Harun Yahya

Türkiye'den Mısır'a bir ders






Türkiye 1974 Kıbrıs barış harekatının hemen arkasından yüklü bir ambargoya maruz kalmış ve ülkede ekonomik kriz ciddi boyutlara ulaşmıştı. Ülkenin 1960 darbesinden beri hiç bitmeyen istikrarsızlığı pek çok farklı fraksiyonun oluşmasına neden olmuştu. Ülke iki kutupluydu: Sağ ve sol. Hemen her yerde vatanın bütünlüğünden yana olan ülkücülerle, komünist sosyalist sistem isteyen solcular arasında çatışmalar yaşanıyordu. Sokaklar, fakülteler, mahalleler kısaca her yer bu bölünmeden nasibini almıştı.

Hemen her yıl binlerce insanın yaşamını yitirdiği, yoksulluklar, istikrarsızlıklar ve öfkeyle dolu bu manzara 1980 yılında bir askeri darbe ile duruldu. Ordu yönetimi ele geçirdi, ülkede olağanüstü tedbirler alındı, sorumlulara yönelik bir cadı avı başladı.

Ordu sisteme bir balans ayarı vermek istiyordu. Kavgayı ayırarak, ortamı dizginleyerek problemleri kendi bildiği yöntemlerle çözmek istedi. Niyet belki iyiydi. Ama hatalar olmuştu, demokrasiye ciddi bir zarar gelmişti ki, 90lı yaşlarını yaşayan darbeci komutanlar geçtiğimiz haftalarda müebbet hapse mahkum edildiler. İdam cezası olmayan Türkiye’deki mevcut en ağır cezaya.

Buradan Mısır’a dönmek ve bazı ortak noktalar üzerinde durmak istiyorum. Mübarek’in devrilmesinin ardından Mursi döneminde Mısır’da sokakların sakinleşmediği, insanların benzer huzursuzlukları yaşadıkları bir gerçek. Ordunun müdahalesi, belki de yatışmayan halkın sakinleştirilmesi ve ülkenin istikrara kavuşması için zorunlu görüldü. Gerçekten de çözümsüz kalmış olan Mısır’da ordu kavgayı dindiren, ortamı uzlaştıran bir arabulucu rolüyle devrede olabilirdi. Unutulmamalıdır ki Türkiye’yi ordunun müdahalesine götüren sebepler de ülkenin içindeki bu bitip tükenmeyen kavgaydı.

Türkiye’de 1980 askeri müdahalesi her ne kadar ülke içinde kavgayı dindirmişse de sonrasında gelen idamlar dev birer kara leke olarak kaldı ülkenin tarihinde. Şu an Türk adaletinin darbeci komutanlarla yüzleşmesinin de temelindeki neden bu.

Mısır şimdiye dek pek çok hata yaptı, şimdi de bu hatayı yapmamalı.

Türkiye’nin 90 yıllık geçmişi, 68 yıllık çok partili demokrasisi, tarihinde 4 defa ordu ile yüzleşmesi çok büyük dersler içeriyor. Mısır, Türkiye’nin bu yöndeki tecrübelerine kulak vermeli. Şu anda El-Sisi’nin cumhurbaşkanlığıyla yeni bir sayfa açan Mısır, bu sayfayı temiz, modern, ileriye dönük bir anlayışla açabilir. Geçmişin kirli hatıralarını silip demokrasinin özgürlük ve adalet sistemini ayakta tutabilir. Mısır’ı Ortadoğu’nun karanlık gelenekleriyle değil, aydınlık, mutlu ve yenilikçi görünümüyle anılan bir ülke haline getirebilir.

Bunun için idam cezalarına son verilmesi ilk şarttır. Eğer gerçekten ülkede istikrarın sağlanması, temiz bir gelecek ve özgürlükçü bir Mısır hedefleniyorsa, mutlaka idamın kirli ve ürkütücü dünyasından uzaklaşılmalıdır. Aksi taktirde idamlar, sadece tarihin dehşetle hatırladığı bir kara leke olarak kalmayacak, aynı zamanda öfkeli kalabalıkların öfkesini, dehşet ve vahşet ruhunu tetikleyecek, insanların özündeki şefkat ruhunu alıp götürecektir. Böyle bir toplum içinde sevgi inşa etmek çok zorlaşır. Sevgi duyamayan bir toplum daima isyankar kalır. Dün Mübarek’e, bugün Mursi’ye isyan eden topluluklar, yarın El-Sisi’ye karşı isyan edebilirler. Önce insanların kalbindeki bu isyan dürtüsünü dindirmek gerekir. Ölümlerin olduğu ortamda bu mümkün değildir.

Bir süredir gergin ilerleyen Türkiye-Mısır ilişkilerinin Cumhurbaşkanı Gül’ün El-Sisi’ye tebrik mesajı göndermesi ile yumuşamaya başladığı bir dönemin içindeyiz. Kuşkusuz ki kardeş ülke Mısır ile ilişkilerimizin yeniden yapılanması, ittifakımızın güçlenmesi, demokrasi sınavında Türkiye’nin Mısır’ın yanında bulunması şarttır. Bu sebeple önümüzdeki günlerde bu ilişkinin tekrar güzel bir dostluğa dönüşmesini umuyorum. Fakat bunu yaparken Mısır’ın, kendi geleceğini kirletecek tüm ürkütücü uygulamalardan kurtulması gerekmektedir. Bu, Mısır’ın yeni yönetimi ve asıl olarak Mısır halkı için gerekir. İdam hükümleri bu sebeple hemen kaldırılmalı, ayrıca özellikle hapiste tutulan genç kız ve kadınların tahliye edilmesi gündeme alınmalıdır. Hapisteki zor şartlar hiçbir şekilde bir kadına uygun değildir.

Şu unutulmamalı, 1980 askeri müdahalesi Türkiye’yi başka türlü bir hale getirebilir, asker uzlaştırıcı kimliğiyle ortaya çıkıp Türkiye’de sevgi inşa edebilirdi. Fakat geçmişte, ülkede balans ayarı yapmanın tek yolunun hep caydırıcılık olduğu zannedildi. Bu gelenek artık sürmemeli. Sorun uzlaşma ve sevgi üzerine çözülmeli. Şu anda Mısır’da yeni Cumhurbaşkanı El-Sisi’nin böyle bir imkanı var. İdamların tümünü kaldırarak Mısır’da temiz bir gelecek inşa edebilir. Türkiye, Mısır’ın daima dost ve kardeşidir. Mısır, Türkiye’nin tecrübelerine güvenmeli, ve aydınlık bir geleceğe doğru yürümelidir. 

Adnan Oktar'ın the Jakarta Post'da yayınlanan makalesi:

http://m.thejakartapost.com/news/2014/07/04/a-lesson-egypt-turkey.html

Masaüstü Görünümü