Harun Yahya

RAMAZAN 2009 - 29.Gün








Sen, asla ölmeyen ve daima diri olan (Allah)a tevekkül et ve O'nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarından O'nun haberdar olması yeter. (Furkan Suresi, 58)





"Eğer siz layıkıyla tevekkül etmiş olsaydınız, Allah sizi kuşları rızıklandırdığı gibi rızıklandırırdı. Onlar sabahleyin yuvalarından aç çıkarlar, akşam döndüklerinde karınları toktur." (Tirmizi)

 










Kur’an-ı Kerim İlk Kez Litvancaya Tercüme Edildi / Timetürk / 05.09.2008





Kuran-ı Kerim ilk kez Litvancaya tercüme edildi. Litvanyalıların, satışı başlanan Litvanca Kuran mealini almak için kitapevlerine akın ettiği bildirildi. Ülkenin en büyük kitapevi zincirlerinden birinin sahibi olan yetkili, Kuran mealinin okurlardan büyük ilgi gördüğünü ve en çok satan kitaplar listesinde olduğunu söyledi. Litvanca meali hazırlayan yazar Sigitas Geda ise şu açıklamayı yaptı:  “Kuran’ı okurken kendinizi ondan alamıyorsunuz.”

Vilnius Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyasal Bilimler Enstitüsü Afrika-Asya Araştırmaları Merkezi Başkanı Egdunas Racius, “Geçen ay ilk Litvanca Kur’an-ı Kerim mealinin raflarda yerini aldığına şahit olduk. Bu İslam dini ve kültürünü tanımak isteyen Litvanyalılar için bulunmaz bir fırsattır” dedi.

2004 yılında Avrupa Birliği’ne giren Litvanya’nın nüfusu 3.6 milyon civarında. 12’den fazla caminin bulundu Litvanya’da çoğunluğu Kafkas ve Arap olmak üzere 110 bin Müslüman yaşıyor. Litvanya’ya İslam ilk kez, 1393 yılında Litvanya Kralının ülkesini işgal etmek isteyen haçlılara karşı Kırımlı Müslüman Tatarlardan yardım istemesiyle girmişti.





Allah'ın Varlığının Delilleri Her Yerdedir

Yukarıda birkaç örneğini saydığımız iman hakikatlerinde de gördüğümüz gibi Allah'ın yarattıkları üzerindeki üstün güç ve ilminin tecellileri açıktır. Bu iman hakikatlerini okuyan hiçbir vicdanlı insan, bunların tesadüfen ya da kendiliğinden oluştuğunu iddia edemez.

Bu örnekler gibi evrende, gökyüzünden bitkilere, insan hücresinden hayvanların ustaca yaptıkları yapılara kadar milyarlarca iman hakikati vardır. Bu nedenle iman hakikatlerine her yerde her an rastlamak mümkündür. Aslında sürekli olarak iman hakikatleriyle çevrili yaşadığımızı söylemek daha doğru olur. Allah kullarının bedenlerini her an varlığını hatırlatan iman delilleriyle yaratmıştır.

Bu durumda bile kimi insanların hala inkar ediyor olmaları, gözlerini kör eden, akıllarını örten gafleti ve bu gafletin büyüklüğünü göstermektedir. Allah Kuran'da bu insanların durumunu şöyle haber verir:

De ki: "Göklerden ve yerden sizlere rızık veren kimdir? Kulaklara ve gözlere malik olan kimdir? Diriyi ölüden çıkaran ve ölüyü diriden çıkaran kimdir? Ve işleri evirip-çeviren kimdir?" Onlar: "Allah" diyeceklerdir. Öyleyse de ki: "Peki siz yine de korkup-sakınmayacak mısınız? İşte bu, sizin gerçek Rabbiniz olan Allah'tır. Öyleyse haktan sonra sapıklıktan başka ne var? Peki, nasıl hala çevriliyorsunuz?" (Yunus Suresi, 31-32)

Açık bir şuura ve görebilen gözlere sahip bir insan ise, Allah'ın delillerinden asla yüz çevirip, inkar etmez.

İman Hakikatleri Üzerinde Düşünmek Neden Önemlidir?

İman hakikatleri üzerinde tefekkür etmek, insanların kendi isteğine bırakılmamış, Kuran'da emredilmiştir. Bu nedenle tüm evreni kapsayan iman hakikatleri üzerinde düşünmek, müminler için sürekli bir ibadet niteliğindedir.

Müminler Allah'ın varlığını her an ve daha güçlü hissetmelerini sağlayan iman hakikatleri sayesinde Allah'ın sıfatlarını ve sıfatlarının üstünlüğünü daha iyi kavrayıp, O'na daha fazla yakınlaşmaya çalışırlar. İman hakikatlerinden kaynaklanan derin tefekkürleri nedeniyle Allah'ın ilim ve kudretinin sınırsızlığını gördüklerinden, Allah'a karşı duydukları korku kat kat artmış olarak, dünyada her an Allah'ın rızasına, rahmetine ve cennetine kavuşmanın arzusu ve özlemiyle yaşarlar. Sonunda ise Allah'ın dilemesiyle, Allah'ı hakkıyla takdir ettikleri ve O'nun rızası dışında hiçbir beklentileri olmadan yaşadıkları dünyadan ayrılarak, altlarından ırmaklar akan cennetlerdeki köşklerine yerleştirilirler. Kuran'da iman edenlere cennetin müjdelendiği ayetlerden biri şöyledir:

İman edip salih amellerde bulunanlar ise Cennet halkıdırlar, orada süresiz kalacaklardır. (Bakara Suresi, 82)

İnkar edenler ise şuursuzluk ve bilgisizliğin sebep olduğu gaflet hali ile Allah'ın varlığının açık dellilerinden yüz çevirirler.

Bunların sonu ise Kuran'da şöyle haber verilmiştir:

İnkâr edip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince; onlar da içinde sürekli kalıcılar olmak üzere, ateşin halkıdırlar. Ne kötü bir dönüş yeridir o. (Teğabün Suresi, 10)

Kuran'da bildirilen bu hükümler doğrultusunda cehennemden korunup-sakınarak, sonsuz bir güzellikte, nefsin arzuladığı herşeyin en mükemmel ve kusursuz bir şekilde yaratılarak müminlere sunulduğu cenneti arzulayanlar, Rabbimizi daha yakından tanıyarak O'nun rızasını, dostluğunu ve sevgisini kazanmaya çalışmalıdırlar. Bunun için de iman hakikatleri üzerinde derin tefekkür ederek, Allah'ın üstün sıfatları hakkında daha fazla ilim ve kavrayış sahibi olmalıdırlar. Öğrenmek ve tefekkür etmenin yanı sıra, iman hakikatlerini anlatmak da insanların imanlarına vesile olmak, imanlarını artırmak açısından oldukça önemlidir. İman hakikatlerini anlatarak insanları düşünmeye davet etmek, tüm iman edenlerin üzerine düşen önemli bir sorumluluktur.






KURAN ALLAH’IN SÖZÜDÜR

Mübarek Ramazan Ayı boyunca bu bölümde incelediğimiz tüm bilgiler, bizlere açık bir gerçeği göstermektedir: Kuran öyle bir kitaptır ki, içinde verilen haberlerin hepsi doğru çıkmıştır ve çıkmaktadır. Bilimsel konularda, geçmişten ve gelecekten verilen haberlerde ya da matematiksel şifrelemelerde o dönemde hiçbir insan tarafından bilinemeyecek gerçekler ayetlerde haber verilmiştir. Bu bilgilerin o dönemin bilgi düzeyiyle ve teknolojisiyle edinilmesi mümkün değildir. Elbette ki bu durum, Kuran'ın insan sözü olamayacağının apaçık bir ispatıdır.

Kuran, herşeyi yoktan var eden ve ilmiyle tüm varlıkları kuşatan Yüce Allah'ın sözüdür. Allah bir ayetinde, Kuran'la ilgili olarak, "... Eğer o, Allah'tan başkasının Katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok çelişkiler bulacaklardı" (Nisa Suresi, 82) buyurmaktadır. Kuran'ın içinde yer alan her bilgi, bu İlahi kitabın bilinmeyen gizli mucizelerini ortaya koymaktadır. İnsana düşen ise, Allah'ın indirdiği bu İlahi kitaba sımsıkı sarılmak ve onu kendisine yol gösterici olarak kabul etmektir. Allah, Kuran'da bizlere şöyle bildirir:

Bu Kur'an, Allah'tan başkası tarafından yalan olarak uydurulmuş   değildir. Ancak bu, önündekileri doğrulayan ve Kitabı ayrıntılı olarak açıklayandır. Bunda hiç şüphe yoktur, alemlerin Rabbidendir. Yoksa: "Bunu kendisi yalan olarak uydurdu" mu diyorlar? De ki: "Bunun benzeri olan bir sure getirin ve eğer gerçekten doğru sözlüyseniz    Allah'tan başka çağırabildiklerinizi çağırın." (Yunus Suresi, 37-38)

Bu indirdiğimiz mübarek bir Kitap'tır. Şu halde O'na uyun ve  korkup-sakının. Umulur ki esirgenirsiniz. (Enam Suresi, 155)






Hal İlmi

Müslümanlar birbirlerinin velileridir. Allah'ın emir ve yasaklarına uymada birbirlerini destekler, uyarır ve birbirlerine merhametle doğru yolu gösterirler. Müslümanlar bir arada olduklarında bir kişinin vicdanlı, güzel ahlaklı tavrı, diğer Müslümanları da olumlu yönde etkiler. Bu şekilde Müslümanlar birbirlerinden hal alır, yani güzel özelliklerini örnek alırlar. Allah Müslümanların tavrının nasıl olması gerektiğini Kuran’da şu şekilde bildirmiştir:

“Gerçekten insan, ziyandadır. Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka.” (Asr Suresi, 2-3 )

Müminler hiç konuşmasalar dahi tavırlarıyla birbirlerine örnek olabilirler. Allah rızasına uygun olan davranışın nasıl olması gerektiği, sözlü ifade edilmese bile “hal” ile müminler arasında anlaşılır ve yaygınlaşır. Müslümanlar birbirlerinin imani derinliğinden istifade ederler. Bir müminin Allah korkusundan kaynaklanan üstün ahlakı, diğer müminlerin imani derinliğinden etkilenmesiyle kat kat artar. O yüzden mümin topluluğu sayıca az dahi olsa, bir arada manevi olarak çok kuvvetli olurlar. Bu kuvvetin sebebi Allah'a tam bir güven ve teslimiyetle bağlı olmaları ve Allah rızası için birbirlerine sadık olmalarıdır.

Hiç kuşkusuz bu konuda müminler için en güzel örnek, Peygamber Efendimiz (sav)'dir. “Andolsun, sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için Allah'ın Resulü'nde güzel bir örnek vardır.” (Ahzap Suresi, 21) ayetinde üstün ahlakı övulen Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), karşılaştığı zorluk anlarında göstermiş olduğu tevekküllü ve teslimiyetli tavır ile tüm Müslümanlara hal vermiş, en zorlu görünen anlarda Kuran ahlakının nasıl yaşanması gerektiği konusunda beraberindeki müminlere örnek olmuştur. (http://www.kurandaihlas.com)

Allah Kendisine Katıksızca Yönelenlerin Dostudur

İmani olgunluğa sahip müminlerin en temel vasıfları, Yüce Allah'ın yoluna sımsıkı sarılmaları, Allah'tan başka bir İlah olmadığını bilmeleri, hayatlarını yalnızca O'nu razı etmeye adamaları ve her ne olursa olsun Allah'a olan sadakatlerinden vazgeçmemeleridir. Yüce Allah’ın, Kuran'da "... Kim Allah'a sımsıkı tutunursa, artık elbette o, dosdoğru olan bir yola iletilmiştir." (Al-i İmran Suresi, 101) ayetinde buyurduğu gibi sadece bu örnek ahlaka sahip olan müminler, O’nun dosdoğru yolu üzerindedir. “Dini katıksızca Allah'a halis kılan” bu insanlar din ahlakını yaşarken başka hiçbir çıkar ya da menfaat gözetmeksizin sadece Allah'ın rızasını ve hoşnutluğunu hedeflerler. Yüce Allah'ın rızasına, rahmetine ve cennetine kavuşmak için -güçlerinin ve imkanlarının el verdiği ölçüde- sürekli bir çaba içinde olurlar. Asla taklit edilemeyen bu vasıflara sahip olmak için Yüce Allah insanların önüne herhangi bir sınır koymamıştır. Yüce Allah'a gönülden iman eden, O'na samimiyetle yakınlaşmaya çalışan her insan bu ahlakı kazanabilir ve "imani olgunluğa" erişebilir. Yüce Allah müminlerin bu çabalarının karşılığını muhakkak vereceğini ise şöyle müjdelemektedir:

“Kim de ahireti ister ve bir mümin olarak ciddi bir çaba göstererek ona çalışırsa, işte böylelerinin çabası şükre şayandır.” (İsra Suresi, 19)











95 milyon yıl önce yaşamış olan köpek balıklarının günümüzdeki örneklerinden hiçbir farkı olmadığını gösteren bu fosil karşısında Darwinistlerin, teorilerinin hayal ürünü bir hikaye olduğunu kabul etmekten başka yapabilecekleri hiçbir şey yoktur.





Şeytanın Oyunu Bozulmuştur

Darwinizm, dünya tarihinin en kapsamlı ve en hayret verici aldatmacası olarak tarihe geçmiştir. Milyarlarca insanın adeta hipnoza girmiş gibi bu aldatmacaya kapılmış olması, tüm mantık dışı iddialarına rağmen Darwinizm'den etkilenmesi ise aslında mucizevi bir durumdur. Bugüne kadar evrim teorisine dünya genelinde verilen destek ve bu masalın böylesine kabul görmesi, şeytanın insanlığa bir oyunudur. Şeytan, büyük bir kitleyi Darwinizm'i öne sürerek yönlendirmektedir.

Çok yakın tarihe kadar, kimse şeytanın bu oyununu bozmaya, insanlara gerçeği göstermeye cesaret edememiştir. Ancak içinde bulunduğumuz yüzyılda şeytanın bu oyunu, artık tamamen bozulmuştur. Bu aldatmacanın cevabı çok detaylı olarak anlatılmış, toplumlar bu konuda tam anlamıyla bilinçlenmiştir. Allah'ın izniyle, Darwinizm'in çöküşü durdurulması mümkün olmayan bir noktaya gelmiştir. Nitekim, Darwinist dünya imparatorluğunda yaşanan paniğin asıl sebebi de budur. (http://www.unludarwinistyalanlar.com)






ALLAH HZ. İBRAHİM (A.S.)'İ OLDUĞU GİBİ HZ. MEHDİ (A.S.)'Yİ DE İNKARCILARIN BÜTÜN TUZAKLARINDAN EMİN BİR ŞEKİLDE GÜVENLİĞE ÇIKARACAKTIR

Peygamber İbrahim (a.s.) gibi İmam Mehdi (a.s.) de ALEVLENEN ATEŞTEN GÜVENLİ VE EMİN OLARAK çıkacaktır.

Mikyaal al-Makaarem, Cilt 1, Sayfa 181

Bütün peygamberler, samimi Müslümanlar dünya hayatındaki imtihanın bir gereği olarak ve Allah’a olan sevgilerine, sadakatlerine, imani derinliklerine kendi kendilerinin şahit olmaları için inkarcıların baskılarına, zorluklara ve çileye maruz kalmışlardır. Hz. Nuh (a.s.)’un, Hz. Musa (a.s.)’nın, Hz. Yusuf (a.s.)’un,  Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in ve diğer peygamberlerin hayatlarına baktığımızda Allah yolunda inkar edenlerin tuzaklarıyla, iftiralarıyla, suçlamalarıyla, öldürülme ve sürgün edilme tehditleriyle karşı karşıya kaldıkları görülmektedir. Bu Allah’ın Kendisi’ne gönülden katıksızca iman eden, tevekkül eden samimi Müslümanlarla samimiyetsiz, kalbinde hastalık bulunan zayıf imanlı, münafık karakterli insanları birbirinden ayırmak için yarattığı imtihanın bir sırrıdır.

Allah Kendisi’ni aşkla seven ve sadece Allah’ın rızasını kazanabilmek için yaşayan kişilere “... gerçekten zorlukla beraber kolaylık vardır. Gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır. (İnşirah Suresi, 5-6)” ayetlerine uygun olarak hep kolaylık yaratmakta, içinde bulundukları her zorlukta onlara yardım ederek, onlara olan sevgisini, korumasını, rahmetini her an hissettirmektedir.

Örneğin Hz. İbrahim (a.s.) içinde bulunduğu toplumu sapkın inançlarından kurtarmak istediği ve onları Allah’ın dinine, güzel ahlaka davet ettiği için kavminin yoğun baskısıyla karşılaşmıştır. Hatta kavminin düşmanlığı öyle bir boyuta ulaşmıştır ki, Hz, İbrahim (a.s.)’i ateşe atıp onu yakmaya yeltenmişlerdir. Ancak Allah “Ey ateş, İbrahim'e karşı soğuk ve esenlik ol.” (Enbiya Suresi, 69) diye emrederek Hz. İbrahim (a.s.)’i kavminin bu acımasız tuzağından kurtarmıştır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) bu hadisinde “Peygamber İbrahim (a.s.) gibi Hz. Mehdi (a.s.) de ALEVLENEN ATEŞTEN GÜVENLİ VE EMİN OLARAK çıkacaktır” diye bir benzetme yaparak Hz. Mehdi (a.s.)’nin de Hz. İbrahim (a.s.)’de olduğu gibi kendisine kurulan EN TEHLİKELİ TUZAKLARDAN, YÖNELTİLEN EN AĞIR SUÇLAMALARDAN, İFTİRALARDAN VE KÖTÜLÜKLERDEN ALLAH’IN YARDIMIYLA EMİN BİR ŞEKİLDE GÜVENLİĞE ÇIKACAĞINI bildirmiştir.






KRİZ KAPİTALİZMİN AÇGÖZLÜLÜĞÜ





Ne Demişti

Büyükhaber, 12 Aralık 2008

Adnan Oktar: Materyalist Darwinist düşünce otomatik olarak egoist ve bencil ruhu yani bencillik felsefesini getirir. Yani ben kurtulayım kime ne olursa olsun, işte bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın kafası gelişir. Egoistlik çok korkunç bir şeydir. Çok rahatsız edici bir şeydir. Bencil toplumlar, bencil insanlar. Bencil çalışma gurupları egoistçe yaklaştıkları için hep kendi çıkarlarını gözetirler. O zaman tabi kanun ve nizam tanımıyorlar. Yani hak hukuk tanımazlar, güzellik, sevgi, şefkat, merhamet, saygı gibi duyguları çok gereksiz görürler. O yüzden de şu an dünyada görülen bu ekonomik krizde bütün şiddetiyle bu zeminde gelişebiliyor. Halbuki insanlar çok tevekküllü olsalar, Allah’a tevekkül etseler, herşeyde bir hayır görseler, merhametli olsalar, komşusunu kendisinden daha çok koruyup  kollasalar, komşusu açken tok olan bizden değildir sözünü, Peygamber’imizin bu güzel sözünü güzel bir ahlak kaidesi olarak ele alsalar bambaşka bir ortam olur. Mesela sadaka verilmiyor, zekat aşağı yukarı çok zor, evet, halbuki müslümanlar fakirleri koruyup kollarlar, insanlara iyilik yaparlar. Özellikle borçları affederler, borçların affedilmesi çok önemlidir. Ve korkup hırs yapıp bir şeyi bir yere biriktirmezler, altını, gümüşü, parayı biriktirmezler, onu Allah yolunda kullanırlar, çünkü Allah’tan umarlar geleceğini umarlar. O yüzden şimdi bir kasılma oldu bütün dünyada. Çünkü herkes parasını tutuyor, herkes altını gümüşünü tutuyor, hiç kimse imalat yapmak istemiyor, herkes korku ve tedirginlikle neticeyi bekliyor. Böyle olmaz. Bu bir kollaps bu yani tam anlamıyla bir açmaz. Hastalık bu. Bunun yenilmesi için çok acil olan bir kere fakirlere bol bol para dağıtılması gerekiyor, zam yapılması gerekiyor. Yani bu ne olacak diye düşünülmemesi lazım. Çünkü zam yapılınca piyasa hareketlenir, yine devletin kasasına büyük para girer. Piyasa hareketlenmezse devletin kasasına para da girmez. Yani bir yandan devlet akıtırsa bir yandan da para akışı devlete çok yoğun olacaktır. Üretim çok artar. Faizlerin sıfırlanması yani tam anlamıyla bir patlama getirir. Ekonomi adeta böyle şahlanır. Özellikle vergilerin en az yarı yarıya düşürülmesi hatta daha da geri çekilebilir. Bu da piyasayı müthiş şahlandırır. Fakat özellikle de söylüyorum borçların affedilmesi. Çünkü Kuran’da da var, Kuran ahlakıdır, Cenabı Allah diyor “borçlu olduğunda onu affederseniz o sizin için daha hayırlıdır” diyor. Bu insandan birşey götürmez, daha çok kazanç getirir, yani şimdi ben paramı tutayım başkası parasını tutsun, bu borçlunun evine gidelim, hacze gidelim kafası ekonomiyi felç eder bu sefer yani onu yapan adamı da fakirleştirir o. Dolaylı yoldan fakirleşir. Eğer zengin olmayı da düşünüyorsa Allah’ın rızasını da düşünüyorsa o kişileri affederse piyasa hareketlenir canlanır ona o verdiği paranın kat kat fazlası gelir.





Ne Oldu



Vakit, 10 Nisan 2009











Kuran'da Merhamet




Bu sitede Kuran ahlakının insanları çağırdığı mükemmel merhamet anlayışı pek çok yönüyle ele alınmaktadır. Merhamet hissi insanın tüm hayatına hakim olduğunda Allah’ın hoşnut olduğu üstün bir ahlak ortaya çıkar. Hiç kuşku yok bu ahlaka sahip insanlardan oluşan bir toplum büyük bir huzur ve güvenlik içinde yaşayacaktır. Kuran’da tarif edilen merhametin yaşanmadığı bir ortam ise son derece karanlık olacak, insanlara maddi ve manevi zararlar getirecektir. Zira Kuran'ın öğrettiği merhamet anlayışı ne kadar şerefli ise ve ne kadar huzurlu bir toplum oluşmasını sağlıyorsa, aksi bir zihniyet de o kadar zalim, huzursuz ve kötü ahlaklı insanlar üretir.Ayrıca Allah'ın rızasını kazanma amacıyla gösterilen merhametin sağladığı güzellik sadece dünyayla da sınırlı değildir. Onlar ahirette de şerefli bir karşılık görecek ve bu ahlakın güzelliğini ahirette de yaşayacaklardır.

Masaüstü Görünümü