Harun Yahya

Gezi Parkı benim için ne ifade ediyor


Türkiye Cumhuriyeti, Asya'dan Avrupa'nın içlerine, Akdeniz'den Hint Okyanusuna kadar uzanan coğrafyada kurulmuş pek çok bölgesel devletin devamı olması açısından, 2.500 yıllık kadim, köklü ve zengin bir kültüre sahip demokratik laik bir hukuk devletidir.

Milletimiz, tarihte kurduğu, Selçuklu ve Osmanlı gibi iki büyük cihan devletiyle dünyaya örnek olmuştur. Engin hoşgörü ve sevecenliği doğrultusunda, özgürlük, insan hakları ve adalet konularında Yurtta Sulh, Cihanda Sulh ilkesini benimsemiştir. Türkiye, devleti ve milletiyle dünyada barışı, huzuru ve sevgiyi istemektedir.

Elbette Ülkemiz de, diğer tüm devletler gibi çok badireli yıllar atlatmış, yoğun demokrasi mücadelelerinden geçmiştir. Cumhuriyet yönetiminin 90. yılı, çok partili demokrasiye geçişin ise 67. yılında olan devletimiz, 2002 yılından itibaren de tam bir bahar havası içinde Avrupa İnsan Hakları standartlarındaki hukuk ve demokratik normlara uygun yönetilmektedir. Türkiye'nin baharı, çoğulcu demokrasiyle, art arda gelen seçimlerde halkın büyük çoğunluğunun seçim ve teveccühüyle meclis ve yerel yönetimlere yansımaktadır. Milletimiz, manevi değerleri ve sahip olduğu kültürü hasebiyle yurt çapında adeta bir kardeşlik, hoşgörü, saygı, misafirperverlik, fedakarlık ve sevecenlik duygularıyla bir arada yaşamaktadır.

İstanbul Taksim'de bulunan Gezi Parkı'nda yapılması düşünülen bir çevre düzenlemesi, çalışmaların halkla ilişkiler boyutundaki kopukluklar, uygulanması düşünülen projenin şehir halkının onayına tam sunulmamış olması ve yapılanların kimi vatandaşlarımızca uygun görülmemesi gibi sebeplerle bir protesto eylemine yol açmıştır. Bir kısım gençlerimizin özgürce demokratik protesto haklarını kullandığı bu durumu fırsat bilen ve halkımızı sokaklarda kışkırtmak, devlete karşı bir isyan görünümü verdirmek isteyen illegal terör örgütleri de, hemen bu çevreci eylem arkasına gizlenmiş, bine yakın aracı yakmış, yüzlerce dükkana saldırmış, binaları ateşe vermiş, binlerce polisin yaralanmasına da sebebiyet vermiştir. Bu noktadan sonra, masum ve haklı bir nedenle başlayan çevreci protestolar, kimi gruplar tarafından bir terör organizasyonuna dönüşmüştür.

Özetle, şiddet ve terör yöntemini kullanarak, İstanbul halkını ve tüm ülkeyi adeta gerginlik içine sokarak, huzuru bozarak yapılan hiçbir eylem, dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde kabul görmeyeceği gibi, Ülkemiz’de de kabul edilemez. Zaten yapılan kamuoyu anketlerinde, halkımızın %85'inin anarşiye varan bu sokak eylemlerinin derhal sona erdirilmesi yönünde görüş beyan etmesi de fevkalade önemlidir.

Çevrecilerin istediği şekilde, Gezi Parkı'nın korunması hatta daha güzel hale getirilmesi ise elbette ki mümkündür. Dahası, estetik ve sanatsal bir görünüm açısından da, böyle bir düzenlemenin halkımız için çok faydalı olacağını düşünüyoruz. Çünkü Taksim, şehrin adeta merkezi ve simge bir meydan konumunda.

Meydana Paris’te, Roma'da, Viyana'da, Londra'da olduğu gibi heykellerle birlikte olan, içinde kuğuların, küçük ördeklerin dolaştığı çok büyük bir havuz yapılabilir. Düzenlemede tunçtan aslan heykelleri ya da insan heykelleri kullanılabilir. Hatta gençler havuzun içine ayaklarını sarkıtabilir, gitar çalar, şarkı söyler, eğlenirler. Parktaki meydan boyunca güvercinler istedikleri gibi dolaşabilir, inip kalkarlar. Park alanı aşağıya ve yanlara doğru yeşil alanlarla genişletilebilir, meydan boyunca büyük ağaçlar dikilebilir. Arzu edilirse, yeşil görünümünü bozmamak kaydıyla kafeler ve restoranlar yapılır. Hatta proje çok daha büyütülerek, bölgedeki binaların bir bölümü istimlak edilerek, bu alanlar da yeşil alana dahil edilebilir. Son teknoloji kullanılarak büyük yaşlı ağaçlar derhal bu bölgeye nakledilerek, kısa sürede muazzam bir koruluk alan oluşturulabilir.

Taksim Gezi Parkı dünya çapında bir merkez haline getirilebilir. İstanbul deyince akla bu bölgenin geleceği kadar gösterişli bir park oluşturabilir. Belediye’nin yapmayı düşündüğü Topçu Kışlası da daha estetik bir şekilde projelendirilebilir. Kubbeleri altın kaplanabilir, rengarenk seramiklerle süslenebilir. Dünyanın önde gelen harika mimari yapılarından biri olur. Ancak bunun yerine kaba saba, betonarme bir görüntüyü istemek elbette ki mümkün değil. Bir başka seçenek olarak da, eski Osmanlı köşklerini andıran yapılar da bu alana serpiştirilebilir.

Ayrıca dini açıdan değerlendirmek gerekirse, heykel dinimizde de yasak değildir. Peygamberimiz (sav), putperestliğe karşı tedbir olarak kendi zamanında heykeli geçici olarak yasaklamıştır. Geçici yasak her zaman yapılır. Örneğin hükümetler de bazen terör ve anarşi durumlarında, sağlık ve toplum faydasını gözettiklerinde kısa süreli “Sokağa çıkma yasağı koyarlar”. Bu hiçbir zaman için ömür boyu geçerli olmaz, ancak geçici bir yasaklama olarak kullanılır.

Heykeller olağanüstü güzellikteki, çok estetik sanat eserleridir. Allah Kuran’da Hz. Süleyman (as)’ın sarayı, “Heykellerle süslüydü” diye bildirmiştir. Yani Hz. Süleyman’ın bu muhteşem sarayı da “sanat eserleriyle süslüydü”. Aynı bilgiler Tevrat’ta da yer alır. Tevrat’ta da “Kerubiler” ifadesiyle, aslan heykellerinden bahsedilmiştir. Çocuk görünümünde heykeller de vardır. Kutsal kitaplarda bu yönde detaylı tarifler vardır. Dolayısıyla din, bilimi olduğu gibi, estetik ve sanatı da teşvik eder. Dünya bunlarla daha da güzelleşir.

Bunun yanı sıra, yine Taksim’de bulunan AKM (Atatürk Kültür Merkezi) de, yine aynı isim altında, İstanbul’a yakışacak şekilde çok ihtişamlı bir dış görsellikle, içine her türlü kültür faaliyetlerinin yapılacağı; opera, tiyatro, güzel sanatlar ve sergiler olacak şekilde genişçe bir sanat kültür merkezi tarzında düzenlenebilir. Bu proje, toplumun her kesiminden hatta dünya çapında en mühim mimarların düşünceleri alınacak şekilde kamuoyuna sunulabilir. Ardından da aydınlarımızın da onayıyla bu proje hayata geçirilebilir.

Gezi Parkı protestosuna katılan iyi niyetli çevreci gençler, milletimizin çoğunluğunu oluşturan kaliteli, ufku geniş , akıllı gençler, hepsi bizim insanımızdır. Her biri Allah sevgisi olan, modern İslam anlayışı içerisindeki, Allah’a içlerinde coşkuyla sevgi duyan gençler. Bağnazlığa şiddetle karşılar. Ultra modernler. Aşk insanı, muhabbet insanı onlar. Merhametliler; kediye, köpeğe, ağaca acır, fakire şefkat duyarlar. Kültürlerini, bilgilerini artırmayı seven insanlar. Birbirlerine karşı nezaketli, saygılı ve hürmetliler. Dolayısıyla tam bir İslam ahlakı, demokrasi kültürü ve yüksek bir kalite içindeler.

Türk insanı tüm bu sayılan özelliklere, özgürlüğe ve demokrasiye çok önem verir. Türkiye'yi, Ortadoğu yapısından farklı kılanın da bu olduğunu bütün dünya bilmektedir. Nitekim Batı Dünyası’nın Türkiye'yi doğu ülkelerine bir örnek ve model göstermesinin de sebebi bu değil midir?

Demokrasi, Allah'ın insan ruhunda yarattığı özgürlük özleminin, en güzel biçimde yaşandığı ortamdır. "Dinde zorlama yoktur" Kuran ayeti, dinin en gelişmiş demokrasi anlayışını öngördüğünü gösterir. Dolayısıyla herkes demokrasiyi korumalı, tüm meseleler demokratik yollarla çözülmelidir.

Ülkemiz özellikle son on yıldır insan hakları ve demokrasi yönünde, Avrupa Birliği uyum yasalarıyla birlikte, geçmiş dönemlere göre çok büyük bir yol ve ilerleme kat etti. Bu gelişmeler Batılı ülkeler tarafından da taktir ve teşvik edildi. Bu nedenle Gezi Parkı olayları vesilesiyle dünyada yapılan değerlendirmeler yine aynı yapıcı teşviki içermelidir. Çünkü özellikle Ortadoğu'da hepimizin arzu ettiği demokratik yapının yerleşmesi, Türkiye'nin ilerici ve aydınlık yapısının onlara örnek gösterilmesiyle mümkün olacaktır.

Sayın Adnan Oktar'ın Huffington Post'ta 19 Haziran 2013'te yayınlanan makalesi:

http://www.huffingtonpost.com/harun-yahya/what-gezi-park-means-to-m_b_3453428.html

Masaüstü Görünümü