Harun Yahya

Adnan Oktar'ın ABC Televizyonu (Avustralya) röportajı (10 Kasım 2009)

ADNAN OKTAR: Efendim tekrar hoşgeldiniz, sefa geldiniz, lütfettiniz.

BEN KNIGHT:
Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz, burada bulunmak büyük bir ayrıcalık.

ADNAN OKTAR: Teşekkür ederim. Ne yapalım başlayalım mı röportajımıza?

BEN KNIGHT:
Hazırsak başlayabiliriz. Bu akşam evrim teorisine karşı yaptığınız Yaratılışçı çalışmalarınız üzerinde durmak istiyorum. İlk sorum niye bu çalışmaları yaptığınız. Bu yaptığınızı niye yapıyorsunuz?

ADNAN OKTAR:
Dünyanın 150 yıldan beri bu kadar saçma bir yalanla aldatılması çok şaşırtıcı hayret verici mucize bir olay ve yüzbinlerce profesörün, doçentin de buna inanmış olması, yine ayrıca çok çok şaşırtıcı. Yani cahil bir insanın inanması yine bir derece ama kültürlü, araştırmış, bilgili insanların 250 milyon adet ve üzerinde yaratılışı ispat eden fosil varken bir proteinin tesadüfen meydana gelmesinin imkansız olduğunu bildikleri halde, ısrarla ve kararlılıkla bu kadar saçma bir teoriyi, tesadüflere dayalı bir teoriyi savunmaları, beni çok şaşırttı ve esaslı bir mücadele verilmesi gerektiğine inandım. Ve şu anda da bu gayret içerisindeyim.

BEN KNIGHT: Bu mücadele ile neye ulaşmak istiyorsunuz, neyi hedefliyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Dünyadan sevgiyi kaldırdı Darwinizm. Şefkati, merhameti, dostluğu, arkadaşlığı, komşuluğu, insancıllığı ortadan kaldırdı. 350 milyonun üzerinde insanın ölümüne sebep oldu. 1. Dünya Harbi ve 2. Dünya Harbinin çıkışına, komünizmin, faşizmin, satanizmin ve bu türde sapık felsefelerin ortaya çıkışına sebep oldu. Dünyayı hercümerc etti ve terörün ve anarşinin legal hale gelmesini sağladı. Terör ve anarşi. Kainatta çelişki vardır, tez anti-tez vardır, tez anti-tezle mücadele eder ve sonunda sentez meydana gelir tarzında ve güçlü olan zayıf olanı yok eder tarzında, faşist düşünceyi dünyaya yaydılar ve dünyada muazzam bir katliama, sevgisizliğe, egoistliğe ve bencilliğe sebep oldular. Bu çok büyük bir tahribattır, çok büyük bir zulümdür. Bunun durdurulması da her insan için bir görevdir, bir vecibedir. Hangi dinden olursa olsun, insani bir görevdir. Ama bir Müslüman olarak bu benim için farz zaten Allah’ın emridir. Kuran’a göre, ben Kuran’ın anlattığı güzel ahlakı sevgiyi, barışı ve kardeşliği savunmakla mükellefim.

BEN KNIGHT: Durum böyle mi, sizin söylediğiniz gibi Darwinizmden olduğunun en az bir bu kadarı şiddet de dinin sonucu olarak meydana geldi, Haçlılar, Osmanlı İmparatorluğu, 11 Eylül, neden biri kötü de diğeri bir problem oluşturmuyor?

ADNAN OKTAR:
Amerika’daki 11 eylül olaylarını yapan kişilerin tamamı, Amerika’da, İngiltere’de Darwinist, materyalist eğitimden geçmiş Marksist eğilimli kişilerdir. Ve kökeninde Lenin’in, terörün çözüm olduğuna dair teorilerine inanmış kimselerdir. Dolayısıyla bu doğru değildir. Haçlı seferlerinde, masonik örgütler olan Gül Haç Teşkilatı ve diğer masonik örgütler örgütlemişlerdir. Mesela Tapınak Şövalyeleri, masonik örgütlenmedir bunlar ve sapkın sistemlerdir bunlar. Dünyanın her devrinde Darwinist, materyalist düşünce olmuştur. Sümerlerde de, Eski Mısır’da da, Firavun devrinde de, eski Yunan’da da bu sapkın tesadüflere dayalı yaratılış inancı olmuştur. Dolayısıyla dinden kaynaklanan hiçbir saldırı, hiçbir zulüm olmamıştır ve olamaz, dinin gerçeğinde çünkü şefkat ve merhamet var. Kuran, cinayet işleyen insanı dahi affedin diyor. Yani cinayet işleyen insanı dahi affeden bir dinde nasıl terör ve anarşi olsun? Ve dinde zorlama yoktur diyor Cenab-ı Allah, şeytandan Allah’a sığınırım. Dinde zorlama yoktur dendiğinde zaten baskı yok anlamına geliyor, baskı olmayınca da kavganın şiddetin imkansızlığı anlaşılıyor. Mesela Kuran affı tut, iyiliği emret, kötülüklerden yüz çevir der. Affı Allah bize emrediyor, dolayısıyla intikamı değil. Kötülüklerden yüz çevirmemizi istiyor Allah, şeytandan Allah’a sığınırım. Bu izahlar Kuran’da yüzlerce yerde geçer. Aynı şekilde Tevrat’ta da, İncil’de de hep şefkatten, merhametten ve sevgiden bahsedilir. Dolayısıyla dinden kaynaklanan hiçbir savaş olmamıştır. Dini kullanmışlardır. Sadistler, kan dökücüler, evrim inancından olan sapkın inançtaki kişiler, masonik örgütler, dini sadece kullanmışlardır, şu anda da kullanıyorlar, saldırılarında, şiddette, dinin ismini kullanıyorlar, dini zaten kullanamazlar.

BEN KNIGHT:
Türkiye’de nasıl bir hedefe ulaştınız? Darwinizmin okullarda müfredattaki durumu nedir?

ADNAN OKTAR: Türkiye’de şu an Darwinizmi savunmak utanç verici bir olay haline geldi. Çünkü böyle bir yalanı insanın savunabilmesi için yüzünün derisinin en az bir santim olması gerekiyor. Yani bu kadar açık, aleni bir yalanı insanların gözünün içine baka baka anlatmak için bir insanın çok değişik olması gerekiyor. Bunca fosile, bunca delile rağmen ve hiç bir karşı delil olmadığı açıkça ortada olmasına rağmen, Dünya ve bütün canlılar, hayvanlar, bitkiler, ağaçlar, herşey, bütün insanlık alemi tesadüfler sonucu meydana geldi diyen bir teorinin, Türkiye’de, zeki insanların, akıllı insanların olduğu bir Türkiye’de revaç bulması mümkün değildir. Dolayısıyla yıkıldı gitti. Şu an halkın yüzde 95’i Darwinizme inanmıyor. 1971’lerde tam tersiydi, şu an tam tersi oldu. Ve şu an imanlı, inançlı, samimi olarak bilimin verilerine kanaat getiren bir yapı oluştu. Sahte bilim artık yeryüzünden kalktı. Yani dünyada da artık sahte bilim tutunamayacaktır. Biyoloji, fizik, kimya, jeoloji, paleontoloji; bunlar sürekli Kuran’ın doğrularını insanlara gösteriyor ve Darwinistlerin de yalanlarını ortaya çıkarıyor. Dolayısıyla bilimin olduğu yerde artık Darwinizmin savunulması mümkün değildir.

BEN KNIGHT:
Sanırım sorumu net aktaramadım. Ben Darwinizmin okullarda okutulma durumunu öğrenmek istemiştim. Okullarda Darwinizm okutuluyor mu? Okullarda ne derece okutuluyor ve bunda Sayın Oktar’ın çalışmalarının etkisi oldu mu?

ADNAN OKTAR: Okullarda Darwinizm okutuluyor, fakat çocuklar için eğlenceli bir program şeklinde, bir komedi şovu tarzında oluyor. Öğrencileri güldürmekten öteye gitmiyor. Çünkü 'bütün kainat tesadüflerle oldu, ağaçlar, insanlar tesadüflerle oldu, ara fosil yok ama Darwinizm vardır, 250 milyon, 300 milyon yaratılışı ispat eden fosil var ama Darwinizm vardır' gibi akıl almaz mantıksızlıklar konuşmaya başladığında öğretmenleri, çocuklar gözlerinin içine baka baka gülüyorlar öğretmenlerine. Böyle komik bir teoriye hiçbirisinin inanmayacağı belli. Anlatmaları zaten önemli ve anlatmaları lazım ki ibret alsınlar. Böyle komik bir yalanla bütün dünyayı nasıl kandırdıklarını çocuklar ve bütün insanlık görsün ve hayretler içinde kalsınlar. Darwinizmin öğretilmesi çok önemlidir. Yani böyle büyük bir yalanın insanlığı nasıl herc-ü merc ettiği, nasıl bu herc-ü mercin insanlara azap getirdiğini, sevgiyi, mutluluğu aldığını öğrenmeleri açısından Darwinizm tabii ki öğretilecek. Öğretmeseler bile ben öğretilmesi için teşvik ederim. Ama şu an tam anlamıyla öğretiliyor ve Yaratılış da anlatılmıyor. Bir satır anlatılıyor. Yani bir kısım insanlar da Yaratılışı savunurlar gibi, böyle usulen bir izah var. Ama buna rağmen Türk halkının yüzde 95’i Yaratılışa inanıyor. Yani okullarda Yaratılışın öğretilmemesi, Darwinizmin anlatılması tam ters etki yapıyor. Bilakis Yaratılış yayılıyor, Darwinizm yıkılıyor.

BEN KNIGHT:
Yaratılışa bilim ile eşit zaman mı verilmeli?

ADNAN OKTAR:
Hiç fark etmez. Yani her halükarda ezdim ve ezerim. Yani dünya çapında da... Yani böyle bir yalanla insanları kandırmaya kalkanlar istediği kadar enstitüler kursunlar, üniversiteler kursunlar, trilyonlar harcasınlar. Koskoca dev bir balondu, tek bir iğne batırmakla patlayıp, dağılıp gittiler. Yalana hiç kimse inanmaz. Yani özellikle internetin olduğu, televizyonların olduğu, radyonun olduğu bir dönemde insanların gözünün içine baka baka 1800’lerin safsatalarını anlatmaya kalkmak, böyle sapkın bir pagan dinini, Firavun’un dahi inanmakta zorlandığı böyle kötü bir inancı insanlara dayatmaya kalkmak utanç vericidir. Tabii ki Darwinizmin anlatılması gerekir. Hem de çok kapsamlı anlatılması gerekir. Faşizmin, komünizmin de anlatılması gerekir. Ama ona cevabın da anlatılması gerekir. Ama anlattırmazlarsa, Darwinist diktatörlük bunu anlattırmazsa, biz mutlaka anlatacak bir yol buluruz. Yani Darwinizm her halükarda şu an ezildiyse, bizim mutlaka bir yol bulmuş olmamızdandır. Yani en azından internetle artık baş edemiyorlar. Yani interneti durduramıyorlar. Gerçi televizyonlara, radyolara gene bir derece müdahale edebiliyorlar ama internete müdahale edemiyorlar ve edemediler. Bütün gençlik Darwinizmin sahtekarlık olduğunu, bir oyun olduğunu, bir yalan olduğunu öğrendi. Artık çok geç kaldılar. Yani bundan sonra bu yalana hiç kimse inanmaz.

BEN KNIGHT:
Ama aslında siz interneti kapattırdınız. Siz mahkemeye başvurup yasaklattırdığınız için Richard Dawkins’in sitesi Türkiyede yasaklandı. Bu serbest bilgi akışına izin vermek değil, öyle değil mi?

ADNAN OKTAR:
Dawkins’in sitesini oradaki şahsıma yönelik galiz hakaret ve iftiralardan dolayı kapattırdım. Eğer size de öyle hakaret edip, iftira edilmiş olsaydı, yahut iftira etmiş olsaydı, yine aynı şekilde kapattırırdım. Hiçbir insana hakaret ve iftiraya müsaade etmem. Ama bilim sonuna kadar desteklenmesi gereken bir olaydır. Zaten onun Darwinizmi anlatması çok önemli. İnsanların böyle sapkın bir ideolojinin tarihte yer aldığını görmesi gerekir. Ve bu tarz çok fazla site var ve çok fazla bilim adamı var. Fakat bilimsel olarak bu safsatayı anlatıyorlar. Bu yalanı, bu pagan dinini bir tarih akışı içerisinde, yani tarihi bir bilgi gibi aktarıyorlar. Çünkü tarih olmuştur Darwinizm. Fakat hakaret etmiyorlar. Hakaret etti mi buna hiç kimse müsaade etmez, siz de müsaade etmezsiniz, ben de müsaade etmem.

Zaten Dawkins de ayrıca Darwinizmden kendisi de vazgeçti. Şu an uzaylılara inanmaya başladı. Uzay dinine geçti, eskiden pagan dinini savunuyordu, Darwinist pagan dinine mensuptu. Şu an uzay dinine geçti. Uzaylılar bizi yarattı diyor, uzaylılar kromozomları yaptı diyor. Yepyeni bir çizgiye girdi, yani uzaylıları kimin yarattığını tabii açıklamıyor, ama uzaylıları kendisine tanrı edindiği, ilah edindiği açıkça anlaşılıyor.

BEN KNIGHT: Bir batı ülkesinden gelen biri olarak böyle birşey için sizin internet sitesini yasaklatmanızı yadırgıyorum. Sizce Türkiye’de okul eğitimi üzerinde, böyle şeyler üzerinde ne kadar etkiniz var? Neler yapmayı başardınız?

ADNAN OKTAR: Yani size hakaret edilse, siz o internet sitesini kapattırmaz mısınız? Yani insanların birbirine hakaret etmesi serbest mi dünyada? İsteyen istediğine küfredecek, hakaret edecek ama kimse kimseye ses çıkarmayacak. Böyle bir durum yok ki. Dünyanın her yerinde insanlar kendilerine hakaret ettirmiyor, kendilerine iftira attırmıyor. Böyle bir olay olduğunda bütün devletlerin mahkemeleri bu konuda yetkili ve kanunen o hakarete karşı hem tazminat davası açılıyor ve hem de engelleniyor. Kimsenin kimseye saldırması hakkı yoktur. Böyle bir şey yasaktır, ama bilim yapmak serbesttir ve çok açıktır bu. Yani biz bilimi tamamen destekliyoruz. Darwinizmi anlatsa Dawkins, biz onu saygıyla karşılarız; ama hakaret ettiği için kabul etmiyoruz. Yani saldırı olmaz, hakaret olmaz.

BEN KNIGHT: Ama bunu mahkeme aracılığıyla halledebilirsiniz. Örneğin mahkemede hakaret davası açarsınız. Genellikle yapılan budur ama siteyi yasaklatmazsınız.

ADNAN OKTAR: Tamam mahkeme kararıyla kapandı zaten. Yani bütün dünya mahkemeleri bu konuda aynı kanaattedir. Dünyanın neresinde olursa olsun, bir insan bir insana küfrettiğinde, saldırdığında veyahut hakaret ettiğinde, her ülkenin kanunlarında bu yasaktır. Ve devletler bunu kanunlarıyla engellerler. Ben de mahkemeye müracaat ettim, mahkemenin sonucunda bu karar çıktı. Yani bağımsız Türk mahkemelerinin aldığı bir karardır bu.

BEN KNIGHT: Dünyanın her yerinde bu şekilde olmaz ama biz başka bir konuya geçelim şimdi.

ADNAN OKTAR:
Yani hangi ülkede küfür, hakaret serbest, saldırı serbest, ben öğrenmek istiyorum.

BEN KNIGHT:
İftira ya da hakarete uğradığınızı düşündüğünüzde o kişiye karşı dava açarsınız ve bu durumda bir İngiliz mahkemesine başvurabilirsiniz ve Dawkins bana hakaret etti dersiniz, işinizi orada halledersiniz. Web sitesini yasaklamazsınız.

ADNAN OKTAR: Tabii ki bu şekilde yani şahsıma hakaret ettiği için, şahsıma yönelik hakaret ettiği için dava açtım ve mahkeme böyle bir karar aldı.

BEN KNIGHT: Ama Dawkins’i mahkemeye davet etmediniz ve Dawkins’in websitesini yayınladığı ülke olan İngiltere’de bunu yapmadınız.

ADNAN OKTAR:
Biz onun hakaretlerini uyardık. Yani bunu siteden çıkarması için uyardık. Avukatımız gerekli uyarıyı yaptı, defalarca uyarıldıkları halde çıkarmadılar. Ondan sonra Türk mahkemeleri kapattı. Yani uyarıldılar. Bizi Türk mahkemeleri ilgilendirir. Yani İngiliz mahkemesi ilgilendirmez. Ben Türk'üm, Türk mahkemeleri beni ilgilendirir.

BEN KNIGHT:
Peki, tekrar soruma dönmek istiyorum. Tüm bu kitap ve DVDleriniz aracılığıyla nasıl bir etki elde ettiniz? Okullarda neler öğretildiği gibi konularda ne kadar etkinizvar?

ADNAN OKTAR: Şu an Amerika’da, İngiltere’de, Fransa’da her yerde Darwinizm yerle bir oldu. Yani şu an dikkat edersen, basından takip ederseniz hiçbir yerde artık Darwinistlerin sesi çıkmıyor. Eskiden bol bol yalan söylüyorlardı. Şu an bütün yalanlarını anında ispat ettiğim için hiçbir şekilde yalan söyleyemiyorlar. Bir çok örneğini de geçenlerde de gördünüz, daha önce de gördünüz, anında cevap verildiği için bir daha artık yalan söyleyecek halleri de kalmadı. Şu an bir sessizlik içine büründüler. Fakat Darwinizmin tabii her yerde anlatılması, benim istediğim bir şey çünkü bu teorinin tamamen ortadan kalkması için bu yalanın her yerde insanlara ibret olarak gösterilmesi lazım. Yani böyle bir yanlışlık var, çirkinlik var bunu bilin şeklinde, benim anlayışım bu bilginin verilmesi gerekiyor. Cevabını da her halükarda veriyoruz. Ama nasıl biz Firavun devrindeki anormallikleri anlatıyorsak, Sümerler devrindeki anormal putperest inancı tarih olarak anlatıyorsak, Darwinizmi de insanlara anlatmak durumundayız. Böyle 1800’lerin bu sapkın dinini bütün insanlığa, bütün detaylarıyla anlatmamız gerekir. Yani anlatacağız ki onun cevabını verebilelim, anlatmadığımız bir şeyin cevabını nasıl vereceğiz? Dolayısıyla okullarda Türkiye’de, Darwinizm çok kapsamlı anlatılıyor, Yaratılış hemen hemen hiç anlatılmıyor. Tek bir satır usülen anlatılıyor ama buna rağmen Darwinizm yerle bir olmuştur Türkiye’de. Yani gerçeğin gücü en yüksek güçtür, yalanın gücü yoktur.

BEN KNIGHT:
Musevilerin kutsal kitabı Tevrat’a ve Hıristiyanların kutsal kitabı İncil’e göre Allah Dünyayı’yı yedi günde yaratmıştır. Bu bilgiden yola çıkarak hesaplama yapan kişilerin hesaplamalarına göre, Dünya’nın yaşının 6000 yıldan daha az olacağı hesaplanmaktadır. Yaratılış gerçeği açısından bu konuyla ilgili sizin görüşleriniz nelerdir?

ADNAN OKTAR:
O yüzden Hıristiyan ve Musevi yaratılışçılar yenildiler. Yani Darwinistlerin karşısında yenilmiştiler ve çok zor bir durumdaydılar. Benim ortaya çıkışımla hiç tahmin etmedikleri kesin bir yenilgi oluştu; Darwinistlerde ve bunu hiç tahmin etmiyorlardı. Üniversitelerde, enstitülerde, okullarda dev bir Darwinist imparatorluk kurmuşlardı dünya çapında. Milyarlarca dolar harcıyorlardı, yüzbinlerce üniversitede, okulda insanları bu şekilde bu yalanlarla eğitiyorlardı. Ama benim Yaratılış Atlası'mın Avrupa’da ve Amerika’da yayılmasıyla ve internet sitesinin de etkisiyle Darwinizm bir anda utanç duyulacak bir teoriye dönüştü. Ama bunun bu şekilde olmasının kökeninde, bilimin iyi gelişmesinin yattığını görüyoruz. Yani mesela biomatematiğin gelişmesi, elektron mikroskobunun ortaya çıkması, paleontolojideki gelişmeler, arkeolojideki gelişmeler, biokimyadaki gelişmeler Darwinizmin sonunu getirdi. Mesela Darwin’in kendisi de diyor zaten, diyor ki “eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş yavaş gelişmelerle türemişse, neden sayısız arageçiş formuna rastlamıyoruz” diyor. Bir kere arageçiş formu yok. Darwin’in kendisi söylüyor. Neden bütün doğa bir karmaşa halinde değil de tam olarak tanımlanmış ve yerli yerinde? Müthiş bir düzgünlük, simetri ve altın oran var dünyada, bunun açıklaması yok diyor Darwin. Sayısız arageçiş formu olmalı, fakat niçin yeryüzünün sayılamayacak kadar çok katmanında gömülü olarak bulamıyoruz? Yani niçin ara fosil bulamıyoruz diyor. Yok, mesela şu ana kadar da aramaya devam ediliyor. O zaman da onbinlerce işçi ile arıyorlardı, bütün yer katmanlarını aradılar, tek bir tane ara fosil bulamadılar. “Niçin her jeolojik yapı ve her tabaka böyle bağlantılarla dolu değil?” Hakikaten orada her jeolojik yapı ve her tabaka en ince detaylarına kadar arandı, fakat ara fosil bulunamadı. Darwin’den sonra 150 yıldan beri de aranıyor, tek bir ara fosil bulunamamıştır. Ama 250 milyonun üzerinde, 250 milyonun üzerinde Yaratılış’ı ispat eden fosil bulunmuştur. Mesela şu anki tavşan ile 30 milyon yıl önceki tavşanın fosili birbirinin aynı. 100 milyon yıl önceki kurbağanın fosiliyle şu anki kurbağanın görünümü aynı, hiçbir değişikliğe uğramamış. Bunları gördüğü için Darwin, çok ümitsizce teorisinin açmazını anlatmıştır ve hakikaten tam bir açmaz içerisindedir. Fakat modern bilimin gelişmesiyle Darwinizm tam anlamıyla çöktü. Yani artık Darwinistlerin şu an konuşacakları hiç bir şey kalmadı.

BEN KNIGHT:
Peki Neandertal adamı neydi o zaman ?

ADNAN OKTAR:
Neandertal adamı bir insan ırkıdır. Yani şu anda da, geçenlerde bir Rus boksör vardı tam klasik Neandertal’di. Yani tıpkısı. Beyin hacmi daha gelişmiştir Neandertel’in. Tyson mesela o da bir klasik Neandertal’dir. Mesela pigmeler de küçüktür, 1.35-1.40-1.25 (cm) küçücüktür. Kafaları da şu kadar falan, ama çok zekiler.

BEN KNIGHT:
Peki siz Dünya’nın kaç yaşında olduğunu düşünüyorsunuz?

ADNAN OKTAR:
En az 15 milyar yıl.

BEN KNIGHT:
Akıllı tasarım hakkında ne düşünüyorsunuz?

ADNAN OKTAR:
Çok samimiyetsiz. Yani korkak bir teori yani çekingen. Allah yarattı diyemeyen, bir Yaratıcı var ama işte kim olduğunu bilmiyoruz gibi, çok samimiyetsiz izahlarla anlatan bir teori. Ama zaten kimse de pek muhatap olmuyor dikkat ederseniz; çünkü samimiyetsiz olan hiçbir inanca insanlar yanaşmazlar. Apaçıktır Allah’ın yarattığı. Yani her yerden anlaşılıyor. Bütün dünyada, her yerde muazzam bir sistem var ve bütün yaratılmışlarda bir simetri düzgünlük ve altın oran var. Mesela ben size şu anda tam renkli beynimin içinde görüyorum. Bir ruh sizi görüyor beynimin içerisinde. İnsan gözü görmez. İnsan gözü sadece görüntüyü beyine iletir. Biz beyine iletilen elektrik akımını, elektrik akımından oluşan bir şeyi görüntü olarak görüyoruz. Bunu ruh görüyor, bu çok olağanüstü bir şeydir. Mesela kulak da duymaz, kulak sadece ses dalgalarını elektrik enerjisine dönüştürüp beyinimize götürür. Beynimize gelir, beynimizdeki ruh onu duyar ve müzik olarak duyar. Yani dışarda sadece dalgalar var. Dışarıda renk de yok, dışarıda ışık da yok beynimizin yorumudur ışık. Renk de beynimizin yorumudur. Yani ışık dalgalardan ibaret bir olaydır. Yani Güneş de simsiyah karanlıktır, dış evren de karanlıktır. Madde de saydamdır, atomun yapısından kaynaklanır bu. Yani çekirdek, nötron, protonların birbirine uzaklığından kaynaklanan saydamdır görünüşü. Fakat biz beynimizdeki oluşumunda onu renkli ve üç boyutlu olarak görüyoruz. Böyle bir yapıyı yaratan bir gücün varlığını daha hala tereddütlü bir üslupla anlatmak hiç yakışık almayan bir durum. Tabii ki açıkça Allah yarattı diye net söylemeleri lazım.

BEN KNIGHT: Siz ilk defa, sanırım, Yaratılış Atlası'nı tüm dünyadaki akademisyenlere, üniversitelere ve ücretsiz olarak gönderdiğinizde dikkat çektiniz. Bunu nasıl finanse ettiniz?

ADNAN OKTAR: Yaratılış Atlası’nı basan kitap firması benim eserlerimi dünya çapında satıyor. Mesela sırf bu yıl 20 milyonun üzerinde kitabım satıldı ve onun karı olduğu gibi yayınevine geliyor. Ben ayrıca telif parası da almıyorum, yani kitaplarımdan herhangi bir kazanç sağlamıyorum, o da yayınevine gidiyor. Dolayısıyla yayınevi tanıtım için kullandığı ve ayırdığı parayı kitap dağıtmada kullanıyor. Böyle kitapları dünyaya dağıttığında, onları tanıttığında daha fazla kitabın satılmasına sebep oluyor ve ondan daha fazla kitap isteyenler oluyor. Onun için bir karlı çalışma olduğu için böyle bir yöntem kullanıyor, tabii bu da benim hoşuma giden bir yöntem.

BEN KNIGHT: Hakkınızda konuşmaktan çekinen insanlar var. Farklı bir görüşe sahip olabilirler ama bunu açıkça söylemekten çekiniyorlar; çünkü onlara dava çünkü dava açacağınızı düşünüyorlar. Mahkemeleri insanları susturmak için kullanıyor musunuz?

ADNAN OKTAR: Yok. Ben demokrasiyi, fikir özgürlüğünü sonuna kadar savunan bir insanım. Yani Marksistler olmasa, Darwinistler, materyalistler olmasa ben bu kitapları yazamazdım. Ben sonuna kadar fikir özgürlüğüne taraftarım. Ama hakaret veya saldırı veya küfür bunlar çok çirkin insanlık suçlarıdır. Yani aklı başında, kaliteli bir insanın yapacağı bir şey değildir. Öyle insanlara karşı bütün ülkeler, vatandaşlarını koruyacak kanunlar yapmıştır, yani ona göredir kanunlar. Ben de bu kanunların gereği olarak kendimi savunuyorum. Mesela İngiltere’de de olsa bir insan, Amerika’da da olsa kendisine hakaret edilirse, kendisine küfür edilirse mahkemeye başvurur ve bunun sonucunda, hatta tazminat da alır ve karşı tarafın bir ceza almasını sağlar ve o kendisine yapılan saldırıyı durdurur. Dolayısıyla hukuktan korkmak çok yanlıştır, hukukla insanlar kendilerini savunuyorlar, ben de hukukla kendimi savunuyorum. Bu benim vatandaşlık hakkım. Amerika’da da olsam, Rusya’da da olsam yine hukukla kendimi savunurum. Her Amerikan vatandaşının yaptığı gibi, her İngiliz vatandaşının yaptığı gibi ben de bir Türk vatandaşı olarak kendimi savunuyorum. Yani kendime hakaret ettirmem şahsıma.

BEN KNIGHT: Eğer Yaratılış konusundaki delilleriniz bu kadar güçlüyse ve Darwinizm ciddiye alınmayacak bir fikirse neden davalar açıyorsunuz? Kaç dava kazandınız?

ADNAN OKTAR:
Benim açtığım davalar Darwinizm ile ilgili değil, şahsıma yapılan hakaretlerle ilgili. Darwinizm ile ilgili benim ilmi çalışmalarım, bilimin gelişmesiyle meydana gelen neticeler, zaten Darwinizmi yerle bir etti. Bilimin altında kaldı Darwinizm. Fakat bu tamamen şahsi hakaretlerle ilgili olan davalardır. Bana fiziki bir saldırıda da ben yine mahkemeye başvururum, sözlü bir saldırıda da yani hakaret veya küfür olursa onda da mahkemeye başvururum ve kendimi savunurum. Yine olsa yine savunurum kendimi. Mahkemenin dışında insan kendini nasıl savunabilir? En akılcı, en makul, en demokrat, kanunlara uygun olan, bütün dünyada geçerli olan budur. Her vatandaş gibi, dünya vatandaşı gibi ben de kendimi kanunların verdiği haklarla savunuyorum; bunda şaşılacak bir şey yok. Bilimle hiç alakası yok bu konunun çünkü ben Dawkins niye Darwinist diye dava açmadım ki. Niye bana hakaret ediyorsun diye dava açtım. Niye şahsıma karşı hakaret ettin diye dava açtım. Yoksa onun fikirleriyle ilgili tek bir kelime kullanmadım ben. Yani fikirlerini savunabilir, zaten savunsun ki ben onu rahat rahat ezebileyim ve dünya da bunu görsün. Yani fikren, bilimle tabii… Bilimle eziyoruz.

Ben Dawkins’in kendisini de buraya davet ettim, en iyi otelde ağırlayacağımı, saygıda kusur etmeyeceğimi de belirttim. Gelse en iyi şekilde ağırlarız, en yüksek saygıyı gösteririz. Ve tartışmak istediğimi de söyledim, kendisiyle konuşmak istediğimi de söyledim. Yarım saat, bir saat bile vaktini ayırmış olsa yeterli, fakat ısrarla kaçıyor. Ortaokul çocuklarıyla, liseli gençlerle gidip tartışıyor, hahamlarla tartışıyor, Hıristiyan rahiplerle tartışıyor fakat benimle tartışmaktan şiddetle kaçınıyor. Çünkü yüzde yüz yenileceğinden emin. Bütün kameraların, televizyonların önünde, dünya çapında tam anlamıyla bir yenilgiye gideceğini bildiği için bundan şiddetle kaçınıyor. Hatta ben İngiliz gazetesinde de tartışmaya davet ettim; fakat şiddetle bundan kaçınıyor. Eğer fikirlerinden çekinsem böyle bir davetim olur mu? Demek ki fikirlerinden asla çekinmiyorum; düşünceleriyle ilgili hiçbir problemim yok, konuşmalarından, yazmalarından hiçbir şekilde rahatsız olmuyorum. Ben sadece hakaretinden rahatsız oldum o kadar. Öyle bir şey olmuş olsaydı, tartışmaya davet edip televizyonların, kameraların önünde onu konuşturmazdım. Demek ki onun fikirleri benim için hiçbir şekilde bir risk ve tehlike değil, hatta çok önemli onun birşeyler anlatması ki ben onun yanlışlarını insanlara sunabilmem için bu zaten şart.

BEN KNIGHT: Size hakaret eden insanlara karşı kaç dava açtınız?

ADNAN OKTAR:
Çok fazla değil, yani en fazla 5-6’dır. Daha fazla değil.

BEN KNIGHT:
Gerçekten mi?

ADNAN OKTAR: Evet, evet! Benim şahsıma öyle.

BEN KNIGHT:
Sizin kendinize. Yayıncınız, organizasyonunuz kaç dava açtı?

ADNAN OKTAR:
O da çok fazla değil yani. O basına yanlış aksetmiş olabilir.

BEN KNIGHT:
Anlayamadım?

ADNAN OKTAR:
Eğer elinizde belge varsa bununla ilgili, getirirseniz ben de öğrenmiş olurum. Böyle bir şey yok. Yani abartıyorlar.

BEN KNIGHT: Güzel. Bunu açıklığa kavuşturabiliriz. Kaç dava var?

ADNAN OKTAR: 3-5 tanedir en fazla. Kendilerini mağdur göstermek için, kasten böyle bir propaganda yaptılar. Sanki çok önemli fikirleri varmış da onların fikirlerini durdurmak için biz her türlü yola başvuruyormuşuz imajı verip, mağdur havası verip oradan kendilerini psikolojik propagandayla kurtarmak için bunları ortaya attılar. Onların Darwinizmi anlatması sadece insanları güldürür. Komedi, şov programı gibi bir şey oluyor. Dawkins de dikkat ederseniz çıktığında milleti güldürmekten başka bir şey yapmıyor. Bir pagan rahibinin anlattığına gençlik ancak güler. Dolayısıyla onun fikirlerinden kimsenin çekindiği yok. Sanki fikirlerinden çekiniyormuşuz da, mahkemeyle bunu durduruyormuşuz imajı veriyor. Böyle bir olay yok. Sadece hakaret ediyor, onu durduruyoruz. Onun eski fikirlerini, o 1800’lerden kalma köhne fikirlerini zaten üniversiteler de anlatıyor, enstitüler de anlatıyor, milyonlarca kitap anlatıyor. Her yerde bu ansiklopedilerde, dergilerde zaten anlatılıyor. Sadece bu insanları güldürüyor. Sadece Richard Dawkins anlatmıyor ki Darwinizmi. Sanki dünyada kendisini Darwinizmi anlatan tek kahraman havasında anlatıyor Dawkins ama böyle bir olay yok. Dawkins’in benzeri milyonlarca insan var dünyada, milyonlarca profesör var, doçent var, asistan var. Ve Darwinizmi anlatıyorlar bunlar fakat insanlar gülüp geçiyorlar. Yani ucuz kahramanlığa gerek yok.

BEN KNIGHT:
Peki. Mahkeme bir suç örgütü yönetmekten sizi suçlu buldu, bu konuda ne diyeceksiniz?

ADNAN OKTAR:
Bizim savcımız, yani mahkemenin savcısı, mahkeme dosyasında benim hakkımda, aleyhte hiçbir delil olmadığını söyledi, bir. İkincisi poliste işkence yoluyla ki beni ve arkadaşlarımı akla hayale gelmeyecek derecede işkenceden geçirdi bu ekip; bunun sonucunda 16 arkadaşımıza Adli Tıp raporu verildi. Yani sakatlandıklarına dair. Bu derece işkence gördük. Böyle bir işkence altında siz de olsanız, siz de size söyletilen şeyleri söylerdiniz. Her kim olursa olsun bunu söylerdi. Bize de işkenceyle bu suç olan sözler söyletildi; yani delil olarak kullanılan yazılar bunlardır. Ayrıca savcı 'mahkemeye daha önce bu kişilerin arkadaşlarına aynı suçtan, aynı delillerden yargılanan kişilere dosya da aynı olduğu halde herşey aynı olduğu halde beraat verdiniz' dedi. 'Dolayısıyla bu kişilere de beraat vermeniz gerekir' dedi. Fakat mahkeme ceza verdi, bir yıl da üzerine ilave yaptı. Fakat bize işkence yapan polis ve buna destek olan kişiler şu an iddia edilen Ergenekon Örgütü mensubu olmaktan tutuklular; yani büyük bir iddia edilenderin devlet çetesinin mensubu olmaktan tutuklular. Dolayısıyla burada işkenceyle söyletilen sözler mahkemede delil olarak kabul edildi. Savcı da bunun geçersiz olduğunu söyledi. Fakat böyle de bir durum var, şu an olay Yargıtay’da. Yargıtay aşamasında.

BEN KNIGHT: Sadece netleştirmek için soruyorum. Bizzat işkenceye uğradığınızı mı söylüyorsunuz?

ADNAN OKTAR:
Evet ayak parmaklarımdan elektrik verdiler. İki ayak parmağımdan, o şekilde işkence gördüm. Bir de betonda ellerimiz arkadan bağlı, gözlerimiz bağlı olarak bir hafta, yedi gün uyutmadan betonda oturttular. İki ayak başparmağımdan elektrik verdiler.

BEN KNIGHT: Peki, ne kadar kitap sattınız bugüne kadar toplam?

ADNAN OKTAR:
Yani en az 100 milyon satılmıştır.

BEN KNIGHT: Öyleyse çok zengin olmalısınız.

ADNAN OKTAR:
Ben hiç kar payı almıyorum yani telif hakkı almıyorum.

BEN KNIGHT: Para almıyor musunuz?

ADNAN OKTAR: Evet, matbaa alıyor.

ADNAN OKTAR: Ama onlar da kitap olarak tanıtım olarak dağıtıyorlar bir kısmını.

BEN KNIGHT:
Peki ya kalanı?

ADNAN OKTAR:
Bir kısmını da kendi masraflarını, kağıt ve baskı masraflarında işçilerin maaşlarında kullanıyorlar, tabii kendileri de kar alıyorlar.

BEN KNIGHT:
Öyleyse yayıncı parayı ne yapıyor?

ADNAN OKTAR: Yani geçimini sağlıyor normal. Diğer mesela Dawkins’in kitabını basan matbaa neyse ordaki matbaa da aynısı.

BEN KNIGHT: Yayıncı şirket kime ait? Yayıncı şirketin sahibi kim?

ADNAN OKTAR:
Kimdir, tek değil herhalde ortakları var. Bir kişi değil.

BEN KNIGHT:
Siz onlardan biri misiniz?

ADNAN OKTAR:
Hayır, hayır benim hiçbir bağım yok. Yani tek, Türk lirası olarak bir lira bile para almadım şu ana kadar.

BEN KNIGHT:
Tamam. Ne kadar kitap yazdınız bugüne kadar?

ADNAN OKTAR:
300’ün üzerinde.

BEN KNIGHT: Tamam. Hepsiniz kendiniz mi yazdınız, yoksa size yardım eden kimseler var mı?

ADNAN OKTAR:
Var tabii otuz tane doçent ve profesörden oluşan arkadaş ekibim var.

BEN KNIGHT: Peki. Sanırım sorularımız bitti. Teşekkür ederim, çok teşekkür ederim.

ADNAN OKTAR:
Ben teşekkür ederim.

BEN KNIGHT:
Tam da zamanında. Peki Sayın Oktar ne zamandan beri yazı yazıyorsunuz?

ADNAN OKTAR:
Yirmi yıldan beri yaklaşık.

BEN KNIGHT:
Yirmi yıldır yaklaşık.

ADNAN OKTAR:
Bana arkadaşlarım her türlü bilgiyi fotoğrafı toplayıp, alıp, getirirler. Ben aradaki bağlantılarını kuruyorum, yorumlarını yapıyorum ve ilgili arkadaşlara teslim ediyorum. Ondan gerisine karışmıyorum.

BEN KNIGHT:
Gerçekte bilimsel eğitim almadan dünya bilim adamlarına karşı çıkmak büyük bir şey.

ADNAN OKTAR:
Darwin de öyleydi. Biliyorsunuz, o da bilim adamı değildi, amatör biyologtu, ben de amatör biyoloğum.

BEN KNIGHT:
Peki teşekkür ederim. Bundan sonra hangi konuda yazacaksınız?

ADNAN OKTAR:
Şimdi Atlas’ın yeni ciltleri var. Beşinci, altıncı ciltleri, yedinci ciltleri var onları çalışıyorum. Aslında 14 cilte kadar çıkaracağım, çünkü elimde yüzbinlerce fotoğraf var, onları değerlendirmeye çalışıyorum. İslam tarihiyle ilgili bir kitap hazırlıyorum. Çok kitap çalışmam var. Peygamberler tarihiyle ilgili var.

BEN KNIGHT:
Tamam. Atlas ne kadar fiyata satılıyor?

BEN KNIGHT: Evet.

ADNAN OKTAR:
20 Türk lirasıymış. Amerika’da da 100 dolar sanıyorum.

BEN KNIGHT: Evet. Öyleyse farklı bir fiyatlandırma var Türkiye’de alırsanız 20 lira.

ADNAN OKTAR: Evet, ama bir kampanya var. Ucuzluk kampanyası var herhalde son zamanlarda.

BEN KNIGHT: Tamam. Organizasyonunuzda kaç kişi var? Arkadaşlarınız, izleyenleriniz, destekçileriniz...

ADNAN OKTAR: Evet ,evet 300 kişi kadar vardır.

BEN KNIGHT: Peki bu 300 kişi ne yapıyor? Bu organizasyon ne yapıyor, onlar ne yapıyorlar, yerleri ne? Genel anlamda, size dini bir mürşid gözüyle mi bakıyorlar?

ADNAN OKTAR:
Yok. Bir arkadaşları olarak, bir yazar, araştırmacı olarak. Yani Allah’ın herhangi bir kuluyum ben.

BEN KNIGHT:
Peki çok güzel. Teşekkür ederim.

Masaüstü Görünümü