Harun Yahya

Sevgisizlik, Dünyada Ağır Bir Tahribat ve Yıkım Meydana Getirir



İman etmeyenlerin sevgi duyarlılığından yoksun bırakılmış olmaları onlar için neden büyük bir beladır?

Gerçek sevgiyi elde etmek ve yaşamak için ne yapmak gerekir?

Sayın Adnan Oktar, dünyanın büyük bir bölümünde yaşanan sevgisizlik sorununu nasıl tarif etmiştir?


www.kadinsevgisi.com

Günümüzün en önemli sorunlarından olan sevgisizlik ve güvensizlik, aslında tüm dünyada yaşanan savaşların katliamların, bencilliğin kısacası dünyadaki çöküntünün önemli sebeplerinden biridir. İnsanlar dünyanın her yerinde birbirlerine güven duymadan korku içinde çekinerek yaşamaktadırlar. Korkunun olduğu bir ortamda sevginin oluşması da elbette imkansızdır. Günümüz toplumunda kimsenin birbirine selam vermemesi, selam veren birinin selamının ardında kötü niyet aranmasının temeli de yine sevgisizlik ortamının oluşturduğu güvensizliktir.

Sevgisizlik Ekonomik Krizin de Nedenlerindendir

Çoğu insanın birbirini sevmediği, en yakın arkadaşların bile birbirinden nefret ettiği, kardeşlerin birbirlerine düşman olduğu bir dünyada ekonomik kriz kaçınılmazdır. Çünkü sevgisizlik; kaliteden uzak, kötü üretim yapmayı, en kısa sürede çok kazanç elde edip ve kazandığını da bencilce saklayıp kimseye vermemeyi beraberinde getirir. Oysa Allah’a duyulan derin sevginin Allah’ın tecellileri üzerine de yönelmesi insanlar arasındaki yardımlaşma duygusunu geliştirir ve malının ihtiyacından arta kalanını hayır yönünde kullanmasına vesile olur. Böyle bir sistemde ise dünyanın refaha ulaşacağı açıktır. Yardımlaşma ve adalet sayesinde insanların ekonomik güç seviyesi yükselir. Zengin bir toplum oluşur.

Merhametsizliğin, Yardımdan Kaçınmanın Temeli Sevgisizliktir

İnsanların merhametsizlikleri ve zalimlikleri yine sevgisizliklerinden kaynaklanır. Bu yapıdaki insanlar, bir kişiye arabasıyla çarptıktan sonra arkasına dönüp bakmadan kaçabilir veya yolda gördüğü  can çekişen, belki gerekli müdahale ile kurtarılabilecek bir insanı vicdansızca kendi haline bırakabilir. Bazı lokanta sahiplerinin mutfaklarında sıhhi koşullara dikkat etmemelerinin, yaşlı insanlara hürmet edilmemesinin, ilk yardıma kaldırılan acil hastaların yeterli ilgiyi görmedikleri için ölmelerinin, ihtiyaç sahibi insanların hor görülmelerinin, bir avuç toprak için milyonlarca masum insanın katledilmesinin, küçük çocukların taciz edilmesinin, kadınlara şiddet uygulanmasının ve tecavüz edilmesinin, insanların birbirlerine karşı öfke dolu ve saldırgan olmalarının nedeni de yine aynıdır, sevgisizliktir.

Üstelik bu sevgiden uzak insanlar, kendi çıkarları söz konusu olduğunda veya bir kimseye duydukları öfke sebebiyle rahatlıkla cinayet işleyebilmektedirler. Haksız yere bir insanın canına kıyan, soğukkanlılıkla seri cinayetler işleyen, ani bir öfke ya da kıskançlık sonucu en yakınını veya hiç tanımadığı birisini öldüren, hatta bu işi parayla yapan insanların sayısı, günümüzde din ahlakından uzak yaşayan toplumlarda oldukça fazladır. Gazetelerden ve televizyonlardan 1 gün bile eksik olmayan cinayet haberleri toplumdaki, sevgisizliğin ve dejenerasyonun çok açık bir göstergesidir.

İman Etmeyenler Sevgi Duyarlılığından Yoksundurlar

Gerçek sevginin kaynağı, Allah’a saygı dolu bir korku ve içli bir sevgi duymaktır. Çünkü ancak Allah’tan korkan ve bundan dolayı O’nun istemediği ahlaktan titizlikle kaçınan bir insan gerçek sevgiyi yaşayabilir. Allah’tan gereği gibi korkan bir insan, nefsinin oyunlarına ve kötülüklerine karşı her zaman dikkatli olur. Çünkü Kuran’da Hz. Yusuf (a.s.)’ın sözlerinin bildirildiği ayetteki gibi insanın nefsi durmak bilmeksizin kendisini kötülüğe çağırmaktadır:

“(Yine de) Ben nefsimi temize çıkaramam. Çünkü gerçekten nefis, -Rabbim’in kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir…” (Yusuf Suresi, 53)

Buna karşılık, Allah korkusu olmayan ya da Allah’tan gereği gibi korkmayan, Allah’ın ölümden sonra dünyadaki davranışlarının hesabını soracağını görmezden gelen ve nefsi her ne isterse ona boyun eğen kişi ise, kötülükte sınır tanımaz. Nefsin sınırsız kötülük telkin ettiği, onu arındıran müminlerin felah bulduğu, şeytanın telkin ettiği kötülükleri savunanların ise helak olacağı Kuran’da şöyle bildirilir:

“Sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun). Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur. Ve onu (isyanla günahla bozulmalarla) örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır.” (Şems Suresi, 8-10)

Nefislerine uyarak iman etmeyen ve sevgisizliği yaşayan bu kişiler, yaşamları boyunca kendilerine ve çevrelerine hem maddi hem de manevi yönden zarar verirler. Çünkü;

* Sevgisiz kişiler dünyada kendileri için mümkün olduğunca fazla çıkar sağlamaya, kendi istek ve tutkularını tatmin etmeye, kısa bir yaşam süresini sorumsuzca geçirmeye çalışırlar.

* Çocuklarına gereken sevgi ve ilgiyi göstermeyen anne babalar ve anne ve babasına karşı -çevresinden aldığı olumsuz telkinlerin neticesinde- gereken saygı ve hürmeti göstermeyen çocuklar, bu dejenerasyonun en açık örneklerindendir. Bu gibi çocuklar ebeveynlerine karşı agresif, ters cevaplar veren, kolayca yalan söyleyen, kendi zevklerine ve isteklerine ulaşmada ailesini yalnızca bir araç gibi gören yanlış bir zihniyet taşıyabilmektedir.

* Sevgisizilikte insanların birbirleri için fedakarlıklarda bulunmaları, dayanışma, cömertlik gibi değerler tamamen ortadan kalkar. Her şeyden önce insanlar birbirlerine insan olarak değer vermezler.

* Kimse kimsenin sağlığını, huzurunu, rahatını düşünmez, başkalarına bir zarar dokunmasından endişelenmez, buna engel olmaya çalışmaz.

* Durmaksızın kötülüğü emreden nefsine sınır koymayan bir insana güvenmek mümkün değildir. Böyle bir insanın, vereceği söze sadık kalması beklenemez, zira bu kişinin sözünden dönmemesi için hiçbir neden yoktur.

* Sevgi duyarlılığından yoksun bir insan, karşısındaki insanın doğal acizliklerini görmezden gelemez, en basit hatalarını dahi çoğu zaman tolere edemez. Hatta hata bile sayılamayacak olaylar yüzünden hiç yoktan kavga çıkarabilir. Önemli olan kendi keyfidir ve keyifsiz olduğunda sevdiğini iddia ettiği insanların dahi mutlu olmalarını istemez.

Dünya üzerinde insanlar arasında gerçek bir dostluk ve  ittifak sağlayabilecek yegane güç ancak ‘iman’dır. Hesap gününden korkan müminler dostluklarıyla, dünyada başlayıp ahirette de sonsuza kadar devam edecek sağlam bir ittifakın temellerini atmış olurlar. Birbirlerini, araya hiçbir çıkar ya da menfaat beklentisi katmadan, halis niyetle ve sadece Allah rızası için sever, Allah rızası için dost olurlar. Temeli Allah sevgisine ve Allah korkusuna dayalı olan bu bağın bozulması Allah’ın dilemesi dışında hiçbir şekilde mümkün olmaz.

www.derinAllahsevgisi.imanisiteler.com

Gerçek ve Kalıcı Sevgiyi Elde Edebilmek Din Ahlakının Yaşanması ile Mümkündür

İslam kelimesi, “silm” ve “selam”; kökünden türeyen bir kelimedir. Silm; barış, güven, huzur ve sevgi selam da; mutluluk, esenlik ve güvenlik demektir. Bu nedenle Müslüman barıştan yana olan kan akıtmaya, düşmanlığa ve gaddarlığa karşı sevgiyi, muhabbeti isteyen bir ruha sahip kişidir. İman, Allah sevgisini beraberinde getireceği için bu, tüm insanlarda çok olumlu ve güzel bir etki yapar. Herkes Allah’ın rızasını kazanmak için güzel ahlak gösterir, birbirini Allah rızası için sever, sayar. Toplumun geneline şefkat, merhamet, hoşgörü hakim olur. İnsanlar Allah’ın emirleri doğrultusunda hayırlarda yarışırlar. Tüm insanları ve canlıları Allah’ın yarattığını bilir ve herşeyi Allah’ın tecellisi olarak görür ve Allah’a olan muhabbetlerini, sevgileriini tecellilerine de gösterirler. Rabbimiz Kuran’da sevginin önemine dikkat çekmiş ve Müslümanların birbirlerine ve tüm canlılara karşı sevgi göstermelerini şöyle emretmiştir:

“Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve muttaki olanlar da bunlardır.” (Bakara Suresi, 177)

Sevgisizliğin yaşandığı toplumlarda göz göze gelmekten ve birbirlerine selam vermekten kaçınan, “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” mantığıyla hareket ettikleri için ihtiyaç içinde olana asla yardım etmeyen, kendi ihtiyaçlarını ve çıkarlarını daima ön planda tutan; bencil, hoş sohbetten uzak, donuk, robotlaşmış ve sevgiden uzak olduğu gibi saygıdan da yoksun nesiller yetişir. İçinde bulunduğumuz ahir zamanda hızla artan dejenerasyonun asıl kaynağı da toplumlarda yaşanan bu sevgi eksikliğidir.

www.Adnanoktardiyorki.com

Sevgisizlik Vücut Hücrelerini Öldürür

ADNAN OKTAR: İman zayıf oldu mu kemiği de çürüyor insanın, eti de çürüyor, yağı da çürüyor, saçı da çürüyor, başı da çürüyor, aklı da gidiyor, beyni de gidiyor. Her yeri eriyip ölüyor. Çünkü sevgisizlik, şefkatsizlik vücut hücrelerini öldürüyor, toksin etki yapıyor. Dayanamıyor vücut. Bir dayanıyor, iki dayanıyor; o güzelim genç kızlar, güzelim delikanlılar mum gibi eriyorlar, perişan oluyorlar. Akşama kadar yatıyor, kalkıyor, ne yapacağını bilmiyor. Ağzı acımış, beyin dağılmış, hafızası gitmiş, mahvolmuş oluyorlar. Şeytan büyüsünü öyle yaptı işte. İnsanlardan imanı aldı, iman gidince insanın bünyesi çöktü. Beyninin fonksiyonları bozuldu. Dikkat gitti, hafıza gitti, düşünme kabiliyeti gitti; vücut hücreleri kendine saldırmaya başladı bu sefer. Derileri bozuluyor, dişleri bozuluyor, mahvoluyorlar.

İmanda ise hücreler bayram eder. Saç hücresi, kaş hücresi, burun, ağız, dil, her yer bayram eder. Çünkü iman hücreye şerbet gibi gelir. Hücre sırf kanla beslenmez, çünkü ruh hakimdir bedene. Canlı tutan ruhtur, Allah’ın dilemesiyle. Ruh da imanla besleniyor. Ruhtan imanı çektin mi ruh mahvoluyor, vücuda saldırmaya başlıyor bu sefer. Vücudun içinde duramıyor, eziliyor.

Ruh Allah’ın ruhudur, masumdur ama imansızlık olunca mahvoluyor, yapamıyor; kurtulmak istiyor bedenden. O zaman vücuda saldırmaya başlıyor, ondan sonra mahvoluyor insan, delirtiyor insanı. Çünkü biz ilk başta yaratılırken imana göre yaratılıyoruz. Yani imanla yaşayacak şekilde yaratılıyoruz. İman gitti mi bütün o sinirsel bozukluklar, bedensel bozukluklar başlar. Ne kadar imanı giderse o kadar perişan olur insan. Delirtir insanı iman zafiyeti. Ne kadar imanlıysa o kadar sağlıklı, o kadar iyi, güzel olur; o kadar açılır, ferahlar. Onun için ayette; “Dünyada güzellik veririm” diyor Allah; hem zenginlik hem rahatlık hem ferahlık. “Hz. İbrahim (a.s)’a Katımızdan bir güzellik verdik” diyor Cenab-ı Allah, maşaAllah. (Sayın Adnan Oktar’ın 25 Nisan 2012 tarihli A9 Tv röportajından)

İnsan, gerçek sevgiyi Allah’ı sevmeyen ve Kuran’da anlatılan güzel ahlaka uymayan insanlardan bekledikçe, her arayışta aynı sonla karşılık görecektir. Sevilmeyi sevginin gerçek sahibi olan Allah’tan istemek yerine, aracıları ilahlaştırıp (Allah’ı tenzih ederiz) onlardan bekleyen kişiler, tüm hayatları boyunca gerçek sevgi yerine onun taklidiyle karşılaşıp hüsrana uğrarlar.

Masaüstü Görünümü