Harun Yahya

Myanmar’da Yaşananlar İnsanlık Suçudur




Myanmar'ın Arakan eyaletindeki Rohingya Müslümanlarına karşı acımasız yöntemlerle yürütülen etnik temizlik hareketi sürecinde yaşanan katliam, zulüm, işkence ve vahşetin boyutları hayal gücünün sınırlarını zorlayacak niteliktedir.

1942 yılından beri yürütülen sistematik arındırma politikası doğrultusunda yapılan katliam ve sürgünler sonucunda, bölgedeki 4 milyon Müslüman nüfustan geriye şu an yalnızca 700 bini kalmıştır. Bugüne kadar 3 milyon Müslüman, komşu ülkelere göçe zorlanmış, yüzbinlerce Müslüman şehit edilmiş, on binlerce yerleşim birimi yakılarak yok edilmiş, on binlerce kadın tecavüze uğramış, yüzlerce cami ve medrese yıkılıp harap edilmiştir. Hapsedilmiş ve işkence gören binlerce Müslüman olduğu bilinmekte ancak akıbetleri belirsizdir.

Son yıllarda, Bangladeş hükümeti sınırlarını mültecilere kapattığı için kaçak olarak bu ülkeye sığınmak isteyen yüzlerce Müslüman sınırdaki nehir ve denizlerde boğularak hayatını kaybetmektedir. Bu da ülkeyi bütünüyle Müslümanlardan arındırmak isteyen Myanmar yönetiminin işine gelmektedir.

Geçtiğimiz sene Haziran ayı itibarı ile yeniden alevlenen saldırılarda 330'un üzerinde Müslüman köyü, cami ve medreseler de dahil, ateşe verilerek Müslüman kardeşlerimiz evlerinde diri diri yakılmıştır. Bağımsız insan hakları kuruluşlarına göre, yalnızca 2012 Haziran ayında bu bölgede 1000 Müslüman acımasızca şehit edilmiş ve 125 bin kişi evlerinden ve köylerinden sürülerek ormanlarda yaşamak zorunda bırakılmıştır.

İnsan Hakları İzleme örgütü, geçtiğimiz aylarda Arakan'lı Müslümanlara karşı işlenen insanlık suçlarıyla ilgili 153 sayfalık bir rapor yayınlamıştır. Raporda Myanmar'lı yetkilileri, Arakan eyaletinde Rohingya Müslümanlarına karşı etnik temizlik yapmakla suçlamıştır. BM tarafından yapılan açıklamaya göre ise Arakanlı Müslümanlar dünyanın en çok zulme uğrayan toplumsal grubudur.

Myanmar yönetimi, her ne kadar kendisini şiddet ve terör olaylarının dışında göstermek istese de saldırılara göz yumarak, Müslümanlara yardım ulaştırılmasını engelleyerek, seyahat ve insanca yaşama özgürlüklerini kısıtlayarak ve saldırganları kollayarak bu soykırıma destek sağlamaktadır.

Bunun yanı sıra, devletin Müslümanlara getirdiği uygulama ve yaptırımlar tam anlamıyla insanlık dışıdır:

Rohingyalı Müslümanların vatandaşlık hakları yoktur ve devletin hiçbir imkanından faydalanamazlar. Pasaport alamaz ve hastalandıklarında devlet hastanelerine kabul edilmezler. Devlet ya da özel kurumlarda ücretsiz çalıştırılırlar. Devlet memuru olma ve liseden sonra eğitime devam etme hakları yoktur.

Müslümanlar, bir köyden başka köye gitmek için bile devlete vergi vermek zorundadır. Saat 21.00'den sonra sokağa çıkmaları, polisten izin almadan akraba, komşu ziyareti yapmaları yasaktır.

Müslümanların beton ev yapmaları da yasaktır, ancak ahşap ev yapabilirler. Bu evlerin mülkiyeti de devlete aittir. Sabit ya da cep telefonu, motorlu taşıt sahibi olmaları yasaktır.

Bir suç isnad edildiğinde savunma hakları yoktur, derhal hapsedilirler. Polis ya da asker gerekçe göstermeden evlerine baskın yapabilir. İstendiğinde keyfi olarak da tutuklanabilirler.

1962-2011 yılları arasında komünist askeri yönetimle idare edilen Myanmar'da Müslümanların yok edilmesi adeta bir devlet politikası haline getirilmiştir. Ardından geniş çaplı usulsüzlüklerin yaşandığı siyasi seçimler sonucunda yine komünist askeri cunta güdümünde sözde demokratik bir yönetime geçilmiştir. Sonuçta bugün yine komünist askeri cunta, aynı politikayı kukla hükümet üzerinden devam ettirmektedir. Amaç, yok ederek ya da sürgün ederek Müslüman nüfusu sıfıra indirmektir.

Arakan'da süregelen Müslüman zulmü bugüne kadar hep fanatik Budistlere maledilerek etnik bir kavga gibi gösterilmeye çalışılmıştır. Oysa herkesin bildiği gibi Budistler, inançları gereği insan öldürmekten şiddetle kaçınan naif, uysal ve barışçıl insanlardır. Gerçek faillerin ise kendini Budist olarak gösteren, komünist derin devlete bağlı çeteler ve terör örgütleri olduğu artık bilinmektedir. Daha önceki şiddet ve katliamları "Lion Thein" isimli terör örgütü yapmaktayken yakın zamanda başlayan yeni dalga şiddet olaylarını "969 Hareketi" üstlenmeye başlamıştır.

Bu çetelerin üyeleri genellikle Tayland ve Çin'de komünist gerilla eğitimi alarak Myanmar'a gelen militanlardan oluşmaktadır. Doğu Türkistan'daki Müslümanlara karşı yürüttüğü benzer etnik temizlik hareketi Komünist Çin'in çok yakın dost ve müttefiki olan Myanmar'daki olayların da perde arkasında olduğu ihtimalini akla getirmektedir. Zira, zengin yeraltı kaynakları, petrol rezervleri ve enerji kaynaklarına sahip ve Ortadoğu petrol ve gazının geçiş noktasında yer alan Myanmar, Çin'in stratejik olarak en önem verdiği ortaklarından biridir. Böyle bir ülkede Müslümanların söz sahibi olması ise komünist Çin devletinin en son isteyeceği bir durumdur.

Dünyanın dört bir tarafında Müslümanların başına gelen zulüm, şiddet ve katliamlara dünyada bir çok ülke nasıl her zaman seyirci kalmaktaysa Arakan için de değişen bir durum yoktur. İşte bu on yıllardır değişmeyen manzara, Müslümanlar,

“İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur.” (Enfal Suresi, 73)

“Ve haklarına tecavüz edildiği zaman, birlik olup karşı koyanlardır.” (Şura Suresi, 39)

ayetlerinin hükmünü yerine getirip birlik olmadıkça, bu acıların son bulmayacağının çok açık göstergesidir.

Müslümanların bir araya gelip tek bir vücut olarak hareket etmelerini istemeyen, gereksiz gören ya da, pasif ve çekimser kalan kişiler ise çekilen bu acıların, yaşanan bu zulümlerin, dökülen Müslüman kanlarının vicdani sorumluluğunu üstlenmek zorunda kalacaklardır.

Sayın Adnan Oktar'ın Harakah Daily & Burma Times'da yayınlanan makalesi:

http://en.harakahdaily.net/index.php/articles/analysis-a-opinion/8322-events-in-myanmar-are-crime-against-humanity-.html

http://burmatimes.net/events-in-myanmar-are-crime-against-humanity/


Masaüstü Görünümü