Harun Yahya

Dünyada bir yolcu gibi olmak






Zaman çok hızlı geçiyor adeta birşeylerle yarışıyor gibi ve gittikçe de hızlanıyor. Bazı insanlar bu hızın farkında ve vaktini iyi değerlendirmeye çalışıyor bazıları ise sanki hiçbir şey yokmuş gibi davranıyor. Peki siz hangi gruptansınız?

Televizyon karşısında saatlerce vakit geçiren, boş konuşan, ağır hareket eden, birilerine yardımcı olmak, kendini geliştirmek hatta kimi zaman temizlik yapmak yerine art arda diziler, filmler seyreden yani “zamanı öldüren”lerden misiniz?

Yoksa vaktin çok kıymetli olduğunu, geçen zamanın hiçbir şekilde telafi edilemeyeceğini iyi bilen ve herkesin faydasına olacak şekilde dakikaları hatta saniyeleri bile dikkatli kullananlardan mısınız?

Burada hemen bir konunun hatırlatılması gerekiyor, bazı insanlar zamanı iyi değerlendirirler ama bunu dünya için yaparlar. Daha az uyurlar, boş konuşmalardan kaçarlar ki dünyayı kendileri için daha fazla yaşayabilsinler... İman edenler ise ahiret hayatını temel alırlar ve dünyadaki yaşamlarının kendileri için kıymetini bilerek hareket ederler. İşte bu niyet farkı son derece önemlidir ancak iman edenler için de önemli bir tehlike vardır:

İş veya okul hayatı, aile ilişkileri tabi ki hepimizin zamanını alır ya da yemek, temizlik, uyku, dinlenme gibi temel ihtiyaçlarımıza da yine belli bir vakit ayırırız, önemli olan bunları yaparken de şuurumuzun açık olması ve kaybedilen zamanın telafisinin mümkün olmadığını unutmamamızdır.

İman edenler için “diğer zaman” yoktur

İnananlar ahiretin varlığını bilirler ve buna göre hareket ederler ama kimileri inançlı kişiler olmalarına rağmen bir yanılgı olarak hayatlarını “ibadet zamanları” ve “diğer zamanlar” olarak iki bölüme ayırırlar. Öyle ki, bu dünyanın geçici olduğunu ve ahiret hayatının varlığını, yalnızca belirli ibadet zamanlarında hatırlarlar. Bu belirli zamanların dışında ise, dünya işlerine kapılarak “zaman”ı faydasız işler ve düşüncelerle geçirebilirler. Oysa, uykuda geçirilen 7-8 saat çıkarıldığında her gün yaklaşık olarak 16-17 saatlik büyük bir zaman dilimi bize kalır.

Bu kıymetli zamanın nerelerde ve nasıl kaybediliyor olabileceğine bir bakalım:

-Faydasız düşüncelerle kaybedilen vakitler:

Pek çok insanın zamanını harcadığı konuların başında, genellikle bir sonuca ulaşmayan, ancak gün boyunca onları meşgul edebilen boş düşünceler gelir. Örneğin; kendi aleyhine olacağını düşündüğü bir durum karşısında muhtemel planlar ve savunmalar hazırlamak veya çevresinde yapılan konuşmalardan ve esprilerden kariyerine bir zarar gelip gelmediğini hesaplamak bu konulardan birkaç tanesidir.

Bu örnekler, insanların bulundukları ortama ve duruma göre çoğaltılabilir; ancak hepsinden çıkan sonuç aynıdır. Bunların hiçbiri insanlara fayda sağlamamakta, aksine vakit kaybettirmektedir.

-“Keşke”lerle kaybedilen zaman:

İnsanların boşa zaman harcadıkları bir diğer konu da, hayatlarının büyük bir kısmında pişmanlıklar yaşamaları ve “keşke”lerle dolu düşüncelere sahip olmalarıdır.

Herşeyin Yüce Allah’ın kontrolünde olduğunu tam olarak kavrayamamış olan kişiler, hoşlarına gitmeyen bir durum olduğunda, kaderin mükemmelliğini gözardı ederek pişmanlık dolu düşüncelerle saatlerce mücadele edebilirler. Oysa insanın başına gelen her olay, ilim bakımından herşeyi kuşatan Allah’ın belirlediği kader dahilinde yaşanmaktadır. Bu yaşananları “keşke” gibi düşüncelerle değiştirmenin imkanı yoktur.

Boş konuşmalarla kaybedilen zaman

İsraf edilen zamanın önemli bir bölümü boş konuşmalarla geçer. Dedikodu yapmak, insanlarla alay etmek, saatlerce yemek tarifleri, moda konuları ya da televizyon dizileri hakkında konuşmak, uzayan futbol sohbetleri buna örnektir. Ya da politika ve dünya siyaseti hakkında -kendileri hiçbir girişimde bulunmamalarına rağmen- olumsuz yorumlar yapmaları, asıl maksatlarının tartışma olması bu boş konuşmalardan sayılabilir.

Yüce Allah’ın “…Allah’ı zikretmek ise muhakkak en büyük (ibadet)tür…” (Ankebut Suresi, 45) ayetiyle bildirdiği üzere, insanın ahireti için yapacağı en hayırlı konuşma Allah’ı anmasıdır. Allah’ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmak amacı dışında yapılan tüm konuşmalar, hikmetsiz ve boş konuşmalar olacak ve dolayısıyla kişilerin zamanı israf etmelerine neden olacaktır. Müminlerin boş konuşulan bir ortam olduğunda gösterdikleri tavır Kuran’da şöyle haber verilmiştir:

 “‘Boş ve yararsız olan sözü’ işittikleri zaman ondan yüz çevirirler…” (Kasas Suresi, 55)

-Çok vakit olduğunu düşünerek kaybedilen zaman

Çoğu insanı yanıltan bir diğer nokta, “nasıl olsa daha gencim, ibadet etmek için daha çok vaktim var” şeklinde düşünerek, ibadetlerini ve her türlü güzel davranışı ertelemeleridir. Bu kişiler, ölümü kendilerinden uzak gördükleri için, gün boyu boş ve amaçsız işlerle uğraşmakta bir sakınca görmezler.

İnternette amaçsızca saatlerce dolaşanlar, ev işlerine ve spor yapmaya gereğinden fazla zaman harcayanlar, vücudun günlük ihtiyacı olan 7-8 saatten çok daha fazla uyuyanlar, dergi ve gazetelerdeki aynı haberleri tekrar tekrar okuyan ve televizyon izlemeye saatler harcayanlar, alışveriş sırasında adeta kendilerinden geçerek zaman kaybedenler bunlara örnek verilebilir.

Kimileri de tatile çıkmayı ya da hafta sonlarını hiçbir şey yapmamak ve düşünmemek olarak yorumlar. Oysa tatil için gidilen mekanlarda da hayırlı faaliyetlerde bulunmak, buralarda görülen Yüce Allah’ın yaratma sanatının delilleri hakkında düşünmek ya da zamanı iyi değerlendirmek gerekir.

Dünyada garip bir yolcu gibi olalım

Zamanın kıymetini bilmek çok önemlidir çünkü vaktini boşa geçiren bir insan gereği gibi derin düşünemez ve ölümü, cenneti, cehennemi takdir edemez hale gelir. Halbuki herkes süratle ölüme doğru yol almaktadır, iman edenler bunu bilir ve dünyadaki her şeyin imtihanın bir gereği olarak yaratıldığını düşünerek hareket ederler. Allah’ın gün içinde kendilerin gösterdiği acizliklerini düşünüp kendilerini Allah’a yaklaştıracak konulara yönelirler.

Bir hadisinde Peygamber Efendimiz (s.a.v.) dünyadaki kıymetli zaman ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur:

İbnu Ömer (r.a.) anlatıyor: “Resûlullah (s.a.v.) omuzumdan tuttu ve: “Sen dünyada bir garib veya bir yolcu gibi ol” buyurdu. İbnu Ömer şöyle diyordu: “Akşama erdin mi, sabahı bekleme, sabaha erdin mi akşamı bekleme. Sağlıklı olduğun sırada hastalık halin için hazırlık yap. Hayatta iken de ölüm için hazırlık yap.” (Buhârî, Rikak 2; Tirmizî, Zühd 25 (2334))

Canımız Peygamberimiz (sav)’in bu kıymetli sözlerini unutmayalım ve herkese de hatırlatalım. Nasıl ki bir yolcu mola vermek için durduğu yerlerde vakit kaybetmez ve hedefe yönelik hareket ederse biz de dünyanın geçici bir konaklama yeri olduğunu bilerek hareket edelim. 

Adnan Oktar'ın Al Hikmat Dergisi (Amerika) & Harakah Daily'de yayınlanan makalesi:

http://www.harakahdaily.net/index.php/headline-english/30754-being-like-a-traveler-in-this-world


Masaüstü Görünümü