Harun Yahya

Popüler yalnızlık




Yakışıklı, güzel, genç, zengin, sportmen, yaşam dolu görünen insanların çoğu yalnız.

Öyle yalnızlar ki kimileri çareyi sosyal medya arkadaşlıklarında buluyor, suni dünyalar oluşturuyor, hayali dostluklardan medet umuyor. Bu gibi kişiler sosyal medya “dost”larının –çoğu zaman hikayelerden oluşan- hayatlarını en ince detayına kadar bilirken gerçek dünyadan bir o kadar kopuk olabiliyor, hatta yan dairesinde oturan komşularını bile tanımıyorlar.

Kedi, köpek ve kuşlarında sevgiyi arayanların, yalnızlığını gidermeye çalışanların sayısı da hiç az değil. Hayvanlar dünyadaki en güzel süslerden biri, insandaki sevgi duygusunu harekete geçiren tatlılıklarıyla Allah’tan birer nimetler. Ancak bazı insanlar hayvanları da kendi yalnızlıklarında bir kalkan gibi kullanabiliyorlar. Kaldırımda soğukta yatan bir çocuk onları ilgilendirmezken köpekleri için bir servet harcayabiliyorlar.

Arkadaşlarıyla resimler çektirip, binlerce takipçisiyle paylaşan ama sürekli yalnızlığını vurgulayan insanlardan siz de haberdar mısınız?

Sizin de muhtemelen yalnızlıkla boğuşan tanıdıklarınız vardır.

Peki ya kendi aileleriyle ya da arkadaşlarıyla ilgilenmek, bir iyilik yapmak yerine saatlerce internette vakit geçiren kaç kişi tanıyorsunuz?

Birine yardımcı olmak ya da sorulan bir soruya cevap vermek, hatta güzel bir söz söylemektense facebook mesajlarını cevaplamayı tercih eden kaç kişi var hayatınızda?

Çocuğunuz sizinle diyalog kurmak yerine telefonuna ya da bilgisayarına bakmayı mı tercih ediyor?

Bütün bunlar önemli bir problemin işaretleri….

Yalnızlık yavaş yavaş yayılan bir hastalık gibi. Çok kalabalık ortamlar, ünlü mekanlarda gerçekleştirilen ve herkesin eğleniyor gibi göründüğü partiler, yüzlerce insanın çalıştığı büyük plazalar yalnız insanlarla dolu.

Bu popüler yalnızlığın nedeni çok açık: İnsanlar daha çocuk yaşlardan itibaren düşünmemeyi öğreniyorlar. Sevgiyi düşünmüyorlar, sevginin önemini, nasıl bir ihtiyaç olduğunu kavramıyorlar. Bir süre sonra bu düşünmemezlik öyle bir hale geliyorlar ki güzellikler onlarda etki oluşturmamaya başlıyor.

Hep daha iyisine ulaşma hırsı oluyor, daha pahalısına, daha gösterişli olana, daha çok sayıda arkadaşa. Ancak bunlara sahip olduğunda da birçoğu sevinemiyor bile, çünkü hemen daha yenisinin peşine düşmüş oluyor.

Tabi ki insanda her zaman daha iyiye, daha güzele istek olması gerekir ve bu ruhumuzdaki cennet özleminin bir yansımasıdır. Ancak burada bahsedilen bitmek bilmeyen bir hırsa dönüşmüş dünyevi isteklerdir. İsrafa neden olan, güzellikleri kıymetsizleştirmeye yönelik kötü ahlaktır.

Bu ahlakın ortadan kalkmasının tek yolu ise imandır, Kuran’dır.

Allah dünyadaki eksiklikleri üzerinde düşünülmesi için yaratır:

Güzel bir çocuk, rengarenk bir kuş var eder ya da muhteşem kokulu bir gül yaratır ki insanlar bunlardaki detayları görsünler, güzelliklerin kıymetini anlasınlar.

Fakir bir insan yaratır ki ellerindekilere şükretsinler, savaşı yaratır ki huzurun kıymetini anlasınlar, kardeşliğin önemini kavrasınlar.

Yaşlılık yaratır ki insanlar güzelliklerinin sahibi olmadıklarını anlasınlar, güzel olan herşey ama istisnasız herşey zamanla bozulur, eskir, paslanır ya da solar ki dünyanın geçiciliğini unutmasınlar.

İşte bu şekilde Kuran’a uygun düşünmeyi öğrenmeyen insanlar kıymet bilmeyen, egoist, memnuniyetsiz bireyler haline gelirler. Gerçek insanlarla bağlantı kurmak yerine, gerçek insanlara yardımcı olmak yerine hayali bir dünya oluşturup, bu sanal dünyalarındaki yalnızlıkta adeta boğulurlar.

Allah’ın bizden istediklerini düşünmeyen, bunları uygulamayan çocuklar çok kalabalık arkadaş gruplarının içinde asosyal olabilirler. Dünyaca sevilen, tanınan sanatçılar yalnızlıktan bunalıma girip intihar edebilirler.

Allah'ın bizden istedikleri bizim mutluluğumuz içindir, Allah'ın istediği gibi yaşamayan istisnasız her insan mutsuz olur, adeta boğulur. 

Din güzel ahlaktır, sevgidir. Sevgiyi coşkuyla yaşamaktır. İnsanları sevmektir, Allah’ın yarattıklarına karşı derin muhabbettir. Çiçekleri, böcekleri, kuşları hepsinin üstünde insanları coşkuyla sevmektir. Dedikodu yapmamak, kötü laf söylememek, insanları incitmemek, dünyadan hırsına kapılmamak, herkesin iyiliği, mutluluğu için gayret etmek, Allah’ı coşkuyla sevmek, cennette sonsuza kadar Allah’ın tecellisini görmek için müthiş bir istek duymak, Allah için yaşamaktır.

Tabi ki bütün bunların dışında iman eden bir insan asla yalnız olmadığını da bilir. Dört duvar arasında olsa da, tek başına ıssız bir yerde kalsa da bilir ki Allah hep yanındadır. Allah her zaman ona şah damarından daha yakındır. Üç kişinin bulunduğu bir ortamda dördüncüsü Allah’tır. Allah her an onunla beraberdir.

“Allah'ın göklerde ve yerde olanların tümünü gerçekten bilmekte olduğunu görmüyor musun? (Kendi aralarında gizli toplantılar düzenleyip) Fısıldaşmakta olan ÜÇ KİŞİDEN DÖRDÜNCÜLERİ MUTLAKA O'DUR; BEŞİN ALTINCISI DA MUTLAKA O'DUR. BUNDAN AZ VEYA ÇOK OLSUN, HER NEREDE OLSALAR MUTLAKA O, KENDİLERİYLE BERABERDİR.” (Mücadele Suresi, 7)

Bu ise onun için olabilecek en güzel huzur vesilesi, en büyük rahatlıktır. Allah inananlar için en güzel dost, en güzel vekil, sığınılacak tek makamdır.

“ALLAH, KULUNA YETERLİ DEĞİL Mİ? Seni O'ndan başkalarıyla korkutuyorlar. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için bir yol gösterici yoktur.” (Zümer Suresi, 36)

Adnan Oktar'ın Harakah Daily'de yayınlanan makalesi

Masaüstü Görünümü