Harun Yahya

New Humanist dergisinde ve internet sitesinde yer alan Sayın Adnan Oktar ile ilgili iddialara cevaplar




 

 

 






DARWİNİZMİN ÇÖKÜŞÜ NEW HUMANİST DERGİSİNDE PANİĞE YOL AÇTI:


 


Adnan Oktar'ın 9 Eylül 2009 tarihli röportajından







1. Dawkins’in sitesine yönelik kapatma kararı:

Evcikli böcekle ilgili iddia:
Sayın Adnan Oktar’ın Yaratılış Atlası isimli eserinde yer alan metal kancalı evcikli böcek resmi, Dawkins tarafından büyük bir buluşmuş gibi gündeme getirilmiştir. Oysa bu böcek resmi, yazar tarafından özel olarak kitaba eklenmiş maket bir resimdir. Resmin maket olup olmaması, fosili gösterilen canlının halen günümüzde yaşadığı gerçeğini değiştirmemektedir. Dawkins, muhteşem Yaratılış Atlası’ndaki, evrimin geçersizliğini ortaya koyan olağanüstü delillerden dolayı çok bunalmış olacak ki, bu Yaratılış delilleri hakkında çaresiz ve açıklamasız kaldığından, yazarın özel olarak kitaba eklemiş olduğu bu maket resmini büyük bir buluşmuş gibi her fırsatta dile getirmiştir. Aslında bu tutumu ile Dawkins, Darwinizm’in içinde bulunduğu zavallı durumu dile getirmiştir. Evcikli böcek, milyonlarca yıllık fosili ile aynı görünümde, hiçbir değişikliğe uğramamış olarak günümüzde yaşamaktadır. Dawkins’in ağırına giden de bu olmuştur. Konuyla ilgili detaylı açıklamayı buradan okuyabilirsiniz.

Dawkins’in internet sitesinin kapatılma kararı ile ilgili iddia: Adli makamların Dawkins’in internet sitesine yönelik almış oldukları kapatma kararı, Dawkins’in, kendince sitesinde yaptığı evcikli böcek ile ilgili iddialarıyla alakalı değildir. Dawkins’in, bu böcek hakkında öne sürdüğü iddiaları bir panik ve Darwinizm’in çöküşünden kaynaklanan bir zavallılık içinde dile getirdiği rahatlıkla anlaşılmaktadır. Siteye yönelik olarak mahkemenin aldığı resmi kapatma kararı, sitede yazara karşı yapılan hakaretamiz yorumlar sebebiyle alınmıştır. Söz konusu yorumlar hakkında Sayın Adnan Oktar’ın avukatları site yöneticilerini uyarmış, fakat bu uyarı dikkate alınmayıp gerekli tedbirler alınmadığından, mahkeme yoluna başvurulmuştur. Türk mahkemeleri, açık hakaret içeren sözler karşısında kapatma istemini haklı bulmuş ve siteyi kapatmışlardır. Dolayısıyla Dawkins’in sitesine yönelik kapatma kararı, hakimlerin, açık deliller karşısında verdikleri resmi bir karardır. Kuşkusuz ki hiçkimsenin bir başkasına herhangi bir yolla hakaret etmeye hakkı yoktur. Söz konusu karar, tüm insanların hakkını koruyan bu yönde alınmış son derece önemli ve gerekli bir karardır.

 

 





NEW HUMANIST'İN ATEİST İDEOLOJİSİ:


 


Adnan Oktar'ın 2 Ekim 2009 tarihli röportajından







2. Batı’da Harun Yahya’nın bilimsel iddialarının hicivle karşılandığı yanılgısı:

New Humanist dergisi, muhtemelen Sayın Adnan Oktar’ın Darwinizm’e karşı sunmuş olduğu olağanüstü, gerçek ve bilimsel delillerden dolayı sıkıntı içinde gibi görünmektedir. Öyle ki, bu sıkıntı sebebiyle oldukça ilginç bir yorumda bulunmuş ve Batı’da Sayın Adnan Oktar’ın iddialarının hicivle karşılandığını iddia etmiştir. Oysa söz konusu yayın kurulunun kendisi de çok iyi bilmektedir ki, Sayın Adnan Oktar, tamamen delilsiz olan Darwinizm’e karşı, kesin ve net bilimsel deliller sunmaktadır. Zaten işte bu yüzden de Batı’da da, dünyanın tüm diğer ülkelerinde de en fazla fikirlerine başvurulan, kitapları en fazla okunan, yayınları internetten en fazla indirilen Yaratılışçı yazardır. Başta Fransız olmak üzere Avrupalı Darwinist yayınlar, Sayın Adnan Oktar’ın eserlerini evrim teorisine karşı büyük bir tehdit olarak görmekte, özellikle Yaratılış Atlası’nın Avrupa’daki etkisini çaresizlik ifadeleriyle karşılamaktadırlar. (Detaylı bilgi için bkz. http://www.harunyahya.org/guncel/fransada_yaratilis_atlasi.htm. Yaratılış Atlası’nın Avupa Konseyi tarafından okullarda okutulmasının yasaklanmasının da kuşkusuz sebebi budur. Yaratılış Atlası’nın öğrenciler üzerindeki derin ve güçlü etkisinin farkında olan Darwinist çevreler, büyük panik içinde bu değerli eserin okullara girmesini engellemeye çalışmışlardır. Dolayısıyla durum, New Humanist dergisinin dile getirmeye çalıştığından çok daha farklıdır. Bugün dünyadaki Darwinist paniğin en büyük sebebi, Sayın Adnan Oktar’ın dünya çapında büyük etki uyandıran çalışmalarıdır. Ve New Humanist dergisi de bunu çok iyi bilmektedir.

3. Sayın Adnan Oktar’a yönelik komplolar ile ilgili iddia:

Sayın Adnan Oktar hakkındaki şizofreni iddiaları asılsızdır:
Sayın Adnan Oktar, ateist, Darwinist, materyalist, komünist, mason odaklara karşı yıllardan beri dünya çapında çok kapsamlı ve son derece güçlü bir fikri mücadele içinde olduğundan, çok fazla sayıda komploya maruz kalmıştır. Bunlardan bir tanesi de,  en yetkili makamlarca bozulup asılsız olduğunun kanıtlanmasıyla, komplo olduğu ortaya çıkmış olan “sözde şizofreni teşhisi”dir. Sayın Adnan Oktar, hiçbir gerekçe gösterilmeksizin, sırf yazdığı Yahudilik ve Masonluk kitabının belirli çevrelerde oluşturduğu rahatsızlıktan dolayı 10 ay boyunca en azılı hastaların yanında akıl hastanesinde tutulmuş, 9 ay da hapishanede tek kişilik hücrede tutulmuştur. Sayın Adnan Oktar’ın faaliyetlerini durdurması için gerçekleştirilen bu caydırma yöntemi, türlü çeşit işkence ve zorluklarla 19 ay boyunca devam etmiştir. Fakat sonrasında Sayın Adnan Oktar’a bir komplo neticesinde konan bu teşhis, askeri hastane tarafından bozulmuş ve kendisine “ruhen ve bedenen sağlıklıdır” raporu verilmiştir. Söz konusu rapor, üst ihtisas kurulunda da onaylanmıştır.

Sayın Adnan Oktar’ın akıl hastanesinde tutulduğu dönemde Darwinizm yanlısı basın tarafından bu konu çok gündeme getirilmiş ve Sayın Adnan Oktar aleyhinde yazılar sıklıkla bu yayınlarda yer almıştır. Fakat Sayın Adnan Oktar hakkındaki teşhis, askeri hastanede bozulduktan sonra, askeri hastane tarafından verilen ruhen ve bedenen sağlıklıdır raporu hakkında, söz konusu basında tek bir kelime dahi yer almamıştır. New Humanist dergisi de aynı sinsi taktiği uygulamakta ve yalnızca sahte şekilde konulmuş olan teşhisi dile getirmekte, bu asılsız teşhisin bozulmuş olduğundan hiçbir şekilde bahsetmemektedir. (Konuyla ilgili Sayın Adnan Oktar’ın açıklamalarını buradan okuyabilirsiniz.)

Sayın Adnan Oktar’a yöneltilen “sözde suç örgütü” iddialarının asılsızlığı: Sayın Adnan Oktar ve bazı BAV camiası mensuplarına yönelik verilmiş olan mahkeme kararı, şu anda henüz Yargıtay aşamasındadır. Fakat burada önemle belirtilmesi gereken husus, verilmiş olan mahkeme kararının tamamen usulsüz gerekçelere; avukat huzurunda olmaksızın işkence zoruyla imzalatılan ve kanunen geçersiz olan emniyet ifadelerine dayandırılmış olmasıdır. Dava sürecinde meydana gelen hukuki hatalar, 70 ayrı madde altında derlenmiş ve Yargıtay’a ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine iletilmiş durumdadır. Nitekim BAV davasının görüldüğü mahkemenin savcısı, sanıklar aleyhine hiçbir delil bulunmayışını ve mahkemenin yapmış olduğu usul hatalarını gerekçe göstererek ceza kararını temyiz başvurusunda bulunmuştur. Mahkemenin kararına saygımız tamdır, fakat hiçbir suç unsuru bulunmayan söz konusu davada beklentimiz kararın Yargıtay tarafından bozulmasıdır. Konuyla ilgili detaylı bilgileri buradan, buradan ve buradan okuyabilirsiniz.)


 





NEW HUMANIST'DE HUKUKİ SÜREÇLE İLGİLİ YER ALAN İDDİALARIN KAYNAĞI ARAŞTIRILMALIDIR:


 


Adnan Oktar'ın 25 Eylül 2009 tarihli röportajından







4. Sayın Adnan Oktar’a ve BAV camiasına yöneltilen “dinin sözde farklı uygulanması” iddialarının geçersizliği:

New Humanist dergisi, Sayın Adnan Oktar’a karşı çıkan bir kısım masonik, Darwinist ve materyalist odakların asılsız iddialarını kendi taraflı yorumlarını ekleyerek dile getirmiş ve Sayın Adnan Oktar’a yönelik, “sözde farklı dini uygulamalar” iddiasını gündeme getirmiştir. Oysa bu iddia, tamamen spekülasyona dayalı, tümüyle gerçek dışı ve bir kısım masonik odakların kirli emellerini gerçekleştirebilmek için attıkları bir iftiradan öte değildir. Nitekim bu iddia, şu anda sayısız delil ile çürütülmüş durumdadır.

Sayın Adnan Oktar’ın Ehl-i Sünnet inancının önemini, 5 vakit namazın farz oluşunu ve faziletini ifade eden eserleri ve röportajları, bugün dünyanın her tarafında yakından izlenmektedir. Üstelik bu yayınlar, Sayın Adnan Oktar’ın 1990’lı yıllardan beri yayınladığı kitaplarda yer almaktadır. Dolayısıyla Sayın Adnan Oktar’a yönelik böyle bir iddianın gündeme getirilmesi için hiçbir delil ve hiçbir tanık bulunmamaktadır.

Adnan Oktar’ın kaleme almış olduğu eserler incelendiğinde, namaz vakitleri hakkında Ehli Sünnete bağlılık konusundaki görüşleri açıkça görülebilmektedir. Yazarın, İmanı Çabuk Anlamak-1 adlı eserinin 63 ve 64. sayfalarında kendisi namaz vakitlerinin beş vakitten oluştuğunu, beş vakit namazın da farz, vacip ve sünnetleriyle toplam 40 rekattan oluştuğunu belirtmektedir. İslamın İnanç Esasları adlı eserinin 81- 83. sayfasında da yine namazın beş vakit ve 40 rekattan oluştuğunu açıkça ifade etmiştir. Kamil İman adlı eserinin 24. - 25. sayfalarında da namaz vakitlerinden bahsederken yine beş vakit olarak söz etmektedir.

Değerli ilahiyat profesörlerimiz de, yazarın Hanefi mezhebine ve Ehl-i Sünnet anlayışına uygun din anlayışını belgeleyen bilimsel mütalaalar vermişlerdir. Söz konusu değerli profesörlerden biri olan Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. MEHMET BAYRAKDAR, mütalaasında aşağıdaki ifadelere yer vermiştir:

“... YAZARIN HİÇBİR ESERİNDE İSLAM DIŞI VE İSLAM’IN TEMEL KAYNAKLARI OLAN KURAN VE SÜNNET’E AYKIRI HİÇBİR FİKRE RASTLANMAMIŞTIR. Aksine, geleneksel Türk-İslam anlayışımız korunmuştur. Milli ve dini örf ve adetlerimize ters düşen hiçbir bilgi görülmemiştir...”


Aşağıda yazarın farklı din anlayışı uygulama iddiasının asılsızlığını ispatlayan değerli ilahiyat profesörlerimize ait diğer bilimsel mütalaalar sunulmaktadır:



1-    Ankara Üniversitesi Tefsir Anabilim Dalı Öğretim Üyesi olan Prof. Dr. Salih Akdemir’in 20.03.2000 tarihli mütalaası

2-    Ankara Üniversitesi Tefsir Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mevlüt Güngör’ün 25.03.2000 tarihli mütalaası

3-    Avrupa Uluslararası İslam Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayrettin Karaman’ın mütalaası

4-    Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. M. Saim Yeprem’in 20.10.2000 tarihli mütalaası

5-    Ankara Üniversitesi Hadis Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. M. Hayri Kırbaşoğlu tarafından tanzim edilen 28.03.2000 tarihli mütalaası

6-    Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Bayrakdar’ın 30.05.2000 tarihli mütalaası

7-    Ankara Üniversitesi Kelam Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. İlhami Güler’in  25.03.2000 tarihli mütalaası

8-    Ankara Üniversitesi Tefsir Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ömer Özsoy’un 29.02.2000 tarihli mütalaası

9-    Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri öğretim görevlisi Doç. Dr. Mehmet Paçacı’nın 01.06.2000 tarihli mütalaası

 

Sayın Adnan Oktar’ın Ehli Sünnet ile ilgili değerli fikirlerini buradan okuyabilirsiniz. Yine Sayın Adnan Oktar’ın 5 vakit namazın fazileti ile ilgili eserini buradan okuyabilirsiniz.

5. Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarına yönelik cinsel içerikli iftiraların asılsızlığı:

New Humanist dergisi, şaşırtıcı şekilde, geçersizliği kesin delillerle ispat edilmiş olan iddiaları sırasıyla dile getirmekte ve bu yolla aleyhte bir propagandanın parçası olmaktadır. Ateist ve Darwinist bir yayın olan söz konusu derginin çizgisinden, Sayın Adnan Oktar’a yönelik iddialarındaki taraflı tutumu açıkça görülebilmektedir. Bu dergi de tüm ateist, Darwinist yayınlar gibi, Sayın Adnan Oktar’ın güçlü Darwinizm karşıtı faaliyetlerinden şiddetli şekilde rahatsız olmuş görünmektedir.

Sayın Adnan Oktar’a ve BAV camiasına yönelik cinsel içerikli iftiralar, Darwinistlerin yaşadığı bu büyük rahatsızlığın her zaman bir göstergesi olmuştur. Ateist ve Darwinist kesim ne zaman yenileceğini anlasa, toplumun en hassas noktası olan cinsellik iftirasına başvururlar. Dolayısıyla New Humanist dergisinde de bu yönde açıklamaların yer alması şaşırtıcı olmamıştır.

Söz konusu iddianın gerçek kabul edilebilmesi için öncelikle bu konuda bir şikayetçi, bir mağdur veya bir tanık bulunması gerekmektedir. Fakat bu iftirayı doğru kılacak tek bir tane bile tanık, şikayetçi veya mağdur bulunmamaktadır. Dahası, New Humanist’de geçen gizli kameralarla ilgili iddianın da hiçbir gerçekliğinin olmadığı yasal olarak ispat edilmiştir. Mahkemeler ve savcılıklar tarafından defaatle verilmiş olan beraat ve takipsizlik kararı, bu iddiayı tamamen ortadan kaldırmaktadır. Nitekim bu iddiayı da doğrulayacak ne tek bir video kamera ne de bir kayıt bulunmamaktadır.

New Humanist dergisinde söz konusu iddiaya tanık olarak gösterilmeye çalışılan iki kişi, Tuğçe Doras ve Seçkin Piriler, emniyette zor ve baskı altında önlerine konan ifadeleri imzalamak zorunda kalmış olan kişilerdir. Bu kişiler, daha sonra, kendilerine emniyette baskı uygulandığını belirterek, hakim huzurunda söz konusu emniyet ifadelerini kabul etmemiş, ne Sayın Adnan Oktar’dan ne de bu camiaya mensup tek bir kişiden hiçbir baskı veya zarar görmediklerini, iddia edildiği şekilde cinsel içerikli bir çıkarın söz konusu olmadığını hakim huzurunda beyan etmişlerdir. Söz konusu ifadeler mahkeme tutanaklarında mevcuttur. Bu konuyla ilgili detaylı bilgi ve belgelere buradan ulaşabilirsiniz.

Burada belirtilen iddialar, 1999 yılında tüm BAV üyelerinin gözaltına alınmaları sırasında, iddia edilen Ergenekon terör örgütünün komploları sonucunda tüm BAV yargılananları ve gözaltına alınan diğer kişilere baskı ve işkence yoluyla imzalatılan emniyet ifadelerine dayanmaktadır. Kanunlara göre, işkence altında ve yargılananların yanında avukat bulunmaksızın imzalatılan emniyet ifadeleri tamamen geçersizdir. Ancak BAV davasında söz konusu geçersiz emniyet ifadeleri, gerekçe gösterilerek ceza kararı verilmiştir. Mahkemenin hukuka aykırı şekilde hükme esas aldığı bu ifadeler, aynı izahlar New Humanist dergisinde tekrarlanmış ve sanki bir gerçekliği varmış gibi okuyucuya sunulmuştur.

6. Ailelere yönelik iddiaların asılsızlığı:

New Humanist dergisinin BAV camiası mensuplarının ailelere yönelik tutumlarıyla ilgili iddiaları, çok çirkin bir iftiraya dayanmaktadır. Masonik odaklar ve iddia edilen Ergenekon terör örgütü mensupları tarafından desteklendiği delil klasörlerinde yer alan yalnızca 4-5 aile, çeşitli spekülasyonlarla bu iddia edilen terör örgütünün ürettiği iftiraları gündeme taşımışlardır. Bu yolla yargıyı etkilemeye çalışmış, BAV camiası hakkında olumsuz propaganda yürütmüşlerdir.

BAV camiasının ailelere olan hürmet ve sevgisini görebilmek için iddia edilen Ergenekon terör örgütü tarafından desteklenen 4-5 ailenin değil, Sayın Adnan Oktar ve BAV camiası hakkında fikirlerini ve sevgilerini açıkça belirten YÜZLERCE ailenin kanaatlerine bakmak gerekir. Yüzlerce aile, Sayın Adnan Oktar’ın vesilesiyle çocuklarının güzel ahlaklı ve imanlı yetişmesinden dolayı memnuniyetlerini belirtmekte, zorluk, hastalık demeden çocuklarının en büyük destekçi ve yardımcıları olduğunu dile getirmektedirler. Bu ailelerin bizzat kendi ifadelerini ve yaptıkları basın toplantısını buradan izleyebilirsiniz.

Ailelerden maddi dayanak elde edildiği iddiası da aynı şekilde iddia edilen örgüte bağlı kişilerin provokasyonunun bir sonucudur. Kendilerince mahkemeyi olumsuz yönde etkileyebilmek, kamuoyunda infial oluşturabilmek için ortaya atılmış bu iddianın ise tek bir tane bile somut delili bulunmamaktadır. Konuyla ilgili BAV davası iddianamesinde adı geçen 4 kişinin hakim huzurundaki ifadelerinde bu iddia tamamen yalanlanmıştır. Bu konuda ne bir tanık, ne bir şikayetçi ne de bir mağdur vardır.

Dahası, BAV camiası mensupları, 40-45 yaşlarında meslek sahibi, kendi işlerini kurmuş, evli ve düzenli bir aile yaşantısı olan kişilerden oluşmaktadır. Her biri Türkiye’nin ve dünyanın en iyi üniversitelerinden mezun olmuş, ticari faaliyetleri oldukça başarılı kişilerdir. Onlara karşı yöneltilen bu iddia, başta BAV camiası mensuplarının kişiliklerine uymadığı gibi, maddi anlamda da son derece de dayanaksız bir iddiadır.

Ayrıca BAV camiası mensuplarının ailelerinin kendi izahlarından da anlaşılabileceği gibi, asıl maddi katkı bu ailelere çocuklarından gelmektedir. Dinimizin gereği olarak tüm BAV mensupları, ailelerini kutsal görür ve onlara derin sevgi ve hürmet gösterirler. Dolayısıyla bu yöndeki iddialar, tamamen gerçek dışıdır, çirkin bir spekülasyona dayanmaktadır.


7. Fatih Altaylı ile ilgili iddiaların asılsızlığı:

BAV davasında adı müşteki olarak geçen Fatih Altaylı’nın öne sürdüğü “hakkında hakaret içeren yazıların bazı basın kuruluşlarına gönderilmesi” şeklindeki ithamın geçersiz olduğu mahmeke kararıyla sabittir. Fatih Altaylı’nın bu ithamı daha önce birkaç kere yargıya taşınmış ve bu iddianın BAV yargılananları ile hiçbir ilgisinin olmadığı, mahkemenin verdiği beraat kararıyla anlaşılmıştır.

Fatih Altaylı’nın Bilim Araştırma Vakfı yöneticileri hakkında Kartal Cumhuriyet Başsavcılığı'na bulunduğu şikayet neticesinde davaya bakan Kartal 2. Asliye Ceza Mahkemesi, adı geçen yazıların BAV ile ilgisi olmadığını tespit etmiş ve vakıf yöneticileri hakkında 12.06.1998 tarihinde 1996/381 E. 1998/508 K. sayılı BERAAT KARARINI vermiştir. Söz konusu karar Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nce de onanmıştır.

Fatih Altaylı, yine söz konusu karalayıcı yayınlar hakkında Bilim Araştırma Vakfı yönetici ve mensuplarına karşı İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde tazminat davası açmıştır. İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesi ise, söz konusu bültenlerle ilgili olarak 3 kişiden oluşan bir bilirkişi heyetinden rapor almıştır. Mahkemenin fikrine başvurduğu bilirkişi heyeti, yaptığı incelemeler sonucunda, adı geçen bu yazıların BAV camiasıyla bir ilgisinin bulunmadığını tespit etmiştir. Prof. Dr. Kemal Yavuz, Prof. Dr. Mustafa Özkan ve Doç. Dr. Fatih Andı tarafından hazırlanarak İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne sunulmuş olan 28.01.2002 tarihli resmi bilirkişi raporuna göre, Fatih Altaylı’nın iddialarının doğru olmadığını açıkça belirtilmiştir.

Bütün bunların yanı sıra, DGM Savcılığı'nın Esas Hakkında Mütalaası'nda iddia edilenin tamamen aksine, Fatih Altaylı, BAV camiası mensuplarından kendisine yönelen herhangi bir tehdidin bulunmadığını ve herhangi bir maddi menfaatin de söz konusu olmadığını İstanbul 1 nolu DGM’de 04.08.2000 tarihinde vermiş olduğu ifadesinde belirtmiştir. Fatih Altaylı, konuyla ilgili olarak İstanbul 1. DGM Başkanının sorularına "Bir TEHDİT, BİR PARASAL MENFAAT OLMADI, YİNE BİR TEHDİTLE, BİREBİR TEHDİTLE KARŞI KARŞIYA KALMADIM" sözleriyle cevap vermiştir. Konuyla ilgili delilleri incelemek isteyenler bu adrese başvurabilirler.

Dolayısıyla New Humanist’te Fatih Altaylı ile ilgili yer alan iddiaların tümü iftiralara dayanmaktadır. Söz konusu iddialar, yargı kararlarıyla kesin olarak geçersiz kılınmış olan iddialardır. Fakat tüm ateist, Darwinist ve materyalist yayınlarda olduğu gibi, BAV camiasının bu iddialardan beraat etmiş olduğu hiçbir şekilde dile getirilmemiş, yalnızca iftira niteliğindeki iddialar tekrar edilmiştir.


8. New Humanist'in BAV'ın Atatürkçülük Faaliyetleriyle İlgili Gerçek Dışı İddiaları

New Humanist dergisi, BAV camiası tarafından dahi tanınmayan meçhul bir kişinin ifadelerini kullanarak BAV camiasına yönelik galiz iddialarda bulunmuştur. Bunlardan Atatürk’e yönelik iddiaların ciddi bir mantık hezimetinin ürünü olduğu ise oldukça açıktır. Şu anda Türkiye’de Atatürk’e yönelik en güzel, en kaliteli ve en etkili kitapları yayınlayan, Atatürk sergileri düzenleyip tüm dünyaya yönelik röportajlarda ulu önderimizi öven en etkili kişi Sayın Adnan Oktar’dır. Katıldığı pek çok televizyon programında milyonlarca kişinin gözü önünde Atatürk'e olan sevgisini ve bağlılığını defalarca ifade etmiştir. Bunlardan bir kaç örnek şu şekildedir:






Ekin TV, 29 Ocak 2009



Ekin TV: Evet hocam şimdi, Mustafa Kemal Atatürk bu konuyla ilgili Mustafa Kemal Atatürk’e yazdığınız kitaplar var. Bu konuda bazılarını açar mısınız? Siz Atatürk’ü nasıl anlattınız veya siz kazıdınız kazı kontörü, Atatürk’ün yüreğini nasıl anlattınız?


ADNAN OKTAR: MaşaAllah, evet, Atatürkümüz aslanların aslanıdır. Çok yakışıklı, çok akıllı, medarı iftiharımız olan yiğit bir Osmanlı Paşasıdır ve yiğit bir Türk paşasıdır ve başkomutandır. Atatürk’ün dindarlığı birçok insanın elde edemeyeceği dindarlık derecesindedir. Mesela Kuran tefsiri yaptırmıştır, Elmalı tefsirini ki çok önemlidir. Buhari’yi, Sahihi Buhari’yi yani sahih hadis kitaplarının en önemlisi olan Buhari’yi tefsir ettirmiş ve onu bastırmış, hazırlattırmıştır. Diyanet İşleri Başkanlığını kurdurmuştur, yani devletin en büyük teşkilatı Diyanet İşleri Başkanlığı. Ve dini samimi ve dürüst olarak yaşamamız için bir sistem kurmuştur. Münafıklığı ortadan kaldırmıştır. Münafıklık yolunu kapatacak laiklik sistemini oluşturmuştur. Ve samimi Müslümanlığı yaşamamız için yolu sonuna kadar açmıştır. Zaten işgali nasıl kaldırdığı, düşman işgalini nasıl kırdığı daha hala insanların anlayamadığı bir mucizedir, harikadır. Allah’ın ona bir lütfudur. Atatürkümüze bir lütfudur. Çünkü tamamen parçalanmış yok olmuş bir devleti, milleti yeniden inşa etti, Allah O’nu vesile etti maşaAllah. Allah ondan razı olsun. Ve bir Kuran aşığıdır o Hazreti Gazi. Her akşam muntazam Kuran tilavet ettirip onu dinleyen ve ondan çok zevk alan bir insandır. Kuran’ın hem manasını araştırıp inceleyen bir insan hem de Kuran tilavetinden çok zevk alan bir insan. Özel hafızları vardı mesela bu pek bilinmiyor. Özel hafızları vardı Hazreti Atatürk’ün ve insanlara çevresindekilere de Kuran dinletip, kendisi de dinleyip bundan zevk ve feyz alan bir insandı. Onun için Atatürk’ü insanlar tanıdıkça daha da severler, daha da onun değerini bilirler. Ama bu gerçek yönleri ile anlatmak lazım. Antikomünistti, “Beyler” diyor “Türk milletinin en büyük düşmanı komünistliktir. Behemehal her görüldüğü yerde ezilmelidir.” Ağzından nur akıyor nur, maşaAllah. İşte onun için diyorum işte aslanların aslanı diye, birçok yönü vardır. Mesela mason locasını kapatmak, kim cesaret edebilirdi? Aslan gibi hemen kapatacaksınız demiştir o akşam anında kapatılmıştır mason locaları. Yani dünyanın hiç bir yerinde insanlar buna cesaret edemez mason locasını kapatmaya. Böyle bir yiğitlik de göstermiştir, anlat anlat bitmez Atatürk’ün yiğitlikleri.

Kanal Malatya, 7 Ocak 2009

Kanal Malatya: Atatürk dindar mıydı?

Adnan Oktar: Atatürk hem ne dindardı, hem ne mükemmel insandı. Anlatsak sabahlara kadar bitmez. Bir insan düşünün ki Müslümanların temel ihtiyacı olan bilgiyi, yani Kuran’ı tefsir ettiriyor. Ve en mükemmel âlime tefsir ettiriyor. Elmalı’ya. Elmalı Hamdi Yazır Efendi’ye. Ve bu tefsiri Türk Halkı’na sunuyor. Ve en muteber hadis kitabını açıklattırıyor. Şerh ettiriyor. Sahih-i Buhari’yi halkına sunuyor. Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurduruyor, halkına sunuyor. Ve diyor ki Türk milletinin en büyük düşmanı komünistliktir. Ve behemehal her görüldüğü yerde ezilmelidir. Tam bir aslan üslubu maşaAllah. Türk birliğini savunuyor, İslam birliğini savunuyor, Türk-İslam Birliği’ni savunuyor. Ve Kuran aşığı, her akşam Kuran okutturuyor ve dinliyor. Peygamberimizin güzel ahlakını, onun güzel hayatını çok iyi bilen bir insandı. Tam bir peygamber hayranıdır. Yani o kadar çok Atatürk’ün peygamberimizle ilgili güzel sözü vardır ki, söylediğim gibi ben sabaha kadar anlatsam bitmez.... Mesela Atatürk diyor ki “Ey millet Allah birdir. Şanı büyüktür.” Ağzından nur akıyor bak maşaAllah. “Allah’ın selameti, atıfeti, hayrı üzerinize olsun. Koyduğu esas kanunlar- dikkat edin- Kuran’ı azimüşandaki ayetlerdir. İnsanlara feyz ruhunu vermiş olan dinimiz son dindir. Ekmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, hakikate uymamış olsaydı, bununla diğer ilahi ve tabii kanunlar arasında aykırılıklar olması gerekirdi. Bütün ilahi kanunları yapan Cenab-ı Hak’tır.” Tam Müslüman evladı bak maşaAllah. Bütün dünyanın Müslümanları Allah’ın son peygamberi Hz. Muhammed’in gösterdiği yolu takip etmeli. Ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli. Tüm Müslümanlar Hz. Muhammed’i örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli. İslamiyet’in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli zira ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir, kalkınabilir.








Atatürk’ün dindarlığını, Allah’a ve Peygamberimiz’e yönelik derin ve güçlü sevgisini en güçlü şekilde dile getiren Sayın Adnan Oktar’dır. Sayın Adnan Oktar’ın Atatürk ile ilgili internet siteleri aşağıdaki gibidir:

http://www.ataturkuiyianlamak.com/

http://www.uluonderataturk.com/

http://www.basogretmenataturk.com/

http://www.bozkurtataturk.com/

Sayın Adnan Oktar’ın Atatürk ile ilgili değerli eserlerinden bazıları ise şöyledir:

Samimi bir dindar Atatürk

Gerçek Atatürkçülük

Atatürk ve Gençlik

Atatürk’ü iyi anlamak

Atatürk ansiklopedisi 1. Cilt

Atatürk ansiklopedisi 2. Cilt

Asker Atatürk

9. Sayın Adnan Oktar’a karşı düzenlenen psikolojik savaşın bir unsuru olan Kokain komplosunun New Humanist tarafından aynı yöntemle tekrar gündeme getirilmesi:

New Humanist dergisinde yıllar önce Sayın Adnan Oktar’a yöneltilen ve Sayın Oktar'ın mahkeme kararıyla beraat ettiği komplo bir kez daha gündeme getirilmiştir. Bu komplo, Sayın Adnan Oktar’a yapılan kokain komplosudur. Yıllar önce Sayın Adnan Oktar’a iddia edilen Ergenekon Terör Örgütünün düzenlediği kokain komplosu yargı makamlarınca deşifre edilmiş olmasına rağmen, bu ateizm yanlısı dergide sanki bir gerçekmiş gibi yeniden gündeme getirilmiştir. Oysa Sayın Adnan Oktar’a yapılan kokain komplosu, materyalist ve Darwinist ideolojiye sahip iddia edilen Ergenekon örgütünün yalnızca Sayın Adnan Oktar’ın milli ve manevi değerlerin yaygınlaştırılması yönündeki faaliyetlerinden duydukları rahatsızlıktan dolayı ne derece büyük bir hasmane tutum takınabileceklerinin bir göstergesidir.

1991’in ortalarında Sayın Adnan Oktar İzmir’de birkaç arkadaşıyla birlikteyken gerekçe gösterilmeksizin tutuklandı. Daha sonra, 72 saat boyunca alıkonulduğu İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne nakledildi. 72 saat sonunda kokain testi için Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Ve Sayın Adnan Oktar’ın kanında kokainin bir yan ürününün çok yüksek miktarlarda bulunduğu açıklandı. Eğer Sayın Adnan Oktar’ın kanında çıkarılan kokain dozu, 72 saat önce alınmış olsa, bu oran Sayın Adnan Oktar’ın ölümüne sebep olacak derecede yüksek bir dozdu. Bu durum bu miktardaki kokainin Sayın Adnan Oktar’ın vücuduna 72 saatten çok daha kısa bir süre önce, yani gözaltında bulunduğu sırada girdiğini göstermekteydi. Yani kokain Sayın Adnan Oktar’a gözaltındayken, emniyette yemeğine karıştırılmak suretiyle verilmişti. Olayın Sayın Adnan Oktar’a yapılmış bir komplo olduğu 20 yabancı Adli Tıp Kurumunun verdiği raporlarla ve Türk Adli Tıp Kurumunun verdiği resmi raporla ortaya çıktı ve Sayın Adnan Oktar mahkemenin olayın bir komplo olduğunu söylemesi ile beraat etti. Bu olay, Sayın Adnan Oktar’ın faaliyetlerini engellemek isteyen karanlık çevrelerin nasıl bir plan içinde olduklarını ve neleri göze alabildiklerini göstermektedir. Özet olarak anlatmış olduğumuz bu konu hakkındaki detaylı bilgilere buradan ulaşabilirsiniz.

10. Ebru Şimşek ile ilgili iddiaların asılsızlığı:

Ebru Şimşek’in, Sayın Adnan Oktar ve BAV camiasına yönelik iddialarının tümünün iftiraya dayandığı çeşitli yargı kararlarıyla kesinleşmiştir. Fakat New Humanist dergisi, söz konusu yargı kararlarından hiç bahsetmemiş, adeta Ebru Şimşek’in bütün iddiaları gerçekmiş gibi olayları anlatmıştır. Bu da, masonların, ateist ve Darwinistlerin yürüttüğü psikolojik savaş yöntemlerinin en tanıdık örneklerindendir.

Ebru Şimşek’in iddialarının tümünün iftira olduğunu gösteren yargı kararları aşağıdaki gibidir:





BAV davasının devamı niteliğinde olan 2006/26 esas sayılı davada Ebru Şimşek’in iddialarının iftira olduğunu gösteren Başsavcılığın verdiği beraat mütalaası ve İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2007/7 nolu ve 22.01.2007 tarihli BERAAT KARARI.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Ebru Şimşek'in hayali iddiaları hakkında (1999 yılında) 12.08.1999 tarih ve 96/9848 Hz – 99/8409 K. sayılı TAKİPSİZLİK KARARI vermiştir. Bu takipsizlik kararı da kesinleşmiştir

İstanbul C.Başsavcılığı'nın 18.10.2005 tarih ve 05/27549 Hz. - 05/12003 K. Sayılı TAKİPSİZLİK KARARI,

İstanbul C.Savcılığı'nın 31.12.2002 tarih ve 02/60013 Hz. - 02/18838 K. sayılı takipsizlik kararı ve karar hakkındaki itirazın reddine ilişkin Beyoğlu 3.Ağır Ceza Mahkemesi'nin 28.04.2003 tarih ve 03/458 Müt. sayılı İTİRAZIN REDDİ KARARI,

İstanbul C. Başsavcılığı'nın 30.06.2003 tarih ve 02/39606 Hz. - 03/8860 K. sayılı takipsizlik kararı ile bu karar hakkındaki itirazın reddine ilişkin Beyoğlu 2.Ağır Ceza Mahkemesi'nin 03.10.2003 tarih ve 03/333 Müt. sayılı İTİRAZIN REDDİ KARARI

Bağcılar C.Savcılığı'nın 15.10.2003 tarih ve 02/21669 Hz. - 03/6120 K. sayılı takipsizlik kararı ile bu karar hakkındaki itirazın reddine ilişkin Eyüp 2.Ağır Ceza Mahkemesi'nin 02.01.2004 tarih ve 03/894 D.İş. sayılı İTİRAZIN REDDİ KARARI

Üsküdar C. Başsavcılığı'nın 01.07.2004 tarih ve 04/7693 Hz. - 04/4749 K. sayılı takipsizlik kararı ile bu karar hakkındaki itirazın reddine ilişkin Kadıköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 09.09.2004 tarih ve 04/437 Müt. sayılı İTİRAZIN REDDİ KARARI

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 27.03.2006 tarih ve 05/51724 Hz. -06/2432 K. sayılı İTİRAZIN REDDİ KARARI,

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 05/51725 Hz. sayılı İTİRAZIN REDDİ KARARI,

Ebru Şimşek’in basına yansıyan malum görüntüleri üzerine, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilimdalı Başkanlığı tarafından bilirkişi incelemesi yapılmış ve Ebru Şimşek’in iddialarının iftiradan ibaret olduğu 21.10.2005 TARİH VE 2005/127765 SAYILI RAPORLA TESPİT EDİLMİŞTİR.

İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Ebru Şimşek’in iddia ettiği ev ile Ebru Şimşek'in görüntülerindeki evi, mahkeme heyetinin de iştiraki ile resmi bilirkişiye inceletmiş ve bilirkişi raporunda görüntülerdeki EVİN KESİN OLARAK BAV MENSUBUNA AİT OLMADIĞI ortaya çıkarılmıştır.

Ebru Şimşek’in BAV mensuplarına yönelik iftira atmaya başladığı dönemde ev arkadaşı olan Filiz Karataş, 09.12.2004 tarihinde İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 04/337 E. Sayılı dosyasında mahkeme önünde tanık olarak ifade vermiş ve BAV Camiası mensuplarının bu olayla hiçbir ilgilerinin bulunmadığını, BU HAYALİ İDDİAYI BİRLİKTE UYDURARAK BAV’NA İFTİRA ATTIKLARINI açıklamıştır.

Ebru Şimşek’in ifitra da bulunduğu mağdurlarca yapılan 10 ayrı suç duyurusu çeşitli savcılıklarda 10 farklı Cumhuriyet Savcısı tarafından incelenmiş; bu savcılar, yaptıkları soruşturmalar neticesinde Ebru Şimşek’in iddialarının iftira niteliğinde olduğu kanaatine varmışlardır.




11. Avukat Rezzan Aydınoğlu’nun yargı süreci ile ilgili beyanları oldukça şüphelidir:

New Humanist dergisinin iddia ettiğinin aksine, açılmış olan davaların BAV aleyhine sonuçlanmış olması mevzu bahis değildir. Tam tersine, yukarıda yalnızca bir kısmı sayılan davaların neredeyse tamamı BAV lehine sonuçlanmıştır. New Humanist dergisi, henüz sonuçlanmamış yargı süreci hakkında şaşırtıcı şekilde kesin bilgilere sahip olan Ebru Şimşek’in avukatı Rezzan Aydınoğlu ile yakın temas ve işbirliği içinde olacak ki, Rezzan Aydınoğlu’nun ifadelerini doğrudan dile getirmekte sakınca görmemiştir. Avukat Rezzan Aydınoğlu’nun ise devam eden yargı süreci ile ilgili verdiği bilgiler oldukça şüphelidir. Aydınoğlu, kanuni prosedürlere uygun olarak hiçbir şekilde elde edilemeyecek bir bilgiyi, daha Yargıtay tarafından incelenmemiş ve kararı oluşturulmamış bir davanın yargı sürecinin Ekim ayında sonuçlanacağını ve davanın BAV aleyhine neticeleneceğini kesin bir ifade ile dile getirmiştir.

Söz konusu iddia, oldukça ciddi bir iddiadır. Avukat Rezzan Aydınoğlu’nun bu bilgileri nereden edindiği belli değildir. Oldukça şüpheli bir durum husule gelmiştir ve bunun New Humanist dergisinde yer alması da bir o kadar şüphelidir. Rezzan Aydınoğlu yalnızca bir avukattır. Bir avukatın Yargıtay’ın daha vermediği bir kararı önceden bilmesi, New Humanist dergisi ile bağlantıya geçmesi oldukça şaşırtıcıdır. Sayın Adnan Oktar, söz konusu durum ile ilgili olarak Sayın Başbakan’a bu bilginin kaynağının araştırılması için canlı yayın programında suç duyurusunda bulunmuştur. 

12. Sayın Adnan Oktar’ın eserlerinin dünya çapında oluşturduğu büyük etki, bugün tüm dünya basınında geniş yankı bulmaktadır.

Sayın Adnan Oktar'ın kitaplarının içerdiği bilgiler, samimi ve hikmetli anlatım üslubu ve estetik tasarımıyla dünya çapında büyük etki oluşturmaktadır. Bu eserler, ABD'den Endonezya'ya, Güney Afrika Cumhuriyeti'nden Rusya'ya, Çin'den Avustralya'ya, Nijerya’dan Kanada’ya kadar dünyanın pek çok ülkesinde büyük bir okuyucu kitlesi tarafından takip edilmektedir. Kuran ahlakını, Peygamberimiz (sav)'in sünnetini ve iman hakikatlerini konu alan eserler çok sayıda insanın iman etmesine veya imanının derinleşmesine vesile olmaktadır. Dünya siyaseti ve masonluk üzerine yazılmış olan kitaplar ise, pek çok insanın dünyaya bakış açısını değiştirmekte, birçok olayın iç yüzünü öğrenmelerine vesile olmaktadır. Sayın Adnan Oktar'ın Darwinizm'in bilimsel olarak çöküşünü ele alan kitapları en çok etki oluşturan eserlerindendir. Bu kitaplar tüm dünyada büyük yankı uyandırmakta, başta Türkiye olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinde Darwinizm'in maskesinin düşmesini sağlamaktadır.

Daha önce pek çok röportajında açıkça belirttiği gibi, bu eserlerin hazırlanmasında Sayın Adnan Oktar'a, akademisyenler, bilim adamları ve eğitmenlerden oluşan 30 kişilik bir kadro yardımcı olmaktadır. Bu ekip Sayın Oktar'ın eserlerinin hazırlanmasındaki ön araştırma, bilgi ve resim toplanması, gerekli tercümelerin yapılması gibi konularda çalışmakta ve daha sonra toplanan bu bilgileri Sayın Adnan Oktar’a sunmaktadırlar. Böylece yazarın pratik çalışma prensibinin sonucu olarak, Sayın Adnan Oktar’ın hikmetli sözlerini içeren eserleri hızla okurlara ulaşabilmektir.

Ancak burada asıl önemli olan ve vurucu etkiyi yapan, toplanan bu bilgilerin bir araya getirilip birbirleriyle bağlantılarının kurulması ve yorumlanmasıdır. Bu bilgileri bir araya getiren, bunlar üzerinde en hikmetli yorumları yaparak kitlelerin imanına vesile olan kişi, Sayın Adnan Oktar’dır. Kitapları Sayın Adnan Oktar'ın aklının, hikmetinin ve ferasetinin açıkça görüldüğü yerdir. Sayın Adnan Oktar'ın hikmetli yorumları, akılcı açıklamaları, benzersiz örnekleri bu kitapların dünya çapında müthiş etki ve yankı uyandırmasının en önemli sebeplerindendir. Sayın Oktar'ın eserleri, anlatım tekniği, resimler, mantık örgüsü, derinlik, samimiyet, ikna kabiliyeti olarak dünyada tektir. Bu kitaplardaki yazı üslubunun, cümle kurma tekniğinin, güçlü delillendirme yöntemlerinin, itiraz edilemezlik özelliğinin benzeri, başka kitaplarda yoktur.

İnsanların hidayetlerine vesile olan, imanlarını artıran bu eserler ancak Allah’ın bahşettiği üstün hikmet ile hidayete vesile olmaktadır. Bu üstün hikmet de, Allah’ın takdiri ile Sayın Adnan Oktar’da tecelli etmektedir. Dolayısıyla söz konusu iddia, bu eserlerin etkisinden rahatsız olan bazı kesimlerin hezeyanından kaynaklanmaktadır.

Öte yandan bu iddiaların doğru olmadığı, çok basit mantık yürütmelerle dahi görülebilecek kadar açıktır:
 
1. Dünyanın pek çok ülkesinde on binlerce profesör, bilim adamı, eğitmen ve akademisyen vardır. Dünyanın dört bir yanında pek çok biyolog, zoolog, biyogenetikçi, biyomatematikçi, paleontolog, antropolog vardır. Tarih, uluslararası ilişkiler, prehistorya bölümü gibi bölümlerde görev yapan sayısız akademisyen bulunmaktadır. Eğer Sayın Adnan Oktar'ın eserleri gibi eserlerin, hazırlanması için heyet çalışması yapılması yeterliyse, bir grup profesör ve akademisyenin biraraya gelerek benzer bir kitap yazabilmeleri gerekir. İkna ediciliğiyle, resim tekniğiyle, mantık örgüsüyle, anlatım üslubuyla Sayın Oktar'ın eserlerine benzeyen kitapların dünyanın pek çok yerinde görülüyor olması gerekir. Böyle bir çalışmayı organize edebilecek ve gerekli maddi desteği sağlayabilecek, sayısı binleri aşan akademi ve eğitim kurumu da bulunmaktadır. Ne var ki, bugüne kadar bunların hiçbiri bir araya gelerek Sayın Adnan Oktar'ın yazdığı kitapların bir benzerini hazırlayamamışlardır. Bu eserler, etki ve telkin gücüyle, samimi anlatım üslubu ve hikmetiyle eşi benzeri olmayan eserlerdir.
 
2. Bir heyet veya grup çalışmasıyla hazırlanan kitapların en önemli özelliklerinden biri, çoğu zaman birbiriyle çelişen, farklı görüşler ve üsluplar içermesidir. Bu tip kitaplarda, mantık bütünlüğü ve fikir birliği yoktur. Farklı anlatım teknikleri vardır. Farklı üsluplar kullanılır. Seçilen resimler, yapılan tasarımlar birbiriyle uyumlu değildir. Ortaya konulan bilgiler ve savunulan görüşler de çoğunlukla birbiriyle çelişir. Kitap okunur okunmaz, farklı yazarların üslupları hemen fark edilir, kitabın çok sayıda kişi tarafından hazırlandığı kolaylıkla anlaşılır. Sayın Oktar'a ait yaklaşık 300 kitabın tamamında ise, üslup ve mantık bütünlüğü vardır. Tüm kitaplarda, aynı samimiyet, aynı telkin gücü, aynı teknik, aynı derinlik, aynı anlatım, aynı hitabet vardır. Kitaplarda kullanılan resimlerin sanat yönleri, estetik değerleri ve kaliteleri dahi tam bir bütünlük içermektedir. Bunun sebebi ise, bu kitapların hazırlanmasında gerekli teknik altyapı için destek olan bir ekip vardır, ama kitapların tamamı Sayın Adnan Oktar'ın derin aklının, samimi imanının ve güçlü ferasetinin eseri olmasıdır.
 
3. Bir kısım çevreler de bu kitapların Sayın Oktar'ın çevresindeki, BAV mensubu bazı gençler tarafından hazırlandığını ileri sürmektedir. Sayın Adnan Oktar'ın çevresindekiler, üniversite mezunu genç insanlardır. Ne bilgi birikimleri ne de eğitimleri böylesine etkili kitaplar hazırlamaya yeterli değildir. Üstelik, bu gençler eğer böyle kitaplar hazılayabilecek yeteneğe, zihne ve birikime sahip olsalar, bu imkanı çoktan değerlendirir, bir kaç kişi biraraya gelerek bu kitapların benzerlerini çoktan kendileri hazırlarlardı. Ancak şimdiye kadar, böyle birşey gerçekleşmemiştir. Eğer üniversite mezunu her insan böyle kitaplar yazabiliyorsa, Türkiye'de yüzlerce üniversite, on binlerce üniversite mezunu vardır. Bunların, 5-10 kişilik gruplar halinde bir araya gelip, Sayın Adnan Oktar'ın kitapları gibi kitaplar yazabilmeleri gerekir. Ancak Sayın Oktar'ın kitaplarına benzer bir eser bugüne kadar hiç ortaya konulmamıştır.
 
4. Bazı kimseler de bu kitapların ABD, Suudi Arabistan gibi ülkeler tarafından hazırlatıldığı ya da ABD'deki Yaratılışçı kurumlar tarafından desteklendiği gibi iddialar öne sürmektedir. Eğer herhangi bir ülke ya da kurum bu kitapların bir benzerini yapabilecek olsa, bunu kendi adına açıkça yapar, ismini gizleme gereği duymazdı. Neticede birer ilmi eser olan bu kitaplara katkısı veya desteği olan bir kişi, kurum ya da devlet olsa, bunu açıklamasında hiçbir mahsur olmazdı. Hatta böyle büyük etki gücüne sahip eserleri herkes gururla sahiplenirdi.
 
5. Bahsedilen ülkeler ve kurumlar hem maddi olarak hem de teknik altyapı olarak çok geniş imkanlara sahiptir. Suudi Arabistan'da alim kadroları, ABD üniversitelerinde görev yapan binlerce profesör, Mısır'da yüzlerce ilim adamı vardır. Ancak Sayın Adnan Oktar'ın kitaplarına benzeyen bir kitap, ne Suudi Arabistan ne Mısır ne ABD ne de herhangi başka bir ülke veya kurum tarafından şimdiye kadar hiç yapılamamıştır. Açıkça görülmektedir ki, 100 tane de profesör bir araya gelse, onlarca devlet gücünü de birleştirse, Adnan Oktar kitaplarına benzeyen bir kitap yapılamamaktadır. Bu da bir kez daha, bu eserlerdeki muhteşemliği ve harikalığı ispatlamaktadır.
 
6. Sık sık gündeme getirilen konulardan biri de kitapların basılması için gerekli olan maddi güçtür. Bu kitaplar, milyonlarca adet basılmakta ve satılmaktadır. Doğal olarak bu satışlardan bir gelir elde edilmekte, bu gelir yeni kitapların basılması için kullanılmaktadır. Sayın Adnan Oktar'ın kitaplarının hediye olarak bazı adreslere gönderilmesi de, kimi çevrelerce hayretle karşılanmaktadır. Oysa bunda şaşırılacak veya hayret edilecek bir durum yoktur. Benzer satış teknikleri pek çok yayınevi ve şirket tarafından kullanılmaktadır. Hediye edilen kitaplar bir tür reklam görevi görmekte, kitapların ulaştığı kimseler yeni kitaplar sipariş etmekte, hatta çoğu zaman takım halinde bu eserlerden almaktadır. Dolayısıyla kat kat geri dönüş olmaktadır. Bu durumun en çarpıcı örneklerinden biri, Fransa'daki seçkin adreslere kitap hediye edilmesiyle yaşanmıştır. Bu kampanya sonucunda, Fransa'dan gelen kitap talebinde çok büyük artış olmuş, bu ülkedeki Harun Yahya kitaplarının satışında patlama yaşanmıştır.
 
Sayın Adnan Oktar'ın eserlerinin olağanüstü etkileyici olmasının sebebi, yazarın Allah rızası için insanların hidayetine vesile olmaya niyet etmesinin ve bunun için samimiyetle gayret göstermesinin bir tecellisidir. Allah, inşaAllah, bu samimi çabaya güzel bir karşılık vermekte, Harun Yahya külliyatı tüm materyalist ve ateist felsefeleri fikren mağlup etmektedir.

Masaüstü Görünümü