Harun Yahya

''Ara fosil var'' aldatmacasına dikkat!


Darwinistler genellikle mükemmel bir canlı fosilini önlerine alır, bu fosilin üzerinde evrimleşme hikayesi uydurabilecekleri bir parça ararlar. Coelacanth örneğinde olduğu gibi, canlının normalde yağ kesesi olan parçasını, tüm dünyaya “ilkel akciğer” diye duyururlar. Ergi Deniz Özsoy’un Sansürsüz programında bahsettiği “mozaik evrim” adı altında “organlarda ara geçiş” hikayesi, işte bu aldatmacanın sözde bilimsel adıdır. Darwinistlerin televizyonlara çıkarak resimlerini gösterdikleri, kitaplarda yayınladıkları hayali “ara fosiller” bu aldatmacanın ürünüdürler. Darwinistler, Darwin’in de itiraf ettiği ara fosil yokluğunu, bu aldatmacaya sığınarak örtbas etmeye çalışmaktadır.

Darwinistlerin ara fosil deyip durdukları canlıların tamamı TAM VE MÜKEMMEL CANLILARDIR. Bu canlıların geride bıraktıkları kalıntılarda ARA FORM ÖZELLİĞİ GÖSTEREN TEK BİR YAPI BULUNMAMAKTADIR. Tüm uzuv, organ ve yapılar mükemmel haldedir ve günümüz canlılarının sergilediği fizyolojik mükemmellikten farksızdır. Dolayısıyla Darwinistler, ara form dedikleri canlıları YALNIZCA ZİHİNLERİNDE KURGULAMAKTADIRLAR.

Bu aldatmacayı yakından anlayabilmek için ilk olarak Coelacanth örneğine bakmak yeterli olacaktır:

Coelacanth: Coelacanth, yıllar boyunca Darwinistlerin en ünlü sudan karaya geçiş ara formu olarak hemen her Darwinist yayında yerini alıyordu. Ta ki, CANLISI GÜNÜMÜZ DENİZLERİNDE BULUNANA KADAR! Darwinistleri en büyük sükutu hayale uğratan şey bu olmuştu. 200’den fazla kez yakalanan Coelacanth, 410 MİLYON YIL ÖNCE NASILSA ÖYLEYDİ.

Coelacanth’ın denizlerde canlı canlı bulunması sonucunda ortaya çıkan gerçekler, DARWİNİSTLERİN TÜM FOYASINI ORTAYA ÇIKARMIŞTIR.

- Darwinistler Coelacanth’ın sudan çıkmaya hazırlandığını ve bu yüzden de sığ sularda yaşadığını iddia etmişlerdir.

- Oysa bu balık, 180 m derinliğin üzerine hemen hiç çıkmayan, çıktığı zaman da çok kısa bir süre yaşayabilen BİR DİP BALIĞIDIR.

- Darwinistler yıllar boyunca Coelacanth fosili üzerinde yürümek üzere değişim geçiren ayakların var olduğunu iddia etmişlerdir.

- Oysa Darwinistlerin ilkel ayak dedikleri bölgeler canlının mükemmel yüçgeçleridir.

- Darwinistler, Coelacanth fosili üzerindeki fosilleşmiş bir tabakayı yıllarca insanlara “ilkel bir akciğer” olarak tanıtılmışlardır.

- Oysa, Darwinistlerin ilkel akciğer dedikleri bölgeler, yalnızca canlının yağ keseleridir.

Şu an Coelacanth’ın canlı örneği bulunmamış olsaydı, muhtemelen sudan karaya geçişin en büyük temsilcisi gibi tanıtılmaya devam edecek ve TARTIŞMASIZ EN İYİ ARA FORMMUŞ GİBİ üzerinde binlerce spekülasyon yapılacaktı. Tıpkı aşağıdaki ara form adıyla tanıtılan mükemmel canlılarda olduğu gibi.

Tiktaalik Roseae: Darwinistlerin en önemli spekülasyon malzemesi genellikle mozaik canlılardır. Çünkü mozaik canlılar birden fazla türün özelliklerini üzerilerinde barındırırlar. Bu da son derece normaldir, çünkü canlı türleri ve filumlar, insanların canlıları sınıflandırıp incelerken kolaylık sağlanması için oluşturulmuş ayırımlardır. Bir canlının biyolojik olarak sınırlarını ifade etmezler. Dolayısıyla, elbette insanlar tarafından sadece gruplama maksadıyla oluşturulmuş bu isimlere tam anlamıyla sığmayan canlılar olacaktır, geçmişte de varolmuşlardır. Günümüzde yaşayan PLATYPUS üç farklı türün özelliğini barındıran mükemmel bir canlıdır ve bu konuya en iyi örnektir. (Platypus kürklü olması ve yavrularını emzirebilmesiyle memeli sınıfına dahildir, fakat bunun yanında kuş gagasına ve sürüngen zehirine de sahiptir).

Tiktaalik Roseae da, yüzgeç, pul gibi balık benzeri özellikler taşımasının yanı sıra, kafatası, boğaz, kaburga, kol, bacak gibi bölümlerinin de dört ayaklı hayvanlara yakın özellikler göstermesi itibariyle bir MOZAİK CANLIDIR. Ve bu canlı TAM VE MÜKEMMEL BİR CANLIDIR. Bu canlı fosili üzerinde, söz konusu uzuvların ilkelden gelişmişe evrimleştiğini kanıtlayacak TEK BİR ARA FORM ÖZELLİĞİ BULUNMAMAKTADIR. Evrimcilerin, iddialarını desteklemek için bulmaları gereken canlılar "ara formlardır", mozaik canlılar değildir.


Platypus, dinozorlar döneminden beri var olan canlılardır. Eğer bu canlıların nesli tükenmiş olsaydı, 120 milyon yıl öncesine ait fosilleri, muhtemelen Darwinistler tarafından en ünlü ara geçiş formu olarak gösterilecekti. Hakkında sayısız spekülasyon yapılacak ve tıpkı Tiktaalik Roseae’da yaptıkları gibi, Darwinistler her çıktıkları yerde bu fosili en büyük delilleri olarak göstereceklerdi. Fakat neyse ki Platypus’u şu an inceleyebilme imkanımız var. 120 milyon önce nasılsa bu canlı şu anda da aynı. Ve mozaik özellikleriyle tam, mükemmel, hayranlık uyandırıcı bir canlı olarak.

Archaeopteryx: Ağzındaki dişler, kanatlarındaki pençeler ve uzun kuyruğu nedeniyle Darwinistler tarafından halen spekülasyon malzemesi olarak kullanılan Archaeopteryx de aynı aldatmacanın ürünüdür. Arcaeopteryx’in Darwinistler tarafından sahte bir ara form olarak efsaneye dönüştürülmesinden bir süre sonra fosil kemikleri detaylı incelenmiş ve bu canlının sürüngenden kuşa hayali geçişi gösteren “ilkel bir kuş” olmadığı, aksine iskelet ve tüy yapısının uçmaya son derece elverişli olduğu, sürüngenlere benzetilen özelliklerin tarihte yaşamış ve hatta günümüzde yaşayan diğer bazı kuşlarda da bulunduğu ortaya çıkmıştır. Darwinistlerin durmaksızın örnek verdikleri ve bilimsel referans kabul ettikleri Darwinizm yanlısı Science dergisi, Archaeopteryx’in mükemmel bir kuş olduğunu açıkça dile getirmiştir:


Archaeopteryx muhtemelen ilk kuşlarla ilgili olarak tüylerin ve uçuşun en eski kökeni ile ilgili pek bir şey söyleyemez, çünkü Archaeopteryx, modern anlamda, bir kuştur. i


 







CONFUCIUSORNIS





Archaeopteryx hakkında yapılan Darwinist spekülasyonları ortadan kaldıracak en güçlü delillerden biri ise, Archaeopteryx ile aynı dönemde yaşamış olan MÜKEMMEL KUŞ FOSİLLERİDİR. 125 milyon yıllık LIANINGORNIS ve 120 milyon yıllık CONFUCIUSORNIS, hayali kuş evrimi iddiasıyla ilgili tüm spekülasyonları ortadan kaldırmaktadır.

 







LIANINGORNIS





Darwinistlerin Archæopteryx’i ara form ilan etmelerinin en büyük gerekçesi, pençeli kanatlarıdır. Oysa günümüzde Venezuella'da yaşayan Hoatzin kuşları da aynı Archæopteryx gibi pençeli kanatlara sahiptir. Dünyada pençeli kanatlara sahip başka birçok kuş türü vardır. Bu durum, pençeli kanatların bir ara geçiş formu özelliği olduğu iddiasını yıkmaktadır. Ve bu durum, tek bir mükemmel özellikten Darwinist propagandanın nasıl rahatlıkla yapabildiğini de açıkça göstermektedir.

(Konuyla ilgili detaylı bilgi için: http://www.harunyahya.org/bilim/kuslarin_ucusun_kokeni/
kuslarin_ucusun_kokeni_05.html
)

Ida: Son dönemlerde Darwinistlerin deyimiyle adeta bir maskaralık olarak tüm kamuoyunda yer alan Ida rezaleti, Darwinistler açısından utanç verici bir iddiadır. % 95’i korunmuş olan fosilin bir lemur türü olduğu açıkken yapılan bu yaygara, Darwinist aldatmacanın boyutlarını göstermesi açısından önemli bir örnektir. Söz konusu lemur, tükenen 19 lemur türünden birine aittir. Diğer lemurlardan farklı olarak gösterilen canlının iki özelliği ise, tüm diğer primat türlerinde bulunan türe has özelliklerdir. Ida’nın “insanın hayali evriminde” kayıp halka olduğu yönündeki iddialar, bugün Darwinist çevreler tarafından bile kabul edilmemektedir, dünya çapında tanınmış Darwinist dergiler bile bu iddiayı oldukça sert bir dille eleştirmektedirler. Ida’nın bu listede yer almasının tek sebebi, Darwinistlerin insanları aldatabilmek için sınırları nasıl aştıklarını gösterebilmek içindir.

(Konuyla ilgili detaylı bilgileri buradan ve buradan okuyabilirsiniz.)

Lucy: Darwinistlere göre Australopithecus cinsinin çeşitli türleri bulunsa da, sadece Australopithecus afarensis (1974 yılında bulunduğunda dünyaya sözde insanın evriminin ispatı olarak sunulan “Lucy”nin temsil ettiği tür) insanın doğrudan atası kabul edilir. Fakat söz konusu canlı, bir şempanze türünden başka bir şey değildir. Bu canlının insanın atası sayılamayacağı Darwinistler tarafından da kabul edilmiş durumdadır. Ünlü Fransız Darwinist bilim dergisi Science et Vie, Mayıs 1999 sayısında Lucy’i, “Adieu Lucy” (Elveda Lucy) başlığını kullanarak kapak yapmıştır. Dergi, Australopithecus türü maymunların insan soyunun atası olmadığını ve bu canlıların soy ağacından çıkarılması gerektiğini yazmıştır.ii

Dünyaca tanınmış evrimci paleoantropolog Richard Leakey de, Lucy’nin evrim delili olarak hiçbir geçerliliğinin olmadığını şu sözlerle belirtmektedir:


Lucy’nin (Australopithecus afarensis) bir pigme şempanze karışımından başka bir şey olmadığı çok ezici ve karşı konulmayacak şekilde muhtemeldir. Maymundan insana geçişe dair varsayılan deliller ikna edici olmaktan aşırı derecede uzaktır. iii


(Konuyla ilgili detaylı bilgiyi buradan okuyabilirsiniz.)

At serisi: 19 yüzyılda ilk olarak geliştirilen daha sonra sürekli olarak değişime uğratılan at serisi, sonraki kazılarda ortaya çıkan fosiller karşısında, tutarsız ve anlamsız bir fosil yığınına dönüşmüştür. Zamanla pek çok Darwinist atın evrimi senaryosunun gerçek kanıtlara dayanmadığını kabul etmek zorunda kalmıştır. Kasım 1980’de Chicago Doğa Tarihi Müzesi’nde 150 evrimcinin katıldığı, dört gün süren ve kademeli evrim teorisinin sorunlarının ele alındığı bir toplantıda söz alan evrimci Boyce Rensberger, atın evrimi senaryosunun fosil kayıtlarında hiçbir dayanağı olmadığını ve atın kademeli evrimleşmesi gibi bir sürecin hiç yaşanmadığını açıkça dile getirmiştir. Amerikan Doğa Tarihi Müzesi’nin müdürü Darwinist paleontolog Niles Eldredge, bu aldatmacayı şöyle tarif eder:


İtiraf ediyorum ki ders kitaplarına rahatsız edici miktarda fazla şey sanki gerçekmiş gibi girdi. Mesela bunun en ünlü örneği, 50 yıl önce hazırlanmış olan ve hala alt katta sergilenmekte olan atın evrimi sergisidir. Bu, sayısız ders kitabında tartışmasız gerçek gibi gösterilmiştir. Ben şimdi bunu esef verici buluyorum çünkü, bu tür hikayeleri ortaya atan insanların, bunların [fosillerin] bir bölümünün spekülatif doğasından, bizzat kendilerinin haberdar olduğunu düşünüyorum.iv


(Konuyla ilgili detaylı bilgiyi buradan okuyabilirsiniz.)

Pikaia: Pikaia, günümüzden yaklaşık 540 milyon yıl önce Kambriyen döneminde yaşamış mükemmel bir canlıdır. Pikaia hakkındaki Darwinist iddialar, Darwinistlerin Kambriyen dönemine bir açıklama getirememelerinden ve dolayısıyla Kambriyen canlılarına sözde “atalarımız” görünümü vermeye çalışmalarından kaynaklanmaktadır. Pikaia, 540 milyon yıl önce, hiçbir hayali atası olmadan aniden ortaya çıkmıştır ve tüm özellikleriyle kusursuz bir omurgasızdır. Hiçbir uzvu ara form özelliği göstermemektedir. Üstelik, PİKAİA İLE AYNI DÖNEMDE, ONUN SÖZDE TORUNLARI OLAN BALIKLARIN DA VAR OLDUĞU ORTAYA ÇIKMIŞTIR. Dolayısıyla, Pikaia’nın sözde balıkların atası olduğu iddiası büyük bir aldatmacadır.

Bu, Darwinistlerin her zaman yaptıkları keyfi ara form seçimidir. Amerikan Doğa Tarihi Müzesi'nden Gareth Nelson evrimcilerin "keyfi" evrimsel ata seçimleri için şunları söyler:


Bazı atalar bulmamız gerekiyor. Şunları seçelim. Neden? Çünkü bu ataların olması gerektiğine inanıyoruz ve bunlar en iyi adaylar. Genellikle işler böyle yürüyor. Abartmıyorum.  v


Therapsidler: Therapsidler Darwinistler tarafından ilginç şekilde evrime delil gösterilmeye çalışılmakta, hatta Celal Şengör gibi bazı evrimciler tarafından bütün dinozorlar ara form ilan edilmektedir. Bunun tek sebebi Darwinistlerin içinde bulunduğu çaresizliktir. Darwinistler sürüngendeki üç kemiğin zamanla memelilerin tek kulak kemiğine dönüştüklerini iddia eder ve bunun için de iki çene kemiği olan therapsid’i ara form olarak göstermeye çalışırlar. Oysa, çene kemiklerinin sözde mutasyonlar sonucunda kulak gibi kompleks bir organa göç etmeleri imkansızdır. Bu iddiaya göre söz konusu mutasyonların iki çene kemiğini, kulak kemiği olacak şekilde nasıl küçülttüğü, ideal boyut ve şekle nasıl getirdiği, etrafında nasıl kaslar oluşturduğu, orta kulakta nasıl bir denge kurulduğu, bu sırada canlının hala nasıl duymaya ve çenesini kullanmaya devam ettiği sorularının cevabı Darwinistler tarafından verilememektedir.

Dahası, bu iddiayı destekleyen TEK BİR TANE BİLE ARA FOSİL BULUNMAMAKTADIR.

Dahası tesapsidler, iki çene kemikleri mükemmel işlev gören, kesinlikle ara form özelliği göstermeyen, tam ve kusursuz kara canlılarıdır.

Ayrıca therapsidler, Darwinistlerin canlıların oluştuğunu iddia ettikleri gibi bir kronolojik sıralamada ortaya çıkmazlar. Darwinistlerin iddiasına göre, memelilerin kökeni için belirlenmiş hayali soy şu şekilde olmalıdır: anapsidler, pelycosauridler, therapsidler, cynodontlar, erken memeliler ve modern memeliler. Bu sahte dizilimi doğrulayan ise TEK BİR TANE BİLE ARA FOSİL OLMADIĞI gibi, canlıların yaşadıkları dönemler itibariyle bu SOY AĞACI TÜMÜYLE GEÇERSİZDİR.

Bununla ilgili olarak evrimci paleontolog Robert Carroll, konuyla ilgili şu itirafı yapar:

“Pelycosaurs ve therapsidler arasındaki ARA GEÇİŞ BELGELENMEMİŞTİR.” vi

“Etobur therapsidlerin iki grubu olan therocephalianlar ve cynodontlar Üst Permiyen’de Rusya’da ve Güney Afrika’da ortaya çıkar. BU GRUPLARIN KÖKENİNİ YA DA ARALARINDAKİ İLİŞKİYİ BELİRLEYEMEDİK...” vii

Hylonomus: Normal şartlarda heredeyse hiçbir Darwinist’in sözde delil olarak bile getirmediği Hylonomus, aynı Darwinist çaresizliğin bir tezahürü olarak Sansürsüz programında Ender Helvacıoğlu tarafından sözde ara form olarak gösterilmiştir. Bunun tek nedeni, Hylonomus’un BİLİNEN EN ESKİ SÜRÜNGEN OLMASIDIR, O KADAR. Canlı, 310 milyon yıl önce yaşamıştır ve mükemmel sürüngen özellikleri göstermektedir. Yine tüm diğer örneklerde olduğu gibi, bu canlı fosilinde de ara form tanımlamasına uyan hiçbir yapı bulunmamaktadır. Tüm organ, uzuv ve yapılar yerli yerinde ve mükemmel işlevselliktedir. Bu iddialar yalnızca Darwinistleri küçük düşürmekte, Darwinizm’in bir aldatmaca olduğunu da ispat etmektedir.

-------------

i    Hank Hanegraaff, Fatal Flaws "What Evolutionists Don't Want You To Know", W Publishing Group, 2003 s. 19
ii   Isabelle Bourdial, "Adieu Lucy", Science et Vie, Mayıs 1999, no. 980, s. 52-62
iii  Richard Leakey, “Lucy – Evolution’s Solitary Claim For an Ape/Man: Her Position is Splitting Away” Creation Research Society Quarterly, vol. 22, no. 3, Aralık 1985, s. 144-145 - Nicholas Comninellis, Creative Defense, Evidence Against Evolution, Master Books, 2001, s. 188
iv   Colin Patterson, Harper's, Şubat 1984, s.60
v    The Wall Street Journal, 9 Aralık 1986
vi   Carroll, Robert L. 1988. Vertebrate Paleontology and Evolution. W. H. Freeman. New York.Evrimci Carroll, 19
vii  Carroll, Robert L. 1988. Vertebrate Paleontology and Evolution. W. H. Freeman. New York.Evrimci Carroll, 377

Masaüstü Görünümü