Harun Yahya

Amerika'da evrimci despotluğu




Daha önce pek çok defa, dünyaya hakim olan, neredeyse tüm kanunların üzerinde hareket eden ve yasalarla korunan bir Darwinist diktatörlüğün varlığından bahsetmiştik. Bu diktatörlük, tümüyle aldatmacaya dayanan Darwinizm dininin, bilimsel delillerle ayakta durmayacağını bilen, bu yüzden de zorbalık, dayatma ve baskıyla Darwinizm’i insanlara dayatan despot bir diktatörlüktür. Bu despot sistem, Darwinizm’i koruyabilmek ve anti-Darwinist faaliyetleri engellemek için hiçbir sınır tanımadan, her yolu denemektedir. Ve bu diktatörlük şu anda, özellikle Avrupa ve Amerika’da kanunlarla korunmakta, ülke yönetimleri tarafından desteklenmekte ve ülkelerin en tanınmış TV’leri, gazeteleri ve dergileri tarafından gündemde tutulmaktadır.

Amerika’da, bir süredir bu despot diktatörlüğün en despot uygulamalarından biri yaşanmaktadır. Okullarda, Yaratılış’ın okutulmasını engelleyebilmek için çeşitli Darwinist kurumlar, çözümü devlet okullarına DAVA AÇMAKTA BULMUŞLARDIR.

Bu konuyla ilgili olarak, American Civil Liberties Union (Amerikan Kişisel Özgürlükler Birliği) ACLU, yine Amerika’da Darwinizm adına faaliyet gösteren National Center of Science Education (Ulusal Bilim Eğitim Merkezi) NCSE ile birlikte hareket etmektedirler. Amerika’da ilk olarak 1925 yılında, evrim teorisinin okul müfredatına girmesi için dava açan ve kazanarak okullarda evrim aldatmacasının okutulması dönemini başlatan ACLU, şu anda evrim dışındaki herşeyi engellemeye çalışan bir kurum konumundadır. Bu kurum, genel tabiriyle, “fikir özgürlüğü” iddiasıyla ortaya çıkmakta ve bu amaçla okul kütüphanelerinde sapkın yayınların bulunmasını savunmakta ve okullarda öğrenciler arasında sapkın tavırları teşvik etmektedir. Fikir özgürlüğünü savunurken genellikle yaptığı şey, gençler arasında sapkınlığı teşvik ederken aynı zamanda da öğrencilerin evrim aleyhtarı her türlü faaliyetlerini durdurmak, öğrencilerin dini içerikli toplantı ve faaliyetlerini yasaklamak ve asıl olarak da okullarda Yaratılış gerçeğinin anlatılmasını engellemektir. Bunu yapabilmek için söz konusu kurum, Yaratılış gerçeğini müfredatlarına almak isteyen okullara da, açtıkları davalarla karşılık vermektedir. Bunlara birkaç örnek şöyledir;

ACLU, Georgia eyaletinde bulunan Cobb şehrindeki okullara, ders kitaplarının üzerindeki “açık zihinle, dikkatli inceleyerek ve eleştirisel şekilde değerlendirerek” evrim üzerinde çalışmaları konusunda uyaran etiketlerden dolayı dava açmıştır.

California Lebec’de Americans United for Separation of Church and State (Kilise ile Eyaletin ayrılması için Birleşen Amerikalılar) kurumunu temsil eden kişiler, okulları, evrim ve Yaratılış konusunda seçicilik uygulamasını yalnızca önermesinden dolayı dava etmiştir.

Pennsylvania Dover’de ACLU ve Americans United for Separation of Church and State tarafından desteklenen küçük bir grup, dokuzuncu sınıf biyoloji sınıflarında Yaratılış gerçeğinin tartışılmasını engellemek için dava açmıştır. Hakim, onların lehinde karar vermiş ve okula davacının kanuni hakkı olan bir miktar parayı ödeme zorunluluğu getirilmiştir. Bu miktar muhtemelen BİR MİLYON DOLARI GEÇMEKTEDİR. i

Bir milyon doları aşkın bu para cezası, Darwinist diktatörlüğün baskısıyla, adeta bir gözdağı olarak verilmiş bir hüküm olmuştur. Gerçekten de, Darwinist diktatörlüğün baskıcı politikası sonuç bulmuş ve bütçeleri zaten kısıtlı olan devlet okulları, artık gerçek düşüncelerini savunamaz hale gelmişlerdir. Yani Darwinizm, bilimsel delillerle değil, yine zorbalık, baskı ve dayatma yoluyla ayakta tutulmuştur.

Yazar Ann Coulter, bu olayları şu şekilde değerlendirir:

Dover olayından sonra ACLU davaları ile iflas etme riskine girmek istemeyen hiçbir okul Yaratılış kelimesini ağzına bile almaya cesaret edemedi. Darwinistler tapınaklarının, yani devlet okullarının, seküler kutsallığını muhafaza etmişlerdi. Bilimde, iknada ve kanıtta kazanamamışlardı. Liberallerin her zaman kazandıkları yöntemle kazanmışlardı: Onlara her istediklerini gümüş bir tepside getiren bir mahkeme bularak.
Bu bilim değildir. ii

Söz konusu örnekler bununla sınırlı değildir. 1999 yılında Detroit’de bir yüksek okulun müdürü kütüphaneye Darwinizm’i eleştiren bazı kitapları koymak istediğinde NCSE buna, her türlü yıldırma yöntemini kullanarak, şiddetle karşı çıkmıştır.iii

Jonathan Wells, bu yıldırma politikasını şu sözlerle ifade eder:

NCSE okul idarelerine, “evrimin bilimsel açıdan tartışmalı olmadığını, dolayısıyla ona karşı ileri sürülen savların bilim müfredatına bilimsel olmayan dini görüşleri sokma çabasının ürünü olduğunu” söylemektedir. Amerika mahkemeleri halk okullarında din eğitimi vermenin makul olmadığını ilan ettiği için, bu, okul idaresinin yasadışı bir şey yapmayı tasarladığını savunan bir uyarı anlamına gelmektedir. Eğer uyarıya uyulmazsa, NCSE, ACLU'ya başvurur, destek almak için. ACLU da okul idaresine bir yazı göndererek pahalı bir dava tehdidiyle ona gözdağı verir. Ülkedeki her okul idaresi parasal açıdan durumu idare etmeye çalıştığı için, NCSE ve ACLU'nun verdiği bu gözdağı, Darwinci evrimin devlet okullarında eleştirilmesinin önüne geçilmesinde oldukça işe yaramıştır. iv 

Jonathan Wells, bütün bu gerçeklerin yanında, Amerika’da Darwinist diktatörlüğün yoğun baskısı altında olmalarına rağmen, gittikçe artan sayıda bilim adamının Darwinizm’den kuşku duymaya başladıklarını ve seslerini duyurmak için hareketlendiklerini şu sözlerle belirtmektedir:

Gerçek şu ki, şaşırtıcı sayıda biyolog, Darwinizm’in büyük bazı savlarından sessizce kuşku duymakta veya onları reddetmektedir. Ancak –en azından Amerika’da- onlar ağızlarını kapalı tutmak zorundalar aksi halde, kınamaya, marjinalleşmeye ve sonunda bilimsel camiadan ihraç edilmeye maruz kalırlar. Bu çok sık olmasa da, böyle bir riskin bulunduğunu herkese hatırlatacak orandadır. Umarım, Darwinistlerin karşıt görüşlere uyguladıkları sansürün etkisiyle gözleri açılan biyologlardan oluşan ve sayıları giderek artan bir yeraltı camiası oluşur. İzole edilmiş muhalifler, kaç tane meslektaşının da aynı şekilde düşündüğünü fark etmeye başladığında, onların sayıları giderek artacak ve sesleri daha gür çıkmaya başlayacaktır. v

Darwinistlerin en büyük yanılgısı, Allah’ın gücünü takdir edememeleridir. Kullandıkları bu despot ve faşist yöntemler de, bu gerçeğin bir tezahürüdür. Onlar, okullarda Yaratılış gerçeğinin okutulmasını engelledikleri ve insanların anti-Darwinist söylemlerini baskı ile susturdukları sürece, Darwinizm’in ayakta kalacağı inancındadırlar. Oysa Darwinizm’in bir aldatmaca olduğunu anlamak için kapsamlı bir anti-Darwinist eğitime ihtiyaç yoktur. Yaratılış Atlası’ında sunulmuş olan ve canlıların milyonlarca yıl boyunca değişmediklerini gösteren birkaç fosil resmi bile, insanları ikna etmeye yetmiştir ki yeyüzünde ortaya çıkarılmış 250 milyon fosilin tamamı Yaratılışı teyit eder. Tek bir proteinin tesadüfen oluşamayacağının anlaşılması bile, Yaratılış’ın gerçekleştiğini açıkça ilan etmektedir. Yer katmanlarından ara fosil diye bir şey çıkmadığının yalnızca bir kere söylenmesi, bu sapkın teorinin sonunu getirmek için yeterli olmuştur. Darwinizm, öylesine çürük temeller üzerine kuruludur ki, çok küçük bir darbe dahi bu büyük aldatmacayı yerle bir etmiştir. Nitekim Darwinist diktatörlüğün bu yoğun çabasına rağmen, Darwinizm aldatmacasını anlayan bilim adamlarının sayısının giderek artması ve insanların kitleler halinde Allah inancına yöneliyor olmaları, bunun en büyük kanıtlarından biridir. Allah, batıl olanın mutlaka yok olup gideceğini ayetinde şu şekilde haber vermiştir:

(Allah) Gökten bir su indirdi de dereler kendi miktarınca çağlayıp aktı. Sel de yüze vuran bir köpük yüklendi. Bir süs veya bir meta sağlamak için ateşte üzerine yakıp-erittikleri şeyler (madenler)de de bunun gibi bir köpük (artık) vardır. İşte Allah, hak ile batıla böyle örnekler verir. Köpüğe gelince, o atılır gider, insanlara yarar sağlayacak şey ise, yeryüzünde kalır. İşte Allah örnekleri böyle vermektedir. (Ra’d Suresi, 17)

________________________________________________

i Ann Coulter, Godless The Church of Liberalism, Crown Forum Publishing, 2006, s. 200
ii Ann Coulter, Godless The Church of Liberalism, Crown Forum Publishing, 2006, s. 200
iii Jonathan Wells, Evrimin İkonları, Gelenek yayınları, Ocak 2003, s. 218
iv Jonathan Wells, Evrimin İkonları, Gelenek yayınları, Ocak 2003, s. 218
v Jonathan Wells, Evrimin İkonları, Gelenek yayınları, Ocak 2003, s. 220

Masaüstü Görünümü