Harun Yahya

Türkiye’deki tüm partiler birleşebilir mi?




 

Yerel seçimlerden Ak Parti kendi geçmiş başarılarını gölgede bırakan bir oy oranıyla Türkiye genelinde birinci parti olarak çıktı. Bu Türk sağı için son derece olumlu bir sonuç, fakat detaylara baktığımızda gerçek huzurun ortaya çıkması için atılması gereken başka adımların da olduğu görülüyor. Bu önemli adımların neler olduğunu anlayabilmek için öncelikle, Türkiye’nin bugünkü konumunu incelemek gerekir. 

 

Türkiye’nin önemi her geçen gün artıyor. Çünkü,

 

- Türkiye, Orta Doğu’daki iç savaşların, diktatörlüklerin, radikal grupların ortasında hem kendi iç huzurunu hem de komşularının huzurunu korumaya çalışan bir ülke. 

 

- Türkiye zor durumdaki Müslüman ülkelerdeki kardeşlerine elinden geldiğince yardımcı olmaya çalışan bir ülke. 

 

- Türkiye, dindar Müslüman nüfusu ile Batı medeniyetinden kopmamış, bilakis demokrasi kültürü ve kucaklayıcı bakış açısı ile yüzünü Batı’ya dönmüş bir ülke. 

 

- Orta Doğu’da var olmuş tüm kültürler Türk sosyal dokusuna yüzyıllar boyunca emek emek işlenmiştir. Aynı mahallede Süryani, Ermeni, Kürt, Arap ve Türk ayrım olmadan yüzyıllardır bir arada yaşayabilmektedir. Dolayısıyla Türkiye’yi idare edecek bir partinin, bu unsurların tümünü kapsayacak bir politika izlemesi gerekmektedir. 

 

Ak Parti bugüne kadar özellikle endüstriyel gelişim ve ekonomik kalkınma anlamında tüm dünyanın dikkatini çeken bir sonuç aldı. Sağın tüm unsurlarını bünyesinde barındırıp, hiç bir şekilde mezhep ayrımı iddiası oluşturacak bir görünüm vermemesi de, Türkiye’yi geçtiğimiz 10 yılda mezhep tartışmalarının  dışında tuttu. Hatta Cumhuriyet tarihinde ilk defa Alevi dedelerine devlet eliyle sahip çıkıldı, cem evleri açıldı. Ancak seçim sonuçlarına baktığımızda, Türkiye’nin Güneydoğu’su ve Batı’sındaki illerin birçoğunda AK Partinin kaybettiğini görüyoruz. Bunun nedenlerini incelediğimizde ise karşımıza acil olarak üzerinde durulması gereken bir tablo çıkıyor. 

 

Ülkemizin Batısı’nda yaşayan vatandaşlarımızın kalplerini kazanmak mümkün

 

Türkiye’nin sahil bölgelerinde yaşayan halkın Ak Parti’ye teveccühünü sağlamak için hükümetin mutlaka ılımlı, anlayışlı, sevgi ve şefkati esas alan, özgürlüğü temel dayanak noktası kılan İslam anlayışını benimsemesi gerekiyor. Ak Parti iktidarı dönemi boyunca hiç kimsenin yaşam tarzına karışılması söz konusu olmamıştır. Buna rağmen nadiren de olsa bazı Ak Parti mensupları tarafından dile getirilen çeşitli söylemler, bazı kesimlerde rahatsızlığa sebep olabilmektedir. Bunu engellemek için Kuran ahlakının da gereği olan özgürlükçü anlayışın daha çok vurgulanması gerekir. Açık, dekolte kıyafetli bayanların, sahilde denize giren gençlerin de birinci sınıf Müslüman olarak değerlendirildiğinin açıkça belirtilmesi, onlara yönelik özel bir kucaklama politikasının geliştirilmesi güzel bir atılım olacaktır.

 

Güneydoğu’da bölünme tehlikesi

 

Güneydoğu’da bölücü propaganda yapan ve yaklaşık 30 yıldır on binlerce insanımızın hayatına mal olan bölücü teröre karşı gerek Ak Parti gerekse devlet kurumları her zaman teyakkuzdadır. Ancak, Marksist-Leninist bir örgüt olan PKK’nın, Lenin’in “bir adım ileri iki adım geri” öğretisi gereği, zaman zaman geri adım atıyor gibi görünebileceğini de asla göz ardı etmemek gerekir. PKK’nın nihai hedefi bağımsız komünist Kürdistan devletini kurabilmektir. Bu hedefe ulaşmak için yıllarca acımasızca kan döken örgütün, ideolojisinden tamamen vazgeçmediği müddetçe bu hedefinden de vazgeçmeyeceği açıktır. 

 

Bölgede seçimlerin yıllardır silahların gölgesinde yapıldığı bilinen bir gerçektir. PKK baskı ve dayatması sık sık şiddete dönüşmekte, halk tek bir partiye oy vermeye mecbur bırakılmaktadır. Bu seçimde de tehdit ve baskı olmasa Güneydoğu'da seçim sonuçlarının çok farklı olacağı açıktır. 

 

Tabi ki AK Parti hükümetinin çalışmaları ile bu konuda çok büyük bir ilerleme kaydedilmiştir, örneğin her gün gelen şehit haberleri sona ermiş, bölgedeki çatışma yok denecek kadar azalmıştır, ancak bütün bu çabalara rağmen örgüt ideolojisinden vazgeçmemektedir. Güneydoğu'da vatandaşlarımızın üstündeki PKK tehdidinin tamamen kalkmasını sağlamak Hükümetimizin en aciliyetli görevidir.

 

Özerklik bölünmeye giden önemli bir adımdır. “Özerklik ilan etmeyeceğiz” söylemlerine aldanıp, gereken tedbirleri almamak akılcı bir tutum olmaz. Çünkü bölgede 30 yılı aşkın bir süredir ideolojik fikri alt yapı oluşturulmaktadır. Dolayısıyla öncelikli olarak yapılması gereken bu ideolojik alt zeminin sona erdirilmesidir. 

Devletimiz PKK propagandasına karşı milli ve manevi değerlerimizi esas alan fikri bir set oluşturmak zorundadır. Bu büyük tehlikeye karşı hem insanlarımızın bilgilendirilmesi, hem ülküsü ve ideali olan nesillerin yetiştirilmesi hem de gereken diğer tedbirlerin alınması lazımdır.  

 

Tüm siyasi partiler birleşerek vatanın bütünlüğü için çalışmalı

 

Bölünme tehlikesine karşı siyasi kaygılar değil, vatanın birliği ön plana alınmalı ve sağ - sol ayrımı olmadan tüm partilerin bu illerde birleşerek toplu bir çalışma yapması gerekmektedir. Güneydoğu’da blok bir kayıp olmaması için Ak Parti ve diğer partilerin ittifakla seçime girmesi gerektiği görülmektedir. Bölünme tehlikesi söz konusu olduğunda tüm partilerimizin kardeşlik ruhunu ortaya koymaları milletimizin beklentisidir.

 

Türkiye’nin gerçek anlamda başarılı olması ve huzurun yakalanması ancak bu adımlar hızla atılırsa olabilir. Kutuplaşma değil kenetlenme yaşayan bir halk, tüm Müslüman dünyasına örnek oluşturacak manevi değerlere saygılı bir demokrasi örneği olacaktır. 

 

Adnan Oktar'ın Opinion Maker'da yayınlanan yazısı:

 

http://www.opinion-maker.org/2014/04/can-all-the-parties-in-turkey-unite/

 

Masaüstü Görünümü