Harun Yahya

Müslüman Bütün Kalbiyle Allah’a Teslim Olur


 

Teslimiyet için imani olgunluk neden gereklidir?

Teslimiyet eksikliği niçin insanı yıkıma sürükler?



 

Kesin bilgi ile iman etmenin en büyük şartı olan teslimiyet, Yüce Allah’ın ve ahiretin varlığına, aklı, kalbi ve vicdanıyla kesin olarak kanaat getiren her insan için çok kolay kazanılacak bir özelliktir. Çünkü Yüce Allah insanın fıtratını Zatına sevgi, inanç, güven ve bağlılık duyulmasına yatkın şekilde yaratmıştır. Bu nedenle asıl zor ve insanın fıtratına aykırı olan Yüce Allah’a teslim olmamaktır. Her türlü eksiklikten münezzeh olan Rabbimiz, bir rahmet ve şifa olarak indirdiği Kuran’da bu fıtrat üzerine yarattığı kullarına teslimiyet kazandıracak ve müminlerin teslimiyetini artıracak ahlak özelliklerini de bildirerek, kullarının üzerinden zorlukları almış ve bu şekilde onlar için dünya hayatındaki imtihanı kolay hale getirmiştir.

www.Allahateslimolmak.com


Teslimiyet Eksikliği İnsanı Büyük Bir Yıkıma Sürükler



İman eden insanla, tam iman etmemiş bir insan arasındaki en büyük farklardan biri teslimiyettir. Bu farkı belirleyen özellikler şunlardır:


Tam teslim olmayan bir kişi kendisini besleyenin, büyütenin, sahip olduklarını verenin Yüce Allah olduğunu kavrayamamıştır. Yanlış bir zanna kapılarak çevresindeki insanların ve olayların onu sahip olduğu duruma getirdiğini sanmaktadır. 

Teslimiyetsiz bir kişi için hayat bir karmaşadır. Kendisi de dahil olmak üzere, etrafındaki herşeyin tesadüfler sonucunda işlediğini sanır. Bu durumda hiçbir zaman gerçek bir güvenlik ve huzur duyamaz. Çünkü her an başına bir şey gelebilir, onu üzecek olaylar olabilir. 

İman etmenin kalbe verdiği huzurdan yoksun olan kişi, zamanının önemli bir bölümünü gelecekle ilgili endişeler duyarak geçirir. Sağlığını yitirmesi, işten atılması, çevresinde bulunan bir insanın yaşamını yitirmesi gibi henüz gerçekleşmemiş ama gerçekleşme ihtimali olan yüzlerce, hatta binlerce konuyu düşünerek, hayatının kötü olacağı kaygısını taşır. Her biri için ayrı ayrı endişelenmek durumunda kaldığı için kişi, karamsar, gelecek korkusu taşıyan, psikolojik saplantılar sahibi biri haline gelir. 

Karamsar ruh hali, teslimiyetsiz kişinin fiziksel görüntüsüne de yansıyarak olduğundan daha yaşlı, sağlıksız bir bedene, mat ve donuk bakışlara sahip olmasına neden olur. Ayrıca tüm bu sebepleri bağımsız ve kontrolsüz zannettiği için farkında olmadan yüzlerce bağımsız faktörü ilah edinerek Yüce Allah’a şirk koşar. (Allah’ı tenzih ederiz.) Şirk ise Yüce Allah’ın asla affetmeyeceğini bildirdiği çok büyük bir günahtır. (Nisa Suresi, 48) 

Başlarına gelen olayların Allah’tan olduğunu düşünmeyen bu kişiler, karşılarına çıkan tüm aksaklıkları ve sorunları kendilerinin çözeceklerini sanarak müthiş bir sıkıntıya girerler. Oysaki her ne yaparlarsa yapsınlar, Allah dilemedikçe hiçbir konuya çözüm getirmeleri mümkün olmaz. Çözüm bulduklarında, bu da yine ancak Allah’ın emri ile gerçekleşir. Bu nedenle teslimiyetli bir insan, tüm çözümleri dener, elinden gelen tüm gayreti gösterir, ancak sonucu yaratacak olanın Allah olduğunu bildiği için, bunları huzur ve rahatlık içinde yapar. 


Yüce Allah’a güvenmeyen, O’nu dost edinememiş, kaderini kendisinin çizdiği (Allah’ı tenzih ederiz) yanılgısına kapılan bu insanlar, aslında teslim olamamanın getirdiği karanlık ruh hali ile cehennem ortamının benzerini çok değer verdikleri dünyada yaşamaya başlarlar. Onların bu yanlış zanları ve direnmeleri nedeniyle hem dünyayı hem de ahireti kaybettikleri bir Kuran ayetinde şöyle bildirilir:

“İnsanlardan kimi, Allah’a bir ucundan ibadet eder, eğer kendisine bir hayır dokunursa, bununla tatmin bulur ve eğer kendisine bir fitne isabet edecek olursa yüzü üstü döner. O, dünyayı kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu, apaçık bir kayıptır.” (Hac Suresi, 11) 


Sayın Adnan Oktar Allah’a teslimiyetin önemini anlatıyor

ADNAN OKTAR: Tevbe Suresi, 24. ayet; şeytandan Allah’a sığınırım. Cenab-ı Allah diyor ki; “De ki: ‘Eğer babalarınız, çocuklarınız,” yani aileye insanlar titizdir ya, “kardeşleriniz, eşleriniz,” karısıysa kocası, kocasıysa karısı, “aşiretiniz,” arkadaş çevresi, “kazandığınız mallar,” ticaret, insanların en çok kafayı taktığı konulardan birisi, “az kar getireceğinden korktuğunuz ticaret,” hep az kar getireceğinden çekiniyor insanlar, “ve hoşunuza giden evler, sizlere Allah’tan, O’nun Resûlü’nden,” yani Allah’ın Mehdisi olan Peygamberimiz (s.a.v.)’den, “ve O’nun yolunda cehd etmekten,” yani Allah yolunda İttihad-ı İslam’ı oluşturmak için gayret etmekten, “daha sevimli ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin.” Ölüm sizi alıp götürünceye kadar. “Allah, fasıklar topluluğuna hidayet vermez” diyor Allah. Müslüman ne yapacak? Bütün bu sayılanları kenarda bırakıp, bütün kalbiyle Allah’a teslim olup, Allah yolunda cehd edecek, gayret edecek; İttihad-ı İslam için, Müslümanların birliği için, Türk-İslam Birliği’nin asrımızda oluşması için gayret edecek, inşaAllah. Kuran bunu farz kılmış, Allah bunu farz kılmış ayette. (Sayın Adnan Oktar’ın 12 Mart 2012 tarihli A9 TV sohbetinden)

www.adnanoktardiyorki.com


 



Müslümanların Allah’a Güven ve Teslimiyeti Tamdır



Mümin, her işin Allah’a ait olduğunu bilir. Herşeyin bir amaç ile yaratıldığından, her olayın hayır ve hikmetle sonuçlanacağından emindir. Her bir varlığın, gerçekleşen her olayın, Allah’ın bilgisi dahilinde olduğuna iman etmiştir. Yüce Allah, ayetlerinde şöyle buyurmaktadır: 

“O’nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur.” (Hud Suresi, 56)

“Göklerde ve yerde bulunanlar O’nundur; hepsi O’na ‘gönülden boyun eğmiş’ bulunuyorlar.” (Rum Suresi, 26)

Mümin, Allah’a dayanıp güvenmekle Allah’a tevekkül etmiş olur. Tevekkül eden kişi, Allah’ı vekil kılmıştır. Allah’a yönelip, O’na dua edip, tevekkül ettikten sonra, endişe edecek hiçbir şey olmadığını bilmektedir. Allah, mümin için mutlaka en hayırlı sonucu oluşturacaktır. Kuran’daki, “Allah’a tevekkül et, vekil olarak Allah yeter” (Ahzab Suresi, 3) hükmüyle Rabbimiz müminlere bu güvenceyi vermektedir. 

Allah’a güvenen, kendisini O’na teslim eden insan, nefsinin ve şeytanın kışkırtmalarından da korunmuş olur. Kuran’da bu gerçek, “Gerçek şu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) hiçbir zorlayıcı-gücü yoktur” (Nahl Suresi, 99) hükmü ile haber verilmektedir. 

Allah’ı takdir edebilen bir insan, zaten Allah’tan başka Kendisi’ne güvenilecek, Kendisi’nden yardım beklenecek başka bir varlık olmadığını da bilmektedir. Vekil kılınmaya layık olan, Kendisi’ne tevekkül edene mutlaka yardım edecek olan yalnızca Allah’tır. Allah’tan başka Yaratıcı, yardımcı ve vekil yoktur.


Teslimiyet İmani Olgunluk Gerektirir



Yüce Allah’a teslim olmak, “Müminler ancak o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir. O’nun ayetleri okunduğunda imanlarını arttırır ve yalnızca Rablerine tevekkül ederler.” (Enfal Suresi, 2) ayetiyle bildirildiği gibi imani olgunluğa erişmiş müminlerin önemli bir özelliğidir. Çünkü;


Teslimiyet, Allah’tan çok korkmak, O’na her şeyden ve herkesten çok bağlanmak ve O’nu çok sevmekle mümkündür. Bir insanın Allah’a gerçek anlamda teslim olması ise ancak, kendisine yalnızca Allah’ı dost ve veli edinmesi ile mümkün olabilir. 

Yalnızca kamil iman sahipleri kendileri de dahil olmak üzere tüm varlıkların Allah’ın denetiminde olduğunu, her şeyin tek Yaratıcısı, tek sahibi ve tek hakiminin Yüce Allah olduğunu kavrayarak O’na teslim olmanın huzurunu yaşarlar. 

İmani olgunluğa erişmiş bir mümin, her insanın Rabbimiz’e muhtaç olduğunu bilip, Allah’ın hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını ve her işi bir kader ile yarattığını anlayarak kendi bedenini ve ruhunu Allah’a emanet eder ve tam teslim olur. 

Kamil iman sahipleri hayatları boyunca karşılarına çıkan her olayın Allah’ın izni ile gerçekleştiğini ve tüm bunların özel hikmetlerle yaratıldığını bilirler. Bu nedenle de her ne olursa olsun, teslimiyetli tavırlarından taviz vermez ve her zaman için Allah’a karşı boyun eğici, itaatli ve şükredici bir tavır içerisinde olurlar. Müminlerin bu tavırları ise, Yüce Allah’ın beğendiği ve razı olduğu Kuran ahlakının en güzel biçimde yaşanmasına vesile olur.


www.dinsizliginkabusu.com



Allah, insanları hayatları boyunca kaderlerinde belirlediği birçok olayla dener. Bu olaylara tevekkül edenler, Allah’ın hoşnutluğunu ve sevgisini kazanırlar. Tevekkülsüz davrananlar ise, hem dünyada sıkıntı, huzursuzluk ve mutsuzluk yaşarlar, hem de ahirette sonsuz bir azapla karşılık görürler. Tevekkülün insan için hem dünyada hem de ahirette büyük bir kazanç ve kolaylık olduğu çok açık bir gerçektir. Allah, tevekkülle ilgili sırları müminlere vererek onların üzerinden zorlukları almış ve onlar için dünya hayatındaki imtihanı kolay hale getirmiştir.

 


 


Sıkıntılardan Kurtulmak İçin Yüce Allah’a Teslim Olmak Gerekir



Sorunlar, acılar, zorluklar, beklentiler ya da istekler birbirlerinden ne kadar farklı olursa olsun, dünyanın dört bir yanındaki tüm insanların sıkıntılarının çözümü tektir. Çözüm Allah’a yönelmek, Allah’ı çok sevip, Allah’a güvenip, herşeyi Allah’tan istemektedir. Olayların içinde kaybolup bir çıkış yolu aramaktansa, çözüm o olaydan dışarı çıkıp, sonucunu ve yardımı Allah’tan beklemektedir. Unutmamak gerekir ki;


Allah bir kimseyi severse, onu dilediği herkese sevdirir.

Allah bir kimseye rahmetini, nimetini açarsa; tüm dünyada, tüm insanlarda ona karşı rahmetiyle ve nimetiyle tecelli eder.

Bir insan Allah’ın koruması altında olursa, kimse ona zarar vermeye güç getiremez.

Allah bir kimseye mutluluk, neşe, huzur, bereket verirse, hiçbir şey ya da hiçbir insan, bunları engellemeye güç yetiremez.

Allah bir insanın yolunu açarsa, bir kişiye kolaylık dilerse, hiçbir olay ya da hiçbir insan bu yolu kapayamaz.


Dünya üzerinde her nereye gidilirse gidilsin, Allah’tan bağımsız, canlı cansız hiçbir varlık yoktur. Herşey ve herkes Yüce Rabbimiz’e boyun eğmiştir. Her biri, her an Allah’ın emrine uymakta ve Rabbimiz’in buyruğunu yerine getirmektedir. İşte, dünyanın en büyük sorunlarıyla, acılarıyla ya da sıkıntılarıyla yüzleşen bir insanın dahi, bu kesin ve değişmez gerçeği asla unutmaması gerekir.

Bir insan bu gerçeği bildiği ve bu gerçeğe inanarak yaşadığı takdirde; sorunlar, konular her ne olursa olsun, gerçek çözümün bilgisinin şuurunda olacaktır. Allah’a teslim olup Allah’ı dost ve vekil edinmekten, Allah’a güvenmekten, Allah’tan yardım istemekten ve Allah’ın en güzelini yaratacağından emin olmak, herşeyin tek ve kesin çözümüdür. Elbetteki insan fiili olarak elinden gelen her yolu deneyecek, tüm sebeplere sarılacak, gücünün yettiği en fazla çabayı harcayacaktır. Ama bunların sadece birer dua mahiyetinde olduğunu asla unutmayacak ve çözümün yalnızca Allah’a yönelmek ve teslim olmak olduğunu bilecektir. Allah Kuran’da pek çok insanın zaman zaman gaflete düştüğü bu önemli gerçeği kullarına şöyle hatırlatmaktadır:

“… Artık dosdoğru namazı kılın, zekatı verin ve Allah’a sarılın, sizin Mevlanız O’dur. İşte, ne güzel mevla ve ne güzel yardımcı.” (Hac Suresi, 78)

Müminlerin imtihanı Allah’tan bir rahmet olarak çok kolay yaratılmıştır. Fakat bu kolaylık yalnızca samimi iman eden ve kadere tevekkül edenler içindir. Hakkıyla iman eden, samimiyetle Allah’a teslim olan bir Müslüman, karşısına çıkarılan görüntülerin sürekli değişmesini ibretle, heyecanla, şükürle, tefekkürle seyreder. Koltuğa oturup bir filmi seyreden kişinin rahatlığı içinde, onun için hazırlanmış olan kaderi güven ve sevinçle takip eder. Bazen hareketli, bazen ürkütücü, bazen nefse hoş gelen, bazen sakin görüntülerden oluşan bu kader görüntülerinin tamamında bir iman zevki, iman heyecanı vardır. Ürkütücü görüntüler, özel hazırlanmış görüntülerdir. En ince detayına kadar planlıdır. Ama sonuçta bunların tümü Allah’ın bilgisi dahilinde ve O’nun kontrolündedir.

www.Allahakulolmak.com

 

Masaüstü Görünümü