Harun Yahya

Yemen’de Siyasi Hayat




Yemenliler her anına adaletin, güzel ahlakın ve dürüstlüğün hâkim olduğu bir hayatı hak ediyor. Yemen’de bunun en çok önem kazandığı alanlardan biri ise siyaset. Çünkü siyasetçi çok kalabalık bir insan topluluğunun sorumluluğunu üzerine alan, kendisinden çözüm ve hizmet beklenen bir kişi. Bu kişi adaletle hüküm vermeli, insanlar arasında ayrım gözetmemeli, ihtiyaç içinde olan insanları fark edip, hemen bu ihtiyaçları karşılama yoluna gitmeli. Hizmet üretirken her zaman uzman kadrolarla birlikte çalışmalı, işi ehline vermelidir. Aksaklıkları, yürümeyen ve tıkanan noktaları hemen fark etmeli, bu konularda çok fazla çözüm üretmeli, hızlı manevralar yapabilmelidir. Acil olanı fark edebilmeli ve hizmeti geciktirmeden yerine ulaştırabilmeli.

Fakat günümüzde siyaset, bazı insanlar için bir hizmet alanı olmaktan çıkmış, çıkara dayalı bir iş koluna dönüşmüş durumda. Amaç, sadece makam elde etmek ve bu makamı her şart ve durumda korumak, mümkünse daha üst makamlara çıkmak haline geldi. Böyle olunca da hedefe ulaşmak için yapılan her türlü sahtekârlık, ahlaksızlık makul karşılanır oldu.

Dünya üzerindeki her ülkede bu tip olaylarla karşılaşmak mümkün. Yolsuzluklar yüzünden istifa eden görevlilerin, suistimallerin, piyasayı yönlendirerek kişisel çıkar sağlayanların yüzlerce örneği var. Örneğin diktatörlükle yönetilen pek çok ülkede halk çok büyük bir sefalet içinde yaşayıp, açlık, susuzluk ve salgın hastalıklarla mücadele ederken, baştaki yöneticiler çok büyük bir zenginlik ve sefahat hayatı sürüyorlar. Irak’taki, Suriye’de ve Tunus’taki geçmiş yönetimler bu konuda çok açık örnekler teşkil ediyorlar. Zaire’nin eski lideri Mobutu, kendisi için özel uçağıyla her ay Fransa'dan kuaförünü getirtirken, halkı tek bir ekmek için çatışmalara girmekteydi. Mobutu, ülkesinin tüm yeraltı ve elmas kaynaklarını kendi üzerine geçirmiş, batılı ülkelerin kullanımına açmış, fakat kabile çatışmaları içinde mücadele veren halkını görmezlikten gelmişti.

İşte bu tip yönetimlere, Kuran ahlakının yaşanmadığı ortamlarda rastlamak mümkün. Çünkü dinin olmadığı bir ortamda insanlar için adaletin, yardımlaşmanın, merhametin, sevginin, saygının, dürüstlüğün bir anlamı olmamakta, herkes kendi çıkarı için çaba sarf etmekte ve bu konuda çok hırslı davranmaktadır. Allah bir ayetinde bu tarz insanların oluşturdukları tehlikeye şöyle dikkat çekmiştir:

O, iş başına geçti mi (ya da sırtını çevirip gitti mi) yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli helak etmeye çaba harcar. Allah ise, bozgunculuğu sevmez. (Bakara Suresi, 205)

Görüldüğü gibi Kuran'a uyulmadığı müddetçe, yukarıdaki ayette söz edilen insanlar var olacaktır. Oysa vicdanlı ve Allah'tan korkan insanların yönettiği bir ülkede kimsenin bir başkasına haksızlık yapmasına izin verilmez, her türlü ihtiyaç giderilir, sürekli yeni çözümler ve hizmetler üretilir. İslam ahlakını yaşayan insanlar her türlü hizmeti karşılıksız yaparlar. Allah rızası için yapılan hizmetin, emeğin, yardımın karşılığı ise dünyada değil, ahirette beklenir. İnsanlar Allah'ın dinini tebliğ etmek için gönderilen elçilere tarih boyunca birtakım suçlamalarda bulunmuşlardır. Elçilerin, insanları Allah'a ibadet etmeye, dini yaşamaya davet etmelerinin arkasında hep başka bir sebep aramışlardır. Ayette elçilerin kavimlerine şunu hatırlattıkları bildirilir:

Ey kavmim, ben bunun karşılığında sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan başkasına ait değildir. Akıl erdirmeyecek misiniz? (Hud Suresi, 51)

İktidardaki yönetimlerin etrafında yer alan çıkar grupları arasındaki ilişkiler sık sık dünya siyasetinde gündeme gelen bir konudur. Bu çıkar grupları Yemen’de olduğu gibi bazen aşiretler şeklinde, bazen mafya, bazen de çok uluslu şirketler şeklinde yer alabiliyor. Veya Ortadoğu’da sık sık görüldüğü gibi liderin ailesi ve yakın akrabaları da çıkar grubuna dönüşebiliyor.

İslam ahlakının yaşanmadığı, makam ve görevlerin, vasıf ve yeteneklere göre belirlenmediği böyle ülkelerde, önemli bir makama ulaşan kişinin yapacağı ilk şey de hemen yakınlarını, tanıdıklarını etkin görevlere getirmek, onları korumak ve kalkındırmak olur. Bu nedenle de pek çok parti ve siyasetçi için "kadrolaşma" çalışmaları çok büyük önem taşır. Yine milletin menfaati düşünülmez, hizmet birinci planda yer almaz, kişisel ve siyasal tercihler ön plana çıkar. Bu anlayışın bir sonucu olarak da hizmet ihtiyaç içinde olan şehirlerde, köylerde değil, seçim bölgelerinde yoğunlaşır. Fakir bir köyün elektriği suyu yokken veya daha başka acil ihtiyaçları varken, onun bu ihtiyacını karşılamak yerine, kampanyaya destek sağlayacağı düşünülen çevrelerin ihtiyacı, çıkarları gözetilebilir.

Görüldüğü gibi, İster Yemen’de isterse dünyanın başka bir köşesinde olsun Kuran ahlakının yaşanmaması dünya şartlarında olabilecek her türlü sapkın harekete göz yuman yönetimlerin varlığının da sebebidir.

İşte bütün bu çarpık anlayışın, ahlaksızlıkların asıl nedeni din ahlakının yaşanmamasıdır. İnsanlar Allah'tan korkmadıkları için adaletli, merhametli ve vicdanlı davranmazlar. Ahirette hesap vereceklerini düşünmedikleri için, her türlü zulmü ve ahlaksızlığı yapabilirler. Bu yüzden böyle bir zulüm ortamını dağıtmak, insanları aydınlık bir geleceğe ulaştırmak isteyen her insanın yapması gereken, Kuran ahlakını yaşamak ve yaşatmaktır. Allah'ın güzel ahlak konusundaki emirlerinin insanlara duyurulması, bunların yaşanmasının teşvik edilmesi, aksi davranışlardan ise tüm insanların men edilmesi her Müslümanın üzerine düşen en büyük görevlerden biridir. Bunu görmezlikten gelen veya yapması gereken şeyleri erteleyen, başkalarının üzerine bırakan kişiler ahirette bu duyarsızlıklarının hesabını verememekten çekinmelidirler.

Adnan Oktar'ın National Yemen'de yayınlanan makalesi:

http://nationalyemen.com/2014/07/14/political-life-in-yemen/

Masaüstü Görünümü