalı. Ve ırk üstünlüğü yok. Bütün dinlere saygılı, bütün ırklara saygılı hizmet gücü. Ekonomik, kültürel, askeri olarak işbirliği yapmak, buradaki ülkeleri birse bin yapacak, zenginlik kat kat artacak, her türlü güvenlik endişesi tamamen ortadan kalkacak, huzurlu ve güvenli bir ortam olacaktır. Herhangi bir anlaşmazlık gündeme geldiğinde çözüm saat hesabıyla olacaktır. Böyle bir birliği, böyle bir güzelliği kime sorsak ister ve Türk milleti de bunu oluşturabilecek ahlaka ve birikime sahiptir. Yalnız burada kastettiğim, ırki olarak bir üstünlük değildir. Başkalarını ezelim anlayışı değildir. Bu bir hizmet talebidir. Bütün insanları kurtarma talebi, bütün insanlığa hizmet etme talebidir. Ve Türkiye'nin böyle bir görevi üstlenmesinden kimse rahatsız olmaz, tam tersine kime sorsak bu görevi kim yerine getirebilir diye, Türkiye cevabını veriyorlar. 
 
 
5.            Siz Türkiye’nin Batı ve Doğu arasında bir köprü olması gerektiği fikrini savunuyorsunuz. Ne var ki ne Avrupa Birliği, ne de Arap dünyası (ve Kürtler), Türkiye’yi tam üye olarak kabul etmiyor (büyük olasılıkla Osmanlı geçmişinden dolayı.) Lütfen bu durumu açıklar mısınız?
 
ADNAN OKTAR: Buna karşı çıkanların kim olduğuna baktığınızda ya komünist ideolojiden gelenler ya eski faşistler ya da Darwinist-materyalistler olduğunu görürsünüz. Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya'da toplumların ezici çoğunluğu Türkiye'yi sever ve Türkiye'ye güvenir. Bakın Türk ordusu gittiği her yerde muhabbetle, sevgiyle karşılanıyor. Afganistan'a gidiyor öyle, Somali'ye gidiyor öyle. Halk müthiş coşku duyuyor Türk askerini görünce. Demek ki bir güven ve sevgi temeli var. Osmanlı dönemindeki tecrübemizi kullanacağız ama Osmanlı dönemi mükemmeldi demiyoruz, o zaman yapılan hataları, yanlışları şimdi yapmayacağız. Çok daha mükemmel, çok daha güzel bir birlik olacak Türk İslam Birliği. Bu Türk İslam Birliği oluştuğunda Ermeniler de rahat edecek, Museviler de rahat edecek, Müslümanlar da rahat edecek ve bütün dünya rahat edecek. Türk İslam Birliği'nin yolu sonuna kadar açıldı şu an. Biz Ermeni kardeşlerimizi Allah’ın bize bir emaneti olarak görüyoruz, şefkatle bakıyoruz biz onlara, onların orda tecrit olup kalmasını istemiyoruz, açalım sınırları diyoruz, gelsinler ticaret yapsınlar. Ermeni gençler buraya gelsinler istedikleri gibi okusunlar, çalışsınlar. Bu birlikteliğin meydana getireceği güzelliği anlatsınlar, bundan duyacakları sevinci anlatsınlar, biz gidelim anlatalım bu birliktelikten nasıl haz duyacağımızı, nasıl sevinç duyacağımızı, bu ayrılığın bizi rahatsız ettiğini onların bizim kardeşlerimiz olduğunu gürül gürül söyleyelim. Ermeni kardeşlerimiz toprak meraklısı değil, düşmanlık meraklısı da değil, hepimiz sadece sevgi istiyoruz.
 
 
6.            Türk Başbakanı Erdoğan, Türk-Ermenistan sınırının Dağlık Karabağ sorunu çözümlenmedikçe açılmasının imkansız olduğunu açıkladı. Fakat Ermeni-Türk görüşmelerinin şu anki aşamasının, Karabağ sorununu, ilişkilerin normalleşmesinde bir ön şart olarak değerlendirmediği görülüyor. Sizin yorumunuz lütfen. 
 
ADNAN OKTAR: Bizim tek ön şartımız var, sevgi. Dostluk, kardeşlik, sevgi olursa herşeyin üstesinden geliriz Allah'ın izniyle. Biz Ermeni kardeşlerimizi çok seviyoruz, onları merhametle, sevgiyle kucaklamak istiyoruz. Ermenistanla sınırların açılmasını istiyoruz, ama sınırlar kalkarken aynı anda Azerbaycan sınırının da açılması, Azerbaycan'la Türkiye arasında bir geçiş koridorunun oluşturulması çok çok iyi olur. Böylesi hem daha güzel hem daha adil olur. Ermeni kardeşlerimiz de böyle bir çözüm isterler zaten. Onların hakkaniyet anlayışına, sevgi, saygı anlayışına yakışan da budur. Hiç kimsenin mağdur olmadığı, herkesin hakkının eşit olarak korunduğu bir model oluşturulursa mutlu oluruz. Huzur o şekilde oluşur.

Masaüstü Görünümü